top of page

Groteskin sessiz bilgeliği

Evgenia Saré’nin kişisel sergisi Zyuziki, 23 Ekim - 7 Aralık 2025 tarihleri arasında Galeri 77’de gerçekleşiyor. Sanatçıyla grotesk figürlerinin şefkat ve kırılganlıkla kurduğu dünyayı konuştuk


Röportaj: Hüseyin Gökçe


ree

Evgenia Saré. Fotoğraf: Arman Karakhanyan


Grotesk birleşimlerden oluşan bu imgelerde figürler, birbirlerinin varlığını kutlayan ortak bir yaşam sürüyor. Bu yaşamın oluşumunda eksantriklik ne derece belirleyici oldu?

Yaratıcı üretimimin tamamının bir şekilde tiyatro tarafından “yazılmış” olduğunu hissediyorum. Farklı edebî temellere dayanan prodüksiyonlarda yer almamın sanatıma iz bırakmaması mümkün değildi. Oyun, kılık değiştirme, başkalaşım, karnaval, maskaralık ve muziplik gibi kavramların hepsi özünde tiyatrosaldır. Bu oyunlardan büyük keyif alıyorum ve onların özü resimlerimde her zaman bir şekilde varlığını sürdürüyor.


Grotesk olmak bedene özgü bir nitelik mi? Yoksa bedenin karşılaşma düzeylerinden arta kalan tuhaflıklar mı grotesk olanı ortaya çıkarıyor?

Karakterlerim, “zyuziki”ler, ilk bakışta grotesk görünebilir. Fakat zamanla onlara alışırsınız; hatta onların yumuşaklıklarını, düşünceli hâllerini, sessiz bilgeliklerini sevmek gerekir. Kötülükten, kıskançlıktan ve saldırganlıktan arınmış, bizim dünyamıza benzeyen bir evrende yaşarlar. O dünyaya adım attığınızda ise küçük bozulmalarını fark etmeyi bırakırsınız çünkü onları tanımlayan şeyler bunlar değildir.



Solda: Evgenia Saré, Aile Portresi, 2019, Tuval üzerine yağlı boya, 81 x 100 cm

Sağda: Evgenia Saré, Sınıf Fotoğrafı, 2015, Tuval üzerine yağlı boya, 81 x 100 cm


Güzelliğe dair bakışımız çoğunlukla kusursuzluk, uyum ve genel kabul üzerinden şekilleniyor. Grotesk ise kusurlu, uyumsuz, tuhaf ve istenmeyen olarak algılanıyor. Oysa bu altüst olmuş dünyanın doğasında zaten kusur var. Peki yine de bizi groteskten kaçınmaya iten nedir?

Groteskten kaçınmamızın nedeni, aslında aynaya bakmaktan duyduğumuz korkudur.


Şaşkın, muzip, melez, tombul; kimi zaman uzun ya da ince uzuvlardan, yüzlerden, burunlardan ve giysilerden oluşan bu figürlerin kalp atışları, birbirini incitmeyecek bir saflıkla atıyor gibi görünüyor. Sizce groteski idealize mi ediyorsunuz?

Groteski idealize etmiyorum; onu insani kırılganlığı, duygusal hassasiyeti ve eleştirel ya da yargılayıcı bakış karşısındaki savunmasızlığımızı açığa çıkarmak için kullanıyorum.


ree

Evgenia Saré, Sütanne, 2019, Tuval üzerine yağlı boya, 81 x 100 cm


Paris’te yaşıyorsunuz. Dünya giderek daha tekdüze ve homojen bir hâle geliyor. Hiç tuhaf karakterlerle karşılaşma fırsatınız oldu mu?

Elbette, hem de sadece ben değil. Etrafınıza dikkatlice bakın: neredeyse her insanda bir “zyuziki” izi bulursunuz. Onlar tanınabilir; kimi zaman komik, düşünceli, melankolik ama her zaman iyi kalplidirler. Bizi sessizce gözlemlerler, bizden daha bilgedirler ve sanki bizim hakkımızda, bizim henüz keşfetmediğimiz bir şeyi biliyor gibiler.


İşlerinizde kullandığınız teknik ve biçim, grotesk karakterleri ortaya çıkaran öğeleri yaratmak için mi daha gerekli, yoksa onları bir mekânda hayata geçirmek için mi?

Çalıştığım teknik eski ustalardan öğrendiğim bir yöntem. Günümüzün aceleci, hızlı üretim temposunun dayattığı birçok yönteme kıyasla çok daha fazla zaman istiyor. Acele etmem; kendime düşünmek için alan tanırım. Ayrıca bu teknik, en küçük ayrıntıların üzerinde uzun uzun durmama imkân veriyor; bundan da ayrı bir haz duyuyorum.



Soldan sağa: Evgenia Saré, Kuklalar, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 160 x 120 cm (Poliptik)

Evgenia Saré, Gece, 2023, Tuval üzerine yağlı boya, 146 x 114 cm

Evgenia Saré, Maskeler, 2021, Tuval üzerine yağlı boya, 150 x 100 cm (Diptik)


Eski ustaların tekniklerine ilgi duyuyorsunuz. Bu isimlerin hepsi sanat tarihinde önemli bir yere sahip ve çoğunlukla “dâhi” olarak sunuluyorlar. Buna karşılık kadın sanatçıların tarihi, büyük ölçüde erkek merkezli bir anlatıyla yazıldığı için görünmezleşiyor. Sanat tarihinin bu sorunlu yapısı üzerine neler söylemek istersiniz?

