top of page

Zamanın derinliğinde Denizden Çıkan Taşlar

Türkiye’de Litografi Günleri II kapsamında ve

Ela Atakan küratörlüğünde düzenlenen

Denizden Çıkan Taşlar sergisi 30 Aralık’a kadar

Ka’da ziyaret edilebilir


Cora Texier, YLEM, 103 x 76 cm


Dou Print Studio tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Türkiye’de Litografi Günleri kapsamında Ka’da açılan Denizden Çıkan Taşlar sergisi, ilhamını, en yalın haliyle ‘taş’ anlamına gelen lithos [λıθος] kelimesinden alıyor. Kelimenin kökeni Antik Yunanca’da ‘denizden çıkan taş’ anlamına gelen λᾶς’a dayanıyor.


Litografi Günleri kapsamında Dou Print Studio’nun atölyesine sekiz sanatçı davet edildi. Davet edilen sanatçılar, Ahmet Doğu İpek, Alessandro Rizzi, Cora Texier, Bartłomiej Chwilczyński, Burcu Yağcıoğlu, Nermin Er, Selim Birsel ve Sibel Horada, Haziran-Kasım ayları arasında atölyeyi ziyaret ettiler. Sanatçılar kendi üretimlerinden yola çıkarak ve taşın geçmişine, sudaki derinliğine, fosillere, başkalaşmış hallerine, çağrışımlarına, durağanlığına bakarak atölyenin kurucusu ve master printer’ı Doğu Gündoğdu eşliğinde zamandışılığın içerisinde üretimlerini gerçekleştirdiler. Sanatçıların sergiye özel çalışmaları Ela Atakan küratörlüğünde bir araya geldi. Denizden Çıkan Taşlar, 30 Aralık’a kadar Ka’da ziyaret edilebilir.


Litografi nedir?


Alois Senefelder Solnhofen jeolojik yapısından gelen özel bir kireç taşını 1796 yılında, Almanya’da mürekkeple buluşturarak litografi tekniğini icat eder. Bu teknik, 19. yüzyılın başında baskı sanatında devrim yaratır. Bu teknikle sanatçı ve taş, master printer’ın da aracılığıyla, bir araya gelir. Master printer, hem sanatçı için litografi tekniğine yönelik bir kılavuzdur hem de sanatçının eserini yarattığı süre boyunca taş günlükleri tutarak taşın dönüşümünü takip eder. Süreç boyuna çizim asitlenir, üstü örtülerek beklenir ve suyu emen taşın üzerine boya verilir. Bu işlemlerden sonra baskı elde edilir. Her yeni iş için denizden çıkan kum veya kuartz taşı kullanılarak taş silinir ve tekrar kullanıma hazır hale getirilir. Süreç boyunca kullanılan taş, elde edilen sonuç üzerinde etkisini gösterir. Farklı derinliklerden çıkarılan taşların renkleri, ısıya verdikleri tepki, boyayla etkileşimleri farklıdır ve taşlar farklı mevsimlerde farklı sonuçlar verebilirler. Bu nedenle kullanılan taşı tanımak ve süreç boyunca sabırlı olmak önemlidir.

 

Taş ve zamansızlık


Jeolog Marcia Bjornerud, Yeryüzünün Zamanı isimli kitabında, yeryüzünün katmanlarını incelemek için Arktik Okyanusu’nda bulunan Svalbard takım adalarına yolculuğunu anlatır. Bu bölge, haritada ‘Resmi Zamanı Yok’ ibaresiyle işaretlenmiştir. Araştırmacı, zaman ölçülerine direnişe ve zaman kavramıyla birlikte gelen bir programın baskından azade olma durumuna hayran kalır.


Taş, içinde milyonlarca yıllık geçmişi taşır. Litografi tekniğiyle sanatçı, her kullanımında taşa izler bırakır, farklı katmanlar ekler. Böylece taşın hafızası sanatın izleriyle buluşur. Sanatçı, resmi olmayan bir zamanın parçası olur ve taşta kalır.


Denizden Çıkan Taşlar sergisi sanatçıları

 

Sibel Horada, DENİZ TAŞ STRAFOR, 56 x 76 cm

Sibel Horada


Sibel Horada, Deniz, Taş, Strafor ismini verdiği taş baskısında, denizden kıyıya vuran strafor parçalarının doğal taşlardan farklı davranmayışından ilham alır. Horada’nın sıklıkla çalıştığı malzemelerden biri olan strafor, bir taşın kuma dönüşmesi gibi suda ufalanır, rüzgârda uçuşur ve saçılır. Sanatçı, bu taş baskısı için, Burgazada’nın kıyılarından topladığı straforları mürekkepleyerek taşa basar.

 







Nermin Er, UNTITLED, 56 x 76 cm

Nermin Er


Nermin Er’in Havuz Seri’lerindeki dalgalanan ve duyguları ifade eden derin mavi tonu bu sefer, dipte nefes alan tek bir taşın yolunda belirir. Bu yol boyunca incecik kağıt kesiklerini andıran bu yatay çizikler, zamanın katmanlarını, taşın derindeki tekliğini vurgular. Eserdeki taş, sanatçının birçok çalışmasında kullandığı sicim ipini mürekkepleyerek baskısını almasıyla gerçekleşir.

