top of page

No: 17 | Gökşen Buğra


İllüstrasyon: Caner Yılmaz

Sevgili okuyucu,

Seninle zamanı paylaşıyorduk.  Dünyanın zamanını hepimiz paylaşıyorduk. Zaman yetmiyordu.  İşimiz vardı, işimiz çoktu.  Bölünüyor, koşturuyor, asla yetişemiyorduk. Güzel şehir, her yanımızdan çekiştiriyordu. Kendi zamanımıza sahip değildik. Zaman, hiç bizim olmamıştı. Parça parça dağıtılıyordu, zaman. Dünden, bugünden, yarından topluyorduk. Parçaların peşi sıra hayatımızı topluyorduk.  

Birleştirince ne çıktığına bakmadan. Biz öyle olsun istemesek de… Sabaha uyanıyor, günü yakalıyor, geceyi kaçırıyorduk.  Atanmıştı saatler, programlara tabiydik.  Zaman değişiyordu, hızla… Değişen zamana da uymalıydık. Öyle süratliydi ki… Birini yakalarken diğerini kaçırıyorduk. Koşuyorduk. Yüzümüzü yıkarken,  Bir odadan bir odaya geçerken Kaybedecek zaman yoktu. Çünkü yetmiyordu, azdı.  Başımıza, işimize, gücümüze, Evin orta yerine bir an düştü. Mayalanır gibi soframızda büyüdü. Etrafında ne varsa kendine katarak… Sabahı öğlene, akşamı geceye bağladı. Çocukları anneye, Kitapları bitkiye, Unu, suyu, tuzu ekmeğe bağladı. Zaman, bölünmez bir bütün olarak… Odalarımıza,  Oradan yatağımıza, uykumuza yayıldı. Zamanın evladı olduk. Belki bir oluruz, Zamanla.

Comments


bottom of page