top of page

Günlerin kalanları

Irmak Canevi’nin İki Limon Çekirdeği başlıklı sergisi Ka Atölye’de izleyiciyle buluştu. Sanatçıyla serginin hikâyesini ve koleksiyon sürecini konuştuk


Röportaj: Cihan Ataş


Irmak Canevi ©Nazlı Erdemirel


İki Limon Çekirdeği doğup büyüdüğün Ankara’daki ilk sergin. Neler hissediyorsun?


Lise son sınıfta Ankara’dan ayrıldığımda sanatçı olmak aklımın ucundan belki geçmişti ama tercihlerim farklı yönde oldu. Babamın işi gereği ailecek İstanbul’a taşındıktan tam iki sene sonra İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyordum. Mezuniyetim ve stajımın ardından yedi sene avukatlık yaptım. Sanat okumaya karar verdiğimde 32 yaşında yetişkin bir adamdım. İç sesimi işitmem biraz vakit aldı ama sonunda sevdiği işi yapan şanslı insanların arasına ben de katıldım.


Yıllar sonra çocukluğumun geçtiği şehirde kurduğumuz bu serginin yeri başka. Aydınlık, neşeli bir sergi olduğunu düşünüyorum İki Limon Çekirdeği’nin. Sergiye ev sahipliği yapan samimi ekip, şahane mekân ve tanıdık Ankara sayesinde açılış günü yerini bulmuştu bu neşe. Ankara’daki ailem, eski dostlarım ve Ka Atölye’de tanıdığım yeni pek çok güzel insan bizimleydi.


İki Limon Çekirdeği sergisinden envanter listesi ve yerleştirme görüntüsü


Serginin isminden biraz bahseder misin?


Sergiye adını veren iki limon çekirdeği 2020 yılı boyunca her gün bir şey seçerek biriktirdiğim 366 kalemlik envanterin en küçük ve sevimli girdilerinden biri. Topladığım eşyaların nereden gelip, nasıl ve neden seçildiklerinden bahseden bir de metin var sergide. Koleksiyona dair tuttuğum kayıt ve notlar matbaa paletleri üzerine yerleştirdiğimiz afişlerin arkasında yer alıyor. İzleyici dostların bu afişlerden almaları serbest.


Sergi için bir isim ararken 13 Mayıs 2020 tarihli bir Çarşamba günü, koleksiyonuma iki limon çekirdeği eklemiş olduğumu farkettim. Sakin, iddiasız, kulağa hoş gelen ve bizi iyi hissettiren bir başlık olacağını düşündüm bu tamlamanın. Sıkılan limonların lokma ve yudumlarımızı ihlal eden kaçak çekirdekleri ile işlerime şekil veren muzır oyunlar arasında bir bağ kurdum sanırım.


Önceki bazı işlerinde de buna benzer koleksiyonlar var. Bir grup eşyanın yerleştirildiği farklı yapılar tasarlıyorsun. Örneğin duvara çaktığın çivilerin üzerine asıyorsun elindeki koleksiyonu ya da beton tabletler üzerinde sergiliyorsun dönüştürdüğün envanteri. Bu tür çalışmalarda farklı teşhir sistemleri kullanıyorsun. Ancak işe her seferinde bir şeyler biriktirerek başlıyorsun.


Koleksiyon yapmayı hep sevdim. Küçükken pul, demir para, kartpostal, kupa, minyatür şişe ve hatta şapka koleksiyonlarım vardı. Babam da çakıl taşı ile dalgaların kıyıya taşıdığı odunları toplardı deniz tatillerimizde. Annemin biblolarını vitrinlere birlikte yerleştirirdik bir evden diğerine taşındığımızda. Aile boyu koleksiyonerdik.


Sanat yapmaya başladıktan sonra toplama huyumdan vazgeçmedim. Geçmişte kurguladığım bir dizi yerleştirmede, atölyemde biriken şeylerden derlediğim benzer envanterler kullanmıştım. Sanat üretimimde toplamak ve çoğaltmak üzerine kurulu bir metodoloji geliştirdim zaman içerisinde. Kimi zaman topladığım bu şeyler daha karmaşık ve büyük işlerin yapı taşları oldu. Bazen de ileride başka işlere ilham vermesi için kataloglanarak rafa kalktı. Bu sergiye vesile olan koleksiyonu yaparken önceki rastlantısal yaklaşımı bırakıp bir sistem dahilinde çalışmaya ve bir yıl boyunca her gün bir şey seçerek biriktirmeye karar verdim.


İki Limon Çekirdeği sergisinden yerleştirme görüntüsü


Her gün için bir eşya toplamak olarak tarif ettiğin bu yöntemi biraz açmak mümkün mü? Limon çekirdekleri ve koleksiyondaki diğer şeyleri toplarken neye göre seçimler yaptın; neler gözettin?


Günbegün eşya toplamak dışında seçim yaparken bir kural izlemedim. Koleksiyona girecek parçayı rengine, şekline, cismine göre, bazı günler de başımdan geçen olayları hatırlamak için seçtim. Daha önce görmediğim gizemli bir şeyle karşılaştığımda özellikle heyecanlanıyor ve hemen envanterime dahil ediyordum. Koleksiyon büyüdükçe süreç daha ilginç bir hal alır oldu. Alışkanlıklarımın, refleks haline gelmiş tercihlerimin farkına vardım. Kendimi tekrar aynı şeylere yönelmekten alıkoyarken farklı mecralarda, topladığım diğer şeylerle bir araya gelmesini istediğim değişik eşyalar aramaya başladım. Yaptığım her seçim ile koleksiyon şekil değiştirdi.


