Kavachi’nin akışkan cinsiyet, değişim, dönüşüm, ev ve gündelik işler kavramları üzerinden şekillenen kişisel sergisi Hamburg’daki Künstlerhaus Sootbörn’de izleyiciyle buluştu. Sergi üzerinden sanatçının pratiğine ve çizdiği kavramsal çerçeveye dair yazılı bir konuşma gerçekleştirdik
Röportaj: Necmi Sönmez
Kavachi, The Liars, 2021, © Kavachi. Fotoğraf: Michael Zarske
Bazen bir sözcük hiç beklenilmeyen bir yerde, iklimde ve noktada insanı bulur. Ayaklarının bastığı noktadan kaldırıp geçmişe, hep kapanmasını istediği eski zamanlara doğru sürükler. Kavachi’nin Today I Am an Artist Tomorrow I Will Be a Dishwasher Today I Am a Dishwasher Tomorrrow I Will Be an Artist çalışmasının bende böyle tuhaf bir iz düşümü var. Kafamın içi karışıktı, yolculuktaydım ama bulaşıkçılığın bu kadar ön plana çıkmasından etkilenmiştim. Bunda Heidelberg’de öğrenciliğim sırasında farklı restaurantların mutfaklarında çalışırken yaşadıklarımın üzerimden hiç silinmeyen etkisi de vardı elbet. Kavachi’yi o zaman defterime yazmıştım. Ne güzel bir isimdi bu, Kavachi…
Sonra hiç beklenmedik bir zamanda ve yerde bu çalışma tekrar karşıma çıkınca, onunla tanışmak, çalışmaları hakkında konuşmak istedim. Uzun, çok uzun bir telefon konuşmasından sonra Hamburg’taki küçük ama son derece önemli sergilere imza atan Künstlerhaus Sootbörn’de kişisel sergisi olduğunu öğrenince, bu sergisi bağlamında yazılı bir konuşma gerçekleştirdik.
Hamburg’taki Künstlerhaus Sootbörn’de açılan kişisel serginin uzun, gizemli ve güzel bir ismi var:
The Wind is Whispering in My Ears Flying Butterflies Around and The Moon is Eating Peaches Embracing Each Other Like Mountains.
Kavachi, We Welcomed the Guests Together, 2022, © Kavachi, Fotoğraf: Michael Zarske
Almanya’daki ilk kişisel serginin bence önemli iki özelliği ön plana çıkıyor. Künstlerhaus Sootbörn hem genç sanata alan açmasıyla tanınan kurumsal bir yer hem de resim ve heykellerinde kurguladığın varoluş biçimi sergiyi adeta bir doğum odasına dönüştürüyor. Sanki ikinci kez doğuyorsun gibi.
Kişisel sergi açısından bakıldığında Avrupa’daki ikinci, Almanya’daki ilk doğuşum. Sanatsal pratiğim açısından bakıldığında ise ikinci doğuşum denebilir. Erken dönem işlerim genelde yağlıboya, akrilik ve karakalem ağırlıklı iken 10 aşkın süredir tekstil işler ağırlıklı olmak üzere, soft heykeller ve performans işleriyle uğraşıyorum. Bunun farklı nedenleri var. Tekstil malzemenin bana hitap eden yanları var: En önem verdiğim noktalardan biri malzemeye erişim. Ayrıca malzemenin kendisiyle beraber işin bütün ortaya çıkış sürecinin çevresel bir yanı da var.
Bunun dışında eskiden başka bir amaç için kullanılan bir malzemeye yeni bir anlam, sanatsal bir işlev kazandırmaya çalışıyorum. Sanatsal işlerimi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğum malzemenin bu iş için spesifik olarak üretilmiş olması gerekmiyor, bu da kendi mi özgür ve iyi hissettiriyor. Tabi boya kokusu ve temizliği yok ama parmağıma iğne batmasıyla attığım çığlıklar var.
Son olarak Künstlerhaus Sootbörn’ün bir Bauhaus ekolü binası olduğunu öğrenmek içimde Künstlerhaus Sootbörn’e karşı bir bakıma duygusal bir bağ kurdu. Bu nedenle serginin Hamburg’da bu mekânda gerçekleşiyor olmasının özel bir yeri oldu. Sergide, sürekli beni meşgul eden kuir yaşayış biçimlerine odaklandım.
