top of page

Çağdaş sanatı okuyor muyuz? (2)


Art Unlimited dergisinin Kasım-Aralık 2016 tarihli 39'uncu sayısında Çağdaş sanatı okuyor muyuz? yazısıyla kitap yayımcılığı üzerinden çağdaş sanatı okuma ve tartışma biçimlerimizi ele almıştık. Bu sefer de günümüzde daha çok tartışılan bir konuya, online yayıncılığa bakacağız. Mevzu bahis yazıda, "Her ne kadar eksiklikleri devamlı vurgulansa da kitap yayımcılığına kıyasla, süreli yayınlar açısından farklı okur kitlelerine ve okuma pratiklerine seslenen bir yayıncılık anlayışımızın oturduğunu" belirtmiştim. Bu yazıda da süreli online yayınların seslenme kanallarını, içerik stratejilerini, ulaştığı kitleyi inceleyeceğiz.

İllüstrasyon: Caner Yılmaz

Online yayıncılığın önemi son 10 yıldır vurgulanıyor. Ücretsiz olması, hızlı yayılma gücü, paylaşım kültürüne katkısı, bağımsız oluşumlara kolay alan açması gibi faktörlerin üzerinde durmanın yanı sıra artı olarak görülen bu faktörlerin son birkaç yılda ters tepip bir yayıncılık krizine dönüşmesinin nedenlerini de aktarmaya çalışacağız.

Haber/eleştiri siteleri

İlk bakacağımız yer, klasik anlamda online yayıncılık yapan web siteleri. 2000'lerin başından bu yana Türkiye'de kurulan online yayıncılık alanında en bilindik usül, bir web sitesi açıp üzerinden yayın yapmak. Wordpress gibi ücretsiz/düşük ücretli araçların yaygınlaşmasıyla çağdaş sanat gibi niş alanlar da kendilerine ifade olanağı bularak online'a yöneldi. Bu yönelimin bir diğer sebebi de gazetelerin küçülmeye gitmesiyle işinden olan yazarların/editörlerin kendi girişimlerini kurmaları.

Türkiye'de en çok hit alan online yayınların başında Artfulliving geliyor. Bir inşaat şirketinin sponsorluğunda, bir ajans tarafından yayın yapan Artfulliving kültür alanının tamamına yönelmiş olsa da çağdaş sanata ayırdığı bölüm, en çok ilgi gören kısmı. Her gün 3 ile 5 arasında özgün yazı (eleştiri, röportaj) ve imzasız kısa haberler giriliyor. Geçen seneye kadar birçok yazarın katkı koyduğu Artfulliving son bir yıldır telifini alamayan yazarların isyan etmesiyle kan kaybına uğradı. Sorulara da cevap vermemeyi tercih ettikleri için sponsorluk/reklam ilişkileri ve maliyet konusunda bir bilgimiz yok. Ancak Alexa verilerine göre bu listeye aldığımız yayınlar arasında ilk 10 binde olan tek yayın.

2012 yılında gazeteci ve eleştirmen Ayşegül Sönmez tarafından kurulan Sanatatak da Artfulliving'le beraber en çok bilinen yayınlardan, Alexa Türkiye sıralamasında 12 binlerde dolaşıyor. Benzer şekilde sanatın bütün dallarına eğiliyor, ancak çağdaş sanat ağırlıklı yayın yapıyor. Aynı zamanda kitap yayıncılığı ve eğitim alanlarında da çalışmaları var. Banner reklamlar alan yayının finansal durumu ve telif verip vermediği konusunda bilgimiz yok, ancak Sönmez'in bazı konuşmalarında dile getirdiği gibi finansal olarak sorunlar yaşıyor.

kültür.limited, kültür sektörüne yönelik yayın yapan tek yayın. Kurucularından Emre Erbirer içerik stratejilerine yönelik şunları söylüyor: "kültür.limited'de Türkiye'den ve dünyadan çeşitli kültür-sanat haberlerinin yanı sıra, sektörel gelişmeleri ele alan içerikler, kültür sektöründeki kariyer fırsatları, alanda uzman kişilerle yapılmış röportajlar, yarışma ve açık çağrı duyuruları, kültür profesyonellerine yönelik etkinlik ve eğitimlerin yer aldığı çeşitli bölümler var. Ayrıca yine özgün içeriklerimizin yer aldığı bir 'yorum' bölümümüz mevcut." Yayının hedef kitlesi de bu nedenle sanat izleyicisi değil. Erbirer takipçilerini, "Kültür sektöründe çalışanlar, bu sektörle bir şekilde paydaş olarak iş yapanlar, eğitimciler, akademisyenler, öğrenciler ve tabii ki sanatçılar. Özellikle sanatçıların kültür.limited'i sıklıkla kullandığını söyleyebilirim" diyerek tanımlıyor. Alexa'da 16 bininci sırada olan yayının aylık görüntülenme sayısı 2017 yılı itibariyle 60 binin üzerinde. kültür.limited online yayıncılığın standart reklam stratejileri yerine, kültür sektöründeki iş ilanlarına yönelik ücretli reklam ve kurumlarla özel içerik çalışması gibi farklı yolları deniyor. Ancak sektörün küçüklüğü nedeniyle 4 kişilik ekip, çalışmalarını gönüllü olarak sürdürüyor.

