50 bin yıl öncesini hayal edin. Avcı ve toplayıcı Homo sapiensler. Yani atalarımız. Evet, onlarla aynı türüz. Aslında benzer dertlerimiz var. Karnımızı doyurmak, aile kurmak, hayatta kalmak, eğlenmek... Daha ne olsun ki... Halil Aksu, mağaradan metropole insanlık tarihini ele aldığı yazısında maker hareketinin izini sürüyor
Marta Szostek
Fransa’da ve İspanya’da bulunan 20 - 30 bin yıl öncesine ait olan duvar resimleri gözünüz önünde canlanıyor mu? Ne müthiş eserler, ne müthiş hayal gücü, en iptidai yöntemlere rağmen. 10 bin yıl öncesi Göbeklitepe, Babil Kulesi, Roma kolezyum, derken Ayasofya, Avrupa’daki katedraller, burçlar, şatolar, saraylar, köprüler, sanayi devrimi, kentleşme, gökdelenler ve bugünlere geldik.
Etrafınıza baktığınızda iki çeşit görüntü vardır. Tabiatın bize verdiğine doğa diyebiliriz, Latincesi ile ‘natura’. Bir de insanın icat ettiği ve ürettiği eşyaları görebiliriz, iyisiyle ve kötüsüyle bunlara da medeniyet veya kültür diyebiliriz, Latincesi ile ‘cultura’.
Etrafınızda gördüğünüz insan yapımı her şey, çataldan tuvalete, uçaktan ofise, tüfekten dolma kaleme, penisilinden nükleer santrale kadar her şey insanın aklından çıktı, tasarlandı, kim bilir kaç tane prototipi yapıldı, ve nihayetinde seri üretilir hale getirildi.
Bunun için matematik kitapları yazıldı, tabiat kanunları keşfedildi, mühendislik disiplinleri gelişti, atölyeler kuruldu, sırasıyla tarım, sanayi, Fransız, modern, dijital devrimler yaşandı. Medeniyet ve kültür –bir takım olumsuz yan etkileriyle birlikte– sürekli ilerledi, sürekli gelişti.
İnternet işe başka bir boyut kazandırdı. Artık pek çok unsura erişim çok kolaylaştı. Bilgiye ulaşmak parmağımızın ucunda ve anında ve çoğu ücretsiz. Açık kaynak yazılımları düşünün, paylaşım platformlarını düşünün, açık eğitim portallerini düşünün. Liberal, demokratik ve özgür ortamlar. Çok teşekkürler.
Üretim altyapılarına ulaşmak, ister mekanik işler için, ister elektronik işler için, çok daha erişilir hale geldi. Maker atölyeleri, Fab Lab gibi yapılar giderek yaygınlaşmaktadır, dünyada da ülkemizde de.
Mesele problemleri doğru belirlemek. Bunun için açık zihniyetlere, eleştirel bakma yeteneğine ve bir şeyleri iyileştirme, değiştirme içgüdüsüne, hatta tutkusuna sahip olmak gerek. Dolayısıyla toplum yapısı ve eğitim sistemi asıl bunu desteklemeli, asıl bunu sağlamalıdır. Diğer yetkinlikler bu çağda her türlü öğrenilir.
Etrafınıza baktığınızda müthiş buluşlar göreceksiniz. Bu metni yazdığım bilgisayar, ayın yörüngesine yerleştirilen uydular, atom parçacık hızlandırıcıları, İnternet, genetik dizileme, leziz, organik ve yerli bir ekmek, doğaçlama bir sanat performansı, muazzam bir cam vazo, ve daha niceleri.
1918 yılını hatırlayınız. 1. Dünya Savaşı’nın bittiği yıl, İstanbul’un işgal altında olduğu zamanlar, dünyada henüz elektriğin yaygın olmadığı, telefon altyapısının yeni geliştiği, uçakların henüz prototiplerinin uçtuğu, Ford T Modeli’nin yeni yeni yaygınlaştığı bir dönem. Hala tarım yapılmaktaydı. Hala endüstriyel çalışma koşulları çok iptidaiydi. Hala eğitim sistemi oldukça ilkeldi.
2018 yılında geldiğimiz hal ortada. Bir yandan ilk okul arkadaşlarımızı sosyal ağlarda bulup, hasret gideriyoruz. Diğer yandan kedi videoları izleyerek saatlerimizi harcıyoruz. Bir yandan genetik editleme imkanlarımız var, diğer yandan GDO, tasarım bebekler ve biyoterör. Bir
yandan insanlara ilham veren sanat eserleri üretiyoruz, diğer yandan yüzlerce milyon dolarlık yatlar yapıyoruz. İyisiyle kötüsü de geliyor, faydalısıyla zararlısı da beraberinde geliyor. Hepsini biz yapıyoruz. Maker’ız işte... Her çeşidinden var...
2118 yılını düşünün. Acaba nelerle karşılaşacağız? Füzyon enerjisi uçan araçlara ultrasonik güç verecek. Yapay zeka ve kişiye özel genetik tedavi ile hastalıkların pek çoğu ortadan kalkacak, insanların çoğu uzun, sağlıklı ve kaliteli ömürler yaşayacaklar. Ortalama ömür bugünkünden çok daha uzun olacak. Akıllı evler, akıllı şehirler, akıllı araçlar, akıllı mağazalar, okullar, hastaneler sıradan olacak ki, onlara artık akıllı demeyeceğiz, zira normali o olacak. Mi acaba?
Yoksa yapay zeka insanlığın son icadı mı olacak? Acaba hırsımız, kibrimiz, oburluğumuz ve vurdumduymazlığımız devam edecek, iklim değişimi nedeniyle yeryüzü yaşanmaz bir hale mi gelecek? Az sayıda multi-milyarder kendini Mars hapishanesine mi kapatacak?
Her ne olursa olsun, doğal afetler hariç, başımıza gelecek olan her şeyden biz mesulüz. İyi düşünelim, çok tartışalım, iyi tasarımlar yapalım, doğru kararları verelim, herkse değer verelim, herkesi kazanmaya çalışalım, güzel şeyler üretelim. Ki yarınlarımız bugünden güzel olsun, iyi olsun, yaşanası olsun. Emanete ihanet etmeyelim. Çocuklarımıza, torunlarımıza ve bundan sonra gelecek nesil ve türlere yeşiliyle mavisiyle cennet gibi bir yuva bırakalım. Maker olan böyle düşünmeli, böyle davranmalı, özellikle de böyle üretmelidir.
Comentários