Disiplinler arası kavramının Türkiye’de henüz bu kadar yaygın olmadığı 80’li yıllarda fotoğraf, resim, grafik ve sinema gibi sanat dallarını birbirine yakınlaştıran Şahin Kaygun ölümünün 22 yıl ardından 2014 yılında İstanbul Modern’de kapsamlı bir sergiyle anılmıştı. Kaygun’u fotoğraf eleştirmeni, yazar ve editör Serdar Darendeliler’in Art Unlimited’in 29. sayısına yazdığı yazısıyla anıyoruz
YAZI: SERDAR DARENDELİLER
Şahin Kaygun ismini, ilk kez 1998 yazında duymuştum. Geniş Açı Fotoğraf Sanatı Dergisi’nin bir sonraki sayısının Ustalar bölümünde onu ele almamız gündeme geldiğinde... Fakat daha sonra farkına varmıştık ki, böylesine özel bir ismi on sayfalık bir bölümde irdelemek mümkün olmayacaktı. O tarihte ölümünün üzerinden henüz altı yıl geçmiş olmasına rağmen, özellikle de genç kuşağın çok tanımadığı ve hakkında yeterli kaynağa ulaşma şansı bulamadığı Kaygun’u bütün yönleriyle ele alacak bir dosya sayısı hazırlamaya karar vermiş ve 1999’un ilk aylarında, Geniş Açı’nın bir kişiye ayrılmış ilk ve tek dosya sayısını yayımlamıştık. O sayının editör yazısında Refik Akyüz -bir dergi olarak ayırabileceğimiz yerin sınırlı olduğundan dem vurup bu önemli ismin daha geniş kitlelerle buluşabilmesi adına- sahaflarda bile bulunamayan albümlerinin yeni baskılarının yapılmasını ve retrospektif sergilerinin açılmasını temenni etmişti. Ve bu temenni, o tarihten ancak 15 yıl sonra karşılığını buluyor. Geçtiğimiz yıl açtığı Gizli Yüz sergisiyle Şahin Kaygun ismini yeniden gündeme getiren Elipsis Galeri’nin ardından İstanbul Modern, 19 Kasım 2014 - 15 Şubat 2015 tarihleri arasında, ölümünden sonra gerçekleştirilen en kapsamlı sergiyle Şahin Kaygun’u ağırlıyor.
Resim yeteneği ortaokulda keşfedilen Şahin Kaygun’un fotoğrafla tanışması, 1969 yılında girdiği İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Grafik Sanatlar Bölümü’nde olur. Grafik ve fotoğraf çalışmalarını eş zamanlı ve birbiriyle etkileşimli olarak üreten Kaygun, 1970’lerin ikinci yarısında ağırlıklı olarak siyasal ve toplumsal olaylarla ilgili fotoğraflar çeker. Yine aynı dönemde Füreya Koral’dan Füruzan’a, Adalet Ağaoğlu’ndan Timur Selçuk’a "Sanat İnsanları"nı fotoğraflar ve bu alanda önemli bir arşiv oluşturur. 1980 yazında Salzburg’ta katıldığı yaz akademisi, fotoğraflarında kullandığı anlatım biçimleri ve teknikler üzerinde önemli bir etki bırakır. Ölüm, yaşam, sonsuzluk ve saklı olan gibi temalar bu dönemden itibaren işlerine yansımaya başlar. Takiben, resim ile fotoğrafı kesiştirmesinin ilk örnekleri olan Polaroid çalışmaları gelir. Kart üzerindeki emülsiyona müdahalede bulunarak ve renkler ilave ederek gerçeküstü bir atmosfer yaratır. Polaroid çalışmalarını, siyah beyaz fotoğraflar üzerinde akrilik boya ile yaptığı eklemelerle oluşturduğu foto-resimler izler. Çalışmaları o dönemde hem fotoğrafçılar hem de ressamlar tarafından şüpheyle karşılansa da Kaygun, tahayyül ettiklerini kendisini malzeme ile sınırlamadan eserlerine yansıtmaya devam eder. 80’li yılların ortasında sinemaya ilgi duymaya başlayan Kaygun ilk önce kamera arkası fotoğrafları çeker, sonra dört filmde sanat yönetmenliği yapar ve nihayetinde de Afife Jale ile Dolunay’ı yönetir. 1990 yılının sonlarında tekrar fotoğrafa yoğunlaşır ve 1992’deki ölümüne dek hem üretmeye devam eder hem de son sekiz senede yaptığı işlerden oluşan albümünün hazırlıklarını yapar.
Sena Çakırkaya’nın küratörlüğünde, uzun bir araştırma sürecinin ardından hazırlanan İstanbul Modern’deki sergi, Kaygun’un Polaroid çalışmalarından başlayarak, son dönemlerinde yaptığı resimlere dek uzanıyor. Farklı sanat dalları arasındaki sınırları zorlamayı seven Kaygun’un bu sergisi için on binin üzerinde fotoğrafının negatif veya pozitifleri taranmış, Kaygun’un saklamış olduğu yazı, makale ve basın küpürleri dijital ortama aktarılmış ve Kaygun’un çeşitli koleksiyonlardaki eserlerinin bir envanteri çıkarılmaya çalışılmış. Bu çalışmalar ışığında, 10 ayrı koleksiyondan derlenen işlerine yer veren sergide, Kaygun’un yönetmenlik ve sanat yönetmenliği yaptığı filmlerden jenerikler ve set fotoğrafları da yer alıyor.
Sergiye paralel olarak İstanbul Modern Sinema’da Kaygun’un filmlerinin gösterimi yapılırken, müzenin kütüphanesinde sanatçının bugüne kadar yayımlanmış katalog ve diğer yayımları Kaygun’un işleriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenlerin incelemesine sunuluyor. Sergiye eşlik eden katalog ise hem hazırlık aşamasında gerçekleştirilen arşiv çalışmaları sırasında gözden geçirilen röportajlarından ve hakkında çıkan yazılardan alıntılara hem de fotoğraf dünyasından çeşitli kişilerle sergi özelinde yapılan röportajlara yer veriyor. Böylece Kaygun’un Türkiye’deki fotoğraf anlayışı üzerine etkileri, çalışmalarının yarattığı tartışmalar, disiplinler arası yaklaşımı ve sineması üzerine kapsamlı bir derleme de okurların beğenisine sunulmuş oluyor.
Zeynep Avcı’nın tabiriyle “verimliliğinin doruğuna doğru hız almaya yeni başladığı” dönemde, henüz 41 yaşında hayata veda eden Şahin Kaygun’a bu -gecikmiş- saygı duruşunu kaçırmamış olmanız dileğiyle...
Kommentare