top of page

Saklı Görüşmeler XI


Saklı Görüşmeler, Mine Kaplangı'nın güncel sanat alanında aktif rol oynayan kişilerle yaptığı beklenmedik görüşmeler sırasında onlara ansızın yönelttiği tuhaf sorulara verdikleri cevapları derliyor ve her ayın son günü yayınlanıyor. Serinin on birinci röportajında Hera Büyüktaşçıyan’ı ağırlıyoruz

Hera Büyüktaşçıyan

Saklı görüşmeler serisinin on birincisi Hera Büyüktaşçıyan’ın Tarlabaşında bulunan atölyesinde buluştuğumuz bir günden geliyor. En son KEKsevenler’in düzenlediği Kadın Eserleri Kütüphanesi destek sergisinde karşılaştığım Hera bu aralar zamanın döngüselliği üzerine düşünüyor. Hera Büyüktaşçıyan’ın tüm projelerini ve yeni çalışmalarını websitesinden takip edebilirsiniz.

Geçen seneyi anımsadığında aklına gelen ilk anın?

Şu an aklıma ilk olarak Paris’te sabahın 6’sında karanlıkta Jardin des Tuileries’de işimi kurmaya çalıştığım an geldi.

Kimlerin sesini duymaktan keyif alırsın?

Atina’daki teyzem Alkmini’nin sesini duymaktan çok keyif alırım.

Çok kişiyle paylaşmadım ama keşke bu hikayeyi herkes bilse dediğin bir hikaye var mı?

Stefanos Yerasimos’un Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri kitabında yer verdiği ve iktidar ile emek ilişkisini anlatan bir hikaye... Ayasofya’nın inşası sırasında bir gün ustalar öğlen yemeği molası verirler ve genç çırağı da nöbetçi olarak mekanı onların yokluğunda kontrol etmesi için bırakırlar. Çırağın karşısına birden bire ışıklar içinde bir melek belirir. Başmelek Mikail çırağa inşa edilen bu binanın ne olduğunu ve isminin ne olacağını sorar. Çırak İmparator Konstantin tarafından inşa edilen ve onun gücünü simgeleyen büyük bir kilise inşa edildiğini ancak isminin olmadığını söyler. Melek, çırağa derhal imparatora gidip binanın inşaatını bir an önce bitirmelerini emrettiğini ve bu yapının Tanrı’nın bilgeliğini sembolize edeceğinden ‘Hagia Sofia’ olarak adlandırılacağını söyler. Çırak, ustaları dönene kadar binaya göz kulak olması gerektiği için bir yere gidemeyeceğini söyler. Melek, genç oğlana ismini sorar... O da Mikail olarak yanıtlar. Melek, “Benim ismim de Mikail... şimdi git imparatora Tanrı’nın meleğinin sen dönene bu kadim yapıya göz kulak olacağını, ve bir an önce inşasını bitirmesini buyurduğumu ilet.” der ve böylece melek binayı korumak üzere çırağın yerine geçer... çırak imparatora giderek meleğin anlattıklarını iletir. İnşa ettirdiği yapıda meleğin olduğunu duyan imparator meleği mekanı daima koruması için oraya hapsetmesi için genç çırağı sürgüne gönderir... efsaneye göre Ayasofya’nın mermerlerinin bir kısmı genç çırağın sürgüne gönderildiği adadan gelmektedir... bu hikaye geçmişten beridir sürüp giden iktidar hırsı ve beraberinde getirdiği yıkıcı ve eziciliği anlatan bir hikaye bence. Üretenin yok sayıldığı, yönetenin de yıkıcı bir şiddetle varlığını sürdürmesi gibi...

Senin için kütüphanende diğer kitaplardan başka bir yerde durması gereken özel bir kitap var mı?

Stefanos Yerasimos’un Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri ve Fotis Kontoglou’nun Ekfrasis adındaki iki ciltlik ikona yapım teknikleri manueli.

En son kiminle çok güldün?

Adadaki yan komşumuzla (1) çok güldüm.

Kafası karışık olanlara ne iyi gelir?

Sessizlik ve bir ada vapuru yolculuğu...

En sıklıkla ziyaret ettiğin web siteleri hangileri?

Her sabah öncelikli olarak İstanbul hava durumunu kontrol ederim, lodos var mı diye bakıyorum adada yaşadığım için. Sonra da Facebook ve Instagram.

Bir sergi sırasında başına gelen en inanması güç olay neydi?

Ahmet Doğu İpek’in Galata Rum Okulu’ndaki sergi açılışı sırasında içeri Sir Ian McKellen’in girmiş olması ve bir de Küçükyalı ArkeoPark’ta gerçekleşen sergim sırasında birdenbire içeri Pokemon avlayanların girip, işin etrafında Pokemon aramaya koyulmalarıydı sanırım. :)

Batıl inançların var mı?

Birçok batıl inancım var diyebilirim. Örneğin; yunus görünce günün iyi geçmesi, çantamı yere koyduğumda bereketinin kaçması, geceleri tütsü yakmanın kötü ruh çağırması ilk aklıma gelenler.

Herkese hayatında bir kez olsun ..... yemeli!

Bergama’da bal kaymak.

