11 Eylül Pazartesi günü Mebusan25'te açılan ressam Metin Çelik'in ikinci kişisel sergisi Post-Apocalyptic 1 Ekim'e kadar devam edecek. Savaş, yıkım, hırs ve sonrasında ortaya çıkanları gözler önüne seren sergi, aslında kişinin kendisi tarafından deneyimlenmeden tarif edilebilecek türden değil. Sergiyi anlatan bu yazı, aslında yazarın kişisel deneyimini ve hislerini anlatma çabası. Sanatçının cevaplarının kelimelerden oluşması da, yıkımdan sonra cümlenin bile kurulamadığı "o" ana işaret etmektedir.
Fotoğraf: Sedat Öztürk
Mebusan25'e girip Metin Çelik'in düzenlediği alana adım attığımda hiç beklemediğim bir mekanla karşılaştım. Her ne kadar ismi nedeniyle bir yıkıma şahit olacağımı düşünmüş bile olsam, mekansal olarak bir yıkımın içine gireceğimi tahmin etmiyordum. Gördüklerimi algılayabilmem de birkaç dakikamı aldı...
Mutlaka aklınızda ve çalışmalarınızda bu yıkımı hayal etmişsinizdir ama gerçek mekanı bitmiş halinde gördüğünüzde neler hissettiniz?
Ölüm, iş, gri, yıkılmak ve bir sürü geyik, su, durmak, sonra yine durmak, ses, kalkmak, ürkmek, otur! Boğazım, ilik ve geçer mi? Sonra, adı, delik, dönüp durmak, otur! Düş, düşmek, düşünmek, yok!
Sergiye girdiğiniz anda bomba düşmüş bir eve adım atıyorsunuz. Bu bomba, evin çatısından girmiş, üstteki üç katın zeminini delip geçmiş, bu nedenle üst katları da görebiliyorsunuz. Ben "bomba düşmüş" gibi tanımladım ancak mekan herkeste farklı bir his uyandırabilir. Bana mekanın merkezindeki yıkıntı, Doğu'da yaşanan savaşın içindeymişim gibi hissettirdi, mekanın yan kısımlarındaki kırık mobilyaları görünce aklıma 6-7 Eylül olayları da geldi. Kısacası burası, bana hep duyduğum ama gerçekte yaşamadığım bu olayları tek tek düşünmemi sağladı.
Siz nereyi veya nereleri, hangi olayları düşünerek hazırladınız bu mekanı?
Çok, daha da az, değil, ne kalır? Bir adım, dirim, dilim, geçmiş, kırılmak, düşmemek, Çernobil, Auschwitz, Cizre, Bodrum, Maraş, Hiroşima, Gezi-ndik, 11 Eylül, ikiz, niye, niyet, sokakta, idik. Ölmek, kalmaz gün, akın/akıntı, yer, karanlık, piç, bir, iki, üç, dört, idiler... İmlemek, işaret, ne zaman? Dersim, akan, kızıl, sonra, sus-tum-du, bırak, hayat, öl-me!
Bir şekilde "Bu olay yaşanırken orada olsam ne hissederdim?" diye düşünmeye başladım. Mekana yerleştirilmiş nesneler gerçekten bir evin içindeymişim gibi hissettirdi, ancak sonradan fark ettim ki ilk girdiğimde bu nesnelerin neredeyse hiç birini fark etmemişim.
Fotoğraf: Veysel Çelik
Buraya yerleştirdiğiniz nesnelerin sizde kişisel anlamları var mı? Bu nesneleri nerelerden topladınız, içlerinde size ait olan nesneler de var mı?
Her, devin-mek, iç, dış, nihayet, süreç, kendisi, çiçek, kuru, Tarlabaşı, çağdaş ve dost, içerisi... Dün-ya, 9-11, çerçeve, üzerimize değil, kitap, oda, odak, yıkıntı, gözlem, neredeyiz? İnşa/yıkım, kaldırım, taş, hepimiz, anı-lar-ımız, sonra, iktidar, kene-t, göz, gibi, hırs, eşya, değil ve bir önce, bizim, hepimiz gibi... El, ayak, baş, balık, unut-ma!
Bulunduğum evin ilk önce ne zaman yıkıldığını düşündüm, sanki bir kaç gün önce yaşanmış, çok taze bir yıkıntıymış gibiydi, ama gözüm karanlığa alıştığında ve duvarları görmeye başladığımda 20-30 yıldır yıkık durumdaymış gibi göründüğünü fark ettim. Yıkıntının ortasında ise bir geyiğin kafatası ve kuş kafesi bulunuyordu.
Yıkıntıya arkamı dönüp perdenin arkasına geçtiğimdeyse ufak, düzenli bir odaya girdim ve karşılıklı duran iki resimle karşılaştım. Bu iki resim de birbirinin aynısıydı, yalnızca biri daha küçük, yağlıboya ile çizilmiş sketch, biri de büyük karakalem çizilmiş bir eserdi.
