On soruluk sohbetler: Carme Portaceli
- Ayşe Draz
- 4 Kas
- 3 dakikada okunur
20 Ekim - 22 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşen 29. İstanbul Tiyatro Festivali’nin uluslararası katılımcılarıyla yaptığımız söyleşi dizisinde sıradaki konuğumuz 8 ve 9 Kasım tarihlerinde, Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi'nde gösterilecek, Flaman Kraliyet Tiyatrosu yapımı Bovary’nin yönetmeni Carme Portaceli
Röportaj: Ayşe Draz

Carme Portaceli
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Sanatın dünyayı değiştiremeyeceğini düşünüyorum. Sanat, özellikle de tiyatro, var olmak için birlikteliğe ihtiyaç duyar; bu nedenle de yalnızlık toplumuna karşı bir direniş eylemidir. Bir tiyatrodan içeri girmek, diğer insanlarla çevrili olarak hep birlikte hissetmeyi, gülmeyi, öfkelenmeyi barındıran bir irade eylemidir. Bu, kişinin (günümüzde de abartılan) kendi fikrinin önemli olmadığı bir ândır. Gözlemlemek, yaşadığını hissetmek üzere kendinize verdiğiniz bir hediyedir. Bu tecrübe bazı insanları değiştirebilir ve birçok insan da dünyayı değiştirebilir. Duygularınızın harekete geçmesine, gülmenize, ağlamanıza, öfkelenmenize izin verdiğinizde; sosyal medyanın ve basının bize her gün gösterdiğinden farklı dünyalar görmeyi başardığınızda, bu daha sonra bir yansımaya dönüşür ve düşünce şekillenmeye başlar.
Bovary. ©DannyWillems
Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?
Elbette rüyalar bir yaratımda çok önemli bir rol oynar. Her şeyden önce, dünyaya daha iyi bir şans vermeniz gerekir, bu yüzden anlatmanız gerekenler hakkında konuşursunuz; sonra sahnede olup biteni sadece kelimelerle değil imgelerle, müzikle, tüm bu düşünceleri ve duyguları seyirciye iletmek, onlarla paylaşmak için ihtiyacınız olan tüm unsurlarla açıklamaya çalışırsınız.
Eğer zaten hâlihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?
Genellikle bir oyunu kurmaya başladığımda başlık önceden belirlenmiş olur çünkü bu her şeyin nereye gittiğini gösterir. Ancak sahneye yerleştirirken, tüm oyunun işaret etmesi gereken yönü değiştirdiğimiz de olabilir.
Bovary. ©DannyWillems
Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?
Elbette birkaç tane var. Tiyatro anlayışımda en büyük etkiye sahip ilk kişi, Barselona'daki Teatre Lliure'nin kurucusu olan ve birlikte tiyatro mesleğimi öğrenme ayrıcalığına eriştiğim üstadım Fabià Puigserver'di. Ardından, çağdaş tiyatrodan, özellikle de Alman tiyatrosundan büyük ölçüde etkilendim. Pina Bausch aklımı başımdan aldı. Peter Brook, derinlikli hikayeler anlatma biçimiyle beni büyüledi. Marthaler, bu toplumdaki insanlara yönelik sert eleştirileriyle beni güldürdü. Angelica Liddell, acımasızlığı ve o son derece yüksek şiirselliğiyle beni büyülüyor. Carolina Bianchi ise dobra ve zekice konuşuyor… Ne kadar çok kişi var!
Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?
Sahneyi sıradan insanlarla, sıradan sorunlarla doldurmak; insanlığın bu kadar çabuk sona ermesini önlemek için insanların kültür seviyesini yükseltmek. Halka yakın olmak, seyircilerinkilerle aynı olan sorularımı ve endişelerimi onlara iletmek. Ve bizi daha mutlu kılan, dolayısıyla hoşgörü, birlikte yaşama ve nihayetinde demokrasiye daha iyi hazırlayan değerleri aktarmak.
