top of page

İzmir’de başka bir sema


“Hayatta kalmak için kaçtığınız yer, yakın gelecekte kaçacağınız yere dönüşseydi ne yapardınız?” İzmir’in yeni video ve film gösterim oluşumu Monitor, bu soru üzerinden kurguladığı ve 28 Mayıs’a dek devam eden Başka bir sema var başlıklı ilk sergisinde güncel sanatın önemli isimlerinden Halil Altındere ve Nikolaj Bendix Skyum Larsen’ı konuk ediyor. Monitor’ün misyonunu ve Başka bir sema var’ı değerlendirdik

Nikolaj Bendix Skyum Larsen, Quicksand, 2017, HD Video, 21'

Monitor'ün, Başka bir sema var başlıklı ilk sergisinde yer alan Halil Altındere ve Nikolaj Bendix Skyum Larsen’ın video çalışmaları güvenli varsayılan topraklara ulaşma çabasındaki mülteci ve göçmenleri konu alıyor. Monitor’ün İzmir’de açılışı göçmenler ve mültecilerin sorunları üstüne yapması anlaşılır çünkü İzmir, özellikle merkezde Basmane bölgesi, Avrupa’ya geçmek isteyen mülteciler ve göçmenler için, Suriye’deki savaş koşullarından güvenli bir limana sığınmak isteyen insanlar için ilk durak, İzmir’de kalanlar için de yüksek ihtimalle nihai durak oldu. Yaklaşık üç sene önce eski, yoksul Basmane semtinde, yolculuktan perişan, geleceklerinden şüpheli Suriyeliler günlük yaşamın bir parçası halini almış, semtin ekonomisi onların ihtiyaçlarına göre belirlenmeye başlamıştı. Bugünlerde o yoğunlukta bir göç hareketliliği olmasa da önemli bir göçmen nüfus hem Basmane’de hem de İzmir genelinde yaşamlarını sürdürme çabası veriyor. İzmir kıyıları, tıpkı Homeland’in çekimlerinin gerçekleştiği Çanakkale kıyıları gibi Yunan adalarına düzensiz, kontrolsüz geçişlere sahne oldu. Yüzlerce insan, Avrupa ve Türkiye arasındaki acımasız pazarlıklara adeta yem oldu ve Ege Denizi’nde hayatını kaybetti. Hem Altındere’nin Homeland’i hem de Larsen’in Quicksand’i göçmenlerin ve mültecilerin bu zorlu yolculuğuna odaklanıyor. Biri gerçek hayattan diğeri yakın gelecekten hikayeler anlatan bu iki video ilginç biçimde kesişiyor ve birbirini tamamlıyor.

Halil Altındere, Homeland, 2016, HD Video, 09'49

Halil Altındere, 2016 Berlin Bienali için hazırladığı videosu Homeland’de Suriye’den Avrupa’ya ulaşmaya çalışan insanların mücadelesini, Berlin’de yaşayan Suriyeli rap sanatçısı Muhammed Abu Hajar’ın hikayesi üzerinden anlatıyor. Yıkılmış binalarıyla harabeye dönmüş Suriye’den Ege sahillerine, İstanbul Yerebatan Sarnıcı’ndan Suriyeli mültecilerin sığındığı Berlin Tempelhof’a uzanan bu zorunlu göçe kimi zaman kurgusal kimi zaman gerçek görüntüler eşliğinde tanıklık ediyoruz. Kıpırtısız, dingin bir Ege kıyısında huşu içerisinde yoga yapan bir grup kadınla endişeli ama gururlu bir grup göçmen teğet geçiyor. Etraflarında olan bitene karşı kıyı sakinlerinin istifi bozulmuyor, dikkatleri dağılmıyor. Belki on yıl öncesinde, şu an o kıyıdan yürüyüp geçen bu insanlar kendi ülkesinin kıyısında benzer bir rahatlıkla oturuyordu. İnsanları anlayabilmek için yaşadıklarının benzerini yaşamak mı gerek? Genelde göçmenlere karşı insanların vurdumduymazlığını bu kısa sahne derinden hissettiriyor.

Devam etmekte olan savaştan kaçmaya çalışan insanların mücadelesini video boyunca müzik ve video efektler eşliğinde izliyoruz. Savaştan kaçan insanları engellemek amacıyla Avrupa’nın çektiği setlerin, sınırların soğukluğu, acımasızlığı özellikle drone ile çekilen sahnelerde vurgulanıyor. Ancak videodan izleyiciye geçen duygu acımadan ya da destek olma arzusundan ziyade umut. “Hiçbir kültürün yardımına, baskısına, bizim için üretimine ihtiyacımız yok” mesajıyla biten videonun çekimleri Çanakkale, İstanbul ve Berlin’de tamamlanmış.

Danimarka doğumlu olan ve Paris’te yaşayan Nikolaj Bendix Skyum Larsen, giderek karmaşıklaşan dünya toplumları içindeki sorunlara görsel yanıtlar verme çabasında olan bir sanatçı. Görsel antropoloji olarak algılanabilecek çalışmalarının temel araştırma konuları göç ve güçsüzleşme. Larsen, Başka bir sema var sergisinde 2017 yılında ürettiği Quicksand adlı video çalışmasıyla yer alıyor. 2033 yılında geçen bir ses ve video enstalasyonu olan Quicksand, Akdeniz’de yaşam mücadelesi veren Jason’ın hikayesini anlatıyor. Bugünden on beş yıl sonra çökmüş ekonomisi, aksayan kamu hizmetleri ve yükselen aşırı sağ ile Avrupa, sadece göçmenler için değil Avrupalılar için bile yaşanmaz bir hal almıştır. İnsanlar yeni, daha güvenilir bir yerde yeni bir yaşam kurma hayaliyle insan kaçakçılarına başvurur olmuştur. Videomuzun kahramanı Jason da bir baba ve bir eş olarak ailesini geride bırakma pahasına bu toplu göçe katılmaya karar verir. İnsan kaçakçıları aracılığıyla, ailesi ve kendisi için daha güzel bir yaşam umuduyla bindiği tekne alabora olur. Video tam burada başlıyor ve Jason’la birlikte Akdeniz’in hırçın sularına batıp çıkarken hikayenin de içerilerine çekiliyoruz. Tüm hikayeyi, Jason’la birlikte boğulmama mücadelesi verirken öğreniyoruz; karısının sesi çınlıyor kulaklarımızda, vaatlerine ortak oluyoruz. Larsen’in çalışması bir yandan şiirsel bir yandan da izleyiciyi Jaosn’ın tam olduğu yere, dalgalar arasına çekip denize batırıp çıkararak bir o kadar gerçekçi. Zamanı çok da ilerilere değil, sadece 15 yıl sonrasına koyarak Larsen, mülteci sorununun aciliyetini ve sarsılmaz sanılan zeminlerin kayganlığını hatırlatmak istiyor.

İzmir Kültürpark, Halil Altındere ve Borga Kantürk söyleşisinden

Halil Altındere’nin Homeland’i günümüz koşullarında Suriye’deki savaştan kaçan insanların daha güvenli olduğunu düşündükleri topraklara yolculuğu konu edinirken Nikolaj Larsen’in Quicksand’i bir on beş yıl sonra, aynı gökyüzü altında ve aynı deniz üstünde bu kez bir zamanların güvenli topraklarından kaçışa odaklanmakta ve bu iki videoyla Başka bir sema var / There is another sky, izleyiciyi mülteci ve göçmenlerin yaşamaya maruz bırakıldıkları pratikler ve sorunlar konusunda bir kez daha düşünmeye sevk ediyor. Larsen’in videosunda Jason, teknede Almanya'dan geldiğini söyleyen Sayid isimli biriyle tanışıyor. Altındere’nin videosunda Suriye'den kaçıp Almanya'ya sığınanlardan biri belki de Sayid. Quicksand’de geçen “çok fazla yabancı nefreti var” cümlesi, akıllara sergi açılışından iki hafta önce Midilli’nin merkezinde oturma eylemi yapan Afgan mültecilere yönelik saldırıyı getiriyor. Homeland’in yoga sahnesini izlerken de bu saldırılar sırasında keyiflerinden ödün vermeyen turistleri düşünmeden edemiyor insan.

Umutlu olabilmek için dünyanın zor zamanlardan geçtiği şu dönemde, Başka bir sema var, izleyicisine bir yandan yaşamın tekrarlardan ibaret olabileceği endişesini hissettirirken bir yandan başlığını aldığı Emily Dickinson şiirindeki durgun ve huzurlu gökyüzünü düşletmeye devam ediyor.

İzmir Kültürpark, Halil Altındere ve Borga Kantürk söyleşisinden

Güncel sanat odaklı video ve film gösterimleri düzenleyen Monitor, sabit bir mekanı olmadan farklı sergileme alanlarıyla işbirliği halinde çalışmayı tercih eden İzmirli yeni bir oluşum. İzmir’in giderek çeşitlenen ve güçlenen kültür sanat ortamına, video sanatı alanında Altındere ve Larsen gibi önemli iki ismi konuk ederek güçlü ve İzmirli kültür sanat izleyicisini heyecanlandıran bir başlangıç yapan Monitor’ü Nursaç Sargon hayata geçirdi. Sargon’la konuşmamızda yurt içi ve yurt dışından sanatçıları ortak kavramlar çerçevesinde bir araya getirmeyi amaçladığını; iklim değişikliği, kentsel bellek ve küresel emperyalizmin ileriki sergilerin konuları olabileceğini söylüyor. Farklı mekanlarla ve yapılarla işbirliği yaparak Monitor’ün kente yayılmasını istediğini belirten Sargon bir yandan da İzmir Kültür Platformu Girişimi’nin çekirdek ekibinde yer alıyor.

9 Mayıs’ta İzmir Kültürpark sanatçı atölyelerinde yapılan sergi açılışına katılan Halil Altındere, çimler üzerinde Borga Kantürk ile birlikte gerçekleştirdiği sohbette izleyicilere, 90’lardan bu yana Türkiye’de güncel sanatın geçirdiği evrelerden bahsetti. Başka bir sema var / There is another sky, 28 Mayıs’a dek ziyarete açık olacak. Dayanışmaya ve ortak çalışmaya verdiği önemle İzmir’in artan kültür sanat ivmesine güç katan, çıtayı yukarılara çeken Monitor’ün yeni işlerini heyecanla bekliyoruz.

bottom of page