On soruluk sohbetler: Nanine Linning
- Ayşe Draz
- 14 Eki
- 4 dakikada okunur
20 Ekim - 22 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek 29. İstanbul Tiyatro Festivali’nin uluslararası sanatçılarıyla yaptığımız söyleşi dizisinde ilk konuğumuz, 20 ve 21 Ekim Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde ışık, müzik ve bedenlerin iç içe geçtiği Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam adlı yapıtlarıyla yer alacak ve bu sene 80. yılını kutlayan Scapino Ballet Rotterdam’ın yeni sanat direktörü Nanine Linning
Röportaj: Ayşe Draz

Sizce dansın özü nedir?
Bana göre dans, insanlık haline en doğrudan dokunan sanat biçimi. Beden bizim ilk enstrümanımız ve dansta duygular, akıl ve içgüdü iç içe geçiyor. Dansta hem kişisel hem de evrensel olanı somut hale getirebilirsiniz; hem toplumumuz için bir ayna, hem de aynı zamanda bağ kurmaya ve hayal kurmaya bir davet.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Kesinlikle. Sanat bir ayna, aynı zamanda bir pusula olabilir. Acıyı ve güzelliği açığa çıkarabilir, onlarla yüzleşebilir ve onları rahatlatabilir. Scapino'da, izleyiciye yalnızca dokunan değil, aynı zamanda onları kendilerine ve dünyaya farklı bir şekilde bakmaya davet eden performanslar yaratmak istiyoruz. Bu dönüştürücü güç, güzellik, hayal gücü ve aciliyetin birleşiminde yatıyor. Değişimin bir aracı olarak sanat.

Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam. Fotoğraf: Bart Grietens
Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işerinizde etkisi olur mu?
Müzik, görsel sanatlar, moda, felsefe ve sinemadan ilham alıyorum. Disiplinlerarası çalışıyorum çünkü yeni bakış açılarına imkân sağlayan şey sanat formları arasındaki diyalog. İklim değişikliği, teknoloji ile Yapay Zeka'nın yükselişi, doğa ile çevre faktörleri arasındaki denge gibi güncel temalar beni büyülüyor ve performanslarımın temalarına yön veriyor.
Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?
Benim için bir başlık, genellikle geliştirme sürecinin oldukça geç bir aşamasında, kavramın ana hatları belirdiğinde ve işin özü netleştiğinde ortaya çıkar. Başlık, izleyici için bir anahtar, ilk giriş noktasıdır. Çok açıklayıcı olmamalı, ancak performansın duygusal dünyasıyla örtüşmelidir.

Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam. Fotoğraf: Bart Grietens
Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?
Evet var. Sınırları aşan ve farklı disiplinleri birbirine bağlayan sanatçılarla bir bağ hissediyorum. Mahler'in müziği, Francis Bacon'ın ham gücü, Barbara Hannigan'ın radikal teatralliği; bakış açım üzerinde kalıcı bir etki bıraktılar. Aynı zamanda insanlığa ve dünyaya bakış açımızı sorgulayan bilim insanları ve filozoflar da var. Çalışmaları bana sanatın her zaman varoluşsal sorularla ilgili olduğunu hatırlatıyor: Biz kimiz ve neden yaptığımız şeyleri yapıyoruz?
Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?
Benim için en acil konu insanlık, doğa ve teknoloji arasındaki denge. Seçimlerimizin, gelecek yüzyılda teknolojinin hayatımız ve bedenlerimiz üzerindeki etkisini belirlediği bir dönüm noktasındayız. Sanat bu bağlamda bir ayna ve uyarı işareti olmanın yanı sıra, yeni olasılıklar için bir umut ve hayal gücü kaynağı da olabilir.

Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam. Fotoğraf: Bart Grietens
Yönetmenliğiniz altındaki ilk Scapino gösterisi olarak kendi eserlerinizden birinin prömiyerini yapmak yerine, Arvo Pärt'in müziği üzerine Marcos Morau tarafından Scapino için tasarlanan Katedral’in yeniden sahnelenmesini seçmeniz, küratöryel bir duruş sergiliyor. Bu seçim hakkındaki düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir ve bu seçimle, seyircilerle dansçıların Scapino'nun yeni sanatsal kimliği hakkında ne anlamasını istediğinizi anlatabilir misiniz? Bu başlangıç, 2025-2028 için yeniden sahnelemelerin, disiplinlerarası canlı müzik ortaklıklarınızın ve yeni yaratımlarınızın karışımına nasıl yön verecek?
Katedral, yakın tarihimizin kilit eserlerinden biri: cesur, şiirsel ve günümüzde daha da acil olan temalara, yani teknoloji, doğa ve toplumla ilişkimize değiniyor. Bu eseri yeniden sahneleyerek, Scapino'nun güçlü bir repertuvara sahip, çoğunlukla canlı müzik içeren yeni disiplinlerarası iş birlikleriyle ve de çığır açan eserlerle merakla geleceğe bakan bir topluluk olduğunu gösteriyorum. Bu vizyon, önümüzdeki yıllarda programımıza yön verecek.
Katedral, Arvo Pärt'ın spiritüel minimalizmi ve Marcos Morau'nun ritüel ile soyutlama arasındaki kendine özgü gerilimiyle dolu. Sizce bu yapıtta Pärt'ın müziği ve Morau'nun koreografisi birbirleriyle nasıl etkileşim kuruyor?
Beni etkileyen şey, ikisinin dünyalarının birbirini nasıl daha da pekiştirdiği. Pärt'ın müziği, ruhun nefesi gibi dingin ve berrak. Morau ise buna, bizi insanlık ve bağ kaybıyla yüzleştiren fiziksel, sarsıcı ve yabancılaştırıcı bir hareket diliyle karşılık veriyor. Bu gerilim, düşünmeye davet ediyor.

Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam. Fotoğraf: Stef Nagel
Yönetmenliğiniz altında Scapino Katedral’i 2019 prömiyerinin ardından tekrar sahneliyor. Bu yeniden sahnelemede, özellikle dansçıların maneviyatı, kolektifliği ve ciddiyet ile teatrallik arasındaki gerilimi bedenselleştirme biçimleri açısından hangi yeni katmanları veya yankıları ortaya çıkarmak istediniz? Katedral, dansçıları kutsal bir ritüeli andıran, ışık ve gölgeyle örülmüş neredeyse mimari bir mekana yerleştiriyor. Dansçıların mekân ve mevcudiyetle ilişkisini koreografik ve dramaturjik duyarlılığınızı yansıtacak şekilde ama bir yandan da Morau'nun yaratıcılığına saygıyı korurken, nasıl yönlendirdiniz?
Yapay Zeka'nın tüm toplumumuzu altüst etmesinin eşiğinde olduğumuz bu dönemde, (yeni) dansçıları fiziksel hassasiyetlerini kişisel bağ ve anlam kurma duygularıyla ilişkilendirmeye teşvik ettim. Marcos Morau dansçılarımızla tekrar çalıştı ve şimdiki çağa daha uygun olduğunu düşündüğü ayarlamalar yaptı. Bir nevi güncelleme denebilir.
İstanbul seyircisine söylemek istediğiniz özel bir şey var mı?
Şunu söyleyebilirim: Bir şeyin ne anlama geldiği sorusuna odaklanmayın, onu deneyimleyin. Konuşulan metin imgeler sunar, ancak somut değildir. Bunlar parçacıklardır. Katedral bir rüya gibi: hem tanıdık hem de yabancılaştırıcı imgeler, ruhunuzu harekete geçiren müzik, güzellik ve hayatta kalma arayışındaki bedenler. Zamanımızı anlatan bir eser, ancak aynı zamanda inanç, insanlık ve umut temalarıyla zamansız bir eser. Macerayı açık fikirlilikle kucaklayın ve performansın sizi alışılmışın ötesine taşımasına izin verin; belki orada kendinize ve dünyaya yeni bir bakış açısı bulursunuz.





Yorumlar