top of page

Yok sayılışa açılan savaş

Emin Çizenel’in Kayıtdışı Takımlar isimli kişisel sergisi 9 Ekim - 22 Kasım 2025 tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi’nde gerçekleşiyor. Sanatçının, Kıbrıs’ın bastırılmış hafızasına kendi imgeleriyle direnerek, sanatın politik ve kişisel sınırlarını yeniden çizen pratiğini ele alıyoruz


Yazı: Necmi Sönmez


ree

Kayıtdışı Takımlar, Sergiden görünüm, 2025


Uzun bir süreden sonra İstanbul’da Kayıtdışı Takımlar isimli kişisel sergisini Mine Sanat Galerisi’nde açan Emin Çizenel, hem Kıbrıslı kimliğiyle, hem de korkusuzca ele aldığı temalarıyla kuşağının en önemli sanatçılarından biri. 


1949’da Limasol yakınlarındaki Malya’da doğan sanatçı, eğitimini 1974 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Devrim Erbil Atölyesi’nde tamamladı. Adasına geri dönerken karşılaştığı politik-sosyal ortam, sadece onun sanata olan bakış açısını değiştirmekle kalmadı. Türkiye-Yunanistan-İngiltere üçgeninde yüzyıllar boyunca kültürel kimliğini sorgulayan Kıbrıs ve Kıbrıslılık, Çizenel’in kendine özgü imgelerle yorumladığı bir leitmotive olarak onun hayatını şekillendirdi. Mine Sanat Galerisi’nde ilk kez Türkiye’de gösterilen resimler, üç boyutlu çalışmalardan oluşan Kayıtdışı Takımlar sergisi sanatçının hem elli yılı kapsayan profesyonel yaşamının hem de ulaştığı politik-imgesel yoğunluğu açıkça ortaya çıkardığı için dikkat çeken bir sergi. Onun sıradışı sanat yolculuğunda üzerinde durulması gereken bir durak olan bu sergiden yola çıkarak Çizenel’in farklılığını, yalnızlığını ve kendine özgü ironisini ele almaya çalışacağım. 


Kayıtdışı Takımlar ilk kez Haziran 2021’de Girne’deki Art Rooms’da Oya Silbery’nin küratörlüğünde hazırlanan bir sergiyle gösterilmiş ve kapsamlı bir sergi kataloğuyla belgelenmişti. 2025’te yeni bir sunumla İstanbul’da tekrar kurulan bu sergideki çalışmalar, her şeyden önce sanatçının kültürel kimliğiyle nasıl boğuştuğunu, onun varlığını her zaman koruyan “Türkiye dışındaki Türk kimliği”ndeki tüm ötekileştirme, egzotikleştirme çabalarıyla mücadele eden bir uç beyi olduğunu gösterdiği için önemli.


ree

Emin Çizenel, Takım


Her şeyden önce sergiye ismini veren Kayıtdışı Takımlar kavramından başlamamız gerekiyor. 1974’te Kıbrıs Harekâtı sonucunda ikiye bölünen ada, zorunlu göç ve politik karmaşanın merkezi olmuştu. Ne garip bir tesadüftür ki, bu tarihlerde İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan 25 yaşındaki genç Emin de memleketine doğru yola çıkmıştı.(1) Kendisine sanatçı olarak bir gelecek kurmak isteyen Emin’in karşılaştığı manzara belirsizlik, korku ve uluslararası toplumun baskısıyla şekillenmiş bir karabasandan öteye geçemiyordu. Ama doğduğu topraklardan iki kere göç etmek zorunda kalarak Kuzey Kıbrıs’a geçen ailesiyle birlikte genç sanatçı köklü bir varoluş mücadelesi veriyor, yaşadıklarını, gördüklerini yeni bir görsel haritalandırmayla resimlerine aktarmaya çalışıyordu. 1979’da ilk kişisel sergisi olan Çocukça bu doğrultuda attığı adımları bir araya getiriyordu. 1974’ten sonra adanın kuzeyindeki Türk toplumu çok hızlı bir biçimde uluslararası izolasyona itilerek dünya ile olan tüm ilişkileri koparılmış bir durumdaydı. Emin Çizenel "kayıtdışı takımlar" derken, her şeyden önce varlığı kabul edilmeyen Kıbrıs Türk toplumunun kültürel, politik, ekonomik ve diğer tüm alanlardaki itilmişliğine gönderme yapmakta, “yok sayılma” durumunu gündeme getirmektedir.


