top of page

İktidarın dayanılmaz çekiciliği

Ahmet Elhan’ın Evin Sanat Galerisi’nde düzenlenen ikinci kişisel sergisi Yerüstünden Notlar III adlı sergisi 10 Haziran'da sona eriyor. Modernitenin kavramlarını eleştiren Elhan, özellikle 20. Yüzyıl modern sanatçılarının sıklıkla tercih ettiği kolaj yönteminden yararlanarak, eserlerinde kırmızı, yeşil gibi karşıt renkleri güçlü bir ifadeyle bir arada kullanıyor ve serginin tümüne hakim eleştirel dili daha da çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor


Ahmet Elhan, Fotoğraf: Osman Nuri İyem


Kolaj bir seçme biçimi; başka başka görüntüleri yer ve zamandan kopararak yeni bir düzlemde birleştirme eylemi ve biçimi. Sanat tarihinde, keserek, yırtarak parçalayarak, üst üste bindirip yan yana getirerek melez bir dil yaratıp içinden yeni bağlamlar fırlatıp hayatın parçalarını yeniden inşa eden seçerek yaratma türü. Fransızca “yapıştırmak” anlamına gelen coller fiilinden türemiş bir kelime. 20. yüzyılın başında kâğıt parçalarının ve diğer malzemelerin düzenlenip destekleyici bir yüzeye yapıştırıldığı bir yandan tekniği diğer yandan da ortaya çıkan sanat eserini ifade ediyor.


Ahmet Elhan’ın Evin Sanat Galerisi’nde düzenlenen ikinci kişisel sergisi Yerüstünden Notlar III’te Elhan’ın binlerce görüntü arasından seçerek yeniden yaptığı kolaj çalışmaları sergileniyor. Peki, nasıl kolajlar bunlar? Buluntu görüntüyü/fotoğrafı (dijital) kolaj yöntemiyle yeniden yapıyor Elhan. Bu yeniden yapma eylemi içinde Elhan’ın masaya/bilgisayara yatırdığı temel iki konu var: Kutsal Aile ve Kutsal İttifak. Kutsal oluş, aile ve ittifakın harcı Elhan’ın sergisinde. Her ikisi de Elhan’ın seçtiği görüntüler eşliğinde 19. yüzyıldan ve 20. yüzyıla Avrupa’nın iki asırlık tarihine ekonomik, entelektüel, siyasal ve psikolojik güzergahına muzip bir gözle bakıyor.


Öte yandan, Kutsal İttifak, tarihin çeşitli dönemlerinde Katolik Kilisesi'nin ruhani lideri olan Papa'nın teşvikiyle Avrupa ülkeleri arasında kurulan ittifaklar. Elhan kilisenin kurguladığı bu birleşmeden “kutsalı” ödünç alıyor. Kutsal ile dürtülen kitlelerin, ülkelerin, ailelerin ve topluca yeryüzünün akıbetine dair iki dünya savaşı arasında yaşanan askeri, ekonomik, siyasi ve ideolojik güç öğelerinin etki alanları bakıyor. Bu bakış çoğunlukla ironik, bazen trajik bazen de komik. Yerüstünden Notlar III, Elhan’ın aileye ve ittifaklara dev bir mizahla baktığı küçük drama sahneleri. Sanat, sağlık, savunma, tarım, sanayi, arzu ve haz, çatışma, mücadele, savaş gibi konularda türlü imge eşliğinde Elhan’ın hayali stüdyosunda poz veren aile ve iktidar sahipleri tıpkı Dadaistlerin absürt felsefelerini ve siyasi aktivizmlerini gösterdikleri kolajlardaki imgelere dönüşüyor. Ahmet Elhan imgelerini toplarken bir yandan tarihin içinden geçer Dada’ya dokunur diğer yandan da dijital imgenin sonsuzluğunda yeni karşılaşmalar ve çarpışmalar yaratıyor. Sergiyi Ahmet Elhan ile konuştuk





Kutsal Aile ve Kutsal İttifak’ı bu sergide birleştiren köke yakından baktığımda belirli bir iktidara sahip olmanın yarattığı karakter/bünye/iklim gibi öze yakın şeylerin melez bir yapıya dönüştüğünü imgeler vasıtasıyla anlatmaktasın. Sence bu kök doğuştan hormonlu mu?