Kültür Servisi ise politik yayıncılık anlayışıyla öne çıkıyor. Kurucusu Aslı Uluşahin yayını "Düşünce ve düşündüğünü ifade özgürlüğünde taraftır, her türlü baskıya ve sansüre karşıdır. Kültür Servisi, cinsiyetçi dil kullanmaz, cinsiyetçi haberlere ve yazılara yer vermez. Kültür Servisi çok kültürlülükten, çokseslilikten, çok renklilikten yanadır," sözleriyle tanımlıyor. Özellikle araştırmacı gazetecilik yönü, eleştirel tavrı ve sansür haberlerindeki detaylı haberleriyle öne çıkan yayın, Alexa'da 20 binlerde dolaşıyor, ancak Uluşahin tık hesabı yapmaktansa kaliteli içeriğe yoğunlaştıklarını belirtiyor. Uluşahin online yayıncılığı tercih etmelerindeki en büyük etkeni bağımsızlık olarak tanımlıyor. "Kültür Servisi, İnternet aracılığıyla, sermaye ile (kâğıt ya da dağıtım tekelleriyle de) ilişki kurmadan yayın yapabiliyor. Bu sayede kendimizi, kimseyi övmek ya da yermek zorunda hissetmiyoruz."

"Türkiye’de, özellikle de ülkenin mevcut durumunda, İnternet yayıncılığının önemi burada ortaya çıkıyor. İnternet yayıncılığı için 'alternatif medya' tanımı kullanılıyor ama asıl kıymetlisi bağımsız olmak," diye anlatıyor Uluşahin. Bir dayanışma çağrısıyla kurulan Kültür Servisi şu an küçük banner reklam gelirlerinin yanında farklı kurumlar için içerik üreterek de gelir yaratıyor. Uluşahin en başından beri yazarlara telif ödemeyi etik bir kural olarak önemsediklerini belirtiyor. Ancak basılı yayınlara yoğunlaşan reklamların artık bağımsız ve online yayınlara da kayması gerektiği görüşünde: "Biz elimizi taşın altına koyuyoruz, bağımsız gazeteciliği destekleyen/ desteklediğini söyleyen firmalar da artık elini cebine atmalı."

Online alana yeni giren bir yayın da elinizde tuttuğunuz (ya da online'da okuduğunuz) Art Unlimited. Basılı yayımda onuncu yılını kutlayan Art Unli- mited’in online alana girme sebebi olarak editör Merve Akar Akgün "Dijital ortamın paylaşım ve geri bildirime açık, tüm hareketlerin takip edilebilir olma- sını" gerekçe olarak gösteriyor. Araştırmalara göre dergi alanında matbu yayıncılığın tercih edildiğini, ancak online alanın da sistemi pratikleştirdiğini belirten Akgün, sitenin günlük ziyaretçi sayısının bugün 1700 civarında olduğunu ama yakın gelecekte bu sayının daha da artacağını belirtiyor. Yeni açılan bir site olduğu için Alexa verilerinde yeri düşük. Ancak Art Unlimited bu alanda newsletter (mail bülten) başlatıp Her güne bir yazı başlığıyla daha niş bir alan yaratıyor. Buna uygun şekilde de Akgün reklam stratejilerini, "yüksek standart- larda içeriği, yüksek standartlarda markalar ile birleştirmek" olarak tanımlıyor.

2014 yılında kurulan İzlekler sanat inisiyatifinin mutfağında şu an düzenli olarak iki kişi yer alıyor. Kuruculardan Evrim Sekmen online alanın potansiyel gelişimini düşündükleri için portalı açtıklarını belirtiyor, ancak sitenin tıklanma sayısı düşük olduğu için Alexa Türkiye sıralamasında görünmüyor.