The Wind Is Whispering In My Ears Flying Butterflies Around And The Moon Is Eating Peaches Embracing Each Other Like Mountains, Sergiden yerleştirme fotoğrafı, Künstlerhaus Sootbörn, Hamburg, 2024, Fotoğraf: Michael Zarske
Kuir yaşayış biçimlerinde özellikle sorguladığın kavramlar neler? Sergi bağlamında bunu nasıl ele aldığın hakkında ayrıntılı bilgi vermen mümkün mü?
Akışkan cinsiyet, cinsel yönelimin dışa vurumu, sürekli değişim ve dönüşüm, ev ve gündelik işler bu sergide ele aldığım konular. Sergide yer alan işlerden, We Welcomed The Guests Together, evdeki günlük hayatımızı meşgul eden ev içi faaliyetleri konu alan metin tabanlı bir iş. Yaklaşık bir buçuk yıl dünyanın farklı yerlerinden topladığım, aile yadigârı, demode olmuş birçok mutfak kumaşının yan yana, üst üste dikilmesinden oluşuyor. “Ev işleri çiftler arasında nasıl bölümlenmeli? Ev işini kim yapmalı? Ev içinde geçen günlük aktiviteler, sanatsal pratikte nasıl yorumlanabilir?” gibi soruları ele alıyor. Her tekstil parçasının kendisine ait bir hikâyesi var. Bu iş, kuir aşk, bakım ve ev hayati kavramlarını yeni bir anlatıyla sunmayı hedefliyor. İş, pandemi sırasında gelişmiş olsa da tamamlama fırsatını, 2022 yılında The Saari Residence’da kaldığım sürede, Kone Foundation Helsinki’nin desteğiyle buldum.
Good Good Good Boy adlı eser küçük oyuncak ayıların ve beden parçalarının bir araya gelerek oluşturduğu bir metin. Birçok alanda iyi bir birey olmak, iyi bir vatandaş olmak… İyi olmak nasıl tanımlanır? İyi olmak beklentileri mi karşılamaktır? Ailene karşı iyi olmak, partnerine karşı iyi olmak, okulda iyi olmak, yatakta iyi olmak, işte iyi olmak gibi. Aslında bir varoluş ve özgürlük mücadelesi. Oyuncak ayının bende kişisel bir anısı da var. Dedem kız kardeşime oyuncak bir bebek almıştı. Ben de bu bebekle oynamaya başlamıştım. Babam görünce, “erkek adam bebekle mi oynar” diye kızmıştı tabi. Dedem bu durumu öğrenip daha sonra bana büyük bir oyuncak ayı almıştı. Ben de oyuncak ayımla oynamaya başlamıştım, beraber uyurduk zaman zaman, yastık gibi... Seksüel kültürde ayılar iri ve kıllı maskülenliği çağrıştırıyor. Bu nedenle de metin bazlı işlerimde oyuncak ayılara yer veriyorum.
The Liars adlı iş, 2020 yılından beri devam eden, yumuşak kurbağa benzeri heykeller. İşin performatif bir yanı da var. 2022´de dahil olduğum, Kunsthalle Baden Baden`daki Nature and State sergisinde, Çağla İlk ve Adnan Misal Yıldız'ın daveti üzerine mavi bir kurbağa doğurdum. Sergi esnasında ve öncesinde tekstil malzemeler toplandı ve Ersan Mondtag`in eseri The Temple 8 günlüğüne doğum odasına, interaktif sanatçı atölyesine dönüştü. Sergiye gelenler, The Liars performansıyla karşılaşıp, yaptığım işi anlayıp, ertesi gün tekrar sergiye gelip, evden getirdikleri kumaşları bağışlayarak performansa dahil olmuş oldular.
