top of page

İçe doğru yönelen sonsuzluk arayışı

Halit Demirel'in son sergisi >içe< Maçka Sanat Galerisi’nde gerçekleşti. Sanatçıyla yaratım sürecine ve serginin kavramsal çerçevesine dair konuştuk


Röportaj: Emre Akaltın


>içe< sergisinden görüntü


Zerre sergisinden beri pratiğinizi değerlendirdiğinizde şimdiki üretimleriniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 

2020 yılında ARK Kültür’deki Zerre adlı sergimde üzerinde çalıştığım olgu içe doğru yönelen sonsuzluk arayışıydı. Zerre'de, galeriye girdiğinizde sizi karşılayan ilk iş bir fotoğraftı. Diğer eserler kağıt işlerden oluşuyordu. 2023’de Maçka Sanat Galerisi’ndeki >içe< adlı serginin de aynı kavram ve içeriğin kendi içerisinde aldığı yolun ve geçirdiği evrelerin izlerini süren bir sergi olduğunu söyleyebilirim.


>içe< adlı sergide “siyah üzerine siyah” işlerimin de sergiye dahil olmasıyla bir anlamda yeni serimin ön gösterimi yapıyorum.


>içe< sergisinden görüntüler


Maçka Sanat Galerisi’nde gerçekleşen serginizde galerinin imkânlarını değerlendiren bir sergileme gerçekleştirdiniz. Bu sergilemeyi gördükten sonra aklımda beliren bir soruyla devam edeceğim: Üretiminizde düzen ve düzensizlik sizin için ne ifade ediyor?

 

Maçka Sanat Galerisi, galeri olarak tasarlanan nadide bir mekân. Serginin, kendine has dili olan bu mekânla organik bir bağının olması çok önemliydi benim için. Ben de buradan hareketle sergimi kurgularken bu bağı kurmayı hedefledim.


Galerinin girişinde izleyicinin ilk temas ettiği alan karşıdaki ana duvar. Bu nedenle >içe< sergisinde bu ana duvara özel bir yerleştirme yaptım. Galerinin ana omurgasını oluşturan karakteristik 10x10 cm seramik karolardan yola çıkarak farklı ölçülerde, 10 cm ve katlarında, işlerimi kurguladım. Duvara özel olarak uyguladığım bu performatif yerleştirmeyle de izleyiciyi tarihin ve sanat tarihinin belleğinde bir yolculuğa çıkarmayı hedefledim.

 

>içe< sergisinden görüntüler


Kaos ve kozmos olarak da ele alınabilecek bir soru olabilir yukarıdaki. Ben çalışmalarınıza baktığımda ilk gördüğüm nitelikleri monokrom olmalarını değil. Ben ilk olarak hareket görüyorum onlarda. Süreğen bir hareketlilik hali. Bütün evren gibi belki de. Üretimlerinizdeki boyutlandırmalara bakıldığında da (mercekle çalışmanız, kağıdı kopararak işin boyutlarına karar vermeniz gibi) bir makro kozmoz - mikro kozmoz ilişkisi görmeye meylediyorum.


Zaten çalışma pratiğim de bu şekilde. Kısaca özetlemek gerekirse işlerime genel bir ölçekle başlıyorum. Genel diye tabir ettiğim yüzeyde katmanlarla oluşturduğum alanlar belli bir yoğunluk ve detay seviyesine ulaşıyor.


Son aşamada gördüğünüz eserleri, “genel ölçekteki” yüzeyden yırtarak alıyorum ve resim bu şekilde meydana geliyor. İzleyici dışında kalanları görmüyor çünkü dışında kalanlar artık yok.  

Tam da dediğiniz gibi “hareketlilik hali” aslında gerçekten de resimlerin devam etmesiyle doğrudan ilişkili.



 

bottom of page