top of page

Saklı Görüşmeler V


Saklı Görüşmeler, Mine Kaplangı'nın güncel sanat alanında aktif rol oynayan kişilerle yaptığı beklenmedik görüşmeler sırasında onlara ansızın yönelttiği tuhaf sorulara verdikleri cevapları derliyor ve her ayın son günü yayınlanıyor. Serinin beşinci röportajında Lara Ögel’in Çukurcuma’da bulunan atölye-evine konuk oluyoruz

Lara Ögel

En son HAH Kolektif’in düzenlediği Vesile adlı sergideki Evler odalardı, unuttum (Varyasyon I) adlı mek ânsal yerleştirmesine denk geldiğim sanatçı, bu seriye Evler odalardı, unuttum (Varyasyon II) adlı yerleştirme ile yaz aylarında Atina’da gerçekleşen ve küratörlüğünü Evelyn Simons’un üstlenmiş olduğu Driftwood, or how we surfaced through currents sergisine katılmış. Lara Ögel, bugünlerde 20 Ocak’ta Galata Rum Okulu’nda açılacak olan kişisel projesi/sergisi üzerine çalışıyor. Sanatçının çalışmalarını web sitesinden takip edebilirsiniz.

Lara Ögel'in ev / atölyesinden

Uzun süredir mi vejetaryensin?

Aslında tükettiğim şeyleri kontrol edebilme içgüdüsüyle üniversitede başladım vejetaryen olmaya. Önce denedim sonra sürdürmeye çalıştım ama arada balık yiyorum çünkü İzmirliyim! Evde balık yapmıyorum, ama bir İzmirli olarak rakı masasına oturursam ve balık yemezsem ayıp olur.

Hayatın boyunca gittiğin en iyi konser hangisiydi?

Amerika’da yaşadığım zamanlarda özellikle Boston’da, her cuma akşamı mutlaka soul & funk barlarına giderdim, canlı müzik konserleri olurdu, durmadan dans edilirdi. Sanırım o konserlerin enerjisini başka hiç bir yerde hissetmedim.

Son zamanlarda aklına takılan, sürekli geri döndüğün bir kitap var mı?

William Goyen’in The House of Breath adlı eseri ilk aklıma gelen. Romantik ve akıcı bir kitap, çok beğendim. Ve de The Poetics of Space, Gaston Bachelard sürekli geri döndüğüm bir kitap, şiirden çok örnek verdiği için hoşuma gidiyor ve şu an üzerinde çalıştığım sergi için de bana yol gösterici oldu, tekrar tekrar okuyorum.

Lara Ögel'in ev / atölyesinden

...... adlı yönetmenin filmlerini heyecanla beklerim, takip ederim.

Sofia Coppola’yı çok severim, eski filmlerini daha çok sevsem de her zaman merakla bekliyorum yeni projelerini, her zaman oturup izleyebilirim tüm filmlerini. Greta Gerwig’in Lady Bird filmini de heyecanla bekliyorum.

Yakın geçmişte gördüğün, deneyimlediğin en etkileyici eser hangisi?

Van, Akdamar Kilisesi ve Kars, Ani Harabeleri beni oldukça büyüledi. Mardin ve Urfa’nın dokusu, Dara ve Harran ve etrafı, özellikle Sin ve Şamaş’ın tapınağı olarak geçen ve Harran bölgesine yakın olan toprak örtüsü ile ruhani bir bağımız olduğunu hissettim.

Özellikle "Kendimi buraya ait hissediyorum." dediğin bir yer var mı?

Seyahatlerimde bu bahsettiğin his çok oluyor, örneğin ilk defa gittiğim Moskova’da sanki başka hayatlarımda orada yaşamış olabileceğimi hissettim. Yakın zamanda Kars, Ani Harabeleri’nde de çok huzurlu bir aidiyet hissi vardı, aynı şekilde Paris’te de böyle hissedebilmiştim.

Ne yaparken huzur buluyorsun?

Sabah kahvemi içerken...

