top of page

Yara ve sıçrama


Barış Cihanoğlu’nun geçtiğimiz ay Labirent Sanat’ta gerçekleşen sergisi Yara, sanatçının farklı malzemelerden yarattığı eserleri bir araya getiriyordu. Gündelik hayattan, fark etmediğimiz alışkanlıklarımızdan ve anılarımızdan ilham alan Yara’yı Selman Akıl değerlendirdi

1081 kelime

Barış Cihanoğlu, Yara, 2018, Ahşap heykel, 30 x 20 x 12 cm

Eğer sanatçıysanız, sanat sizden sürekli bir yenilenme bekler. Eğer siz bu yenilenmeyi gerçekleştiremeyip tekrara düşerseniz, durmak bilmez azgın sanat ırmağın altında ezilir, diplerinde kaybolursunuz. Sanat sizden risk almanızı, kendinizi riske atmanızı, düşmenizi hatta düşüp ezilmenizi, ezildiğinizde de yaralanmanızı ister. Eğer düşmezseniz, sanat kendini size vermez, ezilmezseniz ayağa kalkmanıza, yaralanmazsanız gereğince anlatmanıza izin vermez. Sanata dair geri kalan ise, tek kişilik ya da çoğul, sadece bir bütün yanılsamadan ibaret: Beğenilme, sevilme, takdir görme, eğlenme, hatta nefret edilme, kıskançlık, yalancı gülüşler, insan piyasaları, eser piyasaları, açık artırmalar, afişler… Bir takım dostluklar, sevişmeler, kendinden geçişler, ayılmalar, sanatın uzvu gibi görünüp aslında sanatın uzvu olmayan her şey... Sanat sizden kendiyle gerçek bir yüzleşme ister. Bir kez de değil üstelik. Siz artık yüzleşmekten vazgeçene dek...

Eğer yüzleşmekten vazgeçmeyecekseniz, yaptıklarınız gerçekten sanata erişsin diye deneysel sıçramalar yapmak zorundasınız. Sonuçta, yeniyi denediğiniz bir takım işlerinizde çığır açmış olabilirsiniz ya da bu işlerinizin bazılarında ayaklarınız birbirine dolanmış, elleriniz aslında içten içe arzuladığınız ölçüyü bir türlü verememiş ve o adıyla müsemma estetik mükemmelliğe varamamış olabilirsiniz. Fakat estetik mükemmellik, bir temsil olarak, tek tek resimlerde, heykellerde, yerleştirmelerde ya da farklı medyumlarda yer alabileceği gibi -özellikle çağdaş sanatta- performatif ve deneysel olarak düpedüz sanat yapma eyleminin kendisinde yer alabilir. Belki de sanat yapma eyleminin kendinde bulunan estetik mükemmellik sanatı sanat yapan başlıca özelliktir. Nasıl ve ne ölçüde performatif ve deneysel olacağınız size kalmıştır. Burada sizin duyusal ve bilişsel epistemolojik kapasiteniz ile sinirsel direnciniz giriştiğiniz mücadelede belirleyici olur. Barış Cihanoğlu’nun Yara sergisi, kendi sanat sürecinde performatif öğeleri şimdiye kadarki yaptıklarından daha yoğun deneysel bir atılım olarak karşımıza çıkıyor.