İki Limon Çekirdeği sergisinden yerleştirme görüntüsü


Şubat, Eylül, Ocak isimlerini vermişsin bazı kolajlarına. Biriktirme sürecine dair ipuçları veriyorsun galiba bu başlıklarla.


Bunlar o ay içerisinde topladığım nesnelerin fotoğraflarının tamamını kullanarak derlediğim, ürettiğim eserler. Örneğin 2020 yılında 29 gün çeken Şubat ayında topladığım 29 şeyin fotoğraflarını kullanarak yaptım Şubat adlı kolajı. Dikkat ederseniz çektiğim fotoğrafların lamine edilmiş siyah beyaz minyatürlerini göreceksiniz işin alt yarısında. Sergiyi tanıtmak için kullandığımız Kasım adlı kolajda ise Kasım ayında topladığım şeylerin detaylarını yine bu ay içerisinde topladığım üzeri fayans bir moloz parçasının fotoğrafının üzerine yapıştırarak yerleştirdim. Bu ufak parçaların fotoğrafa ait olduğunu düşünebilirsiniz, ancak dikkatli bakarsanız işin bir kolaj olduğunu anlayacaksınız. Bir başka deyişle temel aldığım bazı görsellerle dijital ortamda oynamak yerine bu fotoğrafları fiziki müdalaleler yoluyla manipüle etmeyi tercih ettim. Kolaj tekniğini kullanarak fotoğraflar üzerine eklediğim yeni katmanlarla farklı dokular yaratmış oldum.


İki Limon Çekirdeği sergisinden Bir Müzem Olsaydı çalışması yerleştirme görüntüsü


Ka’nın cam olan ön cephesinden içeri baktığımızda ilk göze çarpan beyaz ağırlıklı bir kütle var. Mekâna girdiğimizde yine ilk bu yapı ile karşılaşıyoruz. Nedir bu işi merkeze alan?


Serginin varoluş sebebi olan envanterin yerleştiği - ve sergilendiği - polietilen köpük levhalarla inşa ettiğim bu yapı sergilenen diğer işlerin özüne dair ipuçları taşıyor. Mimari bir maketi andıran bu teşhir sistemi tanıdık bazı binaları da çağrıştırıyor benim için. Ortaya çıkan işin bir bina modeline benzediğini fark ettiğimde koleksiyonuma ev sahipliği yapan bu yer bir müze olmalı diye düşündüm ve bu esere Bir Müzem Olsaydı adını verdim.


Ka’da yaptığınız söyleşide en çok merak uyandıran ve konuşulan iş bu iş olmuştu sanırım.


Öyle oldu gerçekten. Dinleyicilerin renkli yorumları sayesinde yeni pek çok fikir var şimdi kafamda. Bir Müzem Olsaydı pek çok fikrin bir araya geldiği hibrit bir çalışma. Heykel, stant, bina, maket, müze, raf, vitrin, tezgah unsurlarının birlikteliğinde varlık bulan, yerleştirme içinde bir yerleşim modeli… Kesilerek şekil verilmiş birbirinden farklı köpük parçasının üst üste yığılmasıyla, irili ufaklı 366 eşyayı muhafaza ve teşhir etmek için kurulmuş çok katlı ve hazneli bir bina bu. Kullandığım malzemenin cismine dair de şunu söyleyebiliriz. Polietilen levhalar esas olarak ambalaj malzemesi oldukları için koleksiyonumun sergi mekânına yaptığı yolculuğa da dikkat çekmiş oluyorlar. Oradan oraya taşınan envanteri taşınırken kullanılan köpükler taşıyor yeni yerlerinde; köpükten müzelerinde.


İki Limon Çekirdeği sergisinden yerleştirme görüntüsü

Sergideki diğer işlerden farklı olduğunu düşündüğüm bir tür kolaj görüyorum yine Ka’nın vitrininde. Bir eldiven fotoğrafı ve yukarısına asılmış yeşil bir kalabalık var.


Evet, Saklıkent, Antalya’da bulduğum bir eldivenin fotoğrafı bu. Dağ başında atılıp, unutulmuş bir eldivenin avucunda kalan toprakta nasıl olduysa filizlenen bir bitkiyi keşfedip çok mutlu olmuştuk. Yaşam en zor koşullarda bile yolunu bulup yeşerebiliyordu. Karşılaştığımız bu güzel sürprizi iki bölümden oluşan çok parçalı, bileşik bir kolaj yoluyla anlatmak istedim.


Sergi mekânının yan cephesinde dışarıdan bakınca görebildiğimiz Yüksek Sanat adlı fotoğraf ile hicive de yer vermiş oluyorsun serginde. Kendi ellerinle havaya kaldırdığın iki limon çekirdeği maketinin fotoğrafı bu.


Sergiye ismini veren çekirdeklerin bir tür kutlaması olarak düşünüyorum bu işi. Papier-mâché tekniğiyle yaptığım iki çekirdek heykelinin sanatçının eliyle yüceltilmesi ve “yüksek sanat” mertebesine erişmesine dair şakacı bir yorum olarak da değerlendirebiliriz bu fotoğrafı. Daha önce kurguladığım başka işlerimde de eserlerimi taşıdığım, yukarı kaldırdığım fotoğraflar kullanmıştım. Sanırım sanat pratiğimde varlığını giderek daha fazla hissettiğim performans konusuna da dikkat çekmek istiyorum bu fotoğraflar yoluyla.

bottom of page