top of page

Evim Evim Güzel Evim: Volkan Aslan ve sabit olmayan evlerimiz


Volkan Aslan, bu sene 15’incisi düzenlenen İstanbul Bienali’ne Evim Evim Güzel Evim adlı video enstalasyonuyla katılıyor. Zamanın ve perspektifin üç kanaldan kırılarak ilerlediği filmde, iki kadının hayatlarından yedi dakikalık bir kesite şahit oluyoruz. Evim Evim Güzel Evim anlattığı hikâyeden ziyade izlendikten sonra geriye bıraktığı hisle tasvir edilebilecek bir video. Bir evin içi, İstanbul Boğazı’nda ağır ağır gitmekte olan bir tekne ve teknenin suda ilerleyişi: Ayrı perdelerden dönüşümlü olarak akan bu görüntülerin sonunda komşuluk, hareket ve yersiz-yurtsuz olma hali üzerine düşünme fırsatı buluyoruz. 17 Eylül’de Midilli Adası’nda tek parça olarak gösterilecek Evim Evim Güzel Evim’in yaratıcısı Volkan Aslan’la buluşup işi üzerine konuştuk.

Bu video’yu yapma fikri nasıl ortaya çıktı, süreç nasıl gelişti biraz anlatabilir misiniz?

Evim Evim Güzel Evim uzun zamandır üzerine çalıştığım bir proje. Atölyemde panoda bir süre eskiz olarak bekledi. Önce bunun küçük heykellerini yapmaya karar verdim. Hazır bulduğum balıkçı teknesi modelleriyle başladım ilk olarak. Hemen yanı başımızda tüm şiddetiyle devam eden savaş ve bu nedenle yer değiştirmek zorunda kalan milyonlarca insan var. Çeşitli sosyal, politik ve ekonomik nedenler yüzünden göç etmek zorunda kalan insanlara ve tüm bunlara şahitlik ediyor olmak bu işin çıkış noktası oldu diyebilirim. Bu süreci, gitmek zorunda bırakılmayı, daha fazla ajite etmeden nasıl anlatabilirim diye düşünürken bu video fikri çıktı ortaya. Elmgreen&Dragset’in geçen seneki atölye ziyaretinde bu videoyu, iyi bir komşu teması çerçevesinde gerçekleştirmeye karar verdik ve sonrasında yaklaşık 10 ay süren bir yapım süreci başladı. Çekimler iki gün sürdü fakat yapım öncesi ve sonrası hazırlıkları uzun bir zamana yayıldı. Çok değerli ve işini iyi yapan insanların emeği var bu projede. Aksi halde gerçekleştiremezdim.

Videoyu üç kanaldan izlemek hem zamanda hem de mekânda bir kırılma yaratıyor ve videonun sonunda bu kırılmanın neye hizmet ettiğini anlayabiliyoruz. Bu seçiminiz ve videonun teması arasında nasıl bir ilişki var biraz anlatabilir misiniz?

Temelde üç ekranda eş zamanlı bir hikâye akıyor. İzlediğimiz iki hikâye ve bir manzara bir noktada birleşiyor ve asıl hikâyeyi başlatıyor: bizim hiçbir zaman sonunu ve başını bilemeyeceğimiz hikâyeyi. Buradaki ekranlar için pencereler demek yanlış olmaz. Birbirine mesafeli, birbirinden bağımsız hikâyeler ilerlerken bakışımızı bir an genişletiyor ve ‘büyük resmi’ görüyoruz: görmeyi tercih etmeyeceğim bir resim. Videonun üç kanalda gösterilmesinin bir sebebi de izleyicinin istediği hayatı izleyebiliyor olması. Bu anlamda seyirciyi bir devamlılığa mecbur bırakmıyor.

Videoda gördüğümüz protagonistler hakkında fazla bilgiye sahip değiliz ama onların hayatının küçük bir kesitine şahit oluyoruz. Bu anlamda Evim Evim Güzel Evim sizin için neye dair bir video?

Evet, pek tanıdığımız söylenemez bu iki kadını. Kim olduklarına, nereden gelip ne yöne gittiklerine dair bir fikrimiz yok. Kendileri de bilmiyor artık. Sıradan bir günde yedi dakikalık bir bölümünü izliyoruz hayatlarının. Kullandıkları eşyalar, nesneler, yaşadıkları yeri düzenlemeleri – tüm bunları görünce ne olursa olsun yaşamak, yaşatmak isteyenlere dair bir video benim için. ‘Neden buradan geçiyorlar, nereye gidiyorlar ya da en önemlisi bir yere gidiyorlar mı? Gidecek bir ‘yer’ var mı?’ gibi soruların etrafında dolaşan bir kurmaca. Tüm sıkışıklık içinde hâlâ hayatlarına devam eden birbirinden bağımsız iki kadın ilerliyor ama bir yere vardıklarını düşünmüyorum henüz – durduklarını da...

Daha önceki işlerinize baktığımızda buluntu nesneleri bir araya getirerek işler ürettiğinizi görüyoruz, burada da mekanların birbirine eklemlenmesi söz konusu. Genel sanat pratiğiniz içinde bu iş nereye oturuyor?

Pratiğimin içinde çok farklı bir yere denk düştüğünü söyleyemem. Evet birbirinden farklı malzeme ve anlatım türleriyle çalışıyorum. Heykel, fotoğraf, hazır nesne, video... Geçmişten bugüne üretilen işleri düşündüğümde genel bir kolaj hissi ağır basıyor. Buluntu iki nesnenin bir araya gelmesi, buluntu ve üretilmiş nesnenin bir araya gelmesi... Bir araya getirme durumu var. Bu iş, kurmaca kısmında, iki yaşamı bir araya getiriyor. Nesne olaraksa senin söylediğin gibi mekânları birbirine bağlıyor.

Göç, hareketlilik ve ‘ev’ kavramının giderek muğlaklaşması, içinde bulunduğumuz dönemin ruhu haline geldi. İşinizi bu zamanda İstanbul’da gösteriyor olmak sizin için ne anlama geliyor?

Projeksiyonların yansıtıldığı duvarın hemen arkasının deniz olduğunu bilmek; üstüne her geçen gün sevdiğim insanların teker teker gidişi... Hüzünlü gerçekten. Fakat bu çok kişisel nedenlerden dolayı böyle benim için. İki kadının hikâyesini çok kısa izleyebiliyoruz ve bu izlediğimiz yer de Boğaz. Yani sanki bu iki insan geçen haziran ayında Boğaz’dan geçip gitti ve ben bu şehirde yaşayan biri olarak o geçişin bir yedi dakikalık bölümüne şahitlik etmişim gibi.

bottom of page