top of page

Nesnenin beş hali


18 Ekim - 03 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen ve bu yıl dördüncüsü düzenlenen İyi Tasarım / Good Design İzmir etkinliği sergilerinde çalışması yer alan akademisyen ve tasarımcı – sanatçı Gökhan Mura ile Nesnenin Beş Hali'ne bakarak tasarım nesnesini, sanat nesnesini ve tasarım etkinliklerini konuştuk

☕️ 12 dakikalık okuma

Döngü temasıyla bu sene dördüncüsü düzenlenen İyi Tasarım İzmir etkinliğinde 18 Ekim – 3 Kasım tarihleri arasında sergiler, söyleşiler ve paneller, atölye çalışmaları ve film gösterimleri ile epey yoğun bir program gerçekleştirildi. Bugün dünyanın hemen hemen her yerinde farklı toplatı ve etkinliklerde temel tartışma konusu haline gelen ekolojik yaklaşımlar bu etkinliğin de temel meselesiydi. Döngü teması etrafında yerel ve uluslararası tasarım ortamından tasarımcı, sanatçı ve uzmanların biraraya geldiği etkinlikte, tasarım ürünlerinin yaşam döngüsünü tasarlamaktan besin kaynaklarımızın, gıda ürünlerinin sürdürülebilir olmasını tasarlamaya kadar pek çok farklı döngü modeli, farklı tasarım disiplinlerince ele alındı.

İyi Tasarım İzmir’de çalışmaları yer alan akademisyen, tasarımcı-sanatçı Gökhan Mura ile Nesne’nin Beş Haline bakarak tasarım nesnesini, sanat nesnesini ve tasarım etkinliklerini konuştuk.

Nesnelerin anlattığı göç hikayeleri üzerine çok uzun zamandır düşündüğünü ve ürettiğini biliyorum. Türkiye’den Almanya’ya göçün nedenleri ve sonuçları üzerine 2017 yılında DEPO’da yer alan Sıla Yolu: Türkiye Tatili Yolu ve Otoban Hikayeleri sergisi kapsamında çıkan kitapta, göçmenlerin memlekete dönüşte getirdiği hediyelerin hikayelerine değinen, nesne üzerinden okumalar yapan epey ilginç bir yazın yer alıyordu. Burada gördüğümüz Nesnenin Beş Hali üzerine düşünme pratikleri yapan işin tasarım ürünlerinin yaşam döngüsüne değindiği kadar hediye getirilen nesne, hareket halinde olan nesne üzerine de bir hikaye anlatıyor. Bize Nesnenin Beş Hali'nin dolaştığı yolları anlatır mısın?

Ben hareket halindeki nesnelerin, nesnelerle olan etkileşimimiz ve nesnelere atfettiğimiz değerin değişkenliğini konuşmak için verimli ve keyifli bir alan tanımladığını düşünüyorum. Hareket halindeki nesnelerin, yani bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya taşınan, ya da üretildiği ve kullanıldığı toplumdan başka bir topluma taşınan sınırlarötesi (transnational) nesnelerin çeşitli katmanlarda insan ve toplum hikayeleri anlattığını düşünüyorum. Nesnenin bir maddi kültür ikliminden diğerine yolculuğunun, o iki maddi kültür iklimini karşılaştırma olanağı yanında insanların kültürler arası hareketine bakmak için de yeni bakış açıları sağladığını düşünüyorum.

Nesnelere göç üzerinden, yer değiştirme üzerinden bakarak, nesneler, tasarım ve maddi kültür ile ilgili yeni çıkarımlar yapabileceğimiz gibi, göç meselesine de, hareket eden nesneler ya da bir maddi kültür ikliminden diğerine yolculukta karşılaşılan nesneler üzerinden bakınca daha önce gözden kaçırdığımız ya da önemini fark etmediğimiz detaylar daha görünür oluyorlar. Göçmen hediyeleri de, başka şekillerde başka mecralarda sıklıkla dinlediğimiz göç hikayelerinin çok kişisel ve insancıl bakış açılarıyla anlatılması için alternatif bir mecra sunuyor. Ben hem bu hikayeleri nesneler üzerinden dinlemeyi seviyorum hem de göç ve insan hikayelerini ve nesne ve tasarımla ilgili teorilerimi göçmen hediyeleri ve hareket eden nesneler ve bu nesnelerin biyografileri üzerinden geliştirmeyi ve anlatmayı seviyorum.

