top of page

Genç sanatçılar dosyası: Studio Pinprick

Genç sanatçılar dosyası kapsamında Studio Pinprick ile sanata bakışı ve kendi pratiği üzerine konuştuk


Hayrettin Taşkaya ve İsmail Dönmez


Hayrettin Taşkaya ve İsmail Dönmez, bir iç mimar ve bir sanat tarihçi olarak farklı  alanlarda uzun yıllar çalıştıktan sonra pandemi döneminde İstanbul’dan Eskişehir’e taşındıkları evrede birlikte üretmenin yollarını aradılar ve  2021 yılında tekstil öncelikli üretimler yaptıkları disiplinlerarası bir atölye olan Studio Pinprick’i kurdular. İkili olarak punch needle tekniği aracılığıyla farklı alanlardaki pratiklerini sergiliyorlar ve el işçiliğini kullanarak geleneksel üretim modellerini yeniden ortaya çıkarmayı amaçlıyorlar. Üzerinde çalıştıkları konular, kavram ve imge bütünlüğünü güncel dünyadan ve yaşanmışlıklardan alıyor. Özgürlük, sınırsızlık, sosyo-kültürel meseleler, cinsiyet, politika, insan hakları gibi güncel konuları ve bu konuların hem bölgesel hem küresel tarihi kodlarını araştırıyorlar.


Sanatı nasıl tanımlıyorsunuz? 


Yaşamımızı ve onu çevreleyen dünyayı farklı bakış açılarıyla görmemize yardımcı olan üretimlerin sanat olduğunu düşünüyoruz. Hayat herkes için bir anlam yaratma fırsatıdır. Yaratma sürecini seçen kişinin malzemesi farklılık gösterse de ortaya çıkan sonuç bizce sanattır.


Sanatla ne zaman karşılaştınız ve sanat hayatınıza nasıl dahil oldu?


İsmail: Sanatla küçük yaşlarda ailemin sayesinde tanıştım. Hafta sonları babam kardeşimle beni Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’na götürürdü. Sahne sanatları aracılığla hayal kurma, izleme, üretim ve performans mekanını deneyimleme yoluyla sanatla tanışmış oldum. Okul hayatım boyunca teorik anlamda ve güzel sanatlara hazırlık dönemindeyse pratik anlamda sanata olan ilgim gelişti. Üniversitede teorik eğitim almama rağmen pratiği hiçbir zaman bırakmadım. Bugün bu ikisi birlikteler.


Hayrettin: Bir kaza sonucu çocukluğumun bir kısmını hastanede ve evde yatarak geçirmek zorunda kaldım. Yaşıtlarım sokakta oyun oynarken benim oyun arkadaşlarım boyama kitaplarım, radyom ve izlediğim filmler oldu. Biten boyama kitaplarının yerine kendi boyama kitaplarımı çizmeye başladım. Çizim yeteneğim bu dönemde ilerledi. Lise yıllarından itibaren resmin yanında müzikle de ilgilendim. Bu sayede çok yönlü çalışma pratiğim de gelişti. Hala bu şekilde çalışıyor ve üretiyorum.


Studio Pinprick, Yeni Çağın Rüzgarı, 2023, Tuval üzerine punch iğnesi nakışı, 240x160 cm


İşlerinizde ne tür medyumlar kullanıyorsunuz ve bunları tercih etme sebepleriniz nelerdir?


Geleneksel yöntemleri yorumladığımız bir pratiğimiz var. İplikle boyama olarak da bilinen punch needle tekniği ile “dokuma resimler” yapıyoruz. Kullandığımız teknik aracılığıyla üretimlerimizin sınırlarını zorlamak ve yeni yollar aramak en büyük motivasyonumuz. Son dönemde büyük ebatlı enstalasyonlar üretmek ve farklı sergileme yöntemlerini denemek için çok parçalı işler üzerinde çalışıyoruz. Bunun yanında yine geleneksel yöntemler kullanarak üreteceğimiz formlarla dokumayı birleştireceğimiz üç boyutlu deneysel yöntemleri araştırıyoruz.


 

Dünyanın hem geçmişte hem bugün “normal” olarak nitelendirdiği tüm cinsiyet kalıplarını, normlarını, tabularını reddederek kurguladığımız kalabalık bir dünyamız var.

 

Sizi besleyen, ilham veren konular, isimler ve medyumlar nelerdir? Bunlar çalışmalarınıza nasıl yansıyor?


