top of page

Reclaim the Earth

Yeni sezonunu ekofeminist ve sosyal sanata adayan Palais de Tokyo, 4 Eylül 2022 tarihine kadar Reclaim the Earth adlı sergiyle izleyiciyle buluşuyor


Yazı: Zeynep Gülçur

Megan Cope, Untitled (Death Song), 2020

İlk ekofeminist denemelerden biri olan ve serginin isminin de esinlendiği Reclaim the Earth: Women Speak Out for Life on Earth farklı kuşak ve kültürel kökenlerden gelen 14 sanatçıyı beden ve toprak arasındaki ilişkiden ilham alan eserler yaratmaya davet ediyor.


Sergi, toprakla ve onun beslediği her şeyle olan bağlantıları, ilkel insanlıkla olan ilişkimizi, belirli türlerin yok oluşunu, yerli hikaye ve bilgilerinin aktarımını, toplu şifayı, sosyal ve toplumsal adaleti inceliyor.


Solange Pessoa, Cathedral, 1990-2003


Organik madde, spekülatif uygulamalar, ekolojik ve sömürge sonrası düşünce üzerine bir oyun olan sergi, feminizm, ekoloji ve kolektif şifa arasındaki ilişkiyi gösterirken, aynı zamanda sömürge mirasını da sorguluyor. Serginin kökeni, bilimsel danışman Ariel Salleh'in de dediği gibi, “Avrupa merkezli vizyonu terk etmek ve gerçekten küresel bir bakış açısı benimsemek için ekoloji, feminizm, sosyalizm ve yerli siyaset araçlarını bir araya getirmekten” geliyor.


“Reclaim the Earth”, insanlardan üzerinde yaşadığımız gezegenle daha yumuşak bir ilişki benimsemelerini isteyerek bir toplanma çığlığı ve bir uyandırma çağrısı işlevi görüyor.



Doğa, dünya ve çevre ile yeni bağlantılar geliştirmeye çalışan sanatçılar; dünyayı “Doğa-Kültür” ayrımının ötesinde düşünme kararlılığında, salt maddiyatlarına indirgemeden toprak, hava, ateş, su, bitkiler ve minerallere farklı bir yaklaşımla bakıyorlar.



Sol: Yhonnie Scarce, Shadow creeper, 2022

Sağ: Kate Newby, it makes my day so much better if i speak to all of you, 2022


Abbas Akhavan, Daniela Ortiz, Laura Henno, Judy Watson, Amabaka x Olaniyi Studio gibi çeşitli sanatçılar bizi toprakla olan bağlantılarımızı yeniden gözden geçirmeye davet ediyor.


Sanatçılar bize sadece “bir manzarayla karşı karşıya” ya da “dünyada yaşayan olmadığımızı, esasında dünyanın bir parçası olduğumuzu gösteriyor.



Reclaim the Earth sergisinden görüntü, 2022 Ön plan, Abbas Akhavan, Study for a Monument, 2013-2014 Arka plan, Thu-Van Tran, De Vert à Orange – Espèces Exotiques Envahissantes, 2022


Ekoloji hareketini doğuran Rachel Carson'ın dediği gibi, gerçekten de büyük "toprak topluluğunun" bir parçasıyız.


“Baskınlık ve Boyun Eğme, ilişkilerini değiştirmeli ve bunun yerine akrabalık ve bir araya gelmeyi dikkate almalıyız, çünkü “Dünya ne doğal bir rezerv ne de tarımsal bir kaynaktır. Dünya; mineraller, bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasındaki ilişkilerin bir yumağıdır.


Çağımızın, eskimiş sömürücü toplum modelini geride bırakması ve insanları tekrar hak ettiği yere koyması gerekiyor; artık çevrelerinden ayrılmış bireyler değil, “ilişkisel varlıklar” olmalıyız.”



Amabaka x Olaniyi Studio, Nono: Soil Temple, 2022


bottom of page