Temelde bir tahakküm ilişkisine bakıyoruz. Bireyden bireye bir ilişkiye iyice yakından ve cesaretle bakabilirsek; aile, yakın çevre, zümre, tabaka, sınıf, ülke ve küre çapında geçerli bir iktidar modeli tanımlayabiliriz. Bu model, insanın kendisi ve diğerleri üzerine tefekkürünü, yaratıcı ilişkiler kurma olanaklarını, ütopya düşüncesini -hormonlama dahil- çeşitli müdahaleler yoluyla yeniden ve yeniden tersyüz/altüst ederek çalışır. Olup biten her şey insan ‘fıtrat’ına bağlanır. Yani her şey doğal, her şey normaldir. "Gönüllü kulluk" ile sağlamlaşan bu yapının ilişkiler yumağı bir ve aynı olmayı vaaz eder. Melez, tehlikedir. Kolaj melezin alanıdır…



Yerüstünden Notlar III Senin uzun zamandır çalıştığın bir serinin üçüncüsü. Birinci ve ikinci seriyi de düşündüğümde bu notlar için sanatçının görüntüler yoluyla tuttuğu günceleri diyebilir miyiz?


Sınırlı bir sürede ürettiğim bu ve benzeri serileri -geniş anlamıyla- günce olarak da nitelendirebilirsin. Notlar, değinmeler, işaret etmeler gibi tanımlar da çok uzak değil bu tip bir çalışma yöntemine. Benim pratiğimde bir de daha uzun süreli çalışmalar var. Aralar ve kesintilere rağmen genişleyen bir süreklilik gösteren. Sanırım bu iki ana kanal birbirine eklemlenerek ilerliyorlar…


Ahmet, üretim pratiğinde görüntünün kendisini bir nesne gibi ele alıyorsun. Fotoğrafını çektiğin imge, insan yahut manzara fotoğraf aracılığıyla sorgulanmakta senin üretiminde. Teknik olarak da hem fotoğraf makinasının hem de fotoğraf yapmanın sınırlarını zorluyorsun bazı üretimlerinde. Bu sergide sorgulama ve zorlama; bir yandan buluntu görüntünün/fotoğrafın üretim tekniği olarak yer almasıyla çoğalıyor öte yandan da seçtiğin görüntülerin üst üste yan yana gelişiyle izleyiciyi zorluyor bildikleri ve bilmedikleri arasındaki gerilimi enikonu ifşa ediyor. Böylece hem senin bir sanatçı olarak kendine yeryüzü aracılığıyla sordukların hem de bize sordukların arasında bir yerden bakıyoruz her şeye… Asıl yapmak istediğin kutsalı sorgulamak mı? Kutsal tehlikeli mi?


Kutsalı dinsel bir nitelemenin ötesine taşıyıp, günlük yaşamı ören basmakalıp tutum, düşünce, davranışların dokunulmazlığı ve sorgulanamazlığı olarak ele alırsak, evet tehlikeli… Peki bu nasıl bir tehlike? Mutsuzluğun nedenini kurcalamak yerine anestezinin konforunu seçip bitkisel hayata geçme tehlikesi…



Peki aile ve iktidarı yerleştikleri yerden kaldırırsak bu işlerdeki gibi kolaja mı döneriz? Ya da kolaj mı kalmalıyız?


İktidarın dayanılmaz çekiciliği ile önlenemez şiddeti için çözümün yer değiştirme olmadığını öğrendik mi bilmiyorum. Kolajın işaret ettiğini, sürekli yeniden kurulan bir düzensizlik olarak tanımlayabilirim belki. Kararsız bir denge hali. Gittikçe daha kuşatıcı olan yönetici güçlerin, önemli bir iktidar aygıtı olarak körüklediği güvenlik gereksinimi ve arayışıyla terörize ettiği insanlara sunduğu anestezi modeli; bitimsiz “ürünler” aleminde tüketerek var olmak. İşte bu noktada “ürün”den üretim ve tüketim ilişkilerine geçebilmek için kolaja yakından bakmak işe yarayabilir. Kolaj bildiğimiz ilişkileri ters yüz edebilir. Neden sonuç ilişkisinin zorlayıcılığı ile “reanimasyon” odasına geçebiliriz. Bundan sonrası da bize kalır…


Hem Kutsal İttifak da hem de Kutsla Aile’de kolajlar grup portresi olarak başlıyor ve “olaylar” bu merkezden başlayarak gelişiyor. Sergi kataloğunda Sevgili Nusret Polat da bu konuya değinmiş ve sözü Rönensans’a getirerek, 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıl ilk yarısı Avrupa burjuvazisine bağlamış. Ben de burada kapitalizmi kutsal bir tak gibi kabul ettiğini varsayıyorum. Ve sanki aile, para, ticaret, arzu, gözetleme/gözetlenme, haz, iktidar, kolonyalizm, modernizm gibi dünyanın derdine düştüğü ve belirli imgelerle sembolleştirilen türlü şeyin bu takın altından geçirmektesin. Bu geçit töreninde bir yerde söz konusu şeylerin suretsiz kahramanları durup sana poz vermekteler. Belki de hayali stüdyonda sanat tarihinin renkleri ve komposizyonları eşliğinde bir çekim odası kurgulamışsındır? Ne dersin?


Günümüzün “nadireler kabinesi”nin ekranında dolaşarak nesnelerin gösterdikleri ile sakladıkları arasında ilişkilendirmeler kurmaya çalıştım. Renklere, düzenlemelere yüklenerek sanat tarihinin görselleştirme politikalarını dahil ederek ilerlemeye çalıştım. Kolajlarımda kullandığım resim ve fotoğrafların, insan gözünü merkeze alan perspektif anlayışına bağlı görüntüler olduğunu ve bunun belli bir iktidar biçimine karşılık geldiğini dikkate alırsak, kolaj yönteminin karşıt sorular üretebilmek için elverişli bir yöntem olduğu ortaya çıkar.



Buluntu görüntüler sana böyle bir alan açıyor diyebilir miyiz?


Böyle göz kamaştırıcı ve büyüleyici bir nesneler imparatorluğunda yol almaya çalışmak, ayartmalara, baştan çıkarılmalara karşı koymak kolay değil. Doğru soruları bulmaya ve sormaya çalışarak alan açılabilir. Böyle denemeler için “aydınlık oda” gerekli gibi görünüyor.


19. yüzyılın ortası ve 20. yüzyılın başına kadar yığılan onca şey var tarihte senin de kolajların bu yığılmanın ve özgürlüklerin, kapanmaların, icatların yenilerin peşinde. Sanat, sağlık, savunma, tarım, sanayi gibi konularda türlü imge var. Adeta imge toplayıcısı gibisin. Tam da burada izleyici tüm bunları bilerek gelmeli mi? Bilmiyorsa eksik hisseder diye düşündün mü?


Genellikle yapmaya çalıştığım, biçimin kendine has bir içeriği ortaya çıkarması için çeşitli yollar, yöntemler ile kışkırtılmasıdır. Bunun için görsel bir alanda çalıştığımı unutmadan, ilk katmanda, biçimin “güzel” etkisini oluşturması için çalışırım. İzleyicinin çalışmalarımla karşılaşabilmesi için “güzel” bir kapı açmayı önemserim.


Bundan sonra izleyicinin, biçimin ortaya çıkaracağı içerik katmanlarına doğru ilerleyebileceğini umarım. Sonuçta olabildiğince düşünülüp ortaya konmuş bir kurgu, yapay bir üretim olarak sanat yapıtı üreticisinin hedeflediklerinin dışında da algılara kapı açabilir. Yapıtın içindeki metinler, öyküler taşıyıcıdır ama her şey demek değildir. Belki de yapıt ile izleyicinin iletişimi, öykülerin bittiği noktadan sonra başlayabilir…



Sergine Balkan Naci İslimyeli’yi davet etmişsin? Bundan bahsedelim mi?


Memnuniyetle. Balkan Naci benim değerli bir ustam ve sevgili bir arkadaşımdır. Benim kolajla ciddi olarak tanışmamı ve üstüne düşünmemi sağlayan kişidir. Kolajla yapılmış bir sergilemede Balkan Naci’nin erken dönem bir kolajını sergilemek bana çok doğru göründü. Hem onun üzerimdeki emeğine bir teşekkür, hem de anısına bir saygı duruşu olarak. Balkan Naci’nin 1979’da sergilenen Bir Yıkımın Mimarisi serisi üzerimde derin etki bırakmış, arkadaşlığımızın gelişmesinde bir başlangıç olmuştur. Üstelik sergimin yer aldığı Evin Sanat Galerisi, Balkan’ın çok uzun yıllar yaşadığı Bebek’te bulunduğu için, kolajı da ortaya çıktığı yere ziyarete gelmiş oldu…

bottom of page