top of page

Absürt kültür, aşkın insan olmayan halleri

NADAN'ın, Belm’art Space’te gerçekleşen Akışkan Aşk isimli sergisinde sunduğu aşka dair katmanlı bakış açısını kendisinden dinliyoruz


Röportaj: İlker Cihan Biner


NADAN, Dirty Diana, 2023, Tuval üzerine akrilik boya, 250*170 cm


NADAN’ın 8 Aralık 2023 - 7 Ocak 2024 tarihleri arasında Belm’art Space’te gerçekleşen Akışkan Aşk sergisinde bir renk skalası var. Bu konum resimlerin üzerinde yer alan pop kültüre has figürleri eserlere dahil ederken sanatçı esasında yaşadığımız dünyadaki kültürel imgeleri sorguluyor. Öte yandan NADAN  aşk mevzusunu insanla sınırlamayarak estetik bir eğilim olarak sunuyor. Akışkan Aşk sergisi böylelikle çok katmanlı konu dünyasıyla karşımıza çıkıyor.  NADAN’ın eleştirel, renkli perspektiflerini kendisinden dinliyoruz.


Serginizin çıkış fikri nereden doğdu? Bu sergiye özel çalışmalarınız var mıydı? 


Kişisel sergi açmak resim yapan her sanatçının hayalidir. Bu yaptığım çalışmalar ilk olarak  Diyarbakır’da kurulan Rıdvan Kuday Gallery’nin iki karma sergisinde gösterildi. Uzun zamandır solo sergi aklımda olan bir istekti. Bunu Diyarbakır’da istemiyordum. Çünkü burada  yeterince karma sergiye katıldığımı düşünüyorum. Bu serginin gerçekleşmesi için Belm'art Space ekibi akademisyen Şefik Özcan ile bağlantı kurdu. Ardından galeriyle yoğun bir çalışma sonucunda serginin çalışmalarına başladık. Benim için çok heyecanlı, tutkulu ve stresli bir süreç oldu. Bu ilk solo sergim. Gerçekten rüya gibi olduğunu hissediyorum. Kendi eserlerimi bir arada görme heyecanı benim için çok kıymetli. Bana destek olan Belm'art Space'e teşekkürler. 


Aşkın ataerkil toplumlarda evlilikle noktalanması gerekir. Yani sentezdir evlilik. İkili cinsiyetin çatışmasından doğar. Siz resimlerinizde aşkı hangi konumlardan ele alıyorsunuz? 


Yakın tarihte büyük bir kayıp yaşadım. Babamı kaybettim. Yas beni çok sakinleştirdi, dinginleştirdi ve sanata dair görüş açımı değiştirdi diyebilirim. Bu süreçte estetik pratikler oluşturmada sıkı bir çalışmayla beraber sanat tarihinde özellikle ekspresyonist akımdan çok etkilendim. 


Çalışmalarımda aşk görünmeyebilir ama boyayla fırçanın buluşması ve ardından fırçayla tuvalin buluşması benim için en büyük aşk. Yani aşkı sadece iki insan arasında görmüyorum. Bizi etkileyen, yöneldiğimiz her şeye aşık olmalıyız. Aşkla yapmalıyız. Bu açıdan aşk neyle çalıştığımıza da bağlı olan çok yoğun bir duygu biçimi. İlham veren bir anlam dünyası yaratıyor.


İşte estetik dediğimiz başkalık duyu mevzusuna geliyoruz. Koklama, işitme, görme ya da dokunma mutlaka hayata dair ilişki durumlarımıza etki ediyor. Bir ağaca bakmayı ve onu çizmeyi dahi aşkla yapabilirim. Bu sergideki resimlerimi de böyle bir perspektiften ele alıp kalbimi tuvallerime aşkla aktardım. 


NADAN, Müzedeki At, 2023, Tuval üzerine akrilik boya, 150*110 cm


Eserlerinizi yaparken renk seçimlerinizi nasıl yapıyorsunuz? Doğaçlama mı gelişiyor? Yoksa üzerinde çalışıyor musunuz? 