The Temple, beraber kumaşları kesip biçtiğimiz, yaşamakla ilgili kavramların paylaşıldığı bir platforma dönüşürken her geçen gün benim tarafımdan kurbağanın formu tamamlandı. O bakımdan, sanatçı atölyesi kendine bazen evde veya seyahatte, bazen müzede, bazen mutfakta, otel odasında, ormanda, yabancılar dairesinde ve hatta bazen orduda yer bulabiliyor.
Kurbağalar bulundukları duruma ve çevreye göre cinsiyetlerini değiştirebiliyorlarmış. Biz insanlar da bazen bulunduğumuz çevrede, politik ve sosyal olaylar karşısında baskılanıyoruz. Bir yaşayış mücadelesi olarak beklentilere veya arzuladığımız doğrultuda olaylara cevap veriyoruz. Kuir bir birey olup, kuir bir hayat yaşayıp bunun farkında olmayan çok kişi var. Bu beni heyecanlandıran ve bazen de şaşırtan kuir olgusunun kendisinden kaynaklanıyor. Bir gün bekar, bir gün evli, bir gün kapalı, bir gün açık, bir gün dost, bir gün çocuk, bir gün ayı, bir gün kadın, bir gün erkek, bir gün top, bir gün bottom… Bir gün öyle, bir gün böyle... The Liars işinin beni heyecanlandıran bir yanı da yumuşak olması sayesinde her sergide yeni bir form yeni bir şekil alabilmesi. Bu yönüyle her sergilenişinde sanki sürekli yeniden doğuyor.
Kavachi, Göttin der Türen, 2022 © Kavachi, Fotoğraf: Michael Zarske
Sergi davetiyesini elime aldığımda aslında ismin bir şiir olduğunu kavradım. İsimler elbette sergiler için önemli bir yorumlama yapma imkânı veriyorlar. Bu ismi nasıl kurguladın? Onun sergideki çalışmalarla olan ilişkisi hakkında neleri bilmek gerekir?
Serginin başlığı da 2022 yılında Kone Foundation´nin rezidans programında kaldığım sürede gelişti. Rezidans doğayla oldukça iç içe geçmiş bir yerde. Etrafında kuş gözetleme kuleleri var. O sürede uzun doğa yürüyüşleri yapma imkânım oldu. Dolunay'ın doğuşunu ve varlığını bu kadar yakından hissetmemiştim daha önce. Belki hem bu hem de o sırada okuduğum Pizarnik’in Extractingthe Stone of Madness adlı yapıtının beni ittiği sürrealist düşüncenin de etkisiyle şiirsel bir yanı olsa da kelimelerle oynamayı seviyorum ve başlığın ilk ortaya çıktığı formuna da sadık kalmaya çalışıyorum.
Hem dayanışma hem de kurtuluş alanı oluşturmaya çalışan serginin başlığı doğayla olan ilişkimize atıfta bulunuyor. Diğer yandan soyut ve gerçek üstü bir yanı var. Ayrıca okuyucuda, sergideki işlerle de ilişkili kuir bir imaj oluşturmasını da istedim. Mesela Ay, kimi kültürlerde dişiliği, kimilerinde maskülenliği ve cinsiyetsizliği temsil ediyor… Yazıda geçen şeftali, dijital iletişimdeki şeftali emojisi.
Günümüzde kumaş, bez, dikiş, iplik gibi malzemeleri günlük tutar gibi şekillendirdiğin çalışmalar üzerine yöneliyorsun. Daha önce neler üretiyordun, erken dönem çalışmaların hakkında biraz bilgi almak mümkün mü?
Uzun bir süre resim yaptım. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Yüksek Lisans resim eğitimi aldım. Bunun dışında erken dönemlerimde performatif fotoğraf işler de ürettim.
Almanya’daki sanat eğitimin için Weimar’ı seçmenin özel bir nedeni var mı?
Hacettepe Üniversitesi`nde tez aşamasındayken İstanbul’a taşındım. Çünkü İstanbul’un sanat ortamını deneyimlemeyi çok istiyordum. Oradaki süreçte tezimi bitirdim. Sonrasında performans alanında eğitim veren Almanya ve Avusturya´daki okullar için araştırma yapmaya başladım. Bu sırada Weimar’daki Bauhaus Üniversitesi´nde, uluslararası bir Yüksek Lisans programı olan Public Art and New Artistic Strategies bölümüyle karşılaştım. Bu bölümün aradığımın da ötesinde sanat, mimarlık, kamusal alan, müdahaleler ve yeni sanatsal stratejiler alanında eğitim veren bir bölüm olduğunu öğrenir öğrenmez başvurumu yaptım. Kabul edilince 2015 sonbaharında Weimar’a yerleştim.
