top of page

Estetik nesnenin politiğine doğru


Nejat Satı'nın ışığın tuvaldeki gücünü ve değişimini, kendine özgü deneyimsel yaklaşımlarıyla araştırdığı sergisi Karanlıktaki Işık, Pi Artworks'de 27 Ocak'ta sona eriyor. Satı'nın dinamik ve soyut formları malzemenin kendi yaratıcı potansiyelini açığa çıkarırken; sergi, izleyicisine her koşulda umudu işaret ediyor. Karanlıktaki Işık'ı Ahmet Furkan İnan değerlendirdi

​Nejat Satı, Karanlıktaki Işık sergisinden

Nejat Satı’nın, tuvalin temsil yetkisini ışığın açığa çıkarma gücü üzerinden inceleyen sergisi Karanlıktaki Işık, estetik nesnenin politiğine doğru bir kapı aralıyor. Hakikatin bulanıklaşması sayısız olasılığı mümkün kılarken, sergideki işlerin izleyiciye bir umut olasılığı sunduğu muhakkak.

Sanat dünyasının bugün artık bütünüyle takip etmesi imkansız hale gelen bir sergiler kümülatifi ile karşımıza çıkıyor oluşu bir sır değil. Değişen zamanımız gibi, sanatın da hızlıca üretilip tüketilen ve rafa kaldırılan bir olgu haline geldiğini söyleyebiliriz (1). Galeri sergileri, müze etkinlikleri, bienaller, fuarlar… 2017’de Kassel’e ek olarak bir de Atina sergisiyle ortaya çıkan Documenta 14 ile artık iyice ayyuka çıkan bu durum (2), sanatın içkin bir anlamı olup olmadığı tartışmasını anlamsız kılıyor; zira böyle bir anlam yahut amaç olsa dahi gelinen noktada bu anlamı yakalamak pek mümkün gözükmüyor. Sonuçta sanat eseri, zaman ve emek ister. Kargaşanın içerisinde yavaşlamaya karar vermek ise, sanat izleyicisine yeni kapılar aralıyor.

​Nejat Satı, Cracks serisi, Soldaki eser; Cracks, 2017, Tuval üzerine akrilik, 200 x 150 cm,

Sağdaki eser; Cracks, 2017, Tuval üzerine akrilik, 120 x 100 cm, Karanlıktaki Işık

Nejat Satı’nın Pi Artworks’deki Karanlıktaki Işık adlı sergisi, bahsedilen kalabalığa belki ismiyle de bir gönderme yaparak, yavaşlamayı, düşünmeyi ve yeniden kurgulamayı öneriyor. Sergideki işler, ışığın tuval yüzeyinde temsili ortaya çıkartma gücünü konu alarak, sanatın en ilkel halini, biçim öncesi durumu yansıtıyor. Sanatçı tuvallerinde ziyadesiyle yalın bir palet kullanarak aydınlık ile karanlık, görünen ile görünmeyen gibi kavramlar arasında ikilikler kuruyor. Satı’nın soyut formları, galeri içerisinde yayılan ışığa bağlı olarak günün farklı zamanlarında farklı temsiller sunuyor. Karanlıktaki Işık, Aurora ve Cracks adında üç ana seriden oluşan sergi tuval yüzeyine, o yüzeyde yaratılan dünyaya (resimsel mekân) ve de estetik nesnenin içkin gerçekliğine yönelik bir sorgulama, bir meydan okuma gibi okunabilir.

​Nejat Satı, Tilbe serisi, Karanlıktaki Işık

Dufrenne, Heidegger felsefesinden etkilenerek, estetik nesnenin dünyasını araştırır (3). Fenomenoloji (görüngübilim) ile el ele giden bu araştırma, Heidegger’in Varlık ve Zaman’ını temel alır. Görüngübilimi temel varlık felsefesi olarak konumlandıran Heidegger, fenomen (görüngü) ile görüntü kavramları arasına bir çizgi çeker: Görüntü, görüngünün temsilidir. Işık bir görüngüyse eğer, onun görüntüsü güneş ışınları olabilir. Görüntü temsildir, görüngünün yeniden sunumudur, dolayısıyla görüngünün aslına dair bir söylemde bulunmaz. Işık fenomeni ile güneş arasındaki ilişki buna örnek alınabilir. Heidegger görüngübilimi, söylem aracılığı ile görüngülerin ‘kendilerini kendileri üzerinden kendi gösterdikleri şekilde göstermelerine izin verme’ durumu olarak tanımlar. Işık ise, görüngülerin açığa çıkmasında temel bir işlev görür ve bu düzlemde esas fenomen olarak okunabilir. Zira ışık, görüngüleri açığa çıkararak, varlığa dünyayı ifşa eder. Bir nevi, gerçekliğin en kadim eyleyicisidir.

Varlığın temel felsefesini bu şekilde sunan Heidegger, varlık ile var olunan dünya arasında bir ‘dünyada olma’ (In-der-Welt-Sein) ilişkisi kurar. Buna göre varlık, içinde bulunduğu dünyaya bağlıdır. Orada olan varlığın (Dasein), dünyası ile kurduğu ilişki Heidegger’e göre varlığın öznel dünyası ile objektif dünya arasında bir ikilik yaratır (4).

Nejat Satı, Karanlıktaki Işık, 2017, Tuval üzerine akrilik, 42 x 36 cm

Dufrenne ise, varlığın öznel dünyasını, objektif dünya içerisinde var olması açısından gerçek kabul eder. Bunun üzerinden estetik nesnenin sunduğu dünyayı araştırır. Varlığın öznel dünyası, en güçlü ifadesini estetik nesnede bulur. Estetik nesne, temsil edilen dünya ile ifade edilen dünyanın birleşiminde vuku bulur. Yaratıcı özne (sanatçı), objektif dünyaya dayanarak eserinde bir temsili dünya oluşturur. İfade gücü açısından başarılı olmak için bir eser, temsili dünyasının ötesine geçip ifade edilen bir dünya kurmak zorundadır. Vermeer, Süt Boşaltan Kadın’da objektif dünyaya dayanarak temsili dünyasını yaratır. Kompozisyonda ışık ve renk kullanımı aracılığı ile yaratılan birlik hissi, Dufrenne’e göre temsilin ötesinde, temsilden beslenen bir dünyanın kapısını aralar. Bu, ifade edilen dünyadır. Vermeer’in üslubu ile ortaya çıkarttığı bu dünya, öznel dünyasının ifadesidir.

İfade, söylemi doğurur. Foucault’cu bir yaklaşımla söylemin gerçeklik yaratma gücünü göz önünde bulundurduğumuzda, sanat nesnesinin ne tür bir gerçekliği var kıldığını anlayabiliriz. Sanatçının öznel dünyası, söylem aracılığı ile vücut bulur, gerçeklik kazanır. Klasik resim sanatında çokça başvurulan ve modern sanat ile otoritesi sarsılan trompe l'oeil, yani gerçeklik yanılsaması, bu durumu söyler.

Nejat Satı, Karanlıktaki Işık, 2017, Tuval üzerine akrilik, 42 x 36 cm

Estetik nesnenin dünyası ile ne gibi bir işimiz olabilir? Gerçeklik politiktir ve inşa edilir. Ressam, tuvali üzerinden kendi gerçekliğini inşa eder. Elbet izleyicinin bu gerçekliği reddetme hakkı ve imkânı bulunur; tıpkı seçim konuşması yapan bir politikacının gerçekliğini reddetme hakkı ve imkânı olduğu gibi. Bu hak ve imkân, estetik nesnenin politik olma durumunu değiştirmez.

Karanlıktaki Işık, estetik nesnenin, yani bu bağlamda tuvalin, politiğini belirgin kılıyor. Işık gerçeklik inşasının ilk adımıdır. Nejat Satı’nın tuvallerinde, ışık huzmelerinin belirli bir uyum içerisinde bir araya gelişini görürüz. Ortamın değişen ışık değerleri ile tuvalde yaratılan ışık oyunları çarpıştırılarak, tuvalin sayısız gerçekliğe gebe olma durumu ortaya konur. İzleyicisini sanatın biçim öncesi durumuna davet eden Nejat Satı’nın tuvalin politiğini bugün ortaya koyması nedensiz yere olmasa gerek. Cracks serisinin devamı niteliğinde olan tuvaller, sergideki diğer iki seri ile benzer noktalara değiniyor, fakat aynı zamanda sanatçının dünyasına ışık tutarmış gibi bir halleri de var. Siyaha boyanmış düzlem üzerinde kırılmış bir cam yüzeyi ve bu yüzeyden boşluğa yayılan cam parçalarını barındıran bu iki tuval, bir güvensizlik durumu olarak okunabilir. Tuvalin gerçekliğine duyulan bu güvensizlik ile dünyamızın içine düştüğü politik başıboşluk arasında bir paralel çekilirse, her türlü hakikatin bulanıklaşma durumu anlaşılabilir. Hakikate duyulan güvenin yıkılması, onun bu şekilde lağvedilmesine sebebiyet vermiş olabilir. Bildiğimiz şekli ile hakikati ortadan kaldırmak, sanatçının da işaret ettiği gibi, sayısız gerçeklikler potansiyelini ortaya çıkarır. Karanlıktaki Işık bu noktada yeni bir tuval önerisinde bulunur; ışığın dünyaya gerçeklik bahşetme gücü üzerinden bir yeniden yapılandırma girişimine işaret eder.

Nejat Satı, Cracks detay, Karanlıktaki Işık

Gerçekliği duyularımız ile algılarız. Estetiğin önemi de buradan kaynaklanır; duyuların algımızı nasıl şekillendirdiğini, estetik bilgiyi araştırır. Estetik bilgi doğası gereği bütün bilgilerden daha ilkel, daha öncül bir noktada konumlanır. Onun sunduğu temel üzerine dünyalarımızı inşa ederiz; temeli sağlam olmayan bina ile ilgili hikayeye ise yabancı değiliz. Hito Steyerl’in de işaret ettiği imgeler çağında (5) bunun önemi büyüktür.

Karanlıktaki Işık sergisi için ileri sürülebilecek bir çok önerme mevcut. Tuvalin dünyasına yönelik meydan okuma ise bir o kadar keskin. Sanatçının öznel dünyası ile objektif dünyanın kesişmesi, gerçeklik doğurur. Bugüne kadar inşa edilen gerçeklikler üzerinden algıladığımız objektif dünya, yeni bir gerçekliğin inşasına izin vermediği gibi kendi kendini olumsuzlayan, kaotik bir durumun içerisine düştü. Bu sanatın güncel durumunda dahi görülebilir. Bu durumda, karanlığa düşeriz, kargaşanın içinde kayboluruz, üzerinde yürüdüğümüz zemin çöker ya da sıvılaşır. Bu mutlak kötü bir durum olmayabilir; yeni bir zemin inşa etmek, yeni bir başlangıç yapmak ile ilgilidir. Karanlıktaki Işık önermesindeki gibi bir umut her zaman söz konusudur. Sonuçta karşı karşıya bırakıldığımız beyaz tuvale fırça darbeleri vurma şansımız hâlâ var.

​Nejat Satı, Karanlıktaki Işık sergisinden

1- Kimberly Bradley’nin ArtReview Asia’nın 2015 Sonbahar sayısında çıkan yazısı duruma tanıklık eden kaynaklardan

2- Konu hakkında ortaya atılan bir çok görüş arasında gözüme çarpan en güncel örnek Hettie Judah’nın artnet News’da yayınlanan makalesi

3- The Phenomenology of Aesthetic Experience kitabından The World of the Aesthetic Object bölümü, Dufrenne’in yazının devamında da kısmen değinilen konu hakkındaki görüşleri için kaynaktır

4- Yazının sınırları nedeniyle haksızlık edilerek değinilen Heidegger felsefesinin bu boyutunu daha detaylı incelemek isteyenler için Clive Cazeaux tarafından hazırlanan The Continental Aesthetics Reader, kapsamlı bir İngilizce kaynaktır

5- Hito Steyerl’in In Defense of the Poor Image adlı söz konusu yazısı

bottom of page