ree

Emin Çizenel, Kayıtdışı Takımlar, 205x283 cm


Kayıtdışı Takımlar dizisine ismini veren çalışma 205x283 cm boyutlarındaki kağıt üzerine karışık malzeme ile gerçekleştirilmiş 11 kişilik futbol takımını gösteren bir kompozisyondur. Sanatçı 2017'de yaptığı bu resminde 1967’de, tam olarak 21 yaşındayken, arkadaşlarıyla kurduğu mahalle takımının fotoğrafından yola çıkar. Savaşın, bölünmenin, ötekileştirilmenin öncesindeki bir zaman dilimine gönderme yapan Çizenel böylece geçmişte kalmış bir anı ölümsüzleştirme yoluna girmiş olur. Bu güncel sorunlara geçmişin penceresinden bakarak yanıt verme çabası olarak da değerlendirilebileceği gibi, sanatçının palimpsest bir çaba içinde olduğunun da göstergesidir. Antik dönemlerde parşömenler üstüne yazılanların silinip tekrar kullanılmasını tanımlayan palimpsest aslında Çizenel’in 1980’lerden itibaren çalışmalarında katmanlılık, hafıza ve anlam kavramlarıyla kurduğu yakın ilişkiyi de gündeme getirir. Kayıtdışı Takımlar dizisindeki çalışmalarda parçalara ayrılmış resim yüzeyinde kurumuş yapraklar ve onlardan alınmış direkt baskılar da dikkat çeker. Böylece resimlerin yüzeyine yeni bir katman eklendiği gibi, sanatçının düzgün el yazısıyla Türkçe ve Yunanca olarak yazdığı cümleler resimsel bir aralık açılmış olur. Çizenel dün ile bugün arasındaki farklı zaman aralıklarını eşzamanlı olarak kullanarak eski futbol takımının toplu portresini çizerken aslında politik, sosyal ve toplumsal baskılar nedeniyle Kıbrıslıların dile getirilemeyen “yok sayılışına” karşı kendine özgü imgelerle savaş açar. Sanatçı bu bağlamda şu önemli açıklamayı yapmıştır:

Bizimki gibi küçük bir toplumun hafızası, her seferinde bir bellek oluşturabilecek süreçleri yazılı metinlere dökemedi. Burada bir sorun var. Travmatik kaderine türküler yakamadı. Aslında geçmişine, hep başkalarının görmek ve duymak istediği yerden durup bakarak, kendi kendini egzotikleştirdi. Benim, geriye bakarak yerine koymak istediğim şey, anılarla dolu ama kayıp bir hafızayı bularak fitillemeye çalışmak. Bu, bir futbol maçına beş sıfır geriden başlamak gibi… Hem aidiyet konusunda, hem de bu konu konuda netleşmiş mesafeler kat etmek, geçmişin anlamlandırılmış zemininde geleceğe bakmam oluyor. Benim yapmaya çalıştığım da tam olarak bu.(2)