Lara Ögel'in ev / atölyesinden

“Keşke” ile başlayan cümlelerin var mı? Varsa ne hakkında bu cümleler, düşünceler?

Bu aralar en son Fırat ile birlikte yaptığımız uzun seyahati çok düşünür oldum. Keşke daha çok vaktimiz olsaydı da daha çok yer görebilseydik, daha yavaş hareket edebilseydik ve kesinlikle kedim Miro’yu da yanımızda götürebilseydik diyorum.

Lara Ögel'in ev / atölyesinden

Türkan Şoray mı, Gülşen Bubikoğlu mu?

Türkan Şoray sanırım.

En yakın arkadaşınla nerede ve nasıl tanıştınız?

Fırat benim en yakın arkadaşım, onunla da 2014 senesinde Wake up call adlı bir kulüpte tanıştık.

İzmir’i özlüyor musun?

Aslında Çeşme’yi özlüyorum. Her yaz en az üç, dört ayı babaannemlerle geçirdiğim; deniz, güneş, böcekler, köpeklerle haşır neşir olduğum, bisiklet binmeye gittiğim bir yerdi. Huzurlu uyuyorsun güzel uyanıyorsun. Çeşme benim için çok özel bir yer. Ayrıca seneler içinde Çeşme’nin de gelişimine tanık olmak, bunu gözlemlemek de çok ilginç. 1960’lardan şimdiye gelen halini dinlemek, fark etmek. Komşular değişiyor sürekli, mimarisi de, hissi de değişiyor.

İstanbul’da "Burayı hala görmeyen varsa mutlaka gitsin." dediğin gizli bir nokta?

Adalar, Adalar, Adalar. O yolculuğun kendisi bile muhteşem ve çok özel.

En sevdiğin yazar?

Gabriel Garcia Marquez, Jeffrey Eugenides, Jonathan Safran Foer, Nicole Krauss, Milan Kundera’nın yapıtlarını hep büyük bir zevkle okudum. Joan Didion ve Anne Carson’ın yerleri çok özel. İlhan Berk’in şiirleri, Orhan Pamuk, Murathan Mungan ve Murat Uyurkulak’ın eserlerini de beğeniyorum. Ve Sine Ergün’ün hikayelerini çok seviyorum.

Mavi mi yeşil mi?

Mavi tabii ki!

Türkiye’den en severek takip ettiğin güncel sanatçı kim?

Füsun Onur, Ayşe Erkmen, Sarkis ve Gülsün Karamustafa dönemine çok saygı duyuyorum, benim için çok özeller.

En son ne zaman çok sarhoş oldun?

Ali Emir Tapan’ın doğum gününde, seyahatten hemen döner dönmez gittiğimiz bir partiydi, İstanbul sosyal hayat tokadı gibi oldu!

Bence ..... şehrinde kesinlikle yaşayabilirim.

İstanbul dışında dersen, Paris’de yaşayabilirim, ama aynı şekilde ilk aklıma gelenler New York ya da Texas/Austin de oldu, hepsinde çok rahat yaşayabilirim.

Rüyalarını hatırlar mısın? Son zamanlarda çok etkilendiğin bir rüya oldu mu?

Rüyalarımı hatırlarım evet, geçen gün rüyamda Miro hızlıca koşturarak sinek telli pencereye atlıyor ve telle birlikte dışarı savruluyordu!

Çok sevdiğin bir animasyon var mı?

Hayır özellikle söyleyebileceğim bir isim yok ama Japon animasyonlarını seviyorum, Spirited Away mesela ve o stüdyo ve sanatçılarından çıkan eserler... Ben daha çok belgeselciyim, doğa belgeselleri, hayvanlar, bitkiler beni daha çok büyülüyor, her seferinde ağzım açık izliyorum. Dün akşam Blue Planet II’yu izledim ve büyülendim. Hayranlık duydum deniz altındaki o yaşama...

80'ler mi 90'lar mı?

90'lar!