Yaşamın içerisindeki dualitenin izlerini aradığımız çalışmalarımızda, doğayla kurduğumuz güçlü bağın tarifini yapabilmek için çeşitliliğin yüceltilmesi gerektiğine inanıyoruz . Bu çalışmalarımızda önem verdiğimiz konuların en başında geliyor. Farklı disiplinlerden geliyoruz. Bu nedenle hem sanat tarihinin sunduğu birikimle hem de mimarinin sunduğu mekansal hafızayla yaşamının dünden bugüne bıraktığı tüm izler ve detaylar çalışmalarımıza kaynak oluşturuyor. Kozmik varoluş ve bireysel varoluş arasındaki büyük ve ucu açık hikayemizin anlatım biçimini çeşitlendirmenin peşindeyiz. Bu nedenle kendimizi sadece tekstille sınırlamayıp medyum çeşitliliğimizi her zaman genişletmeye çalışıyoruz. Dünyanın hem geçmişte hem bugün “normal” olarak nitelendirdiği tüm cinsiyet kalıplarını, normlarını, tabularını reddederek kurguladığımız kalabalık bir dünyamız var. Canlı-cansız, bedenli-bedensiz, öteki, anormal, farklı gibi tanımlarla tariflenmeye çalışılan her varlık bizim ikonik ve figüratif çalışmalarımızın başrolü, kutsal öznesi. Bu durum, üretimimize dair, belki de bizi en çok heyecanlandıran yön.


Sanatınızı aktarma sürecinde ve sonrasında nelerle karşılaşıyorsunuz? İşlerinizin ortaya çıkış sürecinde ve kişisel olarak veya grup içinde işlerinizi sergilerken ne tür olumlu ve olumsuz durumlarla karşılaşıyorsunuz? Bu süreçteki deneyimlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?


Dokumayla geleneksel bir noktadan başlayan üretimlerimizin, hayal ettiğimiz mekanlardaki halini görmek için dijital ortamda renderlar hazırlıyoruz. Bağımsız sanatçı ikilisi olarak, yaptığımız çalışmaları dijital mecraların sayesinde, fiziksel mekan olmaksızın sergileyerek yerelin yanında küresel olarak da birçok insanın erişimine açabiliyoruz ve anında iletişim kurabiliyoruz. Bu gibi olumlu yönler deneyimliyoruz fakat dijital mecralarda işlerimiz ne kadar yüksek çözünürlüğe sahip olursa olsun söz konusu işler dokuma olduğundan fiziksel deneyimin etkisini dijital mecralar yansıtamıyor. Bu bizim için işin zorlayıcı tarafı. Dokunmatik bir çağda “dokunarak” yapılan üretimlerimizin etkisini yansıtmak için fiziki yollara her daim ihtiyacımız olacak.


 

Takdir etme kültürünü yüceltmemiz gerektiğine inanıyoruz. Sanat üretimi yarıştırılarak değil,

takdir edilerek görünür kılınmalı.

 

Sanatı parasal anlamda değerli kılan unsurlar neler olabilir? Genç bir sanatçı olarak çağdaş sanat piyasasına dair eleştirileriniz nelerdir?


Sanatı, tasarımı, üretimi her anlamda değerli kılan şey hikayesidir. Kurgusal bir hikaye olmasa da üretim sürecimiz bir hikayedir. Artık hepimiz birer hikaye anlatıcıyız. Yaptığımız işin içeriğine ve sürecine hakim olduktan sonra geriye sadece izleyicilere ulaşmak kalıyor. Bu noktada çağdaş sanat piyasası gittikçe güçleniyor. Genç ve bağımsız sanatçılara sunulan imkanlar, açılan sergiler, açık çağrılar aracılığıyla yapılan organizasyonlar, basılı ve dijital yayınlar gibi birçok imkan artık günümüzde hepimizin önüne serili. Önemli olan işin görmek istediğimiz tarafı. Bizim kabul almadığımız her etkinlik başka birçok kişi için başarı kaynağı. Bu noktada eleştirebileceğimiz tek şey takdir etme alışkanlıklarımıza dair. Takdir etme kültürünü yüceltmemiz gerektiğine inanıyoruz. Sanat üretimi yarıştırılarak değil, takdir edilerek görünür kılınmalı.


Studio Pinprick, Arkhe No.4, 2023, Tuval üzerine punch iğnesi nakışı, 50x50 cm

Studio Pinprick, Wonderland No.13, 2022, Tuval üzerine punch iğnesi nakışı, 40x40 cm


Yakın zamanda gerçekleştireceğiniz sanatsal etkinlikler, üretmeyi planladığınız yeni bir seri, katılacağınız sergiler yahut başka planlarınız var mı?


2021 yılından bu yana tekil ürettiğimiz işlerimizin yanında üzerinde çalıştığımız 9 ayrı serimiz de var. Bu serilerin her biriyle ayrı projeler geliştirmeyi planlıyoruz. Sevgili Taner Ceylan’ın yaptığı ve 3. kez gerçekleşecek olan Olimpos Sergileri’nde yer alacağımız için çok heyecanlıyız. Bu sergide yer alacak işlerimizle üretimimiz yeni bir bakış açısı kazanacağı için de ayrıca mutluyuz. 2023 yılının ilk haftalarından başlayarak ürettiğimiz Arkhe serimizle üç boyutlu dokuma işler üretmek ve deneysel çalışmalar yapmak için hazırlanıyoruz. 2025 yılında da ilk solo sergimizi yapmayı hedefliyoruz.


bottom of page