Ankara’dan sonra Weimar’daki tecrübelerinin, özellikle hayatta kalmak adına verdiğin mücadelenin sanatsal gelişim çizgini de çok yakından etkilediğini düşünüyorum. Almanya’daki ilk izlenimlerin nasıldı? Öğrenciliğinde hayatta kalabilmek için giriştiğin işler de çalışmalarının şekillendirdiği açıkça görülüyor... Weimar kenti, üniversitesine, Goethe ve Schiller gibi yazarların yaşadığı yer olmasına rağmen sağ ve faşist partilere oy veren tutucu bölge. Buradaki tutunma sürecinde seni en çok etkileyen olgular neler oldu?
İstanbul’dan sonra küçük bir şehir olan Weimar’in aslında enternasyonal anlamda son derece iyi beslendiğine dair bir düşüncem vardı. Bu şehirde Goethe ve Schiller’i araştırmacı ve yaratıcı bir ruhtan ziyade bir nostalji olarak yaşadım. Ara sıra alışverişlerde kasiyerin size günaydın ya da iyi günler dememesinin tutucu bulmuş olsam da asıl bölümümüzün kapatılmasının planlandığını öğrendikten sonra üzücü bir gerçeklikle karşılaştık. Benim Bauhaus Üniversitesi Weimar`dan mezun olduğum bölüm önemli bir uluslararası bölümdü.
Danica Dakić yürütücülüğündeki Bauhaus süreci pratiğim açısından verimli geçen bir süreçti. Her dönem finansmanı sağlanan farklı şehirlerde bir sergi, performans, araştırma projelerimiz olurdu. Farklı şehirler ve tekniklerle projelerimizi gerçekleştirebilme imkanımızın olmasının yanında, karşılaştığım yerel tutuculuk ve yabancıları ilgilendiren yorucu bürokrasi ve yeni bir dil öğrenme süreci pratiğimi elbette güçlü bicimde etkiledi.
Sergileri katılma sürecin nasıl gelişti? Katıldığın ilk grup sergisinde nasıl bir çalışma gösterdin?
Önceki soruda da belirttiğim gibi farklı şehirlerde gerçekleştirdiğimiz projeler farklı formatlardaki grup sergisiyle son bulurdu. Katıldığım ilk grup sergisi 2015 yılındaki 2. Berliner Herbstsalon Gorki Theater´da gerçekleşen Imaginary Bauhaus Museum goes Gorki idi. Gorki Theater ile Public Artand New Artistic Strategies bölümünün iş birliğiyle oluşan bir sergiydi. Ben de Don´t Bother Don´t Border! isimli bir performans gerçekleştirdim. Sergi esnasında ve açılısında, sergi alanında ve Berlin Müzeler Adası’nın turistik mekânlarında, birden belirip insanların etrafında hayali dairesel sınırlar çiziyordum. Bu hayali sınırı, yüksek ritimde ağzımdan çıkardığım sprey sesine benzeyen bir “tısssssssssssssssssssssssssssssssss” sesiyle yapıyordum. Bazen sinir bozucu, bazen şaşırtıcı, bazen ürkütücü, bazen komik enstantanelerin yakalandığı bir performanstı.
Bu sergiyle ilgili söyle bir anım da var; vize işlemlerinin uzun sürmesinden dolayı üç hafta gecikmeli gelmiştim ve oryantasyonu kaçırmıştım.
Sanıyorum biyografinin en önemli dönüm noktası ismini değiştirmen. Kavachi ismini seçmenin öyküsünü merak ediyorum doğrusu.
