Karanlık masal(l)ar, sahibinin sesi ya da Viski’nin bıyığı
- Sıla Tanilli
- 9 Tem
- 5 dakikada okunur
Nermin Er’in Galeri Nev İstanbul’da gerçekleşen Bana Benden Yakın, Benden Yabancı, İçimde Dolaşan, Gezen Biri Var isimli kişisel sergisi geçtiğimiz günlerde sona erdi. Sıla Tanilli sergiye gerçekleştiği dört ziyaretin iç monoloğunu aktarıyor
Yazı: Sıla Tanilli

Nermin Er, Viski’nin Bıyığı, 2025, Tek kanallı video (döngü), 1’21’’ (kısaltılmış)
Birinci ziyaret
Nermin Er, Viski’nin Bıyığı, 2025, Tek kanallı video (döngü), 1’21’’ (kısaltılmış)
Yalnızlığın neredeyse soluk alıp verdiği, palyatif bakım servisini andıran bir karanlık odadayım. Şehrin gürültülü kalabalığından sıyrılıp bir anda bu odada buluyorum kendimi. Nerede durmalıyım? Mesafeyi ararken düşündüklerim, zihnimden geçenler... Doğumla ve ölümle gelen unutuşun ortasında bir an’ı seyre dalıyorum. “Uzak zemin” yakınlaşıyor. Sanatçının mekândaki fiziksel varlığı beni irite mi ediyor? Viski’nin bıyığı.
Giderek sanatçının kendisini sonsuzca açtığı bir nadir an’ı yakalamış hissediyor ve bu hissi bırakmak istemiyorum. Buraya, bu mekâna (bu arka bahçeye) tekrar dönmeliyim, dönüp dolaşıp buraya, acının ve sükûtun kaynağına, ateşin yandığı yere geri gelmeliyim diyorum. Sanatçının mekândaki fiziksel varlığı beni biraz rahatlatıyor.
Nermin Er’in 2 Kasım - 1 Aralık 2018 tarihleri arasında yine Galeri Nev İstanbul'da gerçekleşen Günler Üzerimize Yığılıyor sergisi de bir tamamlanmamışlığı, devamını daha sonra izleyeceğimiz, göreceğimiz bir eskiz çalışmasını andırıyordu. Bu serginin de önü ve devamı var gibi. Bize gösterdiği kesitten çıkarsayabildiklerimizle, ya da karanlık bir mağarada elimizdeki küçük fenerle görebildiklerimizi görüyoruz yalnızca. Bu küçük feneri sanatçı usulca elimize tutuşturuyor sanki, karanlıkta yolumuzu bulabilmemiz için.
İkinci ziyaret

Nermin Er, Atölye, 2025, Tek kanallı video (döngü), 3’33”, 5 Edisyon
Ötekinin acısına açılan o kapıdayım yine. Homo doloris ortalıkta yok. Kendisini bu odaya nakşedip gitmiş mi? Orada yokken bile sükût içinde “tekne”sini yüzdürüyor. Onun kurduğu dünyada ne sandalye bir sandalye, ne dal bir dal. Ne de köpek bir köpek. Odada peş peşe yerleştirilmiş, stop motion tekniğiyle üretilmiş sekiz adet animasyon video var. Her biri farklı boyutlarda, kimisi geçmişte üretilmiş bazı iki boyutlu işlerin hareketlendirilmesiyle yeniden gündeme gelmiş, kimisi yepyeni malzemelerle ve bu malzemelerin olanakları ile üretilmiş, derlenmiş işler. Er’in kendine özgü, son derece müstakil bir nesne felsefesi olduğunu düşünüyorum. Animist bir yerden yola çıkan, “doğal olmayan bir doğa”ya dokunan bir nesne ontolojisi bu. Güncel sanatta bunca yer verilen ve atıfta bulunulan posthümanizm konusuna sessizlikle, yer yer kendi sesiyle, dalların dansıyla yer vermesini sanatçının/zanaatkârın alameti farikası sayıyorum. Hiçbir şey göze sokulmuyor bu odada. Bir nehir anlatı gibi dile, söze, göze dökülüyor, seriliyor. Gösterilen ile izleyen arasındaki bariyer yumuşuyor. Sanatçıya yaklaştığımızı, dokunduğumuzu hissediyoruz. Sanatçı kendisine yaklaşılmasına, dokunulmasına, teselli edilmesine müsaade ediyor bu odada.
Set, malzeme, sahne, dekor, ışık kullanımı sanatçının zanaatkar olarak portresini de açıklıkla görmemizi sağlıyor. Nermin Er, tüm sanat pratiğinde ele aldığı konuların yanı sıra özellikle yalnız çalışma halini burada, bu sergide kalabalıklaştırıp bir orkestrasyona dönüştürüyor. Kendi acısına bakmayı, dokunmayı deneyen, ötekini de bu acıya ortak eden, acıyı üleştirerek, bölüştürerek kolektif hale getiren bir tavır bu. İşlenmemiş, ham acıyı üzerimize bir yük gibi de bırakmıyor zira, bir yaka iğnesi zarifliğinde takdim ediyor. Sanatçı, serginin adının da anımsattığı gibi, çoğul benliklerinin/belleklerinin ışıklarını bizlere açıyor da diyebiliriz. Nihayetinde bizler karanlık masa(l)ları bu ışık, elimize tutuşturulan fener sayesinde görebilir, izleyebilir hale geliyoruz.
Üçüncü ziyaret