Nesnenin Beş Hali dördüncüsü düzenlenen İyi Tasarım Günleri etkiliğinin bu seneki teması Döngü ile nasıl bağlar kuruyor?

Nesnenin Beş Hali, içeriğinin yanında, bir tasarım nesnenin fikir aşamasından başlayarak adım adım fiziksel bir varlığa dönüşmesi ve sonrasında da fiziksel nesnelerin, görüntülenerek ya da sergilenerek birer göstergeye dönüşmesi hikayesini anlattığı için Döngü teması ile ilişki kuruyor. Ben bu işimin hem içeriği ile hem de sergilenme düzeni ile döngü kavramını sadece maddi formlar arasındaki bir dönüşüm olarak değil, fikrin görsel temsile, görsel temsilin malzemenin işlenmesiyle ürüne, ürünün de bir ihtiyacı karşılamak için tasarlandığı görevi ifa etmenin ötesinde üzerinden söz söylenen, üzerinden iletişim kurulan bir göstergeye, kendisinden ilham alınan bir imgeye dönüşümü olarak anlatmak istedim.

Nesnenin kendisi dışında o nesneyi oluşturan parçalar ve bunların dağılıp yeniden bir araya gelişi senin tasarım düşüncesini ele alış biçimin dışında üç boyutlu bir sanat nesnesi ya da enstalasyon olarak değerlendirdiğimizde nerelerde sanatsal bir ifadeye yaklaşıyor nerelerde bu tür bir ifadeye sırtını dönüyor? Düşünceyi, araştırmayı yapıta dönüştürme kaygısı bu çalışmada ne kadar devreye girdi?

Burada sergilediğim iş, iki kıyafet ve bu iki kıyafetin tasarımdan, malzemeye, malzemeden ürüne dönüştürülmesinde kullanılan tasarım sürecinin yapıtaşlarından oluşuyor. Sergilediğim iki kıyafeti de hem benim göç alanındaki önceki çalışmalarıma, hem de serginin döngü temasına bağlayan ise bu kıyafetlerin başka bir formda da olsa Almanya’dan anneme gelen hediyeler olması. Bu iki kıyafet 1970lerde anneme Almanya’dan hediye gelen kumaşlarla, yine bir Alman dergisi olan Burda dergilerindeki modellerden ve moda patronlarını kullanarak diktiği ve gündelik hayatında giydiği iki kıyafet. Bu iki kıyafetin hikayesi bir şeyleri daha detaylı düşünmeye imkan veren detaylarıyla beni çok ilgilendirdiği için bu hikayeyi anlatmak istedim. Nesne ya da ürün olarak hediye olmayan, yarı mamul olarak Almanya’dan hediye gelen kumaşların yine Almanya kaynaklı tasarım fikirleri ve tasarım çizimleri ile ürünleştirilmesini, yani, bu tasarım sürecinin döngüsünün mecralar ve sınırlararası etkileşimlerini ortaya koymak istedim. Ayrıca, bu iki kıyafeti sergileyerek onları işlevsel ürünler olmaktan çıkarıp bir söz söyleme mecrasına dönüştürmeyi de istedim. Bu sayede bu mecrada söylenen sözlerin başka tasarım döngülerine de fikir üretme süreçlerinde esin kaynağı olarak dahil olabileceğini, tasarım döngülerinin birbirine temas eden yapısını ortaya koymak istedim.

Enstalasyonu oluşturan beş temel parça var. Bunlar, her biri dört ayrı yönden yaklaşılan dört kaideye yerleştirilmiş Burda dergileri, sayısal teknolojiler yardımı ile yeniden üretilmiş kıyafetlerle aynı desende iki parça kumaş, moda patronları, annemin sonunda ürünleşmiş kıyafetleri giyerken çekilmiş fotoğrafları ve merkez platformda yer alan iki kıyafet. Nesnenin beş halini deneyimlemek için izleyicin herhangi bir yönden işe yaklaşması, döngüye dahil olarak bir tur atması ve kıyafetleri değerlendirmesi mümkün.