 






Burcu Yağcıoğlu, CALX, 56 x 76.5 cm

Burcu Yağcıoğlu


Litografi taşları, kireç taşlarından seçilir. Burcu Yağcıoğlu’nun CALX eseri, kalsiyumun yakılmasından elde edilen metalik bir kül olan ve Latincede calx kelimesinden türeyen kirecin canlılarla kurduğu ilişkiyi tarihsel olarak inceler. Yağcıoğlu, tembellik tanrıçası Aergia imgesinden yola çıkarak ‘‘onu ten renginde bir kalsiyum sarkıtı, bir mağara duvarı’’ gibi hayal eder ve durağan bir leke olarak dağılmış kalsiyum fosillerinin, kalıntıların arka planına yerleştirir.

 





Alessandro Rizzi, OPUS MIXTUM, 57.5 x 76 cm

Alessandro Rizzi


Rizzi, taşın kimyasına yönelir. İki gün boyunca taşa mürekkep damlatma tekniği ile gerçekleştirmiş olduğu ilk katmanı, kireç taşının mikroskop altındaki gerçek görüntüsünden yola çıkarak yapar. Sanatçı, eserin ikinci katmanı için Roma mozaik taş motiflerinin peşinden gider. Doğduğu yerdeki mozaiklerinin benzerlerini Zeugma antik kentinden çıkarılan mozaiklerde bulur ve bu birbirinden kilometrelerce uzakta olan iki yeri ortak bir taş zeminde buluşturur. Eserin son katmanı ise bizi şimdiye bağlar. İtalyan sanatçı pratiğinde sıklıkla kullandığı tag’ini bu sefer bir duvara değil de, taşın üzerine çizer. Sanatçının tag’i, Delfi’deki Apollon tapınağının girişinde yazan kendini bil anlamına gelen γνῶθι σεαυτόν’dan gelir.


 

Bartłomiej Chwilczyński, ANKARARA, 57.5 x 76 cm

Bartłomiej Chwilczyński


Bartłomiej Chwilczyński’nin çalışma pratiğinde, litografi merkezdedir. Son yıllarda monolitografi tekniğiyle çalışmaktadır. Taş baskıyı kolaj, desen çizimleri, farklı renklere boyanmış kesilmiş kağıtlarla, taş üzerinde gölgelemeler yaparak bir araya getirir. Uzak Doğu kaligrafi sanatından etkilenen sanatçının eserlerinin en son katmanını bir fırça yardımıyla yağ tutmayan siyah chroma akrilik kullanarak çizer ve bu sayede kâğıt üzerinde anlık mükemmele yakın izler oluşturur. Litografi tekniğiyle, bu proje için ürettiği eseri, bu fırça yöntemiyle yapıldığından Journey serisinin bir parçasıdır.




Selim Birsel, MOUNT PELINEO, 58.5 x 43 cm

Selim Birsel


Selim Birsel’in Mount Pelineo eseri de üzerinde ziyaret ettiği zamanı sonbaharın ışığını taşır. Sanatçı, duvara bir oyuk açarak, içeriden dışarıya bakar. Selim Birsel’in, adını da koyduğu bu taş baskıda baktığı yer Sakız Adası’nın Volissos köyünün yakınlarında, adanın en yüksek tepesi olan Pelineo dağıdır. Sanatçı, zamanın farklı aralıklarında ışığın bu dağın üzerindeki seyahatlerini izler.


Ahmet Doğu İpek, MA-A.I, 56 x 76 cm
Ahmet Doğu İpek, MA-A.I.06, 56 x 76 cm

Ahmet Doğu İpek


Ahmet Doğu İpek’in MA-A.I ve MA-A.I.06 diptiği, belki de bu uzaktan bakışın devamlılığını teşkil eder, zira onun taşları bu sefer yeryüzünde değil, gökyüzünün derinliklerine doğrudur. Bu diptik eserinde, bir meteorun sürtünüşüyle dağıttığı küçük parçaları peşinden sürüklemesini ve mutlak bir sessizlikte havada asılı kalmasını izleriz.


Karanlığın içinde cam gibi görünen asteroit taş baskısının yapımında ise, taşın üzerine tesadüfi bir leke bırakır ve hava ile dağıtır. Mürekkebin taşta dağılışı, baskıdaki taşın dokusunu oluşturur. Yıldızlara yer verdiği Ma Serisi’nin bir parçası olan bu diptikte sanatçı pratiğinde kullandığı beyaz kâğıt yerini taşa bırakır.



Cora Texier, YLEM, 103 x 76 cm

Cora Texier


Fransız litograf Cora Texier, sanat pratiğinde lavis tekniğini kullanır. Lavis tekniği, taşın ıslatılarak mürekkebin tesadüfi dağılışına izin verilmesiyle gerçekleşir. Texier’nin kullandığı bu teknik sayesinde, taş baskılarında dokular önemli bir yer tutarak çoğunlukla doğal malzemelerin taştaki ifadesine dönüşürler. Bu taş baskının ilhamını Kapadokya’daki peri bacalarının oluşumu ve Uçhisar Kalesi’ne yaptığı ziyaretten alır. Texier, litografi taşının üzerinde, lavis tekniğini uygulayarak, mürekkeple koyuluklar ve açıklıklarla oluşturduğu topografyayı andıran alanlarla ona göre zamanda bir geçiş anlamına gelen bu boşluğun, uçurumun bir yorumunu yaratır.




 

bottom of page