top of page

Venedik Bienali: Gana Pavyonu


Venedik Bienali Başkanı Paolo Baratta’nın 24 Kasım’a dek devam edecek olan 58. Uluslararası Sanat Sergisi’nin bildirisinde söylediği gibi bu yıl bienalin başlığı olan May You Live in Interesting Times (Tuhaf/ilginç zamanlarda yaşayasın) aslen bir beddua olarak biliniyor çünkü “tuhaf/ilginç zamanlar” kavramı insanda meydan okuyucu hatta tehdit edici bir his uyandırıyor. Acaba gerçekten “tuhaf ” zamanlar olacak mı? Ya da şu an o zamanlarda mı yaşıyoruz? Bu yıl bienali farklı yazarların kalemlerinden beş pavyona odaklanarak ele aldık. Bu hafta sizlere aktardığımız dördüncü pavyon, Çelenk Bafra'nın perspektifinden, bu yıl ilk kez bir pavyonla temsil edilen Gana'nın Nana Oforiatta Ayim küratörlüğünde Felicia Abban, John Akomfrah, El Anatsui, Lynette Yiadom-Boakye, Ibrahim Mahama ve Selasi Awusi Sosu'nun çalışmalarına yer verdiği pavyonu

☕️ 5 dakikalık okuma

Gana Pavyonu, Felicia Abban, Yerleştirme, Fotoğraf: David Levene

Yıllarca sömürüldükten sonra özgürlüğüne kavuşan bir ülke dünya sahnesinde kendini nasıl konumlandırır? Küresel diskurun içinde varoluşunu nasıl temsil eder? Yerleşik anlatıları ve belli bazı “gerçeklikler”i yapı bozuma uğratmak ya da güçlendirmek adına neler yapar?

1907 itibariyle birbiri ardına kurulan ulusal pavyonlar 120 yıldır dünya sanatına yön veren Venedik Bienali’nin alameti farikası. Bu yıl ilk kez bir pavyonla temsil edilen Gana’nın bağımsızlığını kazanması ise 1957 yılını buluyor. Bugün hala Gana kökenlilerin çoğu ülke sınırlarının dışında yaşayıp çalışıyor. Tam da bu nedenle ve farklı topluluklara ev sahipliği yapmasına referansla düşünür Kwame Anthony Appiah’ın sergi kataloğunda “yayılmış ve çeşitli” olarak nitelendirdiği bir ulusa sahip Gana Cumhuriyeti. 2013 yılında duyurduğu 15 yıllık kültürel ve turistik kalkınma planıyla hem Gana kökenlilerin hem de dünyanın ilgisini ülkeye çekmeye çalışan bir politika izliyor. Gana hükümetine de danışmanlık yapan yıldız mimar David Adjaye’nin tasarımını yaptığı ve şimdiye dek Venedik Bienali uluslararası sergileri başta olmak üzere küresel arenada rüştünü ispat etmiş altı sanatçıya bir arada yer veren bu ilk pavyonu öncelikle bu ulusal politika kapsamında anlamlandırmak gerekir. Çoğu ülkenin tek ve güçlü bir sanatçıyla temsil edildiği Venedik’te Gana’nın farklı kuşaklardan altı sanatçıyı tek seferde sergileme kararı yakın zamanda kaybettiğimiz Okwui Enwezor’un stratejik danışmanlığıyla alınmış. Hem Documenta’yı hem Venedik Bienali’ni yönetmiş üstat Enwezor, çok geç kalmış bu ilk ulusal temsilde “tüm silahların birden ateşlenmesini” özellikle tavsiye etmiş. Kulislerde ise bir sonraki bienalde Gana pavyonunda yer alacak başka sanatçı kalıp kalmadığı yönünde tam da kolonyalistlere yakışacak kibirli yorumlar yapılıyor.

Serginin adı hem ülkenin hem de sanatın bağımsızlığına dair politik bir tavır olarak görülebilecek şekilde 1957 tarihli özgürlük şarkısı Ghana Freedom’a atıfta bulunuyor. Kendisi de yurtdışında büyümüş küratör Nana Oforiatta Ayim her ne kadar sanatçıların yarısının kadın ve yarısının Gana’da yaşayanlardan seçilmesine dikkat ettiğini belirtse de pavyon ekibi ve sanatçılarının çoğunluğu ülke dışından. Bu bile başlı başına ülkenin gerçekliği olarak görülebileceğine göre pavyonun Gana’dan çıkmış yerli bir sergi üretimi olmasından ziyade Gana’ya dair güçlü bir sanatsal söylem ortaya koymaya çalıştığını belirtmek yanlış olmaz. Hedefine, nitelikli sergi tasarımıyla olduğu kadar farklı açılar ve üsluplarla Gana’nın çetrefilli tarihine ve güncelliğine bakan yapıtlarla büyük ölçüde ulaşıyor. Biri hariç tamamı sergiye özgü üretim ortaya koyan sanatçılar Felicia Abban, John Akomfrah, El Anatsui, Lynette Yiadom-Boakye, İbrahim Mahama ve Selasi Awusi Sosu memleketlerinin mirasını ve kültürünü film, enstalasyon ve resim gibi farklı tekniklerle işlerken sömürgecilik ve sonrasına dair kolektif hafızada; özellikle de temsiliyet, gelenekler, ticaret, tüketim, çatışma, kayıp ve yeniden inşa gibi alt temalarda; birleşiyorlar. Serginin izleyiciyi baştan sarmalayıp Afrika atmosferine sokan mimari tasarımı ise Gana’dan özel getirilen toprağı malzeme olarak kullanırken Venedik ve Gana’daki ortak sıva tekniklerinden yararlanıyor. Gana’daki geleneksel Gurunsi toprak evlerini model alan pavyon, ahşap çatıyla örtülen birbirine bağlı ve her biri farklı sanatçıya ayrılmış silindirik bölümlerden oluşuyor.

Küratör Ralph Rugoff’un sanatın dünyayı politik olarak değiştiremese de nasıl yaşanacağına ve nasıl düşünüleceğine dair bir “rehber”lik edebileceği iddiasındaki 58. Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi’ne Gana Freedom’ın tutarlı bir şekilde eklemlendiğini ve Gana özelinden Afrika’ya ve Afrika sanatına dair bildiklerimizi sorgulatıp katmanlandırdığını söylemek mümkün. Ulusal temsiliyet, sınır, göç ve diaspora kavramlarının yeniden gündemi belirlediği günümüzde asıl mesele ise bienal sonrası serginin Akra’da yerel izleyiciyle buluşmasının ve sürece yayılan kamusal programının tartışmayı ne şekilde derinleştireceği.

bottom of page