Ankara Uluslararası Fim Festivali kapsamında Goethe-Institut Ankara’da Jonas Mekas’dan Stan Brakhage ve Agnès Varda’ya, Jean-Luc Godard’dan, David Lynch, Chris Marker ve Shirin Neshat’a 20 sanatçıdan 22 1’er dakikalık düşünce fragmanı.
Shirin Neshat, Illusions and Mirror
Sanatçılar: Gustav Deutsch, Bruce Baillie, Martin Arnold, Peter Tscherkassky, Matthias Müller, Jonas Mekas, Stan Brakhage, Ernie Gehr, Agnès Varda, Ken Jacobs, Leos Carax, Jem Cohen, Jean-Luc Godard, James Benning, Apichatpong Weerasethakul, David Lynch, Chris Marker, Şirin Neshat, Manoel de Oliveira, Tsai Ming-Liang
“Kıpkısa film” kısa filmin bir alt türü, 1-2 dakikalık uzunluktaki filmlere verilen bir ad. 1 dakika uzunluğa sabitlenmiş, “1 dakikalık film” gibi yaygın bir kategorisi de var. Günümüzde, dünyada epey 1 dakikalık film, kıpkısa film festivali ve kıpkısa film üretimi mevcut. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkmış 6 saniyelik Vine filmleri, 3-60 saniye arası bir uzunlukta üretilen Instagram videoları, Facebook'ta hızla yaygınlaşan 1 dakikalık viral videolar artık bir anlatı kategorisi haline geliyor. Başlangıçta aktivist hareketlerce kullanılan, Vine aktivizm, viral video aktivizmi gibi video üretim biçimine, video aktivizm biçimine dönüşen bir alan olsa da zamanla bir moda gibi yayılıp, reklam ve pazarlama sektörlerince kapılılıyor. Tribeca gibi bazı festivaller Vine videolarına esinle 6 saniyelik film yarışmaları bile düzenliyor. Farklı isimlerle de kavramlarla da anılıyor bu tür.
Peter Tscherkassky, Get Ready
Genelde aslında kısa öykü literatüründen, şiirden, edebiyattan apartılmış kavramlar kullanılıyor bu türü tanımlanırken; anlık film (flash film), kıpkısa, küçerek, minik, sımsıkı, mesel film, çok kısa film (short short film), minimal film, minyatür film. Bir tür imaj tasarrufu olarak ortaya çıkıyor. 1920’lerin Hans Richter, Laszlo Moholy-Nagy gibi avangart sinemacıları soyut, ritmik imaj üretiminde kıpkısalık formunu bir strateji olarak kullandılar. Jean Epstein’ın Saf sineması (Cinéma Pur), sinemanın ilk yıllarındaki tiyatrosuz, hikayesiz kısa anlatıya geri dönmeyi öneriyordu. Eisenstein montaja ait fikirlerini üç dizelik, üç imgelik kısa Japon şiiri haikuda bulacaktı. Haiku bir kurgu cümlesi olmaktan öte minimal bir sinemaydı ona göre. Aynı zamanda 1960’ların “az çoktur” (less is more) mottosunu sanatın çıkış noktası yapan minimalist sanattan etkilenmiş bir tür. Yani az imaj çok katmalıdır, çok anlamlıdır, çağrışıma, anlamlandırmaya daha açıktır aslında diyor. Bir yoksunluk eksiklik değil, çok olanı azla yapmak, saf akla hitap etmek gerekiyor.
David Lynch, The 3 Rs
Kıpkısa film tek bir etkiyi hedefliyor, bir yoğunluk, birden bir aydınlanma rejimini, bir çığlığı, bir duygunun üretimini, azla çoğu harekete geçiriyor. Bu yüzden şiirsel, deneysel anlatılara yakın bir tür. Başı sonu olmayan bir anlatı. Anlatının başı ve sonunun tamamlanmasını alımlayıcıya, izleyiciye bırakıyor. Sanki uzun bir filmden makasla kesilip çıkartılmış. Ortada. Arada. Başlangıçlar ve sonları değil, şu Deleuzecü arada olma hallerini üretiyor. İki potansiyel arasından çakan şimşek. Bir giriş olabilir, ama başlangıç değil. Ne başlangıç, ne de erek veya telos. Bir neticeye bir amaca ulaşmak değil. Başlamak veya gitmek bir şeyin sonuna doğru. Arada olmak arafta kalmak değil burada bahsedilen. Rizom, köksap. Ara-oluş. İntermezzo. Merkezsizlik. Ortada bir son yok. Bir tür imajın sıfırlanması. Filmin reklam, klip, tanıtım filmi gibi ticari türlerine onların kısa, hızlıca anlatım, çarpıcı imaj üretim rejimlerine, hemen tüketilen fast food anlatılarına yerleşerek eleştirel bir müdahale bulunuyor çoklukla. Aforizma gibi çalışan bir tarafı da var. Bir tür düşünce fragmanı. Vazetmez, nasihatte bulunmaz, karakter geliştirmez, izleyiciyi bir yere taşımaz, diyalogsuzdur, imajlarla düşünür. Kıssa değildir. Anti-anlatıdır.