Nermin Er, Bana Benden Yakın, Benden Yabancı (Kareler), 2025, Kağıt üzerine mürekkep ve kağıt üzerine kuru boya
“Zahmete değen tek şey aktarılamaz olanın aktarılmasıdır.”
Maurice Blanchot
KÖŞEYE AÇILI
YAKLAŞTIKÇA SÖNER
Sabah olur
İÇİNDE IŞIK YANAR
ÖNCE TEKER TEKER
viski’nin bıyığı
DUVARDA MEKAN İZİ
Dökülen
SİLİNEN resim
küçük başını kaldırma hareketi
KAPININ ALTINDAN
İZİ HAREKETLENİR
Ten rengi ince
GERİLİP GEVŞEYEREK
Tuhaf. Romantik. TUHAF ROMANTİK
ALTIN PÜSKÜL DETAYI SALLANIR
DUVARDA KALAN
KOLTUKTAN ŞEFFAF FİGÜR AKAR
Yere çubukla çizer gibi
SARI KOMPOZİSYON
İki oda
Hafif sağ sol
KARŞIDAN
SONRA ÇEMBER OLUP
Kadrajın Sağına Doğru
İKİ KADEME ADIM
SOLA VE SAĞA İNEREK
köşe ışık
TAVAN SARKAR
DUVARLAR ŞİŞEBİLİR
SOĞUK IŞIKLI
D A L L A R D İ Z İ L D İ
Geri oynatmadan hareketi
UZANAN TÜL TEN
Fazla Tıkırdamadan
KAPILI
Köşe ışık Soğuk ışıklı
u z a n a n t ü l t e n
bir ADIM
Oda YANI Oda
SOĞUK beyaz
Çizgi takibinde
TAKILMIŞ
KENARINDAN
YUVARLANARAK
senkron değil.1
Nermin Er’in tekinsiz şiir dili yer yer Sevim Burak’ın tekinsiz şiir diliyle buluşuyor. Kasıtsızca. Burak’ın yazıyı parçalayarak yarattığı etkiyi Er’in işlerine yaklaşımında da görür gibi oluyoruz. “Benim hikâyem her türlü duruma girme –koşma– atlama– düşme– korku– yorulmadır. Bu yüzden yazar gibi görmüyorum kendimi” diyor Burak kendisine ve üretim sürecine dair. Nermin Er de bireysel ve üretimsel pratiğinde bu –koşma– atlama– düşme– korku– yorulma ekseninden çok uzağa düşmüyor.
Maviye çalar kırmızı, bkz. siklamen. Maviye çalar yeşil, bkz. limonküfü. Maviye çalar beyaz, bkz. sütmavisi. Maviye çalar yeşil, bkz. camgöbeği. Sözlüğü2 açıp Nermin Er’in mavisine bir ad bulmaya çalışıyorum. Bulamıyorum. Sanatçı izleyicisini sonsuz meraka, sonsuz tekrara, ele, dile gelemeyen sonsuz sessizliğe ve yasa ortak ediyor bu odada. Adı konulamayan. Jacques Derrida’nın Yazı ve Fark’ının kapanış metni olan “Elips”te sorduğu sorular bu odada yeniden yeni bir bağlamda beliriyor; “Merkez nerede? Merkez belki de sorunun yer değiştirmesidir. Merkez eşiktir. Merkez yastır.”3
Dördüncü ziyaret

Nermin Er, Dallar, 2025, Tek kanallı video (döngü), 1’20’’, 5 Edisyon
Nermin Er’in sergisindeki ses evreni4 de Alvin Lucier’in elektromanyetik bir bant için tasarladığı, kekeleyerek ve kendi sesini bozarak deforme ettiği ses işi Boş bir Odada’yı getiriyor akla.5 Nermin Er’in set, dekor, ışık ve malzemeyle ilişkisine bir de ses katmanı eklemleniyor burada. Videolara eşlik eden ses sanatçının kendi sesi, bozulmaya uğrayarak, tekrarlanarak, işlerinde kullandığı teknikleri andıran tekniklerle el ele ilerleyen bir ses taktiği uygulanmış. İlginç olan, duyduğumuz sesin hareketi görüntülerin her biri için özel tasarlanmış gibi duyulması. Hepsine ayrı ayrı oturuyor, kavrıyor ve sarmalıyor bu ses. Muhtemelen “sahibinin sesi” olmasından kaynaklı. Nermin Er kendi sesini kayıt altına alıyor, bu ses her tekrarlanışında boğuklaşıyor, soyutlaşıyor ve bize başka bir forma, duyguya bürünerek geri dönüyor. Başka bir –koşma– atlama– düşme– korku– yorulma– hali.
Tüm külliyatını düşündüğümüzde dünyanın dertlerine arkasını dönmeyen, fakat bu sergiyle bize kendi gizli bahçesini açan, “aktarılamaz olanı aktarmaya” girişen Er’in sergisine muhtemelen son ziyaretimde bir “son soru” gelip zihnime yerleşiyor. Bir sergi bize ne verebilir? Bizi belki, olsa olsa şiirselleştirebilir. Şehirde dönüp dolaşıp soluğu burada, bu odada almak istemenin başka bir nedeni yoktur belki de.









Yorumlar