top of page

On soruluk sohbetler: Tue Biering

Bu sene 20. yılını kutlayan GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin ilk oyun yazarlığı festivali olma özelliğini taşıyan Yeni Metin Festivali, bu yıl “gerçek” teması odağında on ikinci kez 24 Kasım – 4 Aralık 2023 tarihleri arasında gerçekleşti. Sınırlar Ötesi Tiyatro kapsamında Türk yazar ve yönetmenlerle yurt dışından gelen sanatçıları buluşturduğu bir alan yaratan festivalde, oyunları Türkçeye çevrilerek sahnelenmiş okumaları gerçekleştirilen uluslararası oyun yazarları ile yaptığımız sohbetleri yayınlamaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sıradaki konuğumuz Tue Biering


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


Tue Biering


Tue Biering son 25 senede, yeni dramatik eserler, klasikler, operalar, interaktif performanslarla birlikte çok çeşitli proje başlattı ve yönetti. Sonuncusu Crown Prince Couple’s Cultural Award olmak üzere birçok ödül kazandı. Biering, dünyaya dair kavramlarımızı ele alıyor ve bizi çevreleyen, bildiğimizi sandığımız hikayelerin farklı yönlerini gösteriyor. Fix + foxy takma adı altında, sanatçılar yerine "gerçek" insanları sahneleyerek klasikleri ve popüler kültür metinleri hipergerçek performanslara dönüştürüyor. G. David Lynch'in İkiz Tepeler filmini tekrar ele aldığı produksiyonunda, küçük bir köyün sakinleri izleyiciyi Danimarka'nın eteklerinde kendi dünyalarına doğru bir yolculuğa çıkartıyor. Biering, izleyicinin tiyatro hakkındaki alışılagelmiş fikirlerine meydan okuyor, onları kışkırtıyor ve etkileşime, tutum belirlemeye davet ediyor.


Tue Biering, ROCKY!

Oyun yazarlığının özü sizce nedir?


Oyun yazarlığının özünde en azından dört şey var bence. 1. Bir çeşit etkisi olmalı. Beklenmedik bir şey olmalı ve beni şaşırtmalı. Bana meydan okumalı. Bana meydan okuyan bir ses olmalı. 2. Kendimi unutturmalı. Beni hiç bulunmadığım bir yere götürmeli. Beni kendine çekmeli ve dikkatimi üzerinde tutmalı. Çünkü benimle diyalog halinde olmalı. 3. Ve bunun kişisel bir ses olması hoşuma gidiyor. Ustalıkla yazılmış oyunlarda farklı ve gerçekten ilginç bulduğum şey, kişisel olmaları. Kişisel olmaları ve çok özel bir yazma biçimi sunmaları. Bir imza taşımaları. 4. Ve belki de en önemlisi cesur olması. Herkesin anlayabileceği bir şey olmasa da kendisi olmaya cesaret etmesi ve yeni bir şey yapmaya cesaret etmesi.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl? 


Her şeyin bir süreç ve potansiyel olarak dönüştürücü olduğuna inanıyorum. DNA'mız, etkilendiğimiz hikâyelerden ve izlenimlerden oluşuyor. Dolayısıyla sanatla karşılaşmak gibi, başka bir insanla karşılaşma da potansiyel olarak dönüştürücü. Sanat, izlenim yaratan bir ifadedir. İzlenimler yarattığıma inanıyorum. Diğer insanlarda empati yarattığıma. Sanat ve hikâye anlatıcılığının kendisi değişim için çok özel bir fırsat. Bazı performanslarımda oyuncular aslında oyuncu değil. Ve sık sık değişim geçiriyorlar çünkü gösteri sanatları bir süreç ve seyircinin önünde kendi hikayeleriyle durdukça, kendilerini bir yansıma alanında buluyorlar. Aynı zamanda hikayelerinin kurguya dönüştüğü bir alan. Bu gerçekleştiğinde, geçmişinize ve travmalarınıza mesafe alabilirsiniz ve bu da, onları yeni ve dönüştürücü bir şekilde işlemenin bir yolu olabilir. Ama ben, oyunculardaki sosyal ya da psikolojik dönüşüm süreçleri üzerinde bilinçli olarak çalışmıyorum. Bu kendiliğinden gerçekleşiyor. Ben bir terapist olarak değil, bir sanatçı olarak bu süreçte yer alıyorum. Ve bence insanlar kendilerini açıp bir izleyici kitlesine göstermelilerde bu çok önemli. Sanat, adanmış ve işbirliği içinde çalışabileceğiniz, sanat eserine bağlanabileceğiniz ve belki de gerçek hayattaki sosyal hizmet uzmanlarından ve terapistlerden (onlarda yanlış bir şey yok!) kaçabileceğiniz bir alan.


