top of page

Derinde, renklerin içinde

Ali Kotan’ın Kelebeğin Ölümü sergisinin kaynağı, Selim İleri ile birlikte ürettikleri şiiri, anlatıyı ve resmi bir araya getirerek Faruk Sade’ye ithaf ettikleri Gece Sirenleri sergisinden doğuyor. Sergide gösterilen eserler ise serginin kitabında var olan ancak henüz sanatseverlerle buluşmamış olanlar. Bu derin duyguların kılavuzu olan sergi 19 Eylül-19 Ekim arasında Ankara’da yer alan Galeri Siyah Beyaz’da gerçekleşti


Yazı: Elâ Atakan



Ali Kotan, Sorgu Zamanı III, 2018, Tuval üzerine yağlı boya, 150 x 180 cm


Gece Sirenleri ismini ilk duyduğumda, aklıma bir rüya aleminden çıkan güzel sirenler geldi. Yavaşça suyun içinde süzülen, görünür görünmez suda dağılan, bir araya gelen, sesleriyle büyüleyen dişi sirenler. Şiirle birlikte örülmüş ismi Gece Sirenleri olan bir sergi başka ne olabilirdi ki? Oysa Ali Kotan’ın önceki işlerini de biliyordum. Bir anlık yanılgıydı benimkisi. Kitabı okumaya başladığımda, resimlerin içerisinde uzun bir yürüyüşe çıkmışım gibi hissettim. Bir anı defteriydi Selim İleri’ninki. Kendi el yazısıyla yazılmış, yazarın en gizli çekmecelerinden cümleler. Zamansız her ânı, şimdiyle karıştıran. Bir iç düşünce alemi, geçmişi geçmişte bırakmayan, her geçmişi az önce gibi yaşayan. Hasret dolu kelimelerdi, sanki tüm dostlarını yanına, o derin yalnızlığına çağırmıştı. Çünkü Selim İleri için yarın ne de olsa hep yapayalnızdı.* Kitapta yürüyüşüme devam edip, ilerledikçe, sanki bir kış soğuğu sardı beni. Boş duvarlar, betonun keskinliği ve her tuvalin sağırlığını delip geçen, tam da insanın kalbinde çarpmaya başlayan o gece sirenleri.


Hiç susmamış olan, belki de Ali Kotan’ın her gece bedeninde yankılanan sirenlerdi bunlar. Arzudan çok ötede, Eros’u değil de Thanatos’u çağırıyorlardı. Resimlere haftalarca tekrar tekrar baktığımda, sanki artık tanıdık olduğum sokaklarda dolaşıyormuşum gibi hissettim. Eserlerin içerisinde saklanmış yüzlerin istenmeyen tanıdıklar olduğuna neredeyse emindim. Ali Kotan; hepsini, silmeye çalışmıştı belki de o meşhur “beyazıyla”.



Ali Kotan, Gece Desenleri, 2019, Kağıt üzerine yağlı boya, 70 x 100 cm



Hepimiz biraz biriktirmez miydik içimizde o suretleri, bir daha asla görmek istemediklerimiz, belki de bizi en yalnız ânımızda yakalayan, gelen, bilinç akışımızda at koşturmaya başlayanlar. Ali Kotan’ın suretleri de, hareketliydi. Sanki bir çığlığın yamacından, bir cinnetin koynuna, oradan da kendini kaybeden bir ağlayışa geçiyorlardı. Hangi duygumuzu böyle bir cesaretle en son ifade etmiştik? Biz hep susturulmamış mıydık? Selim İleri’nin cümleleriyle “Cihangir’deki evdeymişim. Taa uzaklardan gelmiş bir misafir hanım ağlıyormuş,” durumu iyi anlatıyordu. Ali Kotan da tüm bu içinde yaşayan yüzleri, ziyaretçileri misafir ediyordu tuvallerinde. Bu serginin bir devamı olmasaydı, belki bu yazının son cümleleri olacaktı tüm bu anlatı. Ama Ali Kotan, Kelebeğin Ölümü sergisinde, bir başka hikayeyi de dahil etmişti. Bir ana rahminde atan ve tüm yaşamın kaynağı olan küçük kalp atışı gibi, tuvallerde tüm bu kargaşanın içine saklanmış olan o kırmızı noktayı.



Ali Kotan, İsimsiz, 2020, Tuval üzerine yağlıboya, 39 x 34 cm



Hayatı çağırıyordu Ali Kotan, Thanatos yoksa, Eros’un değerini nasıl bilebilirdik? Dikkatli olmayan gözlemcilerin gözlerinden kaçabilirdi belki bu gizlenmiş umut, ama peki o bizi başka bir rüyaya çağıran ana renkleri nasıl açıklayacaktık? Bu ölü kelebek bize hayatın geçiciliğini ve değerliliğini anlatmıyorsa neyi çağrıştırıyordu? Selim İleri, Gece Sirenleri kitabında “yüreğime nereden aktığını çözememiştim: Bu iyilik! Bu iyimserlik!” diye yazmıştı.



Ali Kotan, Bu İyilik!.. Bu İyimserlik!.., 2018, Tuval üzerine yağlı boya, 150 x 200 cm



İşte tam da bu tuvallere baktıkça, tanıdıkça, içlerindeki iyimserliği gördüm. Okyanusların derinliğinde, unutulmuş olan o canlı hayatla baş başa kaldım. Orada yaşam devam ediyordu. Dünya’da insanların yarattıkları acı, hep var olmuştu, var olmaya da devam edecekti. Ama o kırmızıyla kaplı tuvallerde gizlenmiş bir vurdumduymazlık ve dünyanın tüm renklerine açlık vardı. Bir derin deniz canlısının, kabuğunun güzelliğinde saatlerce bakmak, durmak vardı. Varoluş, anlık değilse neydi? Kanatlanmış bir insanı andıran o tuvalin adının belki de Artık Çok Geç olması tesadüf değildi.



Ali Kotan, Artık Çok Geç, 2018, Tuval üzerine yağlı boya, 100 x 100 cm

Ali Kotan, İsimsiz, 2020, Tuval üzerine yağlıboya, 47 x 47 cm



Tüm bu kırmızı, mavi, yeşil ve sarı, uzun yılların beyazını örtmeye mi gelmişti? Geçmişi geçmişe bırakmaya? Çünkü okyanusların derinliğinde, ne siren vardı, ne de öfke. Sadece öncesiz ve sonrasız ölümle barışık bir yaşam. Aynı bir kelebeğin kısacık ömrünü tüm güzelliği ve hafifliğiyle yaşaması gibi.



Ali Kotan, Aşk Soğuktur, 2018, Tuval üzerine yağlı boya, 150 x 400 cm


* Selim İleri tarafından yazılmış ve Everest Yayınları’ndan yayımlanmış olan Yarın Yapayalnız adlı bir romanın da ismi.

bottom of page