top of page

Zaman doğarken


Galeri Nev, 2018 yılının sonunda, Nejad Devrim’e ait bulunabilen tüm bilgi, belge ve fotoğrafları derlediği bir sergi gerçekleştirdi: Nejad’ın En Büyük Erdemi Nejad Olmasıdır. Bu sergiden hareketle, sanatçının Polonya yıllarına ve bu ülkeyle olan ilişkisine, 2015 yılında Polonya’nın Nowy Sącz kentindeki Muzeum Okregowe’de düzenlenen Nejad Devrim sergisi vesilesiyle kaleme alınan bu yazıyla ışık tutuyoruz

2872 kelime

Nejad Devrim, Chateau de Chambord, Symetrie Française, 1954, Tuval üzerine yağlıboya, 162 x 96 cm, Galeri Nev’in izniyle

1923 Temmuz’unun güneşli bir gününde, adı daha sonra Nejad konacak oğlan çocuğu, çığlıklar atarak dünyaya gözlerini açtığında, kimse onun hayatının neredeyse üçte birini Polonya’da geçireceğini tahmin edemezdi. O zamanlar, Polonya yüz elli yıllık bir parçalanma sürecinden yavaş yavaş uyanıyor, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da “yeni” bir ülke haline geliyordu. Dönemin dostane Polonya-Türkiye ilişkilerine rağmen, Türkiye’de az sayıda insan Polonya hakkında bilgi sahibiydi. Türkiye için de yeni bir dönemin başlangıcıydı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, uluslararası planda tanınmasına yol açtı. 1923 yılında, yeni doğan bu çocuğun ailesi huzurlu ve müreffeh bir hayat sürüyordu. Aile 11. yüzyıla kadar izi sürülebilen, Şirin Devrim’in kendi sözleriyle “mümtaz bir şehir olan İstanbul’un imtiyazlı bir sınıfına” aitti. Nejad’ın sıklıkla ziyaret edip, yazlarını geçirdiği Büyükada’daki büyükbabasının evi birbirinden güzel mobilyalar, resimler, halılar, kilimler, semaverler ve sofra takımlarıyla donatılmıştı. Ev âdeta geçmiş zamanlardan kalma bir kaleydi. Evde çalışan bir kahya, hizmetkârlar, yabancı dadılar ve siyahi bir hadımla, örf ve âdetlerine bağlı bir aileydi.

Nejad’ın babası İzzet Melih Devrim (1887-1966) Paris’te hukuk okumuş, Fransız edebiyatına âşık bir çevirmen ve yazardı. Geçimini büyük firmalarla iş yaparak sağlıyordu. Annesi Fahrünnisa, Sultan Reşad zamanında İstanbul’da kadınlar için açılan bir sanat okulundan mezundu. Nejad hoşlanmasa da, yakın ailesi, teyzeleri, amcaları ve anne-babasının yüksek zümreden arkadaşlarının uğrak yeri olan evlerindeki sohbetler, konu edilen ilgi alanları ve dünya görüşü kişiliğine yön veren önemli etkenler olacaktı.

Nejad Devrim, Otoportre, 1949, Kağıt üzerine guaj, 32 x 24 cm, Galeri Nev’in izniyle

Nejad lise mezuniyetinin ardından, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Burada, Paul Cézanne’dan etkilenmiş akademik bir ressam olan Léopold Lévy’nin asistanı olur; Lévy Türkiye’ye 1936’da, gelmiş ve eskinin yıkıntıları üzerinde yeni Türk sanatını inşa etmek göreviyle Akademi’nin başına geçmiştir. Nejad, 1946’da, eğitimini henüz tamamlamadan ve ailesinin onayını almadan Akademi’yi bırakır, bir gemiye atlar ve Paris’e gider. Montparnasse’de bir stüdyo kiralar; grup sergilerine katılır, özellikle de Galerie Allard’da açtığı solo sergi ile hızlıca sanat camiasına girer. Bu sergi, Türkiye’den bir sanatçının Paris’te açtığı ilk kişisel sergidir. Harvard’lı Bizans ve Eski Mısır uzmanı Thomas Whittemore aracılığıyla, Gertrude Stein’ın hayat arkadaşı Alice Babette Toklas ile tanışır ve çok geçmeden onun himayesine girer. Alice sık sık Nejad’ı stüdyosunda ziyaret eder ve onu zamanın avangardlarıyla tanıştırır: Picasso, Sonia Delaunay, Madame Kandinsky, Roger Bissière, Serge Poliako, Paul Éluard, Tristan Tzara, Amerikalı besteci ve eleştirmen Virgil Thomson ve şair, yazar, sanat tarihçi, grafiker, mücellit, eleştirmen ve film yönetmeni Georges Hugnet. Alice hayatının sonuna kadar Nejad’ın hamisi ve dostu olarak kalır. Nejad ise Alice’ye hayrandır ve mektuplarını bir kutsal emanet gibi saklar.

Nejad, bir süre Montparnasse’de yaşadıktan sonra Cité Falguière’de bir atölye kiralar ve Paris’in elit sanat hayatının içine hepten dalar.

Nejad Devrim, Semerkand, Haziran 1960, Kağıt üzerine kara kalem, 30 x 40 cm, Galeri Nev’in izniyle

Polonya, Polonya...

Nejad’ın Polonya hikâyesi Paris’te, Alice B. Toklas ile tanışmasıyla başlamaktadır. Alice’in kökleri Polonya’dadır. Amerikalı bir öncü olan annesinin babası Polonyalıdır. 1863 Polonya Ocak Ayaklanması gazisi vatanperver babası Ferdinand Toklas da Polonyalıdır. Aynı yıllarda Nejad müstakbel Polonyalı eşi Maria Tarlowska ile de tanışır. Maria,1944 Varşova Ayaklanmasında irtibat subayı ve hemşire olarak görev yaparken ciddi şekilde yara almıştır. Savaştan sonra elindeki problem devam etmektedir ve tekrar ameliyat olması gerekir. Ancak ameliyat Polonya’da yapılamayacak kadar karmaşıktır ve doktor yurtdışında tedavi olmasını önerir. O da babasıyla beraber Fransa’ya gelir. Ameliyattan sonra Maria ve babası Polonya’ya dönmeme kararı alırlar. Babası Amerika Birleşik Devletlerine göç edecek, Maria ise okulunu Paris’teki Institut d’Etudes Politiques’te bitirecektir.

Maria ve Nejad karşılaştıktan altı yıl sonra, 28 Aralık 1952’de, Maria hâlâ öğrenciyken evlenirler. Törende baş nedime olarak Alice B. Toklas ve sanat eleştirmeni Jacques Lassaigne de vardır. Evlendikten sonra Maria, Cité Falguière’deki atölyeye taşınır. 12 Ekim 1955’te Nejad ve Maria’nın kızları Véronique dünyaya gelir.

Nejad Devrim, Maria Devrim’in portresi, 1952-55, Tuval üzerine yağlıboya, 73 x 60 cm, Galeri Nev’in izniyle

İlk defa Polonya

Nejad 1959’da Varşova’ya geldiğinde tanınmış bir sanatçıdır. Tristan Tzara’nın Le Temps Naissant ve Paul Éluard’ın Sens de tous les Instants kitaplarını desenlemiştir. Birçok Avrupa şehrinde ve New York’ta solo sergiler gerçekleştirmiş, Brüksel’de büyük bir retrospektifi açılmıştır. Nejad zamanının öne çıkan çoğu sanatçısını bizzat tanır. Sanat eleştirmenleri Jacques Lassaigne, Claude Roger Marx ve Charles Estienne’den coşkulu eleştiriler alır ve Michelle Sauphore’un Dictionary of Abstract Painting’inde (Soyut Resim Sözlüğü) yer alır. Gerçek bir dünya vatandaşıdır. Bütün bu başarılarına rağmen, 1960’ların sonu Nejad için zor bir dönem olur. Mali sorunları vardır ve Maria ile derin anlaşmazlıklar yaşarlar. Muhtemelen bu sebeplerle mekân değiştirmeye karar verirler. Her daim sosyalist eğilimleri olan Nejad, Polonya çağdaş sanatına ilgili duymaktadır ve Maria da memleketini özlemiştir. Maria’nın aile bağlantıları sayesinde hayatlarını Polonya’da planlamak zor olmayacaktır, ancak Maria Fransa’ya geldikten sonra Polonya vatandaşlığından çıkarıldığı için, başta vize almaları çok kolay olmaz. Nihayet Maria’nın Nejad ile evlendikten sonra Türk vatandaşlığı da almış olması sayesinde Polonya’da bir yıllık kalma izni edinirler.

O zamanlar Polonya II. Dünya Savaşı sonrası Bierut döneminden yavaş yavaş ayağa kalkan zayıflamış, gri, komünist bir ülkedir (1948-1956). Savaş sırasında Polonya topraklarının neredeyse yüzde kırkı zarar görmüş ve bu ülkeyi Avrupa’nın en yoksul yeri haline getirmiştir. Bir Sovyet uydu devletidir ve “halkın demokrasisi” adı verilen bir sistemle idare edilmektedir. SSCB tarafından kontrol edilen ve hiçbir direnişe müsamaha göstermeyen Polonya Birleşik İşçi Partisi yönetimdedir. Sovyet ordusu sadakati sağlamak amacıyla birçok Polonya kentinde askeri üsler kurmuştur. Her türlü muhalefet tutuklama, işkence ve gözaltıyla karşılık bulmaktadır. Medya, edebiyat, televizyon, sinema ve tiyatrolar ağır sansür altındadır. Özel sektördeki şirketler çoğunlukla tasfiye edilmekte ve sayıları en aza indirgenmektedir. Serbest pazar yoktur; endüstri, merkezi olarak planlanmış bir ekonominin kurallarını kabul etmek zorundadır. Tarım ise oldukça ilkel koşullarda yapılmakta ve çok yavaş ilerleme kaydetmektedir. Sokaklarda at arabalarını görmek şaşırtıcı değildir.

Nejad Devrim, Otoportre, 1950-55, Tuval üzerine yağlıboya, 46 x 38 cm, Galeri Nev’in izniyle

Nejad’ın Polonya’ya geldiği 1959 yılında, sertlik yanlısı Stalinciler görevden alınmış, Polonyalılar daha geniş entelektüel ve dini özgürlüklere sahip olmuştur. Ancak zaman kötüdür. İnsanlar umutsuz ve mutsuzdur. Pasaport almak, seyahat etmek oldukça güçtür. Dükkânlarda yalnızca birkaç ürün bulunur ve insanlar zaten az olanı satın alabilmek için uzun kuyruklarda beklemek durumundadır. Maaşlar karın doyurmamaktadır. Ancak Demir Perdenin ötesinden gelen bir ziyaretçi için yaşam koşulları yine de idare edilebilir düzeydedir; parayı kara borsada bozdurmak koşuluyla, birkaç dolarla bir ay boyunca yaşanabilmektedir. Nejad ve Maria için durum tam da böyledir. Nejad Polonyalı avangard sanatçılarla ve sanat tarihçileriyle hemen tanışır ve eşinin bağlantılarının da sayesinde eserlerini Polonya’da sergiler. İlk sergisi 1960 yılında Polonyalı Sanatçılar ve Tasarımcılar Birliği Galerisi’nde açılır. Sergi, Varşova Üniversitesi sanat tarihi profesörü Juliusz Starzyński ile Polonyalı heykeltıraş ve Krakow Güzel Sanatlar Akademisi’nde profesör Xawery Dunikowski tarafından düzenlenmiştir. Starzyński, serginin katalog metnini de yazmıştır. Nejad burada daha ziyade 1950’lerin ortalarında ve sonunda ürettiği elli adet eserini sergiler. Starzyński, Nejad’ın bir ülkenin çok renkli ve aydınlık atmosferini gözlemleme, sentezleme ve kendine özgü bir görsel iklim yaratma yeteneğini fark etmiştir. Nejad Varşova’da müzikle içsel bağlarını gösteren Suites adlı erken dönem işlerinin bir devamı olarak, Chopin’e ve o zamanlar popüler olan bir dansa göndermeyle Polonaise başlıklı resimlerine başlar. Bu resimler, Polonya kırsalı ve renklerinin atmosferini ve görsel karakterini niteleyen renkli izlenimlerdir. Nejad kısa süre sonra çağdaş sanat konusunda uzman olan Helena Blum ile yakın dost olur ve onun vasıtasıyla birçok Polonyalı sanatçıyla tanışır. Anlattığı hikâyeler ve politik engeller yüzünden uzak kaldıkları uluslararası sanat dünyasından verdiği haberler dolayısıyla herkes Nejad’la sohbet etmeyi ister. Sanatçı dostları onu içtenlikle bağırlarına basar, evlerinde, atölyelerinde ağırlar. Maria, Polonya’da geçirdikleri o yılı hayatının en güzel yılı olarak anımsar. Çift Varşova’da bir ev kiralar, birbirinden ilginç insanlarla tanışır, konserlere gider ve sık sık seyahat eder. Nejad’la Maria’nın ilişkisi düzelmiştir.

Nejad Polonya’dan sonra Moskova ve Orta Asya’yı ziyaret eder ve resimleri için yeni ilhamlar edinir. Aynı sıralarda Polonya’yı da yeniden gezer, Tatra Dağları’nda ve Vistula Nehri civarındaki düzlüklerde dolaşır. Neredeyse gördüğü her şeyi çizmekte, daha sonra bunları resme dönüştürmektedir. Nejad 1961’de Paris’e döndükten sonra, ona ikinci bir karısı olup olmadığını sorduğunda, Alice Toklas’a şöyle yazar: “Varşova ve Polonya’ya gittiğimizden beri her şey yolunda. İnsanlar kendi ülkelerinde ya daha farklılar ya da yeniden kendileri oluyorlar. Ama şayet ikinci bir eşim olacaksa, kesinlikle Polonyalı olacaktır.” Yazdıklarının daha sonra gerçek olacağını muhtemelen o sırada tahmin etmemiştir.

Nejad Devrim, Otoportre, Kağıt üzerine guaj, 32 x 24 cm, Galeri Nev’in izniyle

İkinci bir sefer ve daima Polonya...

Nejad Polonya’ya sekiz yıl aradan sonra tekrar gidecektir. Bu arada Çin’i ve farklı coğrafyaları ziyaret etmiş, sergiler düzenlemiştir. 1964’ün Aralık ayında Nejad Maria’dan ayrılır, İtalya’ya gider, ancak geri döndükten sonra ne yapacağını bilemez. Polonya’daki arkadaşlarıyla ilişkileri sürmekte, orada geçirdiği güzel zamanları anımsamaktadır; Polonya’ya döner. Bu kararı almak zor olmamıştır çünkü Orońsko’daki Polonya Heykel Merkezi’nden ve daha sonrasında da Rytro’dan açık havada resim yapmak üzere davet almıştır. Aynı yıl Varşova’daki The Press Club’da bir solo sergi açar.

Poprad Nehri’nin kenarında, dağlarla çevrili küçük bir Polonya kasabası olan Rytro, sanat etkinlikleri için ideal bir yerdir. Nejad burada birçok genç sanatçı ve gelecekteki Polonyalı karısı Janina ile tanışacaktır. Nejad o sırada, resmi ikametgâhı Amman olan bir Ürdün vatandaşıdır. Evlendikten sonra, yeni eşiyle seyahatlere çıkar. 1971’in Aralık ayında, Urbanowicz’lere yazdığı mektupta şöyle demektedir: “Geçen yıl Venedik, Belgrad ve Atina’ya gittik... Bebek, İstanbul Üsküdar’da 9 Mayıs 1971’de doğdu. Güzel Sennija. Eylül ayında Boğaz’ı resmettim, Paris’e de gittim. Şimdi hepimiz Varşova’dayız.” Polonya’da paranız olsa bile bir daire satın almak neredeyse olanaksızdır çünkü evler hükümet tarafından dağıtılır. Nejad 1972’de dostlarına yazdığı bir başka mektupta Jola (Janina) ve bebekleri için her şeyi ayarladığını ancak seyahat etmek istediğini ve bunun doğurduğu sıkıntıları anlatır. Dağlara, Rabka’ya gidip açık havada resim yapmak arzusundadır.

Her ikisi de Polonyalı başarılı ressamlar olan Danuta ve Witold Urbanowicz yakın arkadaşlarıdır; Danuta Fransızca bilmektedir ve Nejad onları ziyarete gittiğinde bütün gece sanat, felsefe ve sanatsal çıkmazlar üzerine konuşurlar. Bu sohbetler onu gündelik hayattan ve sorunlarından tamamen soyutlamaktadır. Sanat her şeydir ve her şey sanattır. Nejad başka bir gezegende yaşamaktadır ve herkesin ona eşlik etmesini ister.

Polonya’da Nejad’ın kendi atölyesi yoktur ancak sürekli resim yapmaktadır. Aynı zamanda sürekli seyahat halindedir; bu seyahatlerde ailesi de ona eşlik eder. 1971 ve 1976 yılları arasında Mısır, İspanya, İsveç, Fransa, İtalya, İngiltere, Yunanistan, Danimarka ve Türkiye’de bulunmuş, bir seferinde yanlarında on beş valiz ve çantayla yola çıkmak durumunda kalmışlardır. Ancak yer değiştirmek Nejad için bir problem teşkil etmez. Düzenli olarak Avrupa şehirlerini ziyaret eder, buralarda bazen resimlerini satar, bazen yeni insanlarla tanışır. Aynı zamanda Ürdün’deki ailesi ve Ürdün kraliyet hanedanlığıyla da irtibat halindedir. Bu arada Janina Varşova’dan Polonya’nın güneyinde ailesine yakın Krynica’ya taşınmıştır. Nejad, Krynica’yı ve tek odasını kiraladıkları evi sever. 26 Ekim 1976’da, ikinci kızları doğduğunda, Szkolna Caddesi’nde tek odalı ufak bir daire tutarlar ve orada 1980 yılına kadar yaşarlar, Nejad Krynica’daki odasını sonrasında da kapatmaz.

Nejad'ın En Büyük Erdemi Nejad Olmaktır sergi görüntüsü, Galeri Nev'in izniyle, Fotoğraf: Duygu Tüntaş

1977’de, Gallery of Art Critics’te bir solo sergiye hazırlanmak için Varşova’da birkaç gün geçirir. Sergi kataloğunda, Maciej Gutowski şöyle yazar: “Nejad, bir yabancı için romantik olarak nitelendirilebilecek, sanat tarzına uygun bir yaşam tarzı benimsemiştir. Aslında, muhtemelen Nejad için bu bir yaşam tarzı değil, yaşamının ta kendisidir.” Nejad şöyle sorar: “Polonya’da bütün resimlerini kravatlarıyla bağlayıp bir takım konserve kutularıyla dolu valiziyle birlikte yanına alarak seyahat eden bir sanatçı var mıdır? Oradan oraya dolanan ama Paris, Amsterdam, Londra veya Brüksel’de yaşamayan? Var mı böyle bir sanatçı?” Bir başka röportajda, gerçekten kim olduğu sorulduğunda, Nejad şöyle cevap verir: “Ben bir sanatçıyım ve sanatçının memleketi bütün bir dünyadır.”

Polonya’daki hayat Nejad için de zaman zaman çok zor olmuştur. Polonya vizesi alamamaktadır. Bir mektubunda: “Türk ve Fransız bürokrasisiyle baş edebiliyorum, ama Polonya’nınkini hâlâ öğrenemedim, [...] her şey o kadar aniden oluyor ki buna artık dayanamıyorum...” diye yazar. Nejad’ın iletişimle alakalı yalnızca duygusal değil, teknik problemleri de vardır. Polonya’dan insanları aramak saatler alır, o dönem çok az insanın evinde telefon vardır ve postaneden telefon açmak demek, bağlantı için uzun süreler beklemek demektir, özellikle de yurtdışıyla görüşülmek istendiğinde. 1979 yılında, Nejad bir arkadaşına şöyle yazar: “Evimizde telefon yok... Buralar böyle... 300 kişi için iki telefon var. İletişim kurmak çok zor. Mektuplar yerine ulaşıyor mu bilmiyoruz. Yalnızca telgraf işe yarıyor. Bir de her şeyde, herkeste bir yorgunluk... Kimse bir şey yapamıyor.”

Yiyecek almak neredeyse olanaksızdır. 1980’lerde, dükkânlarda yalnızca en kötüsünden çay ve sirke satılmakta, yavaş yavaş yiyecek karneleri dağıtılmaya başlamaktadır. Önce ayda 2,5 kilogram ile sınırlı olmak üzere et, sonra yine az miktarlarda şeker, un, çikolata, kahve, tereyağı gibi diğer malzemeleri almak için bu kuponlar kullanılmaya başlanır. Herhangi bir şey satın almak için uzun kuyruklara girmek gerekmektedir. Mobilya, ütü gibi ev ihtiyaçlarını satın almak için dükkânların önünde günlerce kamp kuranlar vardır. Bazı lüks ürünler, Pewex adlı mağazalarda bulunmakla birlikte her şey çok pahalıdır ve dolarla satılmaktadır. Nejad sıklıkla bu mağazaya kuru üzüm, çay, kahve ve içki almak üzere uğrar. Canı Türk yemeği çektiğinde, kendisi pişirmekte, örneğin sık sık fava yapıp ekmekle yemektedir. Güzel yemek yapar, öyle ki tarifleri Alice B. Toklas’ın yemek kitabına girmiştir. Mektuplarından birinde şöyle der: “Doğu mutfağına ait yemekler yapmak için hiç malzeme yok; yalancı dolma, tarama, şam fıstığı, börek, şam baklavası aklımdan çıkmıyor.” Başka bir mektupta da şöyle sorar: “Sizde hiç Türk bakkalı var mı? Istakoz nereden alınır biliyor musunuz?” “Aya gidebilir miyim?” diye sormak gibi bir sorudur bu. Yemek yapmak istemediğinde ama canı güzel bir şeyler çektiğinde, arabası olan eş dosttan onu Krakow ya da Zakopan’a götürmelerini ister. Ancak sıkı yönetim geldiğinde, benzin olmadığı için bir yerden bir yere gitmek de zorlaşır. Hayat çekilmez olmuştur ve Nejad kendini bu yoksul, gri ve yorucu ülkede kapana kısılmış hisseder.

Nejad Devrim, Çin, Kağıt üzerine kara kalem, 44 x 62,5 cm, Galeri Nev’in izniyle

Polonya’daki ilk on yılında Nejad çok az sergi yapar; resimlerini düzenli olarak satacak kimse de yoktur. Kendi atölyesi olmadığı için resimlerinin bir çoğu olması gerekenden küçüktür. Tuval, boya ve diğer resim malzemelerini satın almak için yeterli parası yoktur. Seyahatleri başlı başına bir maddi yüktür ve aynı zamanda ailesini de geçindirmek durumundadır. Ancak bunların hiçbiri onun için bir problem teşkil etmez. Gördüğü ve hissettiği her şeyi kayıt etme ihtiyacı Nejad’ı sayısız eskiz yapmaya iter. Her yerde her şeyin üzerine resim yapar: kağıt parçaları, restoran peçeteleri, otobüs biletleri, gazete kağıtları, reçel etiketleri, mobilyalar ve tahta parçaları. Nejad’ın çizim ve notlarla dolu de erleri âdeta görsel bir günlük gibidir. Bazılarından hareketle daha büyük ölçekte resimler de yapmıştır. Bunlar bazen bir Bizans mozaiğine, bazen Osmanlıca kaligrafiye benzer.

1980’lerin başında, Komünist hükümet Polonyalı Sanatçılar ve Tasarımcılar Derneği’ni kapadıktan sonra, Nejad yerel sanatçıların yeni buluşma noktası olan Nowy Sącz’da, 76 Jagiellońska Sokağı’ndaki Mała Galeria’ya (Küçük Galeri) gitmeye başlar. Nejad için Lehçe konuşmak hâlâ sıkıntılı olsa da, galerinin yöneticisi ressam Krzysztof Kuliś ile dost olur ve sık sık galeriyi ziyaret eder. Galeri yöneticisi telefonu kullanmasına izin vermekte, onu toplantılara, açılışlara davet etmekte, Nejad da bazı gelişlerinde Pewex’den satın almış olduğu kahve ve kuru meyveleri getirmektedir. Başlarda kimse onun Türkiye ve Paris’teki sanat dünyasıyla ilgili anlattıklarına inanmaz. Ancak giderek söylediklerinin gerçek olduğu ortaya çıkar; meslektaşları ve dostları içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan çıkması için ona yardımcı olurlar. Telefonlarını kullanmasına müsaade eder, gitmek istediği yerlere onu arabalarıyla götürürler. Birlikte binlerce kilometre yol yaparlar. Her daim elinde bavulu ve aristokrat tavırlarıyla bu koca adam Nowy Sącz’da da tanınmış bir şahsiyet haline gelir. 1983’te Krakow’da Mały Rynek adında küçük bir galeride sergi açar. Bir sonraki yıl, işlerini Mała Galeria’de gösterir ve arkadaşlarının sergilerinde yer alır. Bu sergiler dolayısıyla yerel gazetelerde hakkında yazılar yazılır. Hatta Krakow televizyonu, Nejad’ın hayatını anlatan bir belgesel çeker.

Nejad Devrim, Çin, Kağıt üzerine guaj, 44 x 62 cm, Galeri Nev’in izniyle

Eserleri Nowy Sącz’da dikkat çekmekte ve satılmaktadır. Hatta bir avukat, daha sonra Nejad’ın bir koleksiyonunu oluşturacak kadar çok sayıda resmini satın alır. Birkaç eseri Nowy Sącz’daki District Museum Koleksiyonu’na katılır. Aynı zamanda Nejad arkadaşlarına çok sayıda resim hediye etmiştir. Yine de Fransa’da çok daha iyi tanınan Nejad’ın eserlerine orada daha çok değer verilmektedir. 1985 yılında Maria Devrim resimlerini Polonya dışında satmak için ona yardım etmeye başlar. Maria’nın Paris’teki ilişkiler ağı kuvvetlidir ve birçok sanatseveri bizzat tanır. Nejad ona resimlerinden verir, Maria da onları Paris’te satmaya başlar, aynı zamanda hazırlanacak bir geniş katalog için malzeme de toplamaktadır. Bazen Türkiye’den kimi galericilerin Polonya’ya geldiği olur ve Nejad’a resim siparişi verirler. Bu gibi durumlarda büyük resimler yapabilmesi için büyük bir oda kiralar. 1987’de nihayet Polonya Kültür Bakanlığı’ndan sanatçı olduğuna dair sertifikasını alır. Ancak en sıkıntılı mesele hem yaşayabileceği, hem de atölyesini içine kurabileceği bir daire tutmaktır. Bir süre sonra etrafındakilerin de desteğiyle, Nowy Sącz’da Matejki Sokağı’nda üç oda, bir mutfak ve bir banyodan oluşan kendi dairesini tutar. Mutfak küçük ve klasiktir, yatak odası da tipik bir Polonya köy evininkini andırmaktadır. Yatağının başında kırmızı bir lamba, duvarında dini motifli bir resim asılıdır. Ne yazık ki resim yapması için ona en ufak oda kalmıştır. Odanın bir duvarında çirkin bir raf -ki daha sonra parçalarını üzerine resim yapmak için kullanacaktır- ve bir kanepe bulunur. Ziyaretine gelenler yerde oturmakta, Nejad onlara kitaplıktan bir kitap ya da sergi kataloğu verip okumalarını istemekte, kanepenin arkasında duran dosyalardan heyecanla resimler göstermektedir. Odanın boyutu büyük resimler yapmasına uygun değildir. Hayatında hâlâ birçok şey eksiktir. Türkçeyi özlediği için, yakın bir doktor arkadaşının evinde uydu üzerinden saatlerce Türkçe televizyon izler.

Ne yazık ki yaşı ilerledikçe Nejad’ın sağlığı bozulur. Nowy Sącz’lı bir sanat tarihçi ve ressam olan Ryszard Miłek ile bu dönemde yakın arkadaş olurlar. Birlikte uzun yürüyüşlere çıkar, saatlerce oturup gelip geçen insanları izledikleri Stary Sącz adında küçük bir kasabaya gider ve sık sık tren istasyonlarında trenleri izlerler. Nejad artık iyice zayıf düşmüştür. Kızı Sylvia 1994’te onu Viyana’ya götürür. 1995 Şubat’ında Polonya’ya geri döner dönmez Nejad hastaneye kaldırılır. Kızı Sylvia’nın evlendiği 25 Şubat’tan bir gün sonra, 26 Şubat 1995’te hayata gözlerini yumar. 1 Mart 1995’te cenazesi Nowy Sącz’daki Belediye Mezarlığı’na defnedilirken Fransız ailesi (eşi Maria, kızı Véronique ve torunu) da oradadır.

bottom of page