top of page

Genç sanatçılar dosyası: Oktay Yılmaz

Genç sanatçılar dosyası kapsamında Oktay Yılmaz ile sanata bakışı ve kendi pratiği üzerine konuştuk


Oktay Yılmaz


Oktay Yılmaz 1998 yılında Muğla’da doğdu. Lise eğitimimi bir güzel sanatlar lisesinin resim bölümünde tamamladıktan sonra 2016 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ne başladı. 2021 yılında aynı fakültede yüksek lisansa başladı ve halen devam ediyor. Yüzey üzerinde yeni şeyler denemenin, ağırlıklı olarak bu anlamda üretim yapmanın ve bunları yaparken farklı araçları kullanmanın onu beslediğini belirtiyor. Günlük yaşantımızda karşımıza çıkan rastlantısal görünümleri yüzey üzerine taşıyor ve malzeme anlamında kendimi sınırlandırıyor. Bunu yaparken kullandığı görünümlerin başında ışık, gölge ve karanlık geliyor. Nesnenin kendisini kullanmak yerine sıklıkla onun oluşturduğu karanlığı ya da gölgeyi kullanıyor.


Sanatı nasıl tanımlıyorsunuz?


Sanatı tanımlamak benim için gerçekten zor çünkü bir yandan her şeyi sanata dahil edebileceğimizi düşünürken bir yandan da sınırları olması gereken bir yapı olarak görüyorum. Bu ikircikli durum, ne olup olmadığı konusunda fikir yürütmemi zorlaştırıyor. Önemli olan şeyin üretim yapan ve ürettiği durum arasında geçtiğini düşünüyorum.


Sanatla ne zaman karşılaştınız ve sanat hayatınıza nasıl dahil oldu?


Sanatla karşılaştığım net bir an hatırlamıyorum fakat yaptığım şeyin sanat olduğunu bilmeden bir şeyler ürettiğimi hatırlıyorum. İlkokul döneminde aldığım tiyatro eğitiminin de etkisini görmezden gelemem. Düz bir yazıyı nasıl duyguya dönüştürebileceğimiz anlatılırdı, bunun için çabaladığımızı anımsıyorum. Çalıştığımız sahnedeki dekorların, ahşap plakalardan kesilmiş ağaçların, gözümüzün içine işleyen sahne ışıklarının görüntüleri sanırım sanatla tanıştığım ilk anlar olabilir. Ders çalışmayı sevmezdim, bunun yerine kendime defterler tutup, bu defterlere şarkı sözleri yazar, kendi yarattığım karakterleri çizerdim. Bu da çocukluk yaşlarıma tekabül ediyor. Hep bir şey yapma ve üretme içgüdüsüyle hareket edip, saf üretimin en doğurgan dönemlerinin bilmeden tadını çıkarmıştım belki de. O yüzden bunu “dahil olmak” olarak tanımlamayacağım, anatın “ne olduğu”, “neleri içine aldığı”, “nasıl oluştuğu”, “kime ait olduğu” gibi sorulara cevaplar arıyorum ve sanırım bunun cevabını henüz, ne kendime net bir şekilde verebildiğim ne de başkasına açıklayabileceğim bir dönemde değilim.


 

Sadeleşmenin ve sınırlandırmanın

üretim dinamiğinde farklı fikir kapıları açtığını,

bana iyi geldiğini düşünüyorum.

 

İşlerinizde ne tür medyumlar kullanıyorsunuz ve bunları tercih etme sebepleriniz nelerdir?


Farklı materyalleri denemek her zaman yeni bir heyecan yaratıyor. Ama son zamanlarda daha az şeyle neler yapabileceğimi görmek beni oldukça heyecanlandırıyor. Sadeleşmenin ve sınırlandırmanın üretim dinamiğinde farklı fikir kapıları açtığını, bana iyi geldiğini düşünüyorum. Bu yüzden son serideki işlerimde hem kavramsal çerçeve, hem imgeler, hem de malzeme anlamında belli sınırlar içinde dolaşıyorum.


Oktay Yılmaz, Dolunayda Bir Gece serisinden, 2022, Bez üzerine akrilik boya, 105x90 cm


Sizi besleyen, ilham veren konular, isimler ve medyumlar nelerdir? Bunlar çalışmalarınıza nasıl yansıyor?


Uzunca bir süredir odaklandığım ışık-gölge konusu üzerinde düşünmeye devam ediyorum. Çevreyi gözlemlerken dikkatimi bulunduğum mekanın ışığına, nesnelerin oluşturduğu koyuluklara yöneltiyorum. Genellikle gördüklerim birbirlerinden farklı şeyler olmuyor. Fakat o anda, o sıradan görünümü deneyimlerken zihnimde her seferinde farklı bir şey beliriyor. Bu yüzden şunu söyleyebilirim ki çok sıradan bir şey, beklenmedik bir şeyi de beraberinde getirebiliyor.


