top of page

Genç kuşak galericiler IV


Çukurcuma’da yer alan REM Art Space farklı disiplinlerden sanatçıların eserlerine yer veriyor. Galerinin direktörlüğünü üstlenen Mehmet Kahraman lise yıllarından bu yana sanatla ilgili, 2015’ten bu yana da REM Art Space’i devam ettiriyor. Galericiliğin bir arşiv görevi de gördüğünü ifade eden Kahraman’la mesleğe ve sanata bakışını konuştuk

778 kelime

Mehmet Kahraman, Fotoğraf: Elif Kahveci

Galeriniz nasıl kuruldu, başlangıç hikâyeniz nedir, sizi böyle bir yer açmaya iten sebepler nelerdi?

2015 yılında şu an galeri olarak kullanılan yerde geçici bir sergi projesi olan Zamanın Tozu sergisi ile başlayan bir süreç. Mevcut mekânın çerçeveci olması, dönüşüp galeri ve çerçeveci olarak birlikte yürütme fikrinin olumlu olacağını düşünerek mekân sahibimiz Yakup Yılmaz’ın da destekleri ile REM Art Space programlarını yapmaya başladı.

Başlangıçta klasik bir galeriden çok İstanbul’da da eksikliğini hissettiğimiz proje bazlı küratöryel pratiklerle desteklenen bir program oluşturmaya karar verdik. Tartışmaların merkezinde şekillenen programların merkezinde sergiler olsa da farklı kurumlarla işbirliği içerisine girerek sürekliliğini sürdüren bir alana dönüştük.

Sanatla ilgilenmeye nasıl başladınız ve galericilik alanına yönelmeniz nasıl oldu?

Sanatla ilgilenme sürecim lise yıllarıma kadar dayanıyor. Tabii sonrasında sanat tarihi eğitimi ve hem okurken hem de sonrasında bir çok farklı kurum, galeri ve organizasyonda çalışma imkanı bulduktan sonra gelinen nokta galericilik. Diğer çoğu çalışma modellerinden daha çeşitli dinamikleri olan galericilikte her bir projede yeni bir şeyler öğrenmeye devam ediyorsunuz.

Kendinize ait bir galeriniz olması isteğiniz nasıl ortaya çıktı?

Takip ettiğimiz, aynı heyecanı paylaştığınız sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmanın isteği hep vardı. Bu fırsatı da bu yaşlarda deneyimlenmenin keyfi başka tabi ki.

Beraber çalışacağınız / çalıştığınız isimleri nasıl görüyorsunuz, nasıl seçiyorsunuz?

Bir takip etme ve değerlendirme sürecimiz var. Bu süreçlerde bizimle aynı dili ve heyecanı paylaşan sanatçılarla yaptığımız görüşmelerin dönüştüğü projelere göre karar veriyoruz. Aslında bu bir birliktelik sanatçı ile kurulan. Sadece bizim beklentilerimiz değil ortak kararların sonuçlarını uygulanabilir olarak düşündüğümüz projelere göre program şekilleniyor. Genç veya ortak kuşak bir sanatçı olmasından öte nasıl bir proje ile bizimle temas kurduğu veya bizim sanatçıdan ne beklediğimiz. Kolektif bir yapımız. Bu kolektif durum da yapılan sergilere yansıyor.

Size göre günümüz Türkiyesinin sanat ortamında galerilerin nasıl bir yeri var?

Türkiye’de her şey gibi galericilik de her ne kadar geçmişte olan örnekler olsa da yakın zaman içerisinde kurumsallaşan bir durumda. Hala bir çok eksiği olduğunu düşünüyor. Galeriler artık sadece sergi açılan bir alandan çok bir sanatçıya kariyerini şekillendiren, koleksiyonerine yol gösteren ve izleyicisini bilgilendiren bir sorumluluğu da üstleniyor.

Galericilik bir arşivcilik işlevi görüyor. Sanatçıların değişimlerinin en güncel hallerini temsil ve teşhir eden alanlar. Üretim biçimlerinin çeşitliliğini de keza galerilerde görme şansımız olabiliyor.

Galericiliği nasıl tanımlıyorsunuz, sanat dünyasında nasıl bir yere oturuyor sizin için?

Galericilik çok bilinmeyenli bir denklem gibi. Her bir proje veya sergide yeni planlamalar yapmanıza imkan veriyor. Sadece sanatla değil bir çok ekonomik, politik faktörü de sürekli gündeminize alarak şekillendirmeniz gereken bir alan. Türkiye gibi gündemi her gün değişen bir ortamda sanat ile ilgili bir mekânı da sürekli aktif olarak programlamak da zor olsa da, koşulların değişebileceğine olan inancımızdan sürdürmeye devam ediyoruz.

Mehmet Kahraman, Fotoğraf: Elif Kahveci

Size göre bu formun evrileceği bir yer veya ilerleyeceği bir alan var mı?

Aslında özellikle sosyal medyanın da yoğun kullanıldığı şu evre de bazı galeriler fiziksel mekânlarından tamamen dijital ağlar üzerinden ulaşılabilir programlar oluşturuyor. Galericilik 600 yıllık bir meslek. Belki iletişim ağların ulaşılabilirliği fiziksel mekân ihtiyacını ortadan kaldırır gibi görürsen de sonuçta yaptığımız iş sosyal bir iş. İnsanlar sizinle temas kurmak ve güven duymak istiyor.

Evrilebileceği bir alandan çok farklı modellerin bir arada olacağı bir durum olacağını düşünüyorum.

Türkiye’de geçmiş dönemde mesleğinizi yapanlarla aranızda nasıl bir bağ var, kimleri örnek alıyorsunuz, kimlerle ilişki kuruyorsunuz?

Kişisel olarak sanat tarihi eğitimi almak, bir çok farklı kurum yapısı içerisinden görev üstlenmiş olmak galericiliğe de bakış açımı değiştirdi. Tabi galericilik de bir deneyim işi. Yaptıkça öğrendiğiniz bir yapıda. Türkiye’deki sanat kurumları çoğu İstanbul’dan ibaret olduğu için ve küçük bir ortam olduğu için hemen herkes ile bir şekilde temas halindeyiz.

Kurulduğunuz zamandan bugüne Türkiye’de sanat ortamının geçtiği süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başlangıçta çok heyecanlı ve hareketli bir ivme söz konusuyken şimdiki zamanda duraklama noktası gibi. Tabi bu geçtiğimiz iki yıl içerisinde yaşanan terör olayları,politik söylemlerin ülkenin gündemindeki önceliğinin de getirdiği güven endeksi düşüklüğü İstanbul’un cazibesini kaybettirdi. Değişir mi bu tabi ki ama Türk sanat ortamının biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum

Rem Art Space’in bulunduğu yeri nasıl neye göre seçtiniz?

Başlangıçtaki düşünce ulaşılabilir olmasıydı. Çukurcuma’da yer alan mekânın cadde olması, Masumiyet Müzesine komşu olması işimizi kolaylaştırdı. Tabi mekânın fiziki koşulları da sergilemeye müsait olması da işimizi kolaylaştırdı.

Çalışmalarınız arasında önümüzdeki dönem öne çıkacak heyecan verici projeler nelerdir?

REM Art Space’de şu an Candan İşcan’ın ilk kişisel sergisi Gecenin Çiçekleri devam ediyor. Bir buçuk yılı aşkın süre içerisinde programlanıp şekillendirdiğimiz bir projeydi. Mayıs ayında ise İstanbul’da yaşayan İngiliz sanatçı Tom Fellows’un ilk kişisel sergisini yapacağız. Bienal zamanı için planladığımız büyük ölçekli bir sergi var hala üstünde çalışmalarımız sürüyor.

bottom of page