Dans etmek, dansçı olmak ne demek gibi sorularla
çağdaş dansın geleneksel eğitim yöntemlerine ince bir eleştiri yönelten What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more... adlı dans gösterisi hakkında koreograf Ekin Tunçeli ile sohbet ettik
Röportaj: Bihter Çetinyol
Fotoğraflar: İlkin Eskipehlivan
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more
Dansçılar: Ekin Ançel, Selim Cizdan, Ece Çamlı, Sude İnce, M. Ali Dönmez, Nazlı Durak, Rüçhan Eylül Ercan, Ufuk Fakıoğlu, İlayda İpekçi, Ekin Önce, Sefa Özen, Gizem Seçkin, Diren Ezgi Yıldızkan
Her şeyden önce...
1989 doğumlu olan Ekin Tunçeli, fen lisesi sonrasında başladığı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden 2013 yılında mezun oldu. Ankara yıllarında tanıştığı Lemur Sanat Topluluğu'nun da etkisiyle aynı yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Çağdaş Dans Bölümüne girdi. 2013’ten beri çeşitli gösteri ve performanslarda yer alan Ekin Tunçeli, güncel olarak Alice müzikalinde dansçı olarak sahne alıyor.
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more, dans performansından detay
Sahne sanatlarına ilgin nasıl başladı ve sektöre nasıl dahil oldun?
Dans sanırım hep içimde olan bir şeydi, kendimi hep dans eden veya dans etmeyi seven bir çocuk olarak hatırlıyorum. 90’lar çocuğu olarak müzik kliplerinin ve dans furyasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Sahnedeki tüm üretimleri bir bütün olarak görüp; tiyatro dans, müzikal olarak ayırmamayı tercih ediyorum. Babamın vefatı üzerine altı yaşlarındayken başladığım piyano eğitiminin dansa ve gösteriye bakış açımı etkilediği görüşündeyim. Üretimlerimde müzik her zaman önemli bir yerde, hatta bazen fikrin çıkış noktasında oldu. What is dance de bunun bir örneği.
Üniversiteye başladığım dönemde [2007] İnternet bu kadar aktif bir mecra değildi ve hekimlik dışında farklı bir şey yapmak istediğimi hissediyordum. Ankara’da stajyer olduğum dönemde nöbetlerle provalar arasında gidip gelirken tesadüfen tanıştığım Lemur Sanat, hayatımı bu açıdan değiştiren ekip oldu. Eski ODTÜ müzikal topluluğunun okul dışındaki devamı olarak her sene bir müzikal eseri sahneliyorlardı. Benim de sahne sanatlarıyla ilgili çalışmalarım olduğunu görünce müzikal ekibine aldılar. Ekip ortamında ikinci üniversiteyi okuyanlar, okuduğu mesleği yapmayanlar ve farklı bir yönde ilerleyen insanları görünce "başka bir hayat mümkünmüş" diye düşündüm.
Tıp fakültesi bittikten sonra ikinci lisansımı okumak için Mimar Sinan’a başladım. Benim için çok kolay bir süreç olmadı çünkü tamamen analitik ve sayısal bir yerden, hiç analitik olmayan ve tamamen beden odaklı bir yere gelmiştim. Uyum sağlama açısından zorlayıcı olmuştu.
Çağdaş dans eğitimim süresince bir şeyler üretebilme ihtimali çok hoşuma gitmişti ve Aslı Bostancı’nın bir dersinde yaptığımız bir ödevle koreografi yapmanın benim için çok keyifli bir şey olduğunu fark ettim. Aynı zamanda benim okulda olduğum dönemde yürütülen Sanatta Görünürlük Festivali, öğrencilerin daha kolay iş üretebildiği ve sahneleyebildiği bir hareket alanı yaratıyordu, bu açıdan çok şanslıydık. Bu benim bir üretici olarak önümü açtı.
Bu projeyi ilk olarak 2016 yılında yaptığını söylemiştin, tabii farklı bir kadroyla. Eserin ortaya çıkma hikayesinden bahseder misin? Fikir için ilham aldığın bir yer oldu mu?
II. Sanatta Görünürlük Festivali’nde performe ettiğim solom SELFIE beğenilince, festivalin sonraki yılı için iş üretmemi istediler. Ancak aynı sene, 2016’da, ayağımı kırdım ve bu da hayatımı değiştiren noktalardan bir diğeri oldu. Okula gidemediğim ve sürekli yatmak zorunda olduğum iki ay geçirdim. What is dance'in provaları, koltuk değnekleri ile oradan buraya koşuşturduğum ve koreografi planını kâğıt üzerinde küp şekerlerle yaptığım bir dönem oldu.