Kömür ya da füzenle çalışmak başlarda çok zorlayıcı geliyordu. Bir anda bütün iş istediğimden farklı bir yönde ilerleyebiliyordu, kontrolü benim için zor bir medyumdu. Fakat yüzeyde oluşturduğu etki her zaman beni kendine çekiyor. Oluşturduğu kontrast, silik ve hafif puslu dokusu hoşuma gidiyor ve işlerime hizmet ediyor. Bu yüzden füzene kendimi alıştırdım, bu malzemeyi ve getireceği yenilikleri deneyimlemeye devam etmek istiyorum.

Bana ilham veren isimleri doğrudan sayamayacağım fakat 60’lar ve sonrasında süregelen sanat anlayışları içinde beslendiğim sanatçılar var.

Sanatınızı aktarma sürecinde ve sonrasında nelerle karşılaşıyorsunuz? İşlerinizin ortaya çıkış sürecinde ve kişisel olarak veya grup içinde işlerinizi sergilerken ne tür olumlu ve olumsuz durumlarla karşılaşıyorsunuz? Bu süreçteki deneyimlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?


İşlerimde sıradan manzaralar üzerinden bir kurguyla ilerliyorum. Fakat sanırım izleyici kendisini siyah ve beyazın etkisine kaptırıp bir noktada görece sıradan bir manzaraya baktığını unutuyor. Elbette yalnızca sıradan bir manzara görüntüsü söz konusu değil fakat bu manzara görsellerinin ağırlıklı olduğu işleri düşündüğümde bunun gibi durumlarla karşılaştığımı söylemeliyim. Sergilerken de üretim süresince de işlerimi bir bütün içinde değerlendiriyorum. Bir resmime tek başına baktığım çok nadirdir, mutlaka yanında veya yakınında önce yaptığım iş ya da sonra yapacağım işin eskizi duruyordur. Sık sık gözümün bir ucuyla ona bakıyor olurum. Bu yüzden de az işle katılacağım bir sergide tam anlamıyla tatmin olamayacağımı ya da işlerimi yan yana görememenin vereceği huzursuzluğu yaşayabileceğimi hissediyorum. Tabii bu durum yalnızca seri işler için geçerli. Son zamanlarda seri dışında ürettiğim işlere tek başına bakmaya ve bunun beni nasıl hissettirdiğini anlamaya çalışıyorum.


Sanatı parasal anlamda değerli kılan unsurlar neler olabilir? Genç bir sanatçı olarak çağdaş sanat piyasasına dair eleştirileriniz nelerdir?


Çağdaş sanat piyasasında özellikle son zamanlarda sıkça rastladığım copy-paste işleri oldukça rahatsız edici buluyorum. Fakat bu duruma, üreten kişiye bir suç yıkmaktan ziyade başka bir noktadan bakıyorum ve sanat piyasasını halihazırda takip eden kişilerin söz konusu kopyalanarak üretilmiş işleri fark edemiyor oluşunu daha heves kırıcı buluyorum. Evet, tarihte de sık sık karşılaşıyoruz bu gibi işlerle ama bence bu durumların sıkıntılı olmakla birlikte epey öznel bir tarafı da var. Bunun önüne geçmeliyiz. Söylediklerime ek olarak genç sanatçılara destek olmak için yapılan programların, birçok iyi düşünülmüş program var, artmasını umuyorum ve bunları gerçek anlamda sanat üreten kişileri desteklemek amacıyla hayata geçirmek gerektiğini düşünüyorum.


Oktay Yılmaz, İsimsiz, 2022, Bez üzerine akrilik boya, 64x54 cm


Yakın zamanda gerçekleştireceğiniz sanatsal etkinlikler, üretmeyi planladığınız yeni bir seri, katılacağınız sergiler yahut başka planlarınız var mı?


Şu anda üretmeye ve yeni fikirlere odaklandığım bir dönemdeyim. Aynı zamanda son tez dönemimdeyim. Ve bunun için açacağım bir sergi planını nasıl kurgulayabileceğimi düşünüp çalışmalarımı sürdürüyorum. Son çıkardığım ve şu an devam ettiğim seri Dolunayda Bir Gece için üretmeye devam ediyorum. Bu seride ay ışığının oluşturduğu karanlık ve aydınlık alanlar resimlere hakim. İşler çeşitli boşluklar, koyuluklar ve açıklıklardan oluşuyor. Bu seriye devam ederken yeni bir seriyi de beraberinde ilerletebileceğimi düşünüyorum. Ay ışığının ve gün ışığının oluşturduğu aydınlıkların karşıtlığının son zamanlarda ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Sonraki seride sanırım biraz daha bu farklılıklar üzerine yöneleceğim. Işık ve gölge çerçevesinde hem malzeme hem de konu bakımından ortaya neler çıkabileceğini görmek istiyorum.

bottom of page