top of page

Yaşayan Mekânlar'la bir ilk yaşanıyor

Uluslararası Konuk Sanatçı Programı Gate 27, ORTA’nın sponsorluğunda ağırladığı sanatçı Damla Yalçın’ın Yaşayan Mekânlar projesine ev sahipliği yapıyor


Yaşayan Mekânlar projesinden görüntü


Sanatçının, Bakteri ve Mayanın Simbiyotik Kolonisi anlamına gelen, Symbiotic Colony of Bacteria and Yeast ifadesinin baş harflerinden oluşan ve kombu çayı fermente etmek için kullanılan SCOBY isimli biyomalzeme ve denim kumaşı kullanarak ürettiği disiplinler arası çalışması, Gate 27 x ORTA Bluesky programı kapsamında bir buluşmayla paylaşıldı. Etkinlik, Gate 27 Direktörü Burak Mert Çiloğlugil ev sahipliğinde, Gate 27 Kurucusu Melisa Sabancı Tapan, ORTA Anadolu Pazarlama ve Sürdürülebilirlik Müdürü Sebla Önder’in katılımı ve sanatçı Damla Yalçın eşliğinde bir sohbet ve açık atölye deneyimi olarak gerçekleştirildi. Sanatçı, bu yıl Sabancı Üniversitesi’nin Gate 27’ye sunduğu destekle Nur Mustafaoğlu yönetimindeki biyoloji laboratuvarında araştırma ve deneyler gerçekleştirdi.

 

1-31 Ekim 2023 tarihleri arasında Gate 27’nin internet sitesi üzerinden gerçekleştirilen başvuru sürecinde programa katılım için toplam 25 başvuru toplandı. Küratörler Ulya Soley ve Xenia Kalpaktsoglou ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi profesörü Sezer Cihaner Keser’den oluşan bağımsız jüriye, Gate 27 ve ORTA’dan birer temsilci de katıldı. Değerlendirme sonucunda en yüksek puanı alan Damla Yalçın’ın projesi programa davet edildi ve sanatçı, Mart 2024’te altı hafta boyunca Gate 27’nin İstanbul’daki yerleşkesinde ağırlandı.


Yaşayan Mekânlar projesi sunumundan


Sanatçı Damla Yalçın, Yaşayan Mekânlar yerleştirmesini şu şekilde tanımlıyor; “Yaşadığımız mekânı yaşamın tüm diyalektikleriyle uyum içinde nasıl doldurduğumuzu, adeta ‘dünyanın bir köşesine’ gün be gün nasıl kök saldığımızı göstermeye çalışıyorum. Bu çerçevede sanat üretimlerimde sıklıkla nakış tekniğini kullanıyorum. Son zamanlarda biyo-sanat alanında bakteri, maya ve mantar üzerine araştırma ve üretimlerime odaklanıyorum. ‘Yaşayan Mekânlar’da SCOBY'nin doğal ve sürdürülebilir yapısından ilham alarak çevresel sorumluluk ve doğa ile uyum gibi önemli konuları sanatsal bir ifade biçimiyle ele alıyorum. Kişisel mekanlarımızla olan ilişkimizi sorgulamaya ve yeniden düşünmeye alan açmak istedim. SCOBY, maya ve bakteriden oluşarak doğal olarak gelişebilen bir kültür ve doğal yapısı sayesinde çevreye zarar veren kimyasallar içermiyor. Hazırladığım yerleştirme bir mekânı andırıyor. Bu yerleştirmeyi hazırlarken Gate 27’nin iç mekanına ait krokiden faydalandım. Böylelikle, kişisel mekânlarımızın ve yaşam alanlarımızın önemini vurgulamak istedim. Her evin kendine özgü bir kimliği ve anlamı var. SCOBY'yi bu mekânlarda büyüterek, bu özel bağlantıyı ifade etmeyi amaçladım. Mekânın öznesi olan birey varsa ve mekânı algılayabiliyorsa, hissediyorsa o zaman mekândan söz edebiliriz. Böylelikle mekânı sadece görsel olarak algılamayız, tüm duyularımızla hissederiz. Bu durumda insanın duyularıyla mekânı algılaması ve mekâna yayılması ile organizmanın, SCOBY'nin bulunduğu mekâna yayılması ve hazırladığım çalışmadaki kumaşlarla hemhal olması fiziksel anlamda bir yakınlığa işaret ediyor. Bir biyomalzeme olarak SCOBY'nin, disiplinler arası çalışmalarla ve teknolojinin gelişmesiyle gelecekte daha sık kullanılacağını düşünüyorum.”



bottom of page