top of page

Hep gürültü edenler


Elif Yıldız’ın 14 Kasım-9 Aralık 2017 tarihleri arasında, Arte Sanat’ta gerçekleşen sergisi Sert Zeminde İdman’daki işlerini Onur Sancu, “Sanatsal beklentiyi sonuçsuz bırakan ama bunu illa karşı durma formunda değil, sadece dikkate almayarak ortaya çıkaran ve basitçe, çizmeyi seven birinin çizimleri. Hepsinin de, sergi salonundaki düzensiz düzenlemesiyle birlikte, yan yana asılmalarından çok yan yana denk gelmeleri önemli bir ayrıntı.” cümleleriyle yorumluyor. Sancu, Elif Yıldız’la sohbetinden geriye kalanları ve sergi izlenimlerini yazdı

Elif Yıldız, Sert Zeminde İdman sergisinden, Arte Sanat

Sanatsal beklentiyi sonuçsuz bırakan ama bunu illa karşı durma formunda değil, sadece dikkate almayarak ortaya çıkaran ve basitçe, çizmeyi seven birinin çizimleri.

Elif Yıldız’la yaptığımız uzunca sohbetin ardından geriye ne düzenli bir cümle, ne de bir ses kaydı kaldı. Bu bir seçim tabii ki. Samimiyete, bir anıya ve kafa karışıklıklarına saygıyla yaklaşmayı deneyen, naif bir seçim. Ama zaten bunlar da sohbetin başlıkları arasındaydı. Politik ol(ma)mak, samimi olabilmek ve karar vermek üzerine birçok şey konuştuk ve ortak bir üçkağıtla, genelleşmiş şeylerden bahsetmeyi unuttuk.

Elif Yıldız, ()...(), 50 x 35 cm, Kağıt üzerine boya kalemi ve mürekkepli kalem, 2013

14 Kasım-9 Aralık 2017 tarihleri arasında, Arte Sanat’a dökülen bir sergi Elif Yıldız’ın Sert Zeminde İdman’ı. Dökülen diyorum altını çizerek çünkü sanatsal seçimlerin, büyük iddiaların, gösterişli düzenlemelerin ya da basit bir blöfün peşine düşmüş bir şey bulmak zor sergi salonunda. Böyle bir alana aşina olunmadığında, beklentilerle bir çatışmanın ortaya çıkası çok da uzak bir ihtimal olarak görülmemeli. Zira Elif’e “Ne yapıyorsun?” diye sorduğumda “Aklıma geleni yapıyorum.” diyor. Basit ve komplike aralığının dışında bakmak lazım buraya o halde. Alt kültür ile ilgili, anlaşılması gereken bazı şeylerde ortaklaşıyoruz önce kendisiyle. O da şundan bahsediyor: Gerçekten kişisel bir karar, cüretkarlığını haklılığında arayan bir karar, özgürlüğünü yaratabilen bir özgürlük, zaten politiktir. Fakat zor olan da tam burada, bu kararı alabilmekte yatar. Sergide de böyle kararların nüansları göze çarpıyor bir şekilde. Sanatsal beklentiyi sonuçsuz bırakan ama bunu illa karşı durma formunda değil, sadece dikkate almayarak ortaya çıkaran ve basitçe, çizmeyi seven birinin çizimleri. Hepsinin de, sergi salonundaki düzensiz düzenlemesiyle birlikte, yan yana asılmalarından çok yan yana denk gelmeleri önemli bir ayrıntı.

Elif Yıldız, Dün Ne İsem Bugün De Oyum (15), 24.7x17.5 cm, Kağıt üzerine keçeli ve mürekkepli kalem, 2012-2017

Elif Yıldız, heykel bölümü mezunu fakat mezuniyetinden sonra tüm dikkatini kağıda, kaleme, desene vermiş. Sergi salonundaki düzenlemedeki arayışın heykel okumanızla bir ilgisi var mı diye sorduğumda “Benim masam da böyle,” diyor, “Kafam karışık.” Kafa karışıklığını seviyor ve bu onun için doğal bir eylem olarak da kalıyor, ortaya çıkardığı işlerde konu edineceği spesifik bir başlık haline gelmiyor asla. İzlerine rastlıyoruz yine de haliyle. Sergiye gelenlerden de düzenlemeyi -ya da düzensizliği- sevdiklerine dair şeyler duyduğunu, bu hamleyi çok da uzak olmayan bir yere, sokağa benzettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Sokaktaki posterler de böyle duruyor, birileri bir şeyler asıyor, sonra onun üstüne başka bir şeyler asılıyor.” İllüstrasyonun kendisi için nasıl bir eylem olduğunu sorduğumda da, bir illüstratör olmadığını ve yaptığı şeyleri illüstrasyon olarak değil illüstratif olarak anladığını söylüyor. Resimden müziğe, gündelik deneyimlerden ana akım dışı kültürlere kadar birçok yerden beslenmeye çalışıyor. Aslında böyle bir durum herkese dair bir şeyden bahseder. Etkilenmemek söz konusu olamaz ama bunun farkına varmak gerekiyor. Sonrasında da, tam da bu yüzden disiplinleri hiçbir zaman net çizgilerle ayıramadığından bahsediyor ama illa ki bir kategori dillendirilecekse de karikatürü seçebileceğini ekliyor. İşlerindeki baskın etken olarak da görülebiliyor bu.