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more
dans performansından detay
Ancak işin bu hale gelmesinde aslında dış etkenler daha fazla rol oynadı. Örneğin dokuz dansçının yer aldığı bir gösteriyi, onları sıkmadan nasıl üretebilirim düşüncesinden oyun konsepti; çağdaş dansın halk arasındaki bilinirliğini de göz önünde tutarak, seyircileri sıkmadan sahneye dahil etme düşüncesinden de bahis fikri doğmuş oldu.
O dönem Jérôme Bel’i çok izliyordum ve onun işleri "başka türlü bir dans mümkünmüş" dedirtmişti. Onun kokusunun da işin içine sindiğini söyleyebiliriz bence.
Bencil bir bakıştan ziyade kendini farklı yerlere koyup, konsepti bütüncül bir bakış açısıyla oluşturmuşsun.
Sanatçı olarak sanatsal üretimimin temelinde iletişim var, izleyiciyle iletişim kurmayan bir işin pek anlamlı olduğunu düşünmüyorum. [Dans] çok farklı bir sanat formu. Daha fazla kişiye ulaşabilme yetisi var ama bunu başaramıyor gibi.
Sanki bir evin gizli odasında devam ediyormuş gibi bir şey çağdaş dans. Sadece biliyorsan girebiliyorsun. Sırlar Odası gibi bir yer.
Evet.
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more dans performansından detay
Genelde gösteri sanatlarına dahil olan etkinliklerin sonu belli oluyor. Ancak bu dansta hiçbir versiyon diğerine benzemiyor –doğası gereği. Her tekrarda farklı bir sonuçla karşılaşmak sana ne hissettiriyor?
Galiba benim perspektifimde, hep aynı şey oluyor. Çünkü aslında sadece bir kurallar bütününden oluşuyor ve kural hiç değişmiyor sonuçta. O kadar işin içinde olduğumdan diğer detaylar da farklıymış gibi gelmiyor artık. Eylemler değil, eylemlerin koşulu çok sabit ve derin bir noktada olduğundan oyun bana her defasında aynıymış gibi geliyor.
Oyun gündelik olanın koreografisini yansıtsa da bazı şeyler çok sabit. Örneğin ilk bölümlerde arkadakilerin görünmesi için öndekiler daha alt seviyede hareket ediyorlar veya belirli müziklerde açılıp kapanmalar olabiliyor… Aslında her şey çok kurulu!
Aslında çok analitik, çok sayısal bir oyun… Bu da sayısal bir geçmişin etkisi olsa gerek! Artıları ve eksileri neler?
Eksisi yok bence. Artıları, icracıları çok canlı ve dinamik tutuyor. Ortamdaki enerji hep yüksek oluyor. Bir diğer açıdan da, sabit materyal değil belirli eylemler üzerinden şekillenen bir oyun olduğundan ekibe ekleme ve çıkartmalar normale göre kolay ve pratik yapılabiliyor. Böylece oyunların iptali veya aksaması ihtimali azalıyor. İş esnek ama kurallar çok sabit!
Kurallar sabit olduğu için, kuralları bildiği sürece oynayan dansçıların da kim olduğunun bir önemi yok. Buraya eleştirel bir noktadan yaklaşmak mümkün.
İşte aslında zaten işin kendisi bir dans eleştirisi olduğu için oraya hizmet ediyor bence.
Oyunu ilk kez sergilemeden önce projeye yönelik aldığın tepkiler nasıldı?
Hocalarıma hiç sormadım. “Bahis oynatacağım insanlara” fikri, her zaman merak uyandırdı zaten. Ekipte koreograf-dansçı eşiği çok net olmadığı için karşılıklı geri bildirimler süreç boyunca yaşanmıştı. Ben dansa dahil değilim ama masa başındaki kişi olarak daha fazla sahneye dahil olmamı önerenler oldu. Seans aralarında boks ringini andıran yazıların çıkması gibi detaylar hep sonradan eklenerek yeni versiyonda sahnelendi. Okulda yaptığımız dönemde çok beğenenler olduğu gibi sert eleştirenler de olmuştu çünkü bir noktada dans eğitiminin tekniğini eleştiren bir iş bu.