İsmimi değiştirmeyi çok istiyordum. Ancak biraz zaman aldı. Bu anlamdaki bazı girişimlerim başarısız oldu. Ben aslında soy ismim Kavas’tan yola çıkarak "s"in yerine Yunan alfabesinde yer alan "chi"yi koydum. Ortaya çıkan ismin telaffuzu hoşuma gitti. Sonra bu adın Güney-Batı pasifik okyanusunda yer alan submarin bir volkana ait olduğunu, sık sık patlayan biri olarak öğrenince daha da benimsedim. 2018 yılından beri bu ismi kullanıyorum.
Kavachi, The Carpet Covers the Earth, Performans ve yerleştirme, Münih göçmenlik ofisi önü, © Kavachi. Fotoğraf: Tobias Gang, SPIELART Festival Munich 2023 iş birliğiyle
Geçen yıl Münih’teki Göçmen Dairesi’nin önünde The Carpet Covers the Earth isimli bir kamusal alan çalışması, son derece ilginç bir peformans gerçekleştirdin. Hepimizin hayatını karartan bu Ausländerbehörde’yi alan olarak seçmenin özel bir nedeni var mı?
The Carpet Coversthe Earth, kendi var oluşbiçimiyle çok kapsamlı bir çalışma. İlkini Weimar Ausländerbehörde`nin önünde Acting Space – Bauhaus Goes Kunstfest 2016 çatısı altında, Kunstfest Weimar ve Bauhaus-Weimar Üniversitesi’nin MFA programı olan Public Art and New Artistic Strategies iş birliğiyle gerçekleştirdim. İkincisini Küratör Eva Neklyaeva`nin daveti üzerine, Spiel Art işbirliğiyle, Münih’teki göçmen dairesinin önünde gerçekleştirme şansım oldu.
Devam etmekte olan bir iş, halının boyu son performansla birlikte 20 metreye ulaştı. Bu işte halı bir metafor. Bilindiği üzere kırmızı halı genellikle resmi etkinliklerde seçkin ve saygın kişileri takdir etmenin bir ifadesi olarak kullanılıyor. Kırmızı halı dikiş performansıyla, Avrupalı olmayan yabancıların içine düştükleri zaman alıcı ve yıpratıcı bürokratik süreçleri, görünür kılmak istedim. Performansın iki ay hazırlık süreci var. Kendimi karmaşık duygulara düştüğüm, şaşırtıcı soru ve hikayelerle karşılaşacağım bir sürece hazırlamam gerekiyor. Performans öncesinde kırmızı renkte tekstil malzemeleri toplanıyor, bağış kutuların yerleştirilebileceği alanlar seçiliyor. Bazen performans esnasında da tekstil bağışı yapılıyor. Yabancılar dairesinin çalışma saatlerine denk getirdiğimiz performansın kendisi yaklaşık bir veya iki hafta sürüyor.
Weimar'dakine kıyasla Münih’teki performansta almış olduğum tepkiler çok daha farklıydı. Bunda büyük bir şehir olmasının etkisi büyüktü. Zaman zaman gergin anlar yaşandı.
Mesela göçmenler dairesinde çalışan bir grup memurun, yaptığım işten rahatsız olup rahatsızlıklarını dile getirmesi, bir diğer memurun gelip, bu işi burada gerçekleştirme iznimim olup olmadığını sorgulaması gibi durumlarla karşılaştım. Emekli bir hanımefendinin gelip, emekli maaşının yetersizliğine göçmenlerin sebep olduğunu, bir diğer taraftan, 4 yaşında Almanya’ya göç etmiş 20´li yaşlardaki bir gencin hâlâ Alman vatandaşlığını bekliyor olması, yabancı kökenli bir vatandaşın gelip randevu almada yardımımızı istemesi, vs. The Carpet Coversthe Earth kamusal alan yerleştirmesi ve performansı, Almanya`da yaşama ve çalışma izni alanların ve yeni Almanların sevinçle kırmızı halıda yürümesi gibi birçok farklı deneyimin yaşandığı ve fikirlerin paylaşıldığı bir alana dönüştü.
Sonuçta, bahsettiğim bürokratik işlemlerin muhatabı Yabancılar Dairesi olduğundan performansın gerçekleştiği yer olarak her seferinde Ausländebehörde´yi seçiyorum.