Şu ana kadar üretiminde en zorlandığın eser / proje? Neden?

Spesifik olarak şu an aklıma gelmiyor ama herhangi bir bağ kuramadığım mekan veya konuları içeren sergilerde kendimi konumlandıramadığımdan dolayı zorlanmışlığım oldu. Ya da yeni keşfettiğim bir materyal ile ürettiğim bir işin sürecinin zorlu geçtiği zamanlar oldu. Örneğin Küçükyalı Arkeopark’ta yaptığım işin boyutlarından kaynaklanan fiziksel zorlukları olmuştu.

En çok ... ’dan ilham alırım.

Martıların ele verdiği yunuslardan... Bana iyi geliyor ve gerçekten günümün güzel geçeceğine inanıyorum. Bir de gök gürültülü, yağmurlu havadan. İçe kapanıp çalışma hissini verdiği için o da.

Hiç eserlerini birebir görmediğin ama çok görmek istediğin bir sanatçı var mı?

Fumio Fujita adlı Japon bir baskı sanatçısı var, onun baskılarını görmeyi isterim. James Lee Byars’ın eserlerini de çok seviyorum, birebir görebilmeyi ve deneyimlemeyi çok isterdim. Bir de Michaël Borremans’ın tablolarını da görmek isterdim.

İstanbul’da ....... olmadan olmaz.

Kediler.

Hiç ziyaret etmediğin ama çok merak ettiğin bir yer var mı?

Sanırım Sagalassos en çok merak ettiğim yerler listemin başında geliyor.

Şu ana kadar gezdiğin en etkileyici müze?

Londra’daki Sir John Soane’s Müzesi ve çok sevdiğim Rodin Müzesi.

Bir sonraki sene bugün nerede ne yapıyor olacaksın sence?

Gelecek meçhul ama muhtemelen yine kafama taktığım bir şeyin peşine düşmüş onu kovalıyor olacağım.

Sanat çevresinde daha çok .... konuşmalıyız.

En başta samimi olarak “Nasılsın?” diyebilmeliyiz ... en son ne pişirdiğinden veya sokakta karşılaştığımız bir olaydan bahsedebilmeliyiz. Çoğu zaman kısa diyaloglarda hapsoluyor konuşmalar ve birbirimizle bağ bile kuramıyoruz. Kimi zaman da parçası olduğumuz çevrenin öngördüğü şeyleri konuşup gündelik hayatımızdan bahsetmeyi es geçiyoruz veya unutuyoruz etrafımızdaki hızla birlikte. Hangi sergi veya proje üzerinde çalıştığımızdan çok gündelik olarak yaptıklarımızdan bahsetmeliyiz belki...

Sürekli takip ettiğin ve sana huzur veren bir müzisyen var mı?

Birbirlerinden çok çok farklı tarzlarda da olsalar aklıma ilk gelenler Henry Purchell’in piyano konçertoları, Bizans müziği ve aynı zamanda ressam olan Jathinder Duraliay’in Dilruba ile çaldığı parçalar.

En sevmediğin kelime?

“Şarz”

Üzerine okusan da araştırsan da kesinlikle anlayamadığın, kavramakta zorlandığın bir konu / şey var mı?

Cebir ve havuz problemleri.

Hangi sergiye katılıp katılmayacağına nasıl karar veriyorsun?

İşimin o sergide bir rolü olup olmadığını, yaşamı olup olmadığını düşünüyorum öncelikle. Bazen heyecana kapılıp yanlış kararlar da verebiliyorum tabii ki ama öncelikle işimin bulunacağı mekanla ilişkisi ve birlikteliği üzerinden karar vermeye çalışıyorum.

Sanatçı olmasaydın ne olmak isterdin?

Arkeolog.

Çağımızın en göz ardı edilen düşünürleri?

Göz ardı etme kısmında, görünürde takipçisi çok olan ancak üretimlerini çoğunluğun anlamadığını düşündüğüm düşünürlerden biri, Svetlana Boym sanırım.

En çok ...... konuda umudum var ve ...... konuda umudum pek yok?

En çok her daim üretenler konusunda umudum var ve husumet sevenlerin değişme olasılığı konusunda umudum pek yok.

Uyumadan önce sıklıkla ..... düşünürüm.

Bugün yapmayı unuttuklarımı yarın unutmamayı.

Şu aralar ne üzerine çalışıyorsun?

Şu sıralar zamanın döngüselliği üzerine düşünüp okuyorum... Bunun dışında konu bağlamında olmasa da yeni formlar ve malzemeler üzerinde denemeler yapıyorum. Bu aralar oynama ve keşif sürecinde olduğum için spesifik olarak bir şey söylemem zor.

En sevdiğin meyve?

Papaz eriği.

Bu yaz okumak için ayırdığın kitaplar, romanlar hangileri?

Myrivillis’in The Mermaid Madonna’sı ve Shauna Singh Baldwin’in What the Body Remembers’ı.

Yakın dönemde bir seyahatin olacak mı?

Eylül ayında bir aylığına Bellas Artes Project’in misafir sanatçı programı için Manila'ya gideceğim.

(1) Sanat ortamı ağlatır, yan komşu güldürür. :)

Comments


bottom of page