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me,
no more dans performansından detay
Gösteri sanatlarında her zaman mutfak kısmında olamıyorsun. Ancak bu eseri yaratan sen olduğun için bu alanda da devam edebileceğini düşünüyorum. Aklında yeni bir fikir var mı geleceğe yönelik?
Hep var. Bir sürü fikir var ama fikirleri hep bana verilebilecek mekanlara uyması için esnek tutmaya çalışıyorum. Kafama göre hayal kuramıyorum artık. Çok büyük sahneler, ışıklar düşünüyorsun, ama gerçeklik böyle değil. Şimdilerde gerçekliği anlayıp ona uyum sağlayabilecek şeyler hayal etmeye çalışıyorum. Var bir şeyler gıdıklayan, bakalım.
Prömiyer konuşmanda Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın size prova alanı sağladığından bahsetmiştin. Bugün bağımsız olan veya olmaya çalışan dansçılar/oyuncular için sektör nasıl bir durumda?
Çok kötü. Benim şansım bir açıdan okulda iş üretmeye başlayıp kendimi tanıtabilmem oldu. Yeni mezunları da geçtim, halihazırda iş yapan insanlar için de durum çok kötü. Yapılan işlerin çok mükemmel olması gerektiği gibi bir algı oturduğu için, daha da zorlaşıyor. Çünkü bir şeyler yapabilmek için kendinin en iyi halini yapman gerekiyor. Bitmemiş işlerin sergilenebileceği ve kendini gösterebileceğin bir alanın yok. Mekân kiraları çok yüksek. Seyirci bulmak zor, prova alanı ayarlamak dert.
Prömiyerin yapıldığı Tiyatro BeReZe sahnesini kullanabilmemiz, 2018 yılında Erkan [Uyanıksoy] ile tanışmam sayesinde oldu. What is dance’i daha o zamandan onlara izletmiştim. Konspeti çok beğenmişler ve yurtdışında da sahnelemem için teşvik etmişlerdi. Bu alanda işler biraz çevre ile yürüyor, bu hoş bir şey değil ama pek fazla seçenek de yok aslında.
What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more dans performansından detay
Sahnede baştan sonra devam eden bu dans eleştirisi nedir?
Bazen teknik eğitim kişiyi o kadar kısıtlıyor ki kendi içindeki farklılıkları ve renkleri kaybetmene seni zorlayabiliyor. Konservatuvar eğitimi böyledir aslında, önce öğretip sonra öğrendiğini terk etmen gerektiğini söyler. Seni bir kalıba sokar, kalıbın dışında da bir sürü başka renk ve olasılık var aslında, onlar da güzel. Hele ki dans için. Bu kadar bedensel ve insana, öze ait bir şeyde tüm bu farklılıklar her bireyde başka bir şekilde kendini ortaya çıkartıyor. Bence bunların hepsi çok kıymetli.
Benim kendi iç sesim varken niye başkasının sesini alıp kendime öğretmek ve işlemek zorunda kalayım ki, diye düşündüm hep. Kendi sesimle başka şeyleri yapmak daha kabul edilebilir geliyor bana.
Çağdaş dansa yirmi dört gibi çok geç bir yaşta teknik altyapım olmadan başladım. Ancak çağdaş dans formu tekniğe çok dayalı bir şey olmadığı için kendi içinde de bir çelişki barındırıyor aslında. Tekniği öğrenmen gerekiyor ama iş üretirken kullanmana da gerek olmayabiliyor.
[Gösteride] En başta herkesi kendi renginde görüyor, sonra hepsini tek tip bir kıyafete indirgiyor. Tek tek birileri eleniyor ve en sonunda bir kişi kalıyor. En iyi dansçı olarak lanse edilen bu kişinin ise yaptığı “dans” yalnızca bütün o performans içinde yaptığı hareketlerle sınırlı. Diğerleri çevresinde sınırsızca eğlenirken o hem mekânsal olarak hem de eylem olarak belirli kalıplara takılı kalıyor. Teknik eğitim eleştirisi diyebiliriz, danstan ziyade.
Son olarak, senin için what is dance?*
Bence bu herkese göre farklı olan bir şey, genel bir başlığı yok. Bedenin, kendi müziği ile mekandaki var oluşu, benim için dans. Çok arkaik bir şey, biz bunu unutuyoruz sanki bazen. Çok varoluşsal bir yerde gibi geliyor bana. Bu kadar, diyebilirim.
Comments