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın

işlerinizde etkisi olur mu?

 

Gerçeklik bana ilham veriyor. Konuşmaları dinliyorum, gerçeği ve diğer insanları özümsüyorum. Hiç bilmediğim bir konuyu merak ediyorum. İmkânsız görevlerden ilham alıyorum. Eğer biri bana bir şeyin imkânsız olduğunu söylerse, onu yapmak istiyorum. Gece rüyalarından ilham almıyorum. Nadiren bir rüyayı hatırlarım. Ebeveynlikten ve yeterince uyku alamamaktan kaynaklanıyor bu. Ama değişim hayalleri işlerimde büyük rol oynuyor. Kendimi değişim yaratmak isteyen bir aktivist olarak görüyorum.

Tue Biering, ROCKY!


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Çoğu zaman başlık ve fikir aynı anda ortaya çıkıyor. Malzemeyi asabileceğim bir başlığa ihtiyacım var. Ve bana projemin özünü hatırlatacak bir başlığa sahip olmak güzel. Ancak proje değişebileceği gibi başlık da değişebilir.


Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?


Rene Pollesh. 90'lı ve 2000'li yıllarda benim için çok önemli olan Alman oyun yazarı ve yönetmeni. Son derece somut ve çok az psikolojik yazıyor. Çok politik ve çok yüzleştirici. Ve sözler çok güçlü bir oyun stili gerektiriyor. Kendisi şu anda Berlin'deki Volksbühne'nin yöneticisi ve uzun zamandır onun yaptığı bir işi görmedim. Bu yüzden bir an önce Berlin'e gitsem iyi olur. Bu arada, birçok farklı şekilde ve derecede bir o kadar ilham aldığım birçok sanatçıyla tanıştım ve işlerini okudum.


Tue Biering, ROCKY!

Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?  


Kutuplaşma bizim en büyük sorunumuz, dolayısıyla benim işim öncelikle insanları bir araya getirmek ve normalde yapmadığımız rahatsız edici sohbetlere yer açmakla ilgili. Ne kadar farklı olursak olalım bir araya gelmemiz gerekiyor.


Oyunlarınızdan biri başka bir dile tercüme edilirken en temel kaygılarınız ne oluyor?


Oynanacağı yerde seyirci için de anlamlı olması. Referanslarda ve kültürde farklılık olabilir. Ve eğer metnim ile dinleyiciler arasında bir bağlantı yoksa o zaman hiçbir anlamı yok. Bu nedenle, eğer metin başka bir ülkede tercüme edilip oynandığında anlamını yitiriyorsa, metin hakkında çok dürüst bir konuşma yapmak önemli.


Yapıtlarınızın daha çok yerel kültür/toplumda mı bir yankı bulduğunu yoksa daha çok evrensel bir yankılanmaya mı sahip olduğunu düşünüyorsunuz?


Her şeyden önce benim kendimde yankısı olduğunu düşünüyorum. Çoğunlukla kendim ve kendi cehaletim mevzubahis oluyor. Başkalarına işaret etmeden önce kendime, kendi hatalarıma, kendi ikiyüzlülüğüme işaret edebilmeliyim. Bu yüzden kendi ikiyüzlülüğümü tasvir ediyorum ve bunun, diğer insanların dünyada nasıl mevcut olduklarını ve nasıl hissediyor olabileceklerini de yansıttığına inanıyorum. Ayrıca, diğer insanların yaptıklarını neden yaptıklarını araştırmayı seviyorum ve nadiren sahneye çıkanları da işimin bir parçası olmaya davet ediyorum. Kendimi kapsayıcı olarak görüyorum ama bu nedenle korktuğum sesleri de sahneye davet etmeye cesaret etmeliyim.


Tue Biering, ROCKY!

Çoğunlukla kendi oyunlarınızı sahneye koyuyorsunuz. Oyunları yazarken aklınızda sahneye koymaya yönelik fikirler mi beliriyor yoksa yazım sürecini metnin sahnede var olmasından bağımsız olarak yürütebiliyor musunuz?


Kendi yazılarımı yazarken sahneleme konusunda çok bilinçliyim, dolayısıyla yazarken aynı zamanda yönetmenlik hazırlıklarımı da yapıyorum.


Oyununuzun okumasını sahneleyecek Türk yönetmenlerden bir beklentiniz var mı?


İyi bir soru. Aslında ne yapacaklarını çok merak ediyorum. Umarım mutlu bir şekilde şaşırırım. Ama çok kişisel, zor ve hassas bir metin ve umarım Türk okurunda da yankı bulur.


bottom of page