Ben şu sıralar hazır nesneleri bir araya getirerek ya da ayrıştırarak düşüncelerimi ve hikayelerimi anlattığım için bütün bu kavramları da benzer bir somutlukta ortaya koymak istedim. Bunun için bütün bu anlatının nasıl bir yapıtta bir araya getirilebileceği de benim için üzerinde durduğum önemli bir konuydu. İşimi oluşturan parçaları ve bütün bu parçaların bir araya getirilmesindeki kavramsal yaklaşımı ortaya koyabilecek, fiziksel yapısıyla da bunu ortaya koyabilecek bir “ürün” tasarlamak istedim. Sergi alanının da limitlerini göz önünde bulundurarak, sergilenen kıyafetlerin oluşturulmasında geçilen adımları ve birbiriyle olan ilişkilerini gösteren ve sergilenen iki kıyafeti de sürecin tepe noktası olarak ortaya koyan yerleştirme bu kaygılarla oluştu.

Burada ortaya koyduğum yaklaşımı ders olarak anlatmak ya da bir yazı olarak da yazmak mümkündü ama ben insanların dört yönden de yaklaşarak izleyebilecekleri, nesnenin hallerinde seyahat edip nesnenin beşinci halini değerlendirebilecekleri, etrafında dolanarak döngüye dahil olabilecekleri ve kendilerinin de yapıtın etrafında dolanarak yapıtın hikayesini anlatmasının bir parçası olabilecekleri aynı anda hem tasarlanmış bir ürün hem de bir enstalasyon olarak sayılabilecek bir iş ortaya koymak istedim.

Gökhan, burada nesnenin izleyiciyi de içine alarak oluşturduğu hikayeye bakarken geçen yılki Obje Akademisi işini izleyiciye başka kişilerin hikayelerini duyuran ve bir şekilde bir çoğumuzun hikayesinin bir yerlerden kesiştiği çalışmanı hatırladım. Bu çalışmalar birbirini farklı şekillerde tamamlıyor. Bize biraz Obje Akademisi çalışmandan bahseder misin?

Obje Akademisi benim hala genişlemeye devam eden bir işimin bir parçası olarak İstanbul Tasarım Bienali’nde sergilendi. Obje Akademisi Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye hediye olarak getirilen nesneler ve ürünlerin bizlere tasarım, maddi kültür ve göç ile ilgili meseleleri düşünmek, bu konulara farklı bir bakış açısıyla yaklaşabilmek için alternatif anlatılar aracılığıyla kavramsal çerçeveler sunduğunu iddia eden, nesneler ve ürünler aracılığıyla yeni şeyler öğrenebileceğimizi savunan ve bu iddiasının kavramsal çerçevelerini ortaya koyan bir iş. İstanbul Tasarım Bienali’nde Okullar Okulu teması altında Sindirim Okulu sergisinin bir parçası olan Obje Akademisi’nde çeşitli Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye getirilen mutfakta kullanılan nesneler ve gıda ürünlerini bu nesne ve ürünlerle ilişkisi olan insanlarla yapılmış söyleşilerin ses kayıtlarıyla birlikte sergiledim. Bu nesneler ve kişisel anlatılar ile nesne insan etkileşimini dört kavramsal çerçeveye oturtarak sundum: Nesnenin değerinin kayması, egzotiğin geri dönüşü, nesneler ile işleri yapmanın yeni yöntemleri ve nesnelerin kabul görme hikayesi.

Sanıyorum akademisyen, tasarımcı ve sanatçı kimlikleri bir araya geldiğinde teorik olanla pratik olan arasında kurulan bağlar, çözümleme ve üretme biçimleri kendiliğinden çok boyutlu hale geliyor. Senin bu kimliklerin içi içe geçmesiyle oluşan üretim biçimine dair fikirlerin neler? Günümüzün sanat ve tasarım üretimleri nerelerde dolaşıyor, yolculuğu sence nerelere doğru olacak?