Sanat tarihi, bilimlerin ya da buluşların tarihinden farklı değil. Her alanda kadınların rolü toplumsal koşullar tarafından görünmez kılınmış durumda. Belki bir gün bu değişir; en azından böyle bir geleceğe inanmak istiyor insan.


İlham aldığınız sanatçılar arasında Bosch, Bruegel, Callot, Daumier ve hatta Goya var. Onların eserlerini görmek için müzelere ne sıklıkla gidiyorsunuz? Daha önce fark etmediğiniz bir ayrıntı ya da “yanlış”la karşılaştığınız oldu mu?

Niteliği yüksek eserlerin ayırt edici yanı, onlarla her karşılaşmada yeni bir şey keşfetmemizi sağlamalarıdır. Biz değişiriz, algımız da bizimle birlikte değişir; dün önemsiz gelen bir ayrıntı bugün hayati hâle gelebilir ve böylece bakışımız da dönüşür. Bazen göz, “hata” gibi görünen bir detaya takılır ama belki de o bilerek yapılmıştır; düşünmeye, yorumlamaya davet eder. Bir tablonun karşısında bizi düşündüren her şey bir armağandır. Sonuçta sanatın gerçek amaçlarından biri de budur.


ree

Evgenia Saré, Domino, 2019, Tuval üzerine yağlı boya, 40 x 120 cm


Bu sanatçılar arasında Goya benim için özel bir yerde duruyor. Manzarayı karartma cesaretini gösterdi. Figürlerin ruh hâlleri ve bakışları öylesine berraklaşıyor ki, dünyada birlikte yaşadığımız gerçeklikle doğrudan yüz yüze kalıyoruz. Çaresizce hayata tutunmaktan başka bir çıkış yolu yok. Sizin Goya’ya nasıl baktığınızı merak ediyorum.

Goya’ya hayranım, ancak insan varoluşunun bütünüyle trajik olduğuna dair hissiyatını paylaşmıyorum.


İşlerinizdeki figürler, içinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun şefkati elden bırakmamanın gerekliliğini fısıldıyor; sanki merhameti bir anlığına bile terk etmeye niyetleri yokmuş gibi görünüyorlar. Peki, eserlerinizdeki bu şefkatin kaynağı nedir?

Muhtemelen insan kırılganlığına dair duyduğum histen. Dünyada olup bitenler düşünüldüğünde hepimizin şefkate ihtiyacı var. Herkes böyle hissedebilseydi, dünya çok daha yaşanılır bir yer olurdu.


ree

Evgenia Saré, Maskeler Aşağı, 2024, Tuval üzerine yağlı boya, 73 x 116 cm


Francis Bacon, başı Deleuze’ün tarif ettiği anlamda ele alıyordu: insan ile hayvan arasındaki o ayırt edilemez sınır. Kesimhanelere büyük bir ilgisi vardı. Bana göre, çalışmalarını bir stüdyodan çok bir kesimhanenin yakınlarında üretti; kasabın hayvanı keserken savurduğu bıçakları, o anda duyulan çığlıkları ve ani sessizlikleri resimlerine taşıdı. Peki siz üretimlerinizi nerede gerçekleştiriyorsunuz?

Bacon, 20. yüzyılın hem en çok travmatize olmuş hem de en çok travma yaratan sanatçılarından biri.Çevremizdeki korkunçlukları ve trajedileri görüyoruz; görmemek mümkün değil. Sanatçının bundan sonra iki yolu var: Ya bu trajedileri besleyip bir tür yüceltmeye dönüştürerek çoğaltmak, ya da çoğu zaman başarısızlığa mahkûm bir çabayla da olsa dünyayı biraz daha nazik ve daha bilge bir yer kılmak için kendi payına düşeni ortaya koymaya çalışmak. “Créer, c'est résister à ce qui entend contrôler nos vies.” (“Yaratmak, hayatlarımızı kontrol etmek isteyen şeye direnmek demektir.”) Bu Deleuze’ün formülüdür ve her sanatçı, kendince mümkün gördüğü biçimde direnmeye çalışır. Benim pratiğimin en önemli kısmı hazırlık çizimleridir. Onları bir defterde çalışırım; bu her yerde olabilir. Defterimle baş başa kaldığımda etrafımdaki dünya yok olur. Gelecekteki resmin doğduğu an aslında budur. Neyin ortaya çıkacağını tam olarak bilerek resmin fikri iyice olgunlaştığında stüdyoma giderim ve tuvale çalışmaya başlarım. Üretim sürecimden keyif alıyorum ve işlerim insanların yüzünde bir tebessüm bıraktığında mutlu oluyorum.



Evgenia Saré, Zyuziki, Sergiden görünüm, Galeri 77

Bütün yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Yazı ve fotoğrafların tüm hakları Unlimited’a aittir. İzinsiz alıntı yapılamaz.

All content is the sole responsibility of the authors. All rights to the texts and images belong to Unlimited.

No part of this publication may be reproduced or quoted without permission.

Unlimited Publications

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page