top of page

Kendimize sakladığımız o çekmece


Pazar Sabahı başlıklı karma sergi, 29 Aralık 2018'e dek Galerist'te devam ediyor. Nicole O’Rourke küratörlüğünde gerçekleşen ve pazar günü yapacak hiçbir şey olmayışının rahatsız eden, keyifli ve rahatlatıcı sonsuzluğunu galeri mekânına taşıyan Pazar Sabahı'nı Nazlı Yayla değerlendirdi

602 kelime

Pazar Sabahı, Enstalasyon görüntüsü, 2018, Galerist. Küratör: Nicole O’Rourke, Fotoğraf: Metin Bakırkaya

Pazar günü öyledir ya. Haftanın son günü, insanın şimdi dışında her yerde olduğu bir gün. Konstantin’in Avrupa ve çevresinin kültürel kaderini şekillendiren bir adım daha atıp, dinlenme günü ilan ederek varoluşsal krizlere yol açtığı gün. Akmayan, durağanlığıyla yoran, dinlenirken bitmişin muhakemesinin, sonranın planlarının yapıldığı, gelmesi beklenen yeni haftanın heves kırıcı doğasına rağmen, oldukça kaygısız.

Saara Untracht-Oakner, Home Office, 2018, Pazar Sabahı, Enstalasyon görüntüsü, Galerist.

Küratör: Nicole O’Rourke,

Fotoğraf: Metin Bakırkaya

Saara Untracht-Oakner, Home Office, 2018, Pazar Sabahı, Enstalasyon görüntüsü, Galerist.

Küratör: Nicole O’Rourke, Fotoğraf: Metin Bakırkaya

Pazar Sabahı yoğun tarihsel göndermeler yapmayı hedefleyen, uzun cümleler kurmak isteyen bir sergi değil. Sanatçıların işleri arasından en pazar günü olanlarının, tam da o pazar sakinliğinin-karmaşasının, huzurunun-gerginliğinin galeri mekânına taşınmış hali. Bir çeşit pazar sabahı simülasyonu. Kimsenin olmaması ve kimseye hesap verilmemesinin getirdiği özgürlükle insanın kendini rahatlatan obsesif düşünce ve hareketlere bıraktığı, duvardaki sineğe bakarak yarım saat geçirdiği, canı sıkıldığı için mastürbasyon yaptığı, oyun oynadığı, haberlere baktığı ama ilgilenmediği…

Ece Ağırtmış, Pazar Sabahı, Enstalasyon görüntüsü, Galerist. Küratör: Nicole O’Rourke, Fotoğraf: Metin Bakırkaya

Göz hizasından yukarıda, yalnızca karşısındaki boş duvarı yansıtan sarı aynayla huzursuz pazar sabahı başlıyor. Bir güneş temsili, bir ayna veya sadece parlak bir yüzey olarak bağlamından koparılmış (veya kurtarılmış) bir biçimde, gerçek işlevinden ve olması gereken her bir şeyden uzaklaştırılmış/soyulmuş. :mentalKLINIK’in LOVER_G1302’si yalnızca kendi maddesini gösterecek şekilde sadece yüzeye dair, güne ve hatta sadece o ana odaklı. Saara Untracht-Oakner’in minimal ve çocuksu çiçekleri ise yine aynı hijyenik hissi barındırırken daha ılımlı bir şekilde beni içeri, saten çarşaflara, mutfak çekmecelerine, meyve sebzelere ve oyuncaklara yönlendiriyor.

:mentalKLINIK, LOVER_G1302, 2013

Uyanır uyanmaz akla düşen düşüncelerle başlayan ikilemler, yapılması gerekenler ve canının yapmayı istedikleri, verimlilik-verimsizlik çatışması, miskinlik ve değerlendirilme potansiyeli olan koca bir boş zaman. Merve İşeri’nin pastel renklerdeki zihinde henüz karışmamış, serbestçe süzülen düşünceleri, planları ve arzuları akla getiren biyomorfik formlarından coşkulu bir Cumartesinin ağızda bıraktığı tat ve akıbeti arasında kalıyorum. Lara Ögel’in Karanlıkta (Başka) Neler Büyüyor videosu, mantar toplama ve kategorize etmeyi konu edinen görüntüleri bir araya getirerek tuhaf ama bir şekilde çekici, kendini tekrarlayan ve bu tekrarla takıntılı ve meditatif bir hal alıyor. Ağrını Kes ise mantar toplama aktivitesinin saplantılı doğasıyla ilişkili bir şekilde ilaçla dolu iki çekmecenin fotoğrafından oluşuyor. O ilaçların orada olmasından duyulan huzur ve o karmaşıklığın içinde bir tanesinin eksikliğinin yaratacağı panik, pazar günü kimseler yokken insanın kendisini rahatlatmak için tekrarladığı kişisel ritüelleri yansıtıyor. Haftanın son günü açtığımız ya da açmamak için direndiğimiz, bir şekilde huzur ve huzursuzluk arasında bocaladığımız ama her ne olursa olsun kendimize sakladığımız o çekmece.

Lara Ögel, Karanlıkta (Başka) Neler Büyüyor, 2017, Video kolaj, 3'6'' Edition of 1/3+ 1AP

Solda: Merve İşeri, Motivation, 2017, Tuval üzeri pastel, yağlı boya, akrilik, kömür, 130 x 170 x 5 cm

Sağda: Kerem Durukan, İsimsiz Meyveler (Limon), 2018, Kağıt üzeri akrilik, 32 x 24.5 cm

Ayak sürüyerek, önceki altı günün dağınıklığı ile nereden geldiği bilinmeyen düşünceler ve eşyalar arasından öbür odaya gidip sağa sola bakınıyorum. Tome Lowe’un müthiş bir monotonluk ve kontrol arayışı ile içinde, bulunduğu alanı ve ilişkide olduğu objeleri ölçüp biçerek rasyonel strüktürlerine uyum sağlayan radyatör ve tavandan sarkan çıplak ampülüne dalıyorum. Pazar gününün sıradan, sıkıcı ve ‘evde olma’ hali, Serkan Özkaya’nın yanlış ocağın üstünde kaynamayı bekleyen çaydanlığında da izleyiciye kendini anımsatıyor. Olduğu şekilde durmaya devam eden çaydanlığın yanında boşa yanan ocak, videonun bitmeyişi ve Lowe’un radyatörü ile zamanın durduğu pazar, hemen karşıdaki beyaz dağların (ya da memelerin) arasından devam ediyor.

Lara Ögel, Kill Your Pain (Diptych), 2014, Fine art print, 32.5 x 41.5 cm, Edition of 1/2 + 1 AP

Saara Untracht-Oakner’in çocuksu bir hayal gücüyle insanın pazar sabahını geçirmek isteyeceği heykelsi çalışma odasında Pazar günü bile e-postalara bakıp, kısa da olsa yanıtlayarak çalışkan, işine bağlı ve profesyonel görünmek var bir de. İki yana açılmış panjurların arasından görünen ve açık mavi olduğundan emin olduğum gökyüzü, başına oturup oturup hiçbir ilerleme kaydedilemeyen iMac, Time, National Geographic, Rolling Stone ve People’dan edinilebilecek potansiyel bilgi ve bir kütüphanede olması gereken bilimum kitaplar, Victor için kurulmuş kapanlar, saksıdaki çiçekler ve ah, sol duvarımda bir Mondrian.

Aslında bu sergi Nicole O’Rourke’nin pazar sabahı ve onunla ne yapmak istediği ona kalmış.

Ece Ağırtmış, Vacay III, 2018, Tuval üzerine balsa ve akrilik, 81.5 x 49.5 x 30 cm

bottom of page