Ben akademik araştırma, sanat ve tasarımın hepsinin yaratıcı sorgulama alanları ve yaratıcı anlatı kurma alanları olarak birbirlerine oldukça yaklaştıklarını birbirlerinin yöntemlerinden esinlendiklerini, faydalandıklarını ve birbirinden beslendiklerini düşünüyorum. Galiba benim de yerine göre hangi kimlikle tanımlandığımı düşüncelerimi aktarmayı tercih ettiğim, düşüncelerimi yoğunlaştırmayı sevdiğim ve hikayelerimi anlatmayı tercih ettiğim mecra belirliyor. Alanlar arasındaki bağlantıların çoğalmasıyla, alanlar arasındaki geçişlerin teklifsizleşmesiyle, tanımları sahiplenmeden, yaratıcı sorgulamanın söylendiği mecraya göre de anlık adlandırmalar yapabileceğimizi düşünüyorum.

Bana göre, günümüz sanat üretimleri tasarımda fikir üretme ve tasarım işi üretme yöntemleri ile birçok benzerlik taşıyor. Sanatçının kişisel dahliyle şekillenen işler yerine belli algoritmalar sonucu ortaya çıkan bilgi, görsel ya da nesnelerin, bazen şekillendirme sürecine hiç doğrudan dahil olmadan birleştirilip ortaya koymasıyla, bazı sanatçıların kalabalık ekiplerle yoğun ve tekrarlayan fiziksel üretimlere girişmesiyle sanatın tasarım etkinliğine yanaştığını söylemek mümkün. Öte yandan, çağdaş sanat uzunca bir süredir çeşitli tasarım alanlarının tekrarlanabilir, çoğaltılabilir işler üretme pratiğini kullanıyor, ötesi, hazır nesnelerden faydalanıyor. Burada aslında belki tasarım etkinliği daha çok değişiyor. Önceden kendine biçilen işlevsellik ya da görsel doyuruculuk üretme görevinin ötesinde tasarım, kişisel ve toplumsal meseleleri ele almak ve tartışmak için tasarım süreçlerini araştırma, görselleştirme ve üretme yöntemlerini aracı olarak kullanan bir etkinliğe dönüşüyor.

Sanat ve tasarımın hem yöntemlerinin hem çıktılarının birbirine benzediği bir benzeşme ilişkisinden belki de daha karlı çıkan, kendine sadece gündelik kullanım nesneleri olarak değil düşüncenin, sözün, yaratıcı eleştirinin üretildiği ve aktarıldığı bir ortam olarak da yeni bir kimlik yaratan tasarım oluyor. Tasarım etkinliği gitgide daha sorgulayan, daha eleştirel, daha spekülatif, daha kurgusal bir etkinliğe dönüşüyor. Tasarımın hikayeler anlatması ve daha önce anlatılmış hikayeleri görülebilir, dokunulabilir kullanışlı form ve hizmetlere dönüştürmesi, tasarımcının da kişisel ya da toplumsal bakış açılarını ortaya koyan yaratıcı hikayeler anlatması bekleniyor.

Son olarak, göç ve getirdikleri üzerine ve ayrıca nesnenin okumaları üzerine yeni çalışmalar görecek miyiz? Okuyucu, izleyici olarak bizleri neler bekliyor?

Göç üzerine olan çalışmalarım da, nesneler üzerinden anlatılar kurma çalışmalarım devam ediyor. Şu sıralar daha önce Fransa’da, Şili’de ve Türkiye’de yaptığım çalışmalarda derlediğim göçmen hikayelerini ve göç anlatıları ile ilgili yeni nesneleri farklı katmanlarda okumaya ve bunları hangi mecrada bir araya getirebileceğim üzerine çalışıyorum. Bunun ötesinde de gündelik nesnelerin yeniden kurgulanması üzerinden şekillenen bir çalışmam var. Ayrıca, bir süredir, izleyicisini, tasarım alanlarının görselleştirme yöntemlerini kullanarak göçmenlerin kentleri nasıl algıladığı üzerine düşünmeye davet edecek bir iş üzerine çalışıyorum.

bottom of page