Instagram paylaşımlarında nine ile olan ilişkinin senin için ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Doğru mu hatırlıyorum bilemiyorum ama onun peşinden ayrılmayan bir kuş hakkında yazdığın güzel bir paragraf vardı. Çocukluğun nerede, nasıl bir ortamda geçti? Doğa ile kurduğun diyalog galiba daha sonra sanatla olan yakınlaşmanın da çıkış noktası gibi.
Bir dönemi Denizli`de bir köyde geçen çocukluğumda babaannemle çok vakit geçirme şansım oldu. Ben deneyimleyerek, dokunarak ve gözlemleyerek öğrenmeye daha meraklıydım. Hem doğa hem de yaptığı işlerle ilişkisi bakımından deneyimli yaşı ile babaannem en yakından gözlemlediğim kişiydi. Ektikleri yeşeriyor, hayvanların dertlerinden anlıyor, etrafında dolanan kuşlar ondan korkmamak için söz almış gibilerdi. Robin (Kızılgerdan) bunlardan biriydi. Yakalarsam bir daha geri gelmez diye uyarsa da dokunmak için yakalattığım o Robin bir daha geri gelmedi. Kapı bacayı açık bırakma huyuna yakalanmayayım diye, yılanlardan bahsederdi. Bahçedeyken de kaçıp kaybolmayayım diye çakallardan bahsederdi. Anlattığı hikâyelerin kahramanlarıyla bağ kurma hayallerine kapılır onları farklı şekillere sokardım.
Denizli`de geçen yıllarımda beni etkileyen ise; "lezbiyen, maço, kabadayı, top, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, yakışıklı, güzel, çirkin" kavramlarıyla ilintili karakterler oldu.
Beni etkileyen, daha sonra da Öner Kocabeyoğlu Koleksiyonu’na giren bir çalışman var. Bu tekstil işinin sanatsal gelişiminde dönemsel bir önemi olduğunu düşünüyorum. Sanatla hayat arasındaki ince noktayı şiirsel bir akışkanlıkla ele alıyorsun hem kızgın, hem ironik, hem gülümseten, hem de hüzünlendiren bir çalışma bu.
Bu işin açıklamasında da belirttiğim gibi oturduğunuz trende, gerçekleştirdiğiniz sanatsal bir işin verdiği mutluluğu düşünür halde eve doğru yol alırken, ertesi sabah bambaşka bir insana dönüşmenin kendisinde insanı kızdıran, ironik ve gülümsetici bir yan, bir hüzün var.
Kavachi, Waiting, 2024 © Kavachi. Fotoğraf: Michael Zarske
Ne yazık ki Hamburg’taki sergini göremedim ama aklımdan çıkmayan bir çalışman var, bir pencerenin önünde oturan bir figür. Ayaklarında nefis patikler var, kedisi yanı başında, güzel bir manzara gözüküyor. Pencerenin önündeki ağacın dalları arasında şarkı söyleyen bir kuş var. Tekstil ile üretilmiş bu çalışmayı çevreleyen öpücüklü dudakları gösteren kumaş adeta bir çerçeve gibi. Bu çalışmayı biraz daha detaylı aktarman ricasıyla konuşmamızı sonlandıralım.
Bu is aslında oto-portreden yola çıkarak, aynı zamanda kimliksizleştirdiğim bir karakteri tasvir ediyor. Waiting isimli işin başlığından ürettiğim yazıyı ekliyorum:
"Akşam yemeğini beklemek
Bir sonuç beklemek
Bir bebek beklemek
Yarını beklemek
Tatili beklemek
Bir mektup beklemek
Özgürlüğü beklemek
Kocasını beklemek
Eşini beklemek
Bir arkadaşı beklemek
Evlenmeyi beklemek
Yağmuru beklemek
Bir çocuk beklemek
Anneyi beklemek
Koliyi beklemek
Bir teklif beklemek
Mesut olmayı beklemek
Demokrasiyi beklemek
Bir kuşu beklemek
Güneşi beklemek
Çiçeklenmelerini beklemek
Gelmelerini beklemek
Hasadı beklemek
Çare beklemek
Bir öpücük beklemek"
Comments