top of page
Yazarın fotoğrafıNazlı Pektaş

Venedik Bienali: Türkiye Pavyonu


Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta’nın 24 Kasım’a dek devam edecek olan 58. Uluslararası Sanat Sergisi’nin bildirisinde söylediği gibi bu yıl bienalin başlığı olan May You Live in Interesting Times (Tuhaf/ilginç zamanlarda yaşayasın) aslen bir beddua olarak biliniyor çünkü “tuhaf/ilginç zamanlar” kavramı insanda meydan okuyucu hatta tehdit edici bir his uyandırıyor. Acaba gerçekten “tuhaf ” zamanlar olacak mı? Ya da şu an o zamanlarda mı yaşıyoruz? Bu yıl bienali farklı yazarların kalemlerinden beş pavyona odaklanarak ele aldık. Bu hafta boyunca sizlere aktaracağımız pavyonların ilki Nazlı Pektaş'ın perspektifinden okuyacağınız İnci Eviner'in Biz Başka Yerde başlıklı çalışmasının Zeynep Öz küratörlüğünde sergilendiği Türkiye Pavyonu

☕️ 5 dakikalık okuma

Türkiye Pavyonu, Arsenale, İnci Eviner, Biz Başka Yerde, Yerleştirme, İKSV’nin izniyle

Aynı anda neredeyiz? Yeryüzü üzerinde öğretilmiş zaman dilimleri eşliğinde konuşurken farklı zaman dilimlerinde ama aynı andayız. Güneşin doğduğu anda bir yerde birileri konuşuyor olabilir. Onların konuştuğu anda birileri yürüyor olabilir ama orada güneş çoktan batmıştır. Karanlık olduğunda kaçıyorsa birileri, o anda güpegündüz bir yerde birileri uluyor olabilir ya da başka birileri itişiyor, birileri de ölüyor olabilir. Biz başka yerdeyken birileri o anda ölüyorsa birileri de o ölümün sebebi olabilir aynı anda. Zaman akışkanlığı içinde tarihe not düşmek için bilmem kaçıncı günde, bilmem kaçıncı yılda ve saatte gerçekleşti diyebilmek için o anlar çoğalıp durur biz başka yerdeyken...

Dev bir balığın içindesindir aslında. Bunu bilen kimse yok sanıyorken, yüzlerce göz o anda seni izliyordur ve sen kocaman bir balıkta saklanamadığını işte o an anlarsın. Evin sandığın ev değildir. Hafızan balıktan da beterdir o an. Birileri bir yerlerdeyken sen düşünüyor olabilirsin ve düşündüğünde neredesindir? Yeryüzündeki tüm kötülükler hakkında düşünüyorsan eksik bırakılmış hayatlara, tutsak edilmiş çığlıklara sustuğun bir yerdesindir ve bu yer aynı anda kendinde dolaştığın yerdir.

İnci Eviner, desenin anlattıklarını, kalemin kâğıt üzerinde aldığı yol eşliğinde öyküye çeviren bir sanatçı. Öteden beri desenleri eşliğinde anlatıyor olan biteni. Desen, kâğıttan videoya uzanan yolda türlü hallerde Eviner’in dünyayı görme biçimini olanaklı kılıyor. Çizgileri; yeryüzü, bedenler ve varoluş hakkında desene kavuşurken yüzlerce gerçeği açığa salıveriyor. Önceki işlerinin izleği de olan bu salıverme/açığa çıkarma; ülkemiz pavyonuna yerleştirdiği işinde de birbirinden çok farklı görsel dil, ses, performans ve tüm bunların içine alan mekân aracılığıyla kusursuz bir kaosun içinde yeniden ortaya çıkıyor. Jestler, kostümler, mimikler, nereden geldikleri, nereye gittikleri, nasıl geldikleri bilinir/bilinmez insanlara ilmekler atıyor. Yeryüzünün tüm çetrefilli çelişkilerini sırtlanan, geçmişleri yarım kalan, gelecekleri muğlak mültecileri tuhaf zamanlara davet ederek; “Politikanın bittiği yerde özgürlük başlar,” diyen Hannah Arendt’i selamlıyor. Desenden, bedene, bedenden de mekâna yayılan çizgiler eşliğinde yeni bir an yaratıyor zamansızlığın peşine düşerek.

Deneyimlenen, gerçeklerin sözsüz düşüncelere dönüşüp canlanması. Tüm iş; bir yanda izleyeni kendine döndürüyor ve içine düştüğü durumu sorgulatıyor diğer yandan da anlamayı zorlaştıran bir canlılıkta kıstırıyor. Parmaklıklar, tekinsiz sandalyeler, merdivenler, geçitler, duvarlar, inişler/çıkışlar ve videolarda olan biten; görme eylemi eşliğinde Eviner’in kendisiyle ve nesnelerle kurduğu, nesnenin kendine geçtiği, kendini nesnede bulduğu yaratma sürecinde bir esere dönüşüyor. Gören, gördüğüne dahil olan Eviner, şimdinin içinde zamansız ve iktidarsız bir anda ayrı ama aynı mücadelelerin rastgele seçilmiş anlarında belleği açığa çıkarıyor. Yerinden edilen bir dünyada yerinden edilmişlerin kolayca fark edebileceği sürekli tekrar eden imkânsız eylemler; sonsuz bir ulumanın ortasında, karanlık bir seste, soluksuz bir çizgide tanıklık etmemizi istiyor.

Anlamak mı tanıklık etmek için önemli? Yoksa soruyu ters yüz ettiğimizde sorabileceğimiz gibi tanıklık etmek için anlamak mı lazım? Biz Başka Yerde, tanık olmamızı istiyor. Ortak değerler bu tanıklık için tercüman. Eviner’in yarattığı haraketli dil, bu ortak değer ve deneyimlerin metaforu ve anlamı içeriyor.

58. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda, Arsenale’de dahil olduğumuz anlar sahici insanlık durumları. Tarihin içindeki tekrar gibi onlar da devinim içindeler. Baş döndüren, sıkıştıran, esir eden, yutan, öldüren bir tekrar bu. Görünür görünmez bir sahicilik de diyebiliriz. Zira görünmezliği, gerçekle gerçek olmayan arasındaki zoraki muğlaklaştırmadan ibaret. İnci Eviner tam da bu muğlaklığın üstüne gidiyor, verili olanı kabul etmek yerine varlığın içinde bulunduğu mekânla ilişkisini çekiştiriyor. Bu mekânın içindeki özne, geride bıraktığı hafızası, tamamlanmamış şimdisi eşliğinde bu yerde ne yapar? Nasıl düşünür? Nasıl yaşar? Nasıl hareket eder? Nasıl ölür?

Comments


bottom of page