Post-Apocalyptic, tuval üzerine yağlı boya, 25x50 cm, 2017
Genelde resmin sketchi karakalemle, aslı yağlıboyayla çizilir, sizin de bundan önceki işleriniz hep yağlıboyayla. Büyük tabloda karakalemi tercih etme nedeniz neydi?
Önce, sonra, usta, bir iz, değişim, irade, hangisi? Ters, düşmek kalsın, hayat, boya, ikisi, biri, kazanmak, mı? Büyük değil, kavga, gerçek, idi, sanırım, bilinç, kafes, öz... Güzel, kahverengi, güç-lü, adil ve yine, sanrı, ikilik, hangisi?
Resimde görünen iki geyik boynuzlarını birbirine geçirmiş, ortalarında duran kafes için birbirleriyle inatlaşıyordu, yukarılarında duran origami kuş ise bu kavgayı izliyordu.
Geyiklerin elde etmek için inatlaştığı bu kafes benim için özgürlüğü temsil ediyordu, yani insanların özgürlüğünü kimin elinde tutacağı kavgası... Siz bu kafesi nasıl tanımlarsınız?
Tin, boyun-duruk, göz-lem, direnç, sade, hani bir, velhasıl, özgürlük, iç, mümkün, sessizlikte, fırtına, dövüş-ünce, hatır, kısım, bıraktığımız, bir gözaltı, işte, cisim, gölge, yok, değinmek, neresinde? Kazanmak, yok! Özgür olmak, özgür ölmek, özgür-düm... Aslında yok! Umut, kadarımız, dahil, Cemal, kaç-tı buradan, alnıma, ellerime, içime, en faydasız, özgürlüğümüz, yapay-dı.
Post-Apocalyptic, kağıt üzerine kahverengi kuru boya kalem, 190x90 cm, 2017
Resimdeki hırsı gördükten sonra dışarıda gördüğüm geyiğin kafatasını hatırladım, o geyik kazanan geyikti ve kafes de bu yüzden yanındaydı. Bu yıkım kazanmanın savaşı sırasında oluşmuştu.
Resimlerin bulunduğu oda içerideki yıkıntıdan çok daha farklı, izleyicilerin daha yakın ve rahat hissedeceği bir ortam. Bu oda nereyi temsil ediyor?
Önümüz, içimiz, alan, kalan, sanılan, biraz-cık, dışarıdan, son, bize, umut ve direniş, müze, siyah, kendi evimiz, komşu, kimdir? İyi olalım, geliyor, az daha, kör göz, gizli, ama o-da fazla, tut, daha çok, sıkı, bırak-ma!
Bu küçük ve düzenli odadan yıkıntının içine geri döndüğümdeyse etrafımı daha net algılamaya başladım. Gözüm yerdeki ve duvarlardaki nesneleri ayırt edebilmeye başladıkça korkuyla karışık bir merak duygusu da kapladı, yıkıntının içinde gezip oradaki her nesneyi daha iyi görebilme isteği de.
Her zaman inşa etmenin yaratmak olduğunu düşünürüz , ancak bu sergide yıkmak ve bunu gerçek gibi hissettirmek asıl iş.
Yaptığınız yıkım kontrollü bir yıkım mıydı? Mekana yayılmış detaylar o kadar doğal ki, gerçekten her nesne oradaymış ve bu yıkıma şahit olmuş gibi, bunu nasıl gerçekleştirdiniz?
Eller, varsayılan, yok, sanki, ahir, hiciv, gerçek, estetik, yalan, hayat, yaşamak, adil, duvar, moloz, dekor-atif, değil, bomba, kurşun, linç, öteki, biz, bilinç, bellek, içerde, kendiliğinden, kendine, dost, yıkım, senden öte, gerçeklik, ağıt, akıyordu. Dinledik, dirildik, öldük, yıkıldı...
Etrafa bakmayı bırakıp merkeze geri döndüğümde kazanan geyiğin sadece yıkım getirdiğini gördüm.
Şu konuda sizin hayalinizdekini merak ediyorum; geyik bu yıkım sırasında mı öldü yoksa kazandığını gördükten sonra hırsına mı yenik düştü?
Kazandı, sonu, herkes, burası, Türkiye, iktidar, balon, şimdilik, yakın-tı, keyif, huzur, kör göz, kuru ağaç, yıkık duvar, kokuştu! Öldü!
Fotoğraf: Veysel Çelik
Metin Çelik'in önceki işlerinde görünen masalsı hava, aslında burada da var, sadece artık renkli değil, karanlık ve görmek istemediklerimizi gösteriyor. Ne kadar istemesek de bu gerçek, bazı insanların yaşadığı ve yaşamış olduğu bir şey.
Önceki masalsı, doğayla iç içe olan işlerinizden sonra "yıkım" üzerine bir sergi hazırlamak nasıl gerçekleşti, bu sürece nasıl geldiniz?
Düşlerimiz, gerilik, facia, yumak, yutkunmak, yuvarlandı. Göz, yürek, niyet, her-kimse, ben değil, renk, masal, kurt uludu, düş elmaları, Pazar ertesi, bir piç, badem, geri-çek. Ülke? Vatan? Toprak? Bir, iki, üç, dört, kişi- idiler.
Comments