Özünde teatral bir metinden yola çıkmak yerine, Madame Bovary gibi edebiyat külliyatının önemli bir köşe taşını yeniden ele alıp, onu dönüştürüp sahneye uyarlamayı seçmenize sebep olan, biçimler arası çevirinin getirdiği (keyifli) zorluk muydu, yoksa tiyatronun bugün ne anlama gelebileceğini sorgulama arzusu muydu?
Öncelikle, edebiyattaki kadınlara adil bir okuma yapmak için; biz kadınlara ne olduğunu, ne hissettiğimizi, etrafımızı nasıl deneyimlediğimizi, sadece vulvayla doğduğumuz için karşılaştığımız ayrımcılığı nasıl deneyimlediğimizi düşünmek için bile bir an durmayan erkek yönetmenin okumasını değil. Öte yandan, bir romanı alıp oyuna dönüştürmenin bir avantajı var: felsefi bir okumaya sahipsiniz ve aynı zamanda onu açıklamak için ihtiyaç duyduğunuz biçimi de icat ediyorsunuz. Bu da yoğun ve derinlikli eserlerle, sizi temsil eden son derece çağdaş yapılarda çalışmanıza olanak tanıyor.
Bovary. ©DannyWillems
“Aslında yeniden düşünülmesi gereken şey kadınlık değil erkeklik” ifadesi, hikayenin özünü yeniden çerçeveliyor. Bu öneri, Emma'yı çevreleyen erkeklere ve temsil ettikleri toplumsal yapılara dair algımızı nasıl değiştiriyor?
Mutluluğu arayan ama eril yapıya düştüğü için ulaşamayan bir kadın görüyoruz: Mutlu olmak için, sizi uçuracak ve talihsizliğinizden kurtaracak bir erkeğe ihtiyacınız var. Ama bu hiç de doğru değil ve Emma'nın bu şekilde davranarak yaptığı tek şey, kendi çukurunu kazmak. Okuduğu “kadınlar için” romanlardan edindiği ipuçlarını takip ederek asla mutlu olamayacak. Ve sevgilileri, elbette, onun bu ihtiyacından faydalanacak. Onu asla sevmeyecekler!!!
Madame Bovary uyarlamanızda Emma, kaderine terk edilmiş bir romantik olarak değil, doğrudan günümüz içinden asi bir ses olarak karşımıza çıkıyor. Onu bugünün feminist bilinci içinden yeniden kurgularken nasıl bir yaklaşım izlediniz ve bu dönüşümde hangi yeni anlamları veya yankıları ortaya çıkarmaya çalıştınız?
Ben bir feministim, başka türlü olamazdım. Kadın olarak doğmanın verdiği his bu; hayatımdaki hiçbir şeye deneyimim, hayatım, yaşadıklarım olmadan yaklaşamıyorum. Emma çok zeki ama sıkışmış durumda, hareket edemiyor, tüm toplum onu izleyerek kafasına basıyor, bedenine baskı yapıyor. Ama aynı zamanda duyguları, arzuları, istekleri, yaşama ve mutlu olma ihtiyacı var. Ve bunu sadece kendisine söylendiği şekilde yapmayı biliyor. Ve ölüyor. Buna dayanamıyor çünkü dayanılmaz. Bu bir trajedi. Bunu gösterdiğimizde, göstermemiz gereken her şeyi göstermiş oluyoruz.
Bovary. ©DannyWillems
İstanbul seyircisine Bovary ile karşılaştıklarında ne söylemek istersiniz?
Mutluluğun bir hak olduğunu, Emma'nın buna ihtiyacı olduğu ve buna hakkı olduğu için bunu umutsuzca aradığını ve kadınlar için yazılmış romanların koyduğu kurallara uyarak, acımasız ataerkil düzeni, ona hiç bakmamış bir ataerkil düzeni sürdürdüğünü görmelerini isterim.

Bovary. ©DannyWillems
Madam Bovary’nin 8 Kasım Cumartesi 15:00 ve 20:30’da; 9 Kasım Pazar 15:00’da gerçekleşecek Bovary uyarlamasının biletleri ve yapım hakkında detaylı bilgi için;





















Yorumlar