Barış Cihanoğlu, Şampiyon, 2018, Ahşap heykel, 55 x 52 x 35 cm

Barış Cihanoğlu, Yara sergi görüntüsü

Cihanoğlu, bu sergide önce bir tür histeri kriziyle birlikte hakikat ile yüzleşiyor: Resmin ve sanatın hakikati. Böylece hem duyusal dinamikleri hem de görsel karakteriyle şimdiye kadarki resimlerinden farklı duran Hakikat adlı resmi ortaya çıkıyor. Heidegger’in “resmin ve sanatın özünün, hakikati ortaya çıkarma eylemi” olduğunu söylediği gibi bu resmin bir başlangıç noktası olarak belirmesi, bize bu sıçrama girişiminin ciddiyet seviyesini işaret ediyor. Sergi, bütünsel olarak sanat ve hayat savaşımlarında görsel olarak bu savaşın kendisinin, benliğin, arzunun, sıkışmışlıkların, isyanların, yenilgilerin, zamanda kayıp ama yeniden belirmiş yaraların, huzursuzluğun ve huzurun, kaybetmenin ve kazanmanın anlatılarında gezinen bir sürecin akışlarını yansıtıyor. Ayrıca, Cihanoğlu’nun, kendi bilinçaltında gizlenmiş görüntüleri sanat nesnesine dönüştürme arzusuyla oluşan kompozisyonlara dayanıyor. Daha önceden Cihanoğlu’nun resimlerinde yerini bulan bu görüntülerin bir kısmı resimden çıkarak üç boyutlu bağımsız nesneler olarak ifade buluyor. Bir kısmı ise resimden de bağımsız olarak üç boyutlu evrenin kendi boşluğunda belirip biçimlenerek bu evrende yerini alıyor.

Barış Cihanoğlu sanat hayatı boyunca içerik, teknik, malzemede değişimleri, dönüşümleri ve sıçramaları severek uygulayan bir sanatçı. Cihanoğlu’nun kâğıt üzerine sulu boya resimlerindeki ince ve akışkan döneminden sonra doygun boya üzerinde parmakların, bileklerin çekme ve itme hareketleriyle bir tür yontma, zımparalama ya da kazıyarak yerine oturtma pratiğiyle biçimlenen kalabalık kompozisyonlar dönemi geliyor. Daha sonra, sanatçı tenhalaşan, portrelere ya da iki, üç kişilik kompozisyonlara; kazımanın gözlerde ve dudaklarda akışlara dönüştüğü, bazı resimlerde evin sembolik bir değer kazandığı döneme geçiyor. Bu dönemden sonra ise resimleri tuval zeminden, yakılmış tahta zeminine geçiyor.

Barış Cihanoğlu, Yara sergi görüntüsü

Bugün, Barış Cihanoğlu’nun, Yara sergisinde diğerlerinden daha yüksek sesli bir sıçrama gerçekleştirdiğini söylemek mümkün. Daha yüksek sesli, daha deneysel ve daha riskli… Bu sergide Cihanoğlu’nun felsefi olarak resimdeki hakikatin ötesinde çağdaş sanat nesnesinin ontolojisini ve pratik olarak Türkiye’de sanat piyasasının alışkanlıklarını da sorunsallaştırdığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda sergi, iki yönlü bir risk düzleminde beliren işlerden oluşuyor.

Düzlemin bir ucunda yer alan estetik risk şurada başlıyor diyebiliriz: Resim sanılanın aksine geride kalmış ya da “ölmüş” bir sanat pratiği değildir. Resim halen günceldir ve bir çağdaş sanat pratiğidir. Bugün tuval ya da tuval işlevi gören diğer düzlemler, gelecekten gelecek olan sonsuz ve kuvvetli formları, ifadeleri ve kavramları içinde barındırmaktadır. Yine de tuvalin dışında yer alan çağdaş sanat nesnesinin ontolojisi tuvalin içindekinden farklılık gösterir ve üzerine ihtimamla düşünülmesi gerekir. Çağdaş sanat nesnesi için mesele, doğurgan ve dinamik bir gen kodunun şiirsel bir ritimle vücut bulup özgün olarak “kendi-olduğu-şey” olabilmesidir. Çağdaş sanat nesnesi düzlemi aktif bir tarihselliğe içkindir. Aynı zamanda bu tarihselliği sürekli saydam olarak dikey kesen bir genetiğin düzlemidir. Çağdaş sanat nesnesinin estetiği bu nedenle, bu ölçüde çeşitli, değişken, dinamik, dereceleri olan, görsel ve teorik ölçütlerine mahkûmiyeti malum bir yapıdadır.