Kendinle ilgili en sevdiğin yönün nedir?

Ritüellerime sadık kaldığımı düşünüyorum. Bu sanırım iyi bir yön, disipline sahip oluyorsun ama bir yandan da bu ritüellerden uzak kaldığında zor oluyor.

Bir kitap yazsaydın, nasıl bir kitap olurdu?

Bir gün mutlaka bir kitap yazacağım diye düşünürüm hep. Şu an mesaimi ona pek de harcamadığımın farkındayım o yüzden bilemiyorum ne üzerine olacak, nasıl bir kitap olacak. Belki sabahları kalkar kalkmaz yazdığım rüyalar ve onları anlamlandırabilmek üzerine... Ama mutlaka gözünde canlandırabildiğin sahneleri olan, akışlarını tam takip edemediğin, görselliği yüksek bir kitap olurdu. Roman türünü çok seviyorum ama gerektirdiği disiplinle yazabileceğimi sanmıyorum.

Lara Ögel'in ev / atölyesinden

En sevdiğin şarap?

Kırmızı şarap!

Son dönem yapay zeka çalışmaları üzerine ne düşünüyorsun?

Korkutuyor beni bu konu, uzak duruyorum, pek takip etmiyorum. Biz kendimize hakim değiliz ki başka şeylere hakim olabilelim, insanoğlunun varoluş sorunlarını çözemediğimizi, yapay zeka, uzayda koloni kurma gibi şeylere varmadan önce bilinç dünyamızı anlamlandırmamız ve tanımamız gerektiğini düşünüyorum.

İstanbul güncel sanat alanının en çok neye ihtiyacı var sence?

Birleşmeye ihtiyacımız var, sadece sanat alanında bile değil, bütün ülkede bir arada olabilmeye çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Kolektif yapılarla, her türlü topluluklarda iyi ve birleştirici bir enerji oluşturmaya ihtiyacımız var.

Lara Ögel

Eserlerimi ......’de görmeyi çok isterdim.

Galata Rum Okulu'nda her zaman bir proje yapmak istemiştim, bu yüzden şu an o mekân için bir sergiye hazırlanıyor oluşum hem heyecan verici hem de beni endişelendiren bir durum ama hep orayı düşünmüşümdür kafamın bir yerlerinde. Bir de bir gün İzmir’de bir şeyler yapmayı, üretmeyi çok istiyorum.

Ortak bir sergi açma şansın olsaydı kiminle çalışmak isterdin?

Bir şairle, bir yazarla, edebiyatçıyla çalışmak isterdim sanırım. Mesela Etel Adnan ile bir sergi açabilmek!

Şu an en çok ne üzerine düşünüyor, çalışıyorsun?

Fırat’ın yakın zamanda çekeceğimiz uzun metraj filmi için bu yolculuğa çıktık, benim görevim filmin hikayesi, karakterlerin duygu durumu, seçtiğimiz mekânların varoluşsal tarihlerini birbirine harmanlayarak bir sanat yönetimi/prodüksiyon tasarımı yapmak. Bu yüzden uzun zamandır çalışmalarım, araştırmalarım hep mekân üzerine. Mekânlardaki tarihi izler, üzerine yazılanlar ve edebiyatın yardımıyla ortaya çıkarabilmek, hikayeler anlatabilmek ve tabii bunların tümünü kendi aciliyet ve hassasiyetlerim üzerinden yapabilmek.

..... mekânını bilmeyen varsa tavsiye ederim, gidip deneyimlesinler.

Çukurcuma 49’a gitmemiş olan varsa pizzalarını çok tavsiye ederim.

Bu senenin en güzel günü hangi gündü?

Bugün olmalı en güzel gün! Geçmişe dönük yaşamayı istemiyorum, geleceği de bilemiyorum o yüzden bugün, şu an demek zorundayım. Zorlukları, korkuları, heyecanlarıyla Fırat’la seyahate çıktığımız gün de çok güzel ve özel bir gündü.

bottom of page