Bunların yanında daha popüler içerikler üreten siteler de bir süredir yayında. Sanat Duvarı bunlardan biri. Sitenin kurucusu ve yöneticisi Ömer Aydın, günlük tıklanma oranlarının bin civarında olduğunu belirtiyor, Alexa verilerinde de 22 binde, ancak çalışanlar ve yazarlar gönüllü katkı koyuyor. Popüler içerik üreten diğer bir site de en çok tıklanan sanat içerikli site diyebileceğimiz Sanat Karavanı. Alexa verilerinde ilk 10 binde ve web sitelerinde bir reklam portföyleri olduğunu görüyoruz.

Kitap yayıncılığı yazısında bahsettiğim e-skop da online alanda öne çıkan yayınlardan. Alexa'da 18 binde dolaşıyor, sitede özellikle yurtdışındaki muhalif sanat hareketlerine dair yazılar ilgi görüyor. Türkiye'nin en köklü sanat dergilerinden Milliyet Sanat, ilk örneklerden olsa da uzun zamandır çalışma yapmayan Lebriz, sergilerin video kayıtlarını çeken ve bu alanda arşiv oluşturan Art TV, Sanatonline ve Sanatblog ile özgün içerik stratejisiyle Manifold listeye alabileceğimiz yayınlardan. Ayrıca daha da niş kitlelere seslenen m-est ve orta format da çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’de matbu sanat dergilerinin baskı sayıları 2 bin ila 10 bin arasında değişiyor, ancak ortalama okur kitlesinin bin ila 5 bin arasında olduğunu söy- leyebiliriz. Online yayıncılık en çok, bu sınırlı kitleyi aşmada etkili oldu. Genele baktığımızda, online'da iyi yazının her zaman okurunu bulacağını söylemek iyimserlik olur. Ancak çağdaş sanatın ontolojisine bakan, zor tartışmalara el atan ve okuması online yayıncılığın standartlarına göre kolay olmayan bazı yazıların 50 bin tıklanmaya yaklaştığı- nı görebiliyoruz. Gündemi zamanında yakalayan, sosyal medyada dolaşıma giren ve online'daki okuma pratiklerine yabancı kalmayan kaliteli yazıların böy- le bir kitleye ulaşabiliyor olması, sanat yayıncılığının geleceği açısından dikkat çekici örnekleri oluşturuyor. Online’da çalışma yapan yayınların çoğunun ana seslenme kanalı sosyal medya. Ancak sanat yayınlarının sosyal medya araçlarını kullanma stratejileri standart kullanımların (haberin linkini verme ve görsel ekleme) dışına pek çıkmıyor. Sosyal medya kanalları için özel içerik uygulayan yayın çok az ya da düzenli değil. Bu nedenle sanat yayınları sos- yal medyanın kakafonisi içinde geri plana kolayca düşebiliyor. Dünyadaki yayıncılık trendlerinin sosyal medya başta olmak üzere seslenme kanallarına dair stratejilerini, çağdaş sanat gibi niş alanların uygulamalarını inceleyip kitle oluşturan, yayının kimliğini yansıtan ve reklam olanaklarına imkan veren çalışmalar yapılmalı.

Yazının başında online alanın olanaklarına dair ücretsiz olması, hızlı yayılma gücü, paylaşım kültürüne katkısı, bağımsız oluşumlara kolay alan açması gibi faktörleri sıralamıştık. Ancak sadece sanat alanında değil, online yayıncılığın bütününde bu olanaklar birer birer soruna dönüşmeye başladı. Ücretsiz olması okuru rehavete sürükledi ve kaliteli içerik için para ödeme alışkanlığı unutuldu. Hızlı yayılma gücü, çok farklı kitlelerin içeriğe ulaşmasını sağladı, ancak bu her yayının oluşturması gereken okur profilinde sapmalara neden oldu, bu da reklam verenleri uzaklaştırdı. Bağımsızlık ilk başta erdemken sponsor ve reklam eksikliği yayınların ömrünü kısalttı ya da içeriklerin kalitesizleşmesine, içerik sayısının düşmesine sebep oldu.

Bütün dünyada online yayınların para kazanma stratejilerine dair yöntemler aranıyor. Kitlesel fonlama ve okur abonelikleri okurlardan gelebilecek gelir kaynağı, sponsorluklar, kar amacı gütmeyen kurumların destekleri ve banner dışındaki reklam olanakları da kurumsal destek kısmına dair olanakları oluşturuyor. Türkiye'de halen yolun başında olduğumuz için bu metotlar araştırılmaya müsait. Ancak yaptığımız bu listedeki yayınların büyük bir kısmının finansal olarak sürdürülebilir olmadığını da görüyoruz. Online’da çalışma yapan bütün yayınlar gibi sanat yayıncılarının da bu konular üzerine düşünmesinin zamanı geldi.