Barış Cihanoğlu, Otoportre, 2018, Ahşap üzerine yağlı boya

Barış Cihanoğlu, Yara sergi görüntüsü

Yara sergisindeki bir diğer unsur da, serginin deneysellik özelliğinden de kaynaklanan, her biri bir serinin ilk işi olabilecek özellikte çalışmaların bir arada bulunması. Bu bağlamda sergide, bir çağdaş sanat nesnesi olarak resimden neredeyse bütün bağları koparıp “kendi-olduğu-şey” olmayı başarabilmiş işler, bana göre sergideki en başarılı olanlar. Sanatçının sıçraması bu işlerde en uç noktasında ve ciddiyetle gerçekleşmiş. Bu işleri sıralamak gerekirse, hepsi 2018 tarihli, Yara, Aslan, Tek Kitabı Olan Adamdan Korkarım, Virgin, Baskı, Otoportre ve Sistem. Tek Kitabı Olan Adamdan Korkarım adlı eser epistemenin bir sanat eserinde vücut bulmasıyla, estetik ifade biçimiyle, mesajı en doğru şekilde yansıtıyor. Her sanat eseri mesaj taşıma ya da iletme kaygısı gütmeyebilir, gütmek zorunda değildir. Sergiye adını veren Yara ve Aslan ise psikolojik içerikle yüklenmiş bir travma gibi hafızadaki imgenin sanat eserine dönüşmesi olgusuna dayanıyor. Dolayısıyla da bu işler episteme ya da bilinçten ziyade bilinçaltının imgesel yansımasının sanat eserine dönüşebilmek için aktif olarak şiirsel bir düzlem arayışı içindeler. Bu işler için tuvalin düzlemi yerine üç boyutlu evrenin düzleminin seçilmiş olması duygusal ve görsel etkiyi artırmış. Virgin ve Otoportre, hazır nesnenin resimle doğru tarz ve ölçüde müdahale edilerek hazır-nesneye dönüştürülmeleri bakımından değer taşıyor.

Sergide bazı işler de mistisizmle besleniyor ve mistisizmin mekaniklerine göndermelerde bulunuyor. Yine de bu yönelimdeki işlerin mistisizme taraf olmak yerine onun mekaniklerinde yer alan tehlikeli durumlara işaret ettiğini söyleyebiliriz. Barış Cihanoğlu bu işlerde bir sanatçı olarak, gizliden gizliye, ideolojisini yansıtmayı seçmiş diyebiliriz. Hakikat ya da hakikatlerle yüzleşirken hurafeleri tehdit ve tehlikeleriyle konu edinmiş. Cihanoğlu’nun genel olarak bu işlerde, bilinçaltının ve onun sosyolojik kristalleşmesi olarak mistisizm ve mitolojiye karşı bilinci ve mantığı yücelttiğini söyleyebiliriz. Sergide, diğer taraftan, deneysellik bağlamında, Sav’ran ve Mercurius her ne kadar iddialı çalışmalar olarak öne sürülseler de, ilk planlandıkları sergilenme biçimleriyle daha büyük etki yaratabilirlerdi yani birer resim imgesi ve o imgelerden çıkan birer heykel olarak yan yana sergilenselerdi...

Son olarak tüm bu işlerin ortasına Barış Cihanoğlu’nun hırpalanmış boksör olarak kendini temsil ettiği apaçık belli olan Şampiyon işini yerleştirdiğini görüyoruz. Bu da sanatçının -sadece Barış Cihanoğlu’nun değil daha birçok sanatçının- sanat için sanat adına aldığı risklerin farkında olarak bunlar karşısında ister istemez bir anlamda kutsallık tozları taşıyan bir ikon olma durumunu yansıtıyor. Sanat, sanatsa eğer, yüzleşme ister. Sanata dair geri kalan, tek kişilik ya da çoğul sadece bir bütün yanılsamadan ibaret!

bottom of page