Deneysel sinema kısalık fikrini tek bir kareye, 1/24 saniyeye kadar geriletmişti. Kurt Kren’in 1983’de yaptığı tek karelik, 1/24 saniyelik Yok film (No Film) mesela. Bu coğrafyada Sabri Kaliç’in 1987’de yaptığı tek karelik, 1/24 saniyelik Jean-Luc Godard’ın “Sinema saniyede 24 kez gerçekleri söylemek sanatıdır,” sözüne, “Sinema saniyede 24 kez yalan söylemektir,” diye karşılık veren Rainer Werner Fassbinder’e atıfla yaptığı 16mm Fassbinder Yalanı (Fassbinder Lie) filmi mesela (benim yaptığım tek karelik bu geleneğe atıf yapan 1995 tarihli 1/24 saniyelik tek kare Son ve Singulus'u filmleri de hatırlamak gerekiyor.)
Leos Carax, My last minute
Agamben’in Debord sineması için yazdığı gibi gösterilemez, ya da dile getirilemez olanın, bir şekilde söylenemezi söylemenin içinde göründüğünü söylemişti. Benjamin’in dediği gibi her imajın sığınağı olan bu “imajsız”ı görülmeye-bırakan bir imaj. İmajı yok olana kadar geriletmek yani imajsızlık: İşte kıpkısalığın, kıpkısa filmin etiği ve siyaseti burada başlar. Büyük sinema yaratıcıları da zaman zaman bu türü ziyaret etmişler. Jean-Luc Godard’ın Avrupa’nın ortasında gerçekleşen Saraybosna kıyımı üzerine bir Batı eleştirisi yaptığı tek bir fotoğraftan, fotoğrafın yakın çekimlerini birleştirerek trajedinin bütününe vardığı 1993 tarihli 2 dakikalık filmi Selam Sana Saraybosna (Je Vous Salue, Sarajevo), Alexander Kluge’nin 2006 tarihli ekranlı bölerek buluntu görüntülerle yaptığı Hain Barış Anlaşmaları (So tückisch sind Friedensschlüsse), Mısır Üzerinde Fırtına (Sturm über Agypten) ve Paloma gibi 1’er dakikalık 10’nun üzerinde bir dizi eleştirel karalama (scratch) filmi ilk aklıma gelenler. Politik eleştiri, buluntu görüntü kullanımı, karalama film stratejileri bu türün imaj rejimini, film yapma pratiğini oluşturuyor. Viennalle, 1995 yılında birazda Jean-Luc Godard’ın Saraybosna filminin ilhamıyla her sene bir yaratıcı yönetmen, deneysel filmciye 1’er dakikalık film yapmayı önererek günümüze kadar gelen böyle bir film üretim alanının, biçiminin tekrar harekete geçmesine vesile oluyor. Festivalin tanıtım teaser gibi değil, kendi reklamını, jenerikte logosunu falan kullanmadan, festival fragmanı olarak düşünülmeden yapılan yaratıcı bir girişim bu. Mesela Jonas Mekas 1971’de Sovyet devleti 27 yıldır görmediği annesini ziyaret etmesi için Litvanya’ya gitmesine izin verdiklerinde hayatında ilk defa Viyana’ya gider. Orada çektiği filmi 30 yıl sonra kurgulayacaktır. Martin Arnold, Alfred Hitchcock’un Sapık’ının (Psycho) duş sahnesini yeniden yorumlayacaktır. Matthias Müller, Hollywood filmlerinin rüzgar, meltem sahnelerinden bir buluntu film üretecektir.
Jonas Mekas, Wien and Mozart
Jonas Mekas, Elvis
Matthias Müller, Breeze
Jean-Luc Godard’dan Jonas Mekas’a, Agnès Varda’dan, Chris Marker’a, Ken Jacobs’dan Stan Brakhage önemli film yaratıcılarının ürettiği 1 dakikalık ev filminden, siyasal deneme filmine, minimal çalışmalardan, müzik videosuna, soyut filmden buluntu filme bir çok anlatı rejimini dolaşan kıpkısa, ufuk açıcı sinema fikirleri.
Stan Brakhage, Sb
1 dakikalık bu 22 film, 28. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin bir parçası olarak Goethe-Institut Ankara’da ay sonuna kadar tek ekranlı olarak sergilenmeye devam ediyor.
James Benning, Fire and Rain
#kıpkısafilm #uluslararasıfilmfestivali #goethe #institut #jonasmekas #StanBrakhage #AgnèsVarda #JeanLucGodard #DavidLynch #ChrisMarker #ShirinNeshat #IllusionsandMirror #GustavDeutsch #BruceBaillie #MartinArnold #PeterTscherkassky #MatthiasMüller #ErnieGehr #KenJacobs #LeosCarax #JemCohen #ApichatpongWeerasethakul #TsaiMingLiang #vine #facebook #instagram #tribeca #PeterTscherkasskyGetReady #flashfilm #shortfilm #cinémapur #JeanEpstein #haiku #KurtKren #Yokfilm #SabriKaliç #RainerWernerFassbinder #FassbinderLie #Singulus #JeVousSalueSarajevo #SotückischsindFriedensschlüsse #Viennalle #AlfredHitchcock #MısırÜzerindeFırtına #SturmüberAgypten #WienandMozart #AnkaraUluslararasıFimFestivali #sanat #sinema #türkiye #artunlimited #unlimitedrag
Comments