top of page

Derin bir yankı

Güncelleme tarihi: 26 Haz

Eda Soylu ve Hatice Utkan’ın şiiri ve görsel sanatları buluşturduğu Balığın Karnında, 8 Mayıs - 19 Temmuz 2025 tarihleri arasında Barın Han’da gerçekleşiyor. Serginin ortaya çıkardığı yeni ifade alanında sanatçıların işleri üzerine düşünüyoruz


Yazı: Ceylân Önalp


ree

Balığın Karnında, Sergiden görünüm


Resim, heykel, şiir ve yerleştirmelerin iç içe geçtiği Balığın Karnında, zihin, beden, ruh, varlık ve birlik kavramlarını sorgulayarak izleyiciyi derin bir yolculuğa davet ediyor. Soylu ve Utkan, disiplinler arası üretimin bilgilerini birbirine örerek sanata dair yeni bir yaklaşımı keşfediyor; kadim geleneklerle çağdaş sanatın buluştuğu mekânda, şiir ve görsel sanatlar birbirini tamamlayarak yeni bir ifade alanı yaratıyor. 


Balığın karnında sırlı bir şey varsözü, Hatice Utkan Özden’in kaleminden serginin hem başlangıç noktası hem de ritmini belirleyen bir ana cümleye dönüşüyor. Barın Han’ın taş duvarları bu kez o sessizliğin içinden geçiyor. Hatice Utkan Özden’in kelimeleriyle Eda Soylu’nun imgeleri üç katlı bir sessizlik içinde buluşuyor; karanlıkla aydınlık, içeriyle dışarı arasında bir yerlerde. Zaman, yavaş akan bir su gibi, önce gözlere sonra kalbe çarpıyor.


Hatice Utkan Özden’in şiirleri bir anlatıdan çok bir duygu taşıyor. Sergi gezilirken insana bir halin, bir titreşimin peşinde olduğu hissini veriyor. Kimi zaman suya bırakılmış bir taş gibi kimi zaman bir akşamüstü düşünün içinden geçen cümleler gibi. Eda Soylu’nun işleri bu kelimeleri yalnız bırakmıyor; onlara biçim, doku ve bazen bir tür yankı veriyor. Sanki şiir bir kapıysa Eda Soylu’nun işleri o kapının aralığından süzülen ışıltılar gibi. Barın Han’ın üç katlı yapısı da bu ilişkiyi mekâna taşıyor. Sessizlikle çevrili bir atmosferde, izleyici kelimelerin ve imgelerin arasında dolaşıyor. Bir şiirin içinden geçmek, bir resmin kenarında durmak gibi. Bu deneyim ne tam şiir ne tam sergi; daha çok bir içsel yolculuğun yansıması. 


ree

Hatice Utkan, Kainat, 2023


Üç kata yayılan sergide her katta farklı bir şiirle karşılaşıyoruz. Hatice Utkan Özden’in dizeleri mekâna yön veriyor; her şiirin etrafında Eda Soylu’nun yerleştirmeleri, nesneleri, ışıkla ve gölgelerle kurduğu ilişkiler beliriyor. Kumaş, cam, metal gibi farklı malzemelerle üretilmiş bu işler, şiirin içerdiği hisle biçimsel bir bağ kuruyor. Örneğin ilk katta karşılaşılan sarı kumaş parçaları ve şeffaf yüzeyler, şiirdeki hafiflik ve belirsizlik hissini çoğaltıyor. Yukarı çıkıldıkça işler daha yoğunlaşıyor; siyaha çalan tonlar, kapanan formlar ve yerleştirme biçimleriyle birlikte şiir de koyulaşıyor. 


ree

Eda Soylu, Buluşmanın İzinde serisinden, 2025, Ebru ve ebruli bazlama


Sergide ayrıca Eda Soylu’nun üretimlerine eşlik eden, farklı disiplinlerden davet edilen sanatçıların katkıları da var. Bu katkılar her ne kadar görsel anlamda ön planda olmasa da, şiirle kurulan çok katmanlı ilişkiyi besliyor. Adeta bir kolektif düşünme alanı yaratılıyor: Her biri kendi sesini şiirin ritmine göre ayarlıyor ama hiçbir ses diğerinin önüne geçmiyor. Sanatçı, üretim sürecini Barış Baykan, Mert Onur, Esra Özkalkan, Nur Soylu, Berke Cem Sönmez, Gözde Tolan ve Kaan Urgancıoğlu gibi farklı disiplinlerden sanatçıların katkılarıyla zenginleştirmiş. Aralarında Eda Soylu’nun annesinin geleneksel ebru çalışmaları ve Barın Han’ın tarihî atmosferini yansıtan ses kayıtlarının da bulunduğu, birbiriyle bütünleşen bu kolektif çalışmalar serginin çok katmanlı dokusunu oluşturuyor.


Kolektif çalışmalar arasında dikkat çekenlerden birinde Kaan Urgancıoğlu, oyunculuk alanındaki deneyimini seslendirmeye taşıyarak şiirin ritmini alışılmışın dışında, birer dize atlayarak yorumluyor; bu özgün okuma, şiirin anlamını kaybetmeden yeni bir ritmik deneyim sunuyor.


“Şimdi ne yapacaksın Dehr içinde kayboluyorsun Bir gölge yanığında kendini yeniden buluyorsun”


Sergide yer alan bu dize, tam da işlerin bıraktığı hissi karşılıyor: Hatırlanmak üzere unutulmuş bir şeyin eşiğinde duruyor izleyici. Bu durum hem şiirlerde hem de Eda Soylu’nun işlerinde baskın; hatırlama çabası kadar, hatırlayamama hali de var. Özellikle ikinci katta yer alan yerleştirme, bu unutma hissini mekânsal bir hale getiriyor. Aralıklı yerleştirilmiş objeler, duvardan sızan silik gölgeler ve bir köşeye çekilmiş narin bir ışık kaynağı. Her biri, şiirin tamamlanmamış duygusunu, yarım kalan bir cümle gibi mekâna yayarak izleyiciyi içine alıyor. Eda Soylu’nun biçimsel yaklaşımı şiiri bir “alan” olarak düşünmeye itiyor. Nesnelerin konumları, aralarındaki mesafe, izleyicinin zorlanmadan ama farkında olarak yavaşlamasını sağlıyor. Bu yavaşlık hali, şiir okuma ritmini mekânsal bir deneyime dönüştürüyor. Adeta sergi, bir şiiri yüksek sesle değil, içinden okuyormuş hissi veriyor. Zaten belki de bu yüzden, hiçbir iş bağırmıyor; hepsi fısıltı seviyesinde konuşuyor.


ree

Balığın Karnında, Sergiden görünüm


Eda Soylu’nun renklerle kurduğu ilişki, serginin önemli bir başka katmanını oluşturuyor. Annesinin geleneksel ebru sanatına yaptığı çağdaş eklemeler, serginin görsel ve duygusal dokusunu zenginleştiriyor. Sıvı, akışkan, organik motifler taşıyan ebru desenleri, Eda Soylu’nun yerleştirmelerinde serbestçe dolaşıyor, zaman zaman cam ve metal yüzeylerle buluşarak ışığı farklı açılardan kırıyor ve şiirin akışkanlığına eşlik ediyor. Bu ebru hareketleri, Barın Han’ın tarihî taş dokusunun sertliğine karşı bir yumuşaklık, çağrışımlara açık bir dinamizm katıyor.


Tüm bu katmanların ardında, sergiye adını veren balık imgesi bir sembol olarak beliriyor. Balığın taşıdığı mitolojik, kozmolojik ve dini anlamlar; serginin içeriğiyle sessizce örtüşüyor. Hz. Yunus’un balığın karnında geçirdiği üç gün üç gece gibi, Barın Han’ın ikinci katında kurulan karanlık mekân da bir tür içe dönüş, bir bekleyiş ve nihayet bir şifa alanı olarak okunabiliyor. Balık burada sadece bir canlı değil bir boyut, bir eşik, bir geçit olarak izleyicinin karşısına çıkıyor.


Ve belki de en çok burada anlam aramaktan vazgeçip varlığı dinlemeye başlıyoruz. Çünkü bu sergide hiçbir şey tamamlanmıyor. Her şey bir su gibi devinimde; her şey başka bir şeye dönüşme hâlinde.


Barın Han’ın taş duvarlarında, zamanın ve sessizliğin arasında bir yer var. Eda Soylu’nun eserleri ve Hatice Utkan Özden’in kelimeleri ve birlikte çalıştıkları sanatçıların emeğiyle ortaya çıkan bu sergi, sadece bakmak için değil, hissetmek ve düşünmek için bir alan yaratıyor. Unutulanı hatırlamak, eksik kalanı tamamlamak isteyenlere açık bir davet bu. Her adımda, her ışık oyununda, izleyici kendi iç yolculuğuna çıkıyor. Balığın Karnında burada bitmiyor; kalplerde ve zihinlerde yumuşak ama derin bir yankı bırakıyor.


Balığın Karnında, Sergiden görünüm

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

All rights reserved. Unlimited Publications.

Meşrutiyet Caddesi No: 67 Kat: 1 Beyoğlu İstanbul Turkey

Follow us

  • Black Instagram Icon
bottom of page