top of page

Üretimde gelenek: İstanbul’un geleneksel üreticileriyle söyleşiler

İstanbul’un çeşitli semtlerindeki anlık üretimlerin izini sürdüğü Halletmek projesiyle 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde yer alan tasarımcı-araştırmacı Nur Horsanalı, İstanbul’daki beş üreticiyle bir araya gelerek geleneksel üretimin geçmişini ve bugününü konuştu


Hazırlayan: Nur Horsanalı



Fotoğraf: Nur Horsanalı



Üretimde gelenek; üzerine tartışılmasının, sahip çıkılmasının gerektiğini düşündüğüm fakat neden ilgimi çektiğini her zaman açıklayamadığım bir konu. İstanbul’da süregeldiğini tasarım eğitimin başlarında öğrendiğim geleneksel zanaatler, benim için öncelikli olarak sosyal bir üretimi temsil ediyordu. Salt üretim yapmanın ötesinde, üretimin toplumsal ve geçmişteki yönlerini keşfettiğim, ustaların ağzından İstanbul’un dönüşümünü dinlediğim, onlarla oturup çay içtiğim bir halde bulunmaktı. Bu bana, mesleğimin bağlamının tasarım-üretimden ibaret olmadığını; kent, toplum, etik, kültür, gelenek ile nasıl ilişkilendiğini öğretiyordu.


Tasarım alanında yıllardır İstanbul’un kaybolmakta olan zanaatlerinin ve barındırdıkları üretim bilgisinin oluşturabileceği potansiyeller üzerine konuşuyoruz. Peki konuyu tasarım alanı adına bugün hala kritik kılabilen ne? Üzerine ilk düşünmeye başladığımdan bu yana geçen zamanda geleneksel üretimin, geçmişten gelen üretim tekniklerinin ya da formlarının zenginliğinden veya eskiye duyulan bir tür özlemden doğan romantiklikten öte bir şey olabileceğinin farkına varıyorum. Bugün üretim geleneklerini özellikle sürdürülebilirlik ile ilişkilendiriyorum. Endüstrileşme geçmiş yüzyıllarda üretim süreçlerinde devrimler yaratmış ve toplumları dönüştürmüş olsa da, günümüzde kaynakların yenilenebileceğinden hızlı tüketildiği bir dönemin gereklilikleriyle eşleşmiyor. Bugün hem ekolojik hem kültürel sürdürülebilirlik için geçmişten gelen üretme biçimleri ve alışkanlıkları ile olan bağımızı hem mesleki hem gündelik hayatlarımızda yeniden kurmamız gerektiğini düşünüyorum.


Bu dosyada, gelenek ve tasarım arasındaki ilişkiyi, İstanbul’da geleneksel -ya da gelenekten gelen- bir üretim sürdürmekte olan zanaatkar-sanatkarların atölyelerine yaptığım ziyaretler aracılığıyla keşfetmeyi deniyorum. Üretimin kendisinden çok, üreticilerin gelenek kavramı ile ilgili fikirleri üzerine bir keşifti bu. Üretimde gelenek nedir? Gelenek eğer kültürel alışkanlıklarla ilgili ise, bugün bu alışkanlıklar değiştikçe üretim gelenekleri nasıl etkileniyor? Gelenekleri günün gerekliliklerine göre nasıl yorumlar ve uygularız? Geleneksel üretim tasarımcıya yerel kültür, tüketim, ekoloji hakkında neler öğretebilir?

Finlandiya’da yaşadığım iki yılın ardından yeni geri dönmüş olduğum bir vakitte, bu gibi şehir içi üretimlerin her coğrafyada var olmayan ve bulunduğumuz bağlamı özel kılan bir gelenek olduğunun farkında olabiliyorum. Sohbet ettiğim kişileri geleneksel üreticiler olarak atfetmemin nedeni ürünlerinin gelenekselliğinden çok, endüstrileşmenin kaçınılmaz olduğu bir dünyada hala şehir içinde ve elle üretimlerini sürdürebilmelerine dair. Söyleşiler sırasında bir kez daha anlıyorum ki üretimde gelenek, yalnızca öğrenilmiş üretim bilgisi veya formlar değil; üretim kültürünün parçası olan alışkanlıklar, aktiviteler de olabilir. Üretimde gelenek, seri üretimin dayattığı ömrü kısa ürünler yerine kaliteli ürünler üretmek, zanaat mahallelerinde süregelmiş ilişkileri sürdürmek, ya da altmışlı yaşlara kadar çalışmayı-üretmeyi sürdürmek ile ilişkili olabilir. Üretimde gelenek, gündelik hayatta başlayan, sökülen kıyafetlerimizi dikmekte ve hatta ellerimizle yemek yapmakta bile var olan bir olgu olabilir.

bottom of page