Emin Çizenel, Otoportre, Desen, stencil ve ıslak mühür, 174x53 cm


Kayıtdışı Takımlar dizisinin en ilginç olan çalışmalarından biri de Emin Çizenel’i otoportresidir. 2017’de gerçekleştirdiği bu ince uzun resimde (174x53 cm) sanatçı aynı boyutlardaki dört tuvali üst üste yerleştirerek desen, stencil ve ıslak mühür baskılarıyla çalışarak kendisinin 1967’deki görüntüsü üstüne yoğunlaşır. Resimdeki otobiyografik yaklaşım izleyicinin karşısına elinde bir top tutan genç sanatçı adayını çıkarsa da, dikkatli olarak bakıldığında anlaşılacağı gibi figürün yüzü, ifadesi, bilinçli olarak silik bırakılmıştır. Gerçekçi bir desen anlayışıyla gençlik yıllarını ele alan sanatçı kendisinin 21 yaşındaki görüntüsü üzerine yoğunlaşırken bir şekilde o yıllarda ortak yaşama modellerinde başarılı olamayan Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumundaki gerginlikleri, kopma noktalarını tekrar gündeme getirir. Bu yıllarda sanatçı olmayı kafasına koyup, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi sınavlarına hazırlanan genç Emin içinde olduğu “arayış halini” son derece başarılı bir şekilde otoportresinin odağına yerleştirmeyi başarır. 1960’ların sonunda İstanbul’un yolunu tutacak olan sanatçı adayının içindeki korkularını, düşüncelerini duyumsatan bu otoportre her ne kadar geçmişi ele alsa da, geleceğe yönelik mesajları içinde barındırmaktadır. Çizenel’in resim evrenindeki karşıtlıklara da gönderme yapan bu otoportrenin gerçekçiliği, sanatçının ileriki yıllarda geliştireceği “soyut” anlatım biçimleriyle adeta çatışır. İlk bakışta karmaşık gözüken bu zıtlıklar aslında Çizenel’in geliştirdiği imgeselliğin iki uçluluğuna da gönderme yapar. Her ne kadar akademik kusursuzluktaki çizme gücüne sahip olsa da sanatçı kuşağının birçok üyesinin içine düştüğü “betimleme” zaafına düşmeden el becerisinden uzaklaşarak kavramsal açılımlarla sanat yolunu belirlemiştir. Onun bu eğilimini ortaya koyan, Mine Sanat Galerisi’ndeki sergisinde otoportresini paketleyerek göstermesidir. 2021’de Art Rooms’ta tuval olarak sergilenen bu çalışma 2025’de İstanbul’da üstünde “fragile” yazılarının bulunduğu resim kaplama naylonuyla kaplanmış olarak izleyicilere sunulduğunda Çizenel “kayıt dışı olma” durumuna ironik, bir gönderme yapar. Sanatçı böylece resim eğitimi aldığı, güçlü bağlantılarının olduğu İstanbul sanat ortamıyla olan kişisel ilişkilerini tekrar gözden geçirmektedir. Burada konu “görünür olma” biçimine yöneliktir ve Kıbrıslı sanatçıların anavatanda nasıl ötekileştirildiklerine dair keskin bir eleştiriyi de içinde barındırır.

     

ree

Emin Çizenel, İsimsiz


Kayıtdışı Takımlar dizisinden ağırlıklı bir konumu olan diğer tuvallerinde sanatçının terzilerden topladığı atık kumaş parçalarını irili ufaklı şekilde katlayarak oluşturduğu üçgenler dikkat çekicidir. Bu üçgenlerin farklı noktalardan bakıldığında hem eril, hem de dişil formları çağrıştıran ilginç bir özelliği dikkati çeker. Çoğu kez meditasyonu andıran bir çalışma tekniğiyle kumaştan oluşturduğu üçgenleri kompozisyonlarında kullanan sanatçı onları farklı farklı yorumlayarak tamamiyle soyut yüzeyler oluşturur. Tuvalin üstüne yapıştırılan kumaş üçgenlerin sıralanışı, dizilişiyle oluşturduğu “istif”, Çizenel’in titizlikle geliştirdiği görsel kodlardan biri olarak onun resimsel anlatımındaki özgün ifade biçimlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Farklı renklerdeki kumaşların yanı sıra kağıtları, mektup zarflarını, dergi yapraklarını da üçgen şekilde katlayarak kullanması sanatçının ilk bulduğuyla yetinmeyerek araştırmalarını geliştirmeye, farklı deneylere açık olduğunu ortaya çıkarır. Sanatçı katlanmış parçalardan oluşan yüzeylerin üstüne eski yazma kalıplarını basarak resimlerinin dokusunu adeta katmanlaştırır. Bu onun palimpsest yaratı tekniklerine olan tutkusunu ortaya çıkardığı gibi, kendisini tekrarlamak yerine yeni ve farklı olanın peşinde ilerlediğinin de göstergesidir.



Kayıtdışı Takımlar, Sergiden görünüm, 2025


Kayıtdışı Takımlar, 22 Kasım 2025’e kadar Mine Sanat Galerisi’nde ziyaret edilebilir. 


1. Emin Çizenel ile özel görüşme, 23 Mayıs 2025, Girne

2. Esra Plümer Bardak, Kayıtdışı Takımlar sergisi üzerine Emin Çizenel ile söyleşi, Kayıtdışı Takımlar, Art Rooms, Girne 2021, s. 25 (Sergi kataloğu)


Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page