Elif Yıldız, Magritte, 29.7 x 21 cm, Kağıt üzerine karışık teknik, 2012

Politik sanat üzerine binbir tartışma bir kenarda dursun, reklamvari her çabanın taşıdığı sistematik tehlike, sistematikleşme tehlikesi aslen sanatın nasıl olanaklar üzerine kurulu olabileceğini veya kendinde nasıl bir olanak olduğunu unutuyor gibi görünüyor. Böyle bir görevi üstlenmek, ya büyük bir yükü üstlenmekle mümkün olabilir ya da anlık kaçışları sağlar, ki her anın da parçalarına ayrıldığı böyle bir dönemde anlık olan pek de bir şey yaratamayacaktır. Çok da büyük bir yükün üstlenilmediğinin farkındayız. Histerik bir durum bu. Dünya genelinde ne olup bittiğinin farkına varmak bile yeterince güçken, olayları kaygılardan ayırarak dünyayı anlamayı denemek, sanatın artık kişisel alanları yitirmesine yol açmakta. “Karar almak gerekir.” diyor Badiou. Ayaklarımızı bastığımız yere dair bir karar almak gerekir. Politikanın nerede başladığını anlamadan yapılan her sanat derdindeki çaba, insanları, insanı biraz daha unutacaktır. Böyle bir alanda bir şey yapıyorsak eğer, hakkını vermeliyiz diye ortaklaşıyoruz Elif’le de, “Yapmak zorunda değil kimse, ama yapıyorsa hakkını vermeli.” diyor.

Elif Yıldız, Kafasesi, 20 x 21.5 cm, Kağıt üzerine keçeli kalem ve mürekkepli kalem, 2010

Biraz zaman geçtikten sonra az çok nerelerden etkilendiğini çıkarabiliyorum Elif’in. Kitaplardan çok dergileri ve fanzinleri sevdiğini söylüyor. Biyografiler genellikle daha çok ilgisini çekmiş. John Zorn’un müziğinde kullandığı görsel tarafın da büyük etkisi olmuş üzerinde. Elif Yıldız’ın çizimlerindeki salaşlık, ama bu salaşlığa rağmen ayrıca bir etki olarak göze çarpan genel bitmemişlik, sonuçsuzluk ve süreğenlik hem tüm bu referanslarla aradaki bağı kurabilir, hem de daha sakin bir bakışın temellerini atabilir.

Elif Yıldız, Foucault, 29.5 x 21 cm, Kağıt üzerine mürekkepli kalem, 2013

Sergi boyunca devam eden ve artık haklılığını arayan bir tutum da böylece çıkıyor ortaya. Sergiden çok, basitçe bir ziyareti, hazırlıksız bir karşılaşmayı andırıyor Sert Zeminde İdman. Elif Yıldız’a da özellikle soruyorum “Bir sanat derdiniz var mı?” diye, aynı hazırlıksızlıkla, sade cevaplar veriyor: “Sanat benim için kendimi keşfetmekle alakalı. Kafa karışıklığını sadeleştirmeye çalışıyorum. Teoriler üretecek bir yerde değilim. Sanatın, altını çizmek istediği bir şeyler var, alt kültür ise içini boşaltıyor. Neden iki yol olmak zorunda?” Böylece yavaş yavaş, fikir alışverişine açık ama tartışmaya kapalı bir alan yaratıyor kendisine. Zaten alt kültür ile ilgili konuşurken de “Tek başıma da kalsam sıkılmam, yalnızlığı seviyorum.” diyor. Yani sergi, dönüp dolaşıp, inadına sonuçsuz bir alana ve kafası karışık bir karşılaşmaya yerleştiriyor kendisini.

Elif Yıldız, Estetik Devrim IV, Dijital resim, 2008

Aslen, “Ne anlamak gerekir?” gibi bir soruyu da anlamsızlaştırmanın çabası biraz belli oluyor. Sanata değil de yapana dair bir yaklaşımın kategorileri, bildiğimiz kategorilerden uzakta duruyorlar. Tam da bu yüzden yazıda ne işler hakkında spesifik açıklama denemeleri var ne de Elif Yıldız karmaşık senaryolarla bir şeyleri büyütmeye çalışıyor. Zira bu tutum, Elif Yıldız’ın geldiği, gördüğü yerlerin karakteristiğine de uygun düşüyor. Sert Zeminde İdman bir şeyler yapabilmenin özgürlüğüyle alakalı bir karşılaşma halini alıyor böylece. Fazlası da, söylendiği gibi: “Hep gürültü ederiz.”

Elif Yıldız, Deleuze & Guattari, 29 x 29 cm, Kağıt üzerine mürekkepli kalem, 2015

bottom of page