Özellikle eserlerimde kullandığım canlı renkler değişiyor. Bu bakımdan renk neredeyse resimlerimin ana dinamiği. Çalışmalarımı yaparken arka planı oluşturmak için çok fazla renk değişikliğine giriyorum. Ayrıca renklerin enerjisine inanan biriyim. Son dönem resimlerimde beni iyi hissettiren renkleri kullanıyorum. Koyu ve açık mavi, turuncu, pembe, kırmızı, mor… Bunun yanında yaptığım figürlerde, simgelerde markaların logolarına da giriyorum. Oluşturduğum görsel yüzeylerin üzerindeki kitsch kostüm, obje veya imgeleri oluştururken renk seçimlerim kaotik hale bürünebiliyor. Bunu yapmamın sebebi belli dönemlerin tarihsel okumalarını renkler üzerinden gösterebilmek. Örneğin; 80’li yıllar ile 90’lı yıllar arasındaki pop renkler farklılaşıyor. O dönemlerde sahnede olan sanatçıların giydikleri ya da moda olan kıyafetlerin, tasarımlarında dahi renk açısından başkalaşmalar var. 80’lerde pembe ve yeşil yan yana geliyorken 90’lar minimal, soğuk renklere yerini bırakabiliyor. Tüm bunları resimlerimi yaparken dikkatlice gözlemledim. Çeşitli moda kitaplarını inceledim. Meseleler üzerine çok fazla video klip ve film izledim. Sorunuza döndüğümde mutlak surette sanat tarihinde yolculuklar yaparak, kafama takılan meseleleri araştırarak, keşfederek eserlerimi yaratıyorum. Bu yüzden resimlerimdeki renk seçimleri için doğaçlama diyemeyiz. 


Resimlerinizde popüler kültür vurgusu söz konusu. Popüler olan zihin dünyanızda nasıl yer alıyor? 


Yukarıdaki cevabımdan da hareketle yaşadığımız ileri kapitalizm kültürü, çeşitli kimliklendirmeleri bugün yeni bir aşamaya getiriyor. Bunun yanında tüketim, gösteri hiç olmadığı kadar yaşamlarımızı biçimlendiriyor. Gerçekliğe ilişkin algımız ya da  gerçekliği deneyimleme biçimlerimizde simülasyon var. Kimliklerimizi, benlik duygumuzu hatta neredeyse var oluşumuzu bile salt tüketim yaratan bir ekonomi içinde ve bu formda imajlar aracılığıyla ortaya koyuyoruz. Hepimizin onlarca sosyal medya hesabı var. Bedenlerimiz böyle tuhaf bir düzlemde salınıp duruyor.


Çalışmalarımda günümüzdeki yeni tüketim kültürü modellerini, pop kültürü, sosyal

medyalardaki imaj bombardımanlarını birlikte düşünmeyi  amaçladım. Bunun yanında toplumsal, bireysel hafızaya ilişkin imgelem dünyasının nasıl yeniden yapılandırıldığını tartışmak, egemen imgelerle karşılaştırmak, bunları birbirine karıştırmak,  izini sürmek üretim sürecimin temel motivasyonları. Bu iz sürme eyleminin belirsiz duraklar boyunca beni götürdüğü yerlerin genellikle absürd olanın kıyıları olması çalışmalarımı tanımlayabileceğim bir zemin sağlıyor. Absürdün kıyılarına modayı dahil etmem ironik. Tanrısal bir imaja dönüşmüş markaların izini sürmem de ironik. 


NADAN, İkon, 2022, Tuval üzerine akrilik boya, 174,5*124 cm


Basın bülteninizde sergiyle ilişkili absürd, ironik, ikonik kelimeleri geçiyor. Bu sözcüklerin resimlerinizle bağlantısı var mı? 


Hem resimlerim hem de çalışmalarımı yaratma süreçlerimle bağlantısı var. Andy Warhol haklı değil miydi? Bence haklıydı. Hatta herkes 15 dakikalığına değil, 5 dakikalığına bile ünlü olabiliyor. Sosyal medya fenomenlerinin hırslarına bir bakın. Dur durak bilmeksizin şöhret olma arzusuyla yanıp tutuşuyorlar. Bu durum absürd, ayrıca ironik. 


Bir zamanlar moda bloggerları vardı. Şimdi ise yok. Her gün sosyal medyanın akışı değişiyor. Elbette takip etmek zorlaşıyor. Ekrana bakarken tanımadığım ama milyonlarca beğeni alan insanlarla karşılaşıyorum. Kafam karışıyor.  Bu durum absürd ve ayrıca ironik. 


Ayrıca günümüzü anlamlandırabilme, çözümleyebilme açısından moda praksisinin ve video kliplerin oldukça önemli veriler sunduğunu düşünüyorum. Bunların çağdaş bir ikonografi oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu ikonografiyi sanat bağlamında yeniden düşünmek, çalışmalarımın biçimine ilişkin veriler sağlıyor. Aynı zamanda mevcut kültürel ve politik ekolojinin imgesine dair ip uçları sunuyor. Bu ağda gezinirken şaşkınlıklarım, kayda almalarım, tuvale çizimlerim absürd ve ayrıca ikonik. 


bottom of page