top of page

Lanetli seyir: İktidar ve benlik tasarımı üzerine bir tartışma

Can Akgümüş’ün Triarchy isimli kişisel sergisi 18 Ekim - 22 Kasım 2025 tarihleri arasında KAIROS’ta gerçekleşiyor. Sergi vesilesiyle insanın iktidar kurma arzusu ve bu arzuyla biçimlenen kırılganlıklar üzerine düşünüyoruz


Yazı: İlker Cihan Biner


ree

Can Akgümüş, Broken Circle, 2025, Arşivsel pigment baskı, 60x200 cm


0. Son ya da eşik 


İnsanlığın sonu mu geldi? Sorunun kendisi dahi sektöre dönüşmüş vaziyette: Distopya endüstrisi.  Gösteri dünyasının insanlığın panik hâllerini, kırılganlığını sömürmesi her zaman karşılaştığımız bir problem. Antroposen üzerine çalışmaların, insanın konumuyla ilgili eleştirel perspektiflerin çoğalmasından şikayet edecek değilim. Yıkımlara yakın olduğumuzu anlamak önemli.  Bedensel yaşamlarımızın irrasyonel hınçla, ırkçılıkla, sömürgecilikle, sınıf hiyerarşisiyle, cinsiyetçilikle çalkalandığını anladığımızda hareket alanımız genişler. Bu açıdan mevzunun ana hatları var.  


İnsan asırlardır varlığını tanrı konumunda görüyor. Sözüm ona kâmil pozisyonunda yeryüzünü ve gökyüzünü tahrip eder hâlde. Böyle bir üstünlük taslama tavrı insan beynini “makine”, “bilgisayar programı”, “Yapay Zekâ” olarak görerek dünyanın merkezindeki egemenliğini sürdürmeye devam ediyor. Öte yandan kişisel gelişim sermayesinin girdabında bedenlerimizi enerjiden ibaret olarak gören insanların sayısı azımsanacak gibi değil. Kuşkusuz tüm bunlar birer aldanmadan ibaret. 


Özel bir beynimiz, özel bir biyolojik sistemimiz yok. Yazılım dahi değiliz. İnsan hep arayışta olan bir hayvan. Kendi türümüze ve beraber yaşadığımız, yoldaş olduğumuz başka türlerle ilgili hakikât arayışlarımız devam ediyor. 


Can Akgümüş'ün Kairos'ta 18 Ekim - 22 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşen Triarchy isimli sergisi bu konuları derinlemesine kazmakta bir sakınca görmüyor. Eserlerde insan denilen varlığın başına bela olan iktidar kurma meselesi ele alınıyor. Sanatçı genellemeci yargılardan uzak; çalışmalarda yaşadığımız gezegen homojen olarak ele alınmamış. İnsan türünün iyi ya da kötü olduğuna dair doğallaştırmalar söz konusu değil. “Neo liberalizm şöyledir” gibi topyekûn indirgemeci tavırlara yaklaşmayan Akgümüş Triarchy'de bir “şimdi” ile yüzleşiyor; insanı ilerlemeci, evrensel konumlardan görmeyip, tarihsel varlık olarak kırılganlığı ve direnci arasında köprüler kuruyor. 


Triarchy'nin 3 farklı ayağı var: The Thrones (Tahtlar), The Body, The Act (Beden ve Eylem) ve Black Swan (Siyah Kuğu).


1. Kesişimsel mevzular 



Solda: Can Akgümüş, Tahtlar serisinden, Regina Libidinis - Lustqueen, 2025, Arşivsel pigment baskı, 50x37 cm Sağda: Can Akgümüş, Tahtlar serisinden, Regina Solitudinis - Solitudequeen, 2025, Arşivsel pigment baskı, 100x75 cm


Sanatçı yönetme biçimlerini tarihin belli dönemlerinden ele alarak başlayıp günümüze gelerek anlatıyor. Başlangıç aşağı yukarı yerleşik hayata geçiş ile ilgili. The Thrones (Tahtlar) adını alan seri bazen ilkel kimi zaman da şatafatlı tahtlarla seyirciyi karşı karşıya bırakıyor. Şu sorular yanıbaşımızda beliriyor: Kendi hayatlarımızın iktidarı elimizde mi? Başımıza taç taktığımızda dünyanın merkezi haline gelebilir miyiz? Oysa eserlerle karşılaşma bende farklı sorgulamalara yer açtı. 


İnsanların birbirini yönetip yönetmediği, iktidar biçimlerinin ne zaman doğduğu hep tartışmalı. Bugün alternatif ekonomiler, toplumsal sistemler yaratmada başarılı değiliz. Hatta neoliberalizmin sonunu düşünmek dahi çok zor. Enseyi karartmadan, dirençli olalım. Sanat, siyasetle beraber antropolojiye ihtiyacımız var. Asırlar önce politik deneyler yapan, sık sık düzenlerin değiştiği o dönemleri incelemenin aciliyeti söz konusu. Çünkü buna çok paralel deneyler bugün de sürmekte. Antik Yunan ve Roma'da kölelik var ama Kuzey Amerika'nın yerli kabileleri çok başka. Devletsiz yaşayan, efendisiz halkların peşine düşme, “başka bir dünya mümkündür” fikriyle iç içe. İşaret ettiğim konumlar geri dönüş kolaycılığı değil.  Teknolojiyi/Yapay Zekâ’yı hesaba katarak, siborg hâllerimizi unutmayarak bir gelecek fikrinin inşasından söz ediyorum. 


Bu sorgulamaları düşünürken The Body, The Act (Beden ve Eylem) serisiyle karşılaştığımda (serginin ikinci ayağı) Akgümüş ile bir kesişim yaşadığımı özellikle belirtmek isterim. Çünkü sanatçı basitçe baskı mekanizmalarını ortaya koymuyor. Rekabetler, kumpaslar, manipülasyonlar tarihin kanlı sayfalarında. Fakat unutmamak gerekir ki; Kropotkin evrim perspektifinde “yaşamak için savaş” mottosunun yanına “karşılıklı dayanışma” fikrini yerleştirir. Antropolog David Graeber için ise insanlar hep bir parça komünisttir. Fakat insan ruhunda beliren zorbalık, utandırma, öldürmeye yönelme yeni değil. İlkel toplumlar bazı antropologların düşündüğü gibi hiç de özgür değildi. 


2. Taç 



Solda: Can Akgümüş, Beden ve Eylem I, 2025, Arşivsel pigment baskı, 100x75 cm Sağda: Can Akgümüş, Beden ve Eylem II, 2025, Arşivsel pigment baskı, 30x22cm


Sergide gezinen taç imajı kralların, padişahların hüküm verme yetkileriyle ilgili. Yine bir iktidar meselesi ile karşı karşıya kalıyoruz. Taç, sembolik bir duruşa sahip. Aynı zamanda karar ya da hüküm verici konumu var. Tacın kaybedilmesi, çağlar boyunca krizlere yol açar. Göçler, soykırımlar, açlık ve daha pek çok şey. 


Jean Genet, Can Akgümüş'ü etkileyen yazarlardan biri. Ondaki günah, kötülük, saptırma arzularının bir isyan biçimi olduğu düşünüldüğünde sergideki taç imajının derinliğini sorgulamak şart. Bataille, Genet'nin duruşu için şöyle yazar: “Başında sahte incilerle süslenmiş bir baron tacıyla oturur. Tacı düşüp de inciler sağa sola saçılınca takma dişlerini ağzından çıkararak başının üzerine koyar ve büzülmüş dudaklarıyla şöyle bağırır: İşte bayanlar! Şimdi de kraliçe oldum!” (1)


İktidar temsillerinin son noktayı koyma gibi işlevleri var. Genet alıntısı tam da bu yüzden. Taç imajının hatırlattığı mahkeme kararları, kanun hükmündeki kararnameler, iddianame dahi olmadan sürdürülen tutukluluk kararları; günümüzde adaletin adaletsizliğe dönüştüğü anların dışavurumu niteliğinde. Genet'nin yarattığı yapıbozum Akgümüş'ün kimi görsellerinde beliriyor:  Void Of Course (Ay Boşlukta), The Body, The Act I&II (Beden ve Eylem I&II)... Yönetim erkeklerinin görünümleri ya da tutumu, The Thrones Regina Solitudinis (Yalnızlık Kraliçesi), The Thrones Regina Libidinis-Lustqueen (Haz Kraliçesi) isimli eserlerde metafor olarak aktarılıyor. 


Metaforların pozisyonları dilde yaratılan süslemelerden meydana gelmez. Onlar katışıksız benzetmeler de değildir. Konumları için tekinsiz, kaotik ve akışkan diyebiliriz. Kimi zaman anlam alanlarını kıskaca alma tehlikesi taşısalar da oluşmakta olan fikir ağlarını somut düzlemlere yayarlar. Estetik fenomenin ötesine geçerek anlatım olanaklarını geliştirirler. Akgümüş'ün eserlerindeki bu karanlık, ironik metaforlar da merkezî iktidar temsillerinin çürümüşlüğünün göstergeleri. 


3. Cömert melankoli



Solda: Can Akgümüş, Black Swan VI, 2025, Arşivsel pigment baskı, 50x37,5 cm Sağda: Can Akgümüş, Ay Boşlukta, 2025, Arşivsel pigment baskı, 70x100 cm


Serginin son ayağında bir geri çekilme fark edilebilir.  Sanatçının notları, eskizleri, yazı taslakları, yarım kelimeler... Kişisel arşiv parçaları gri tonlarda, çamur hâlinde. Malzemeler aynı zamanda bazı fotoğrafların ayrıntılarında ya da Akgümüş'ün ayak izine dönüşmüş. 


Triarchy’nin bu bölümünde sanatçının işaret ettiği taçlardan arındırılmış bir tanrısızlık  var. Sanatçının varlığı/belleği/perspektifi ideaların, ütopyaların ötesinde gerçek olarak karşımızda. Özü olmayan bir kalıntılar serisi. Parçalı, atık malzemelere yer veren, içsel anarşinin sesleriyle oluşan, iz bırakmanın sanatı. Hatta el veren, dayanışmayı işaret eden de denilebilir. Bireysel ya da kolektif ufuklar… 


Akgümüş'ün sergisi Triarchy hareket hâlinde. Sınırlarda, ara bölgelerde, eksiklikten korkmadan/ yarım bırakan izlerle parıldıyor. Bu tam da sanatçının bizleri davet ettiği eşikleri görmekle, tartışmakla ilgili. 



Can Akgümüş, Triarchy, Sergiden görünüm, 2025, KAIROS. Fotoğraf: Hızır Erdem Uygun


Triarchy, 22 Kasım 2025 tarihine kadar KAIROS'ta ziyaret edilebilir. Sergi hakkında detaylı bilgi için;


1. Georges Bataille, Edebiyat ve Kötülük, Ayrıntı Yayınları, Çeviri: Ayşegül Sönmezay


Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page