Bloggerlar

Online'da dünyada gelişim gösterip çeşitlenen ancak bizde sanat alanında rağbet görmeyen bir form da blogger’lık. Özellikle ABD'de farklı sanat dallarına, farklı toplulukların sanat pratiklerine vs. dair birçok blog görebiliyoruz. Ancak bizde çağdaş sanat alanında blogger’lık neredeyse başlamadan sönümlenmiş vaziyette.

Sanatçı Ahmet Rüstem Ekici üç yıldır bloggerlık yapıyor. Galeriye çekindiği için girmeyen insanları görünce "sanat galerisi nasıl gezilir?" teması altında ilk yazısını yazıyor. Paylaşıma göre günde 200, ayda 4000'e yakın bir tıklanma sayısı, ayrıca Instagram hesabını da aktif kullandığı için oturmuş bir takipçi kitlesi var. Ekici moda, tasarım vb. konuların yanında sanat blog’larının en az okunanlardan olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda sanat kurumlarının kurumsal medyadaki küçük ve hazır içerikli haberlerin bile paylaşımını yaparken bloggerları umursamadıklarını ekliyor.

Rana Kelleci'nin blogunun da aylık 1000-1500 takipçisi var. Karmaşık metinler yerine daha sade anlatımı tercih ettiğini belirtiyor. Kelleci bloggerlığın ilk çıktığında yazı odaklı olduğunu ancak şu an Instagram ve YouTube gibi kanallardan görselliğe kaydığını belirtiyor.

2013 yılında editör arkadaşının cesaretlendirmesiyle Radikal Blog için ilk yazısını yazan Irmak Özer uzun süreden beri kendi blog’unda yazılarını yayınlıyor. Aynı zamanda Hürriyet Kelebek ekiyle de içerik ortaklığı yapıyor. Kendi blogundaki yazılar ortalama 200 okunma alırken, Kelebek ekindekiler daha çok kitleye ulaşıyor. Özer, "Tek üzüldüğüm konu, kaliteli içeriğin yerine giderek boş içeriklerin rağbet görmesi" diyor.

Bloggerlar arasında İngilizce yayın yaparak dikkat çeken diğer kişi de İstanbul Art Snob blogunun kurucusu Gülben Çapan. Çapan'ın amacı Türkiye'deki sanatı yurtdışındaki takipçilere aktarmak, bu nedenle ABD, Çin, İsviçre başta olmak üzere yurtdışından okurları var. Niş bir kitlede kalmak istediğini söyleyen Çapan, blogger’ların ileride daha fazla ilgi göreceğini düşünüyor.

Twitter hesapları

Online alanda faaliyet gösteren ve neredeyse fenomene dönüşen bir grup daha var, o da bireysel Twitter hesapları. Çoğunlukla kişisel merak sonucu açılan twitter hesaplarının takipçi kitlesi son dönemde hızla arttı, hatta kurumsal yayınları kat kat aştı. Çoğunlukla klasik ve modern resim geleneği üzerinden yayın yapsalar da sanat algısına dair önemli bir kitleselleşme sağladıkları için bu listeye onları da ekledik.

Bunlardan en çok ilgi çeken kişilerden biri Celine Symbiosis. Küçük bir takipçi kitlesiyle başladı, blog açtı ve sonrasında sosyal medya kanallarında her gün içerik üreterek deli işi bir görev edindi. Şu an 183 bin takipçisi var. Sanat tarihi flood’ları (bilmeyenler için flood: Art arda birleşik tweetler atarak bir hikaye anlatmak) yüzlerce retweet alıyor. "İnatla, istikrarlı bir şekilde her gün sanat yazan biri değişik geldi bence insanlara. Ülkede her gün yeni bir şey olurken ve herkes bunları tartışırken aradan bir kız çıkıyor 'Sanat bizi iyileştirebilir' diyor. Bir durup bakmaz mısınız?" diyor. Görsel kullanıyor, müzik ve videolar ekliyor, Instagram, Snapchat, Spotify gibi birçok sosyal medya mecrası için alana özgü içerikler üretiyor. Diğer birçok twitter hesabının da Celine Symbiosis'in uyguladığı yollardan gittiğini görmek zor değil.

Bahar Malik de çok takipçili bir diğer hesap, 174 bin takipçisi var. guzelonlu.com blog’undaki yazılarını duyurmak için açtığı twitter hesabına özgü içerikler üreterek takipçi sayısını artırdı. Facebook ve Instagram hesaplarında da farklı içerikler paylaşıyor.

2011 yılında Taksim-Karaköy hattındaki galerilere çok uğradığı için anonim bir hesap açarak Twitter’e giren Sanatberbat, sanat dünyasının trollüğü görevini üstlendi. "Açtıktan hