top of page

Tinsel ve duygusal değerler


Rahmi Aksungur’un yeni kişisel sergisi, 9 Şubat 2019’a dek Evin Sanat Galerisi’nde devam ediyor. Sanatçının bir süredir odaklandığı hayvan figürlerinin yer aldığı sergi, izleyiciler için yeni deneyim alanları sunuyor. Heykelleri pek çok kamusal mekân ve özel koleksiyonda yer alan Aksungur, son dönem çalışmalarını, teknolojinin pratiğine olan yansımalarını ve mimari - heykel ilişkisine dair düşüncelerini Özge Yılmaz’a anlattı

688 kelime

Rahmi Aksungur, Fotoğraf: Elif Kahveci

Çok uzun süreli pratiğinizde, bu son dönem işleriniz nerede duruyor? Ayrıca sergide bolca hayvan figürü yer alıyor, ağırlıkla da balıklar. Bunun sizin için özel bir nedeni var mı?

İnsan, çevresi, birikimleri, ve tinsel değerleriyle sürekli devinen bir varlık. Çalışmalarım da bu süreçten payını alıyor. Hayvan figürleri içinse, yaşamın doğal akışı içinde tasarımlarımı oluşturup icra ettiğimi söyleyebilirim. Son yıllarda çevre duyarlılığına dikkat çekme istemim, sanırım çalışmalarıma doğal olarak yansıdı.

Üretim sürecinde serginin gerçekleşeceği mekânı ne kadar göz önünde bulunduruyorsunuz? Yapıtların boyutu ya da mekânsal müdahaleler neye göre netleşiyor?

Mekân - yapıt - insan ilişkisi, benim için önemlidir. Mekân, yapacağım çalışmanın boyutlarını etkilerken, yapıtın insan ve çevre ile ilişkisi ise yapıtın kütlesini belirliyor. Heykelde mekân ve kütle ilişkisi insanı yönlendiren temel faktörlerden biridir. Tasarım esnasında tüm bunlar düşünülürken, üretim, bunların hepsinin dışında kalan, sözcüklerle ifade edilmesi çok zor olan bir süreç.

Rahmi Aksungur, KÖ.B, Bronz, 2017, 15 x 40 x 40 cm

Yaratım süreciniz için belli bir formülünüz var mı? Yoksa her seferinde farklı çalışma yöntemleri mi seçiyorsunuz kendinize?

Benim için böyle bir formül henüz yok. Her seferinde ayrı bir heyecan olmasa bu iş sürdürülemez. Çalışmalarımın yönlenmesi tasarımla başlıyor, kimi zamanda bu tasarımlar süreç içinde tükenip uygulanmadan kalabiliyor. Uygulama sürecinde duygularımla koşturmaya başlıyorum, yapıtlar adeta özgürleşiyor. Öyle ki aynı anda iki yada üç heykele birden başlıyorum, bazıları bir günde sonuçlanabilirken bazıları da yıllarca sürebiliyor. Sonuçlanan bir çalışma ise, kısa bir seyretme sürecinde hemen eskiyor ve beni yeni bir çalışmaya yönlendiriyor. Sanırım heykelle uğraşmanın en güzel yanı da bu süreci yaşamak.

Dijital teknolojiler üretim şeklinizi etkiledi mi? Eğer etkilediyse, pratiğinize güncel teknolojilerin yansıması nasıl oldu?

Günümüzün dijital ve teknik imkanları sadece işimizi hızlandıran enstrümanlar. Çalışmalarımda dikkatli ve yerinde kullanmaya özen gösteriyorum. Bu yeni olanaklar, teknolojinin fazla öne çıkıp sanatsal ve kültürel değerlerin arka plana itilme tehlikesini de içinde barındırıyor.

Rahmi Aksungur, DES.G, Fiber + Çelik, 2018, 65 x 346 x 203 cm

Heykelleri pek çok kamusal mekânda da yer alan bir heykeltıraş olarak, eserin çevresiyle ve mimarîyle olan ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Heykelin, mimariyle ilişkisini anlatabilmek için heykelde kütlenin önemine biraz daha değinmek gerekir. Heykeltıraş uzayda bir kütle oluştururken, plastik imkanları kullanarak tinsel ve duygusal değerleri de bu kütleye yükler. Uzaydaki bu doluluk mekân ve çevreyle iletişime geçemezse üzerine yüklenen değerleri yitirmeye başlar. Kullandığımız eşyaların kütleleri, sokakta yürürken binaların veya avucumuzdaki telefonun kütlesi gibi. Kütle o kadar önemlidir ki, hayatımızın her anında bize müdahale eder beğenilerimizi ve bizi yönlendirir. Mimari ve heykel sanatı yüzyıllarca ortak çalışmış iki temel alandır. Bizim kuşak, gençliğimizde mimarlarla çok sayıda ekip çalışmaları yapardık. Mimar arkadaşlardan mekân hakkında çok şey öğrendim, onlar da bizim kütle konusundaki deneyimlerimizden oldukça yaralandı. Geçmiş yıllarda her iki alan arasında yakın dostluklar vardı, ben fikir alışverişlerinin yoğun olarak yapıldığı dönemlerde yetiştim. Mimarlık ve heykel sanatı her zaman birbirlerine yeni ufuklar açmıştır. Günümüzde ise her iki alan arasında büyük bir kopuş var, bu da her iki alanda önemli kayıplara sebep oluyor.

Rahmi Aksungur, Ü, Bronz, 2017, 6 x 15,5 x 14,5 cm, 3 edisyon

Yerel yönetimlerin heykele bakışı sizce ne durumda?

Türkiye’nin kültür ve sanatının önemli yapı taşlarından biri olan heykel sanatı, maalesef son otuz yıldır soluk soluğa yaşıyor. Bugün ayakta hala durabilmesini de sanat bilinci olgunlaşmış küçük bir çevreye borçlu. Yerel yönetimler için, heykel sanatı kent mobilyası (şehir süsü) aşamasını geçememiştir. Sempozyumlarla ucuza heykel edinip şehirleri süsleme çabaları tabi ki bundan yirmi yıl önce takdir edilecek bir gayret olsa da, bir sonraki önemli aşamaya geçememiştir. Yerel yönetimlerin, ayrı ayrı her sanat alanında uzman kişilerden oluşan kurullar kurarak bu çalışmaların yapılma zamanı gelmiştir. Tarih boyunca ve günümüzde bilim ve sanat birlikte yükselmiştir, birinin eksikliğinin diğerinin gelişmesini durdurduğu da bir gerçektir. Türkiye’ye uluslararası platformda bir sıçrama yaptırmak isteyen herkesin bu konuya titizlikle eğilmesi gerektiğine inanıyorum.

2002 - 2006 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Rektörlük görevinde bulundunuz. Çok uzun yıllar da heykel bölümünde ders verdiniz. Türkiye'deki sanat eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

İyi bir sanat eğitimi bütün dünyada olduğu gibi bizde de maliyeti yüksek eğitimlerden biri. Bunu karşılamayı göze alamayan kurumların sayısı arttıkça eğitim kalitesi de düşüyor. Bu konu ayrı bir başlık altında uzun uzadıya irdelenmeli diye düşünüyorum.

Rahmi Aksungur, ÇA.1, Ahşap, 2018, 66 x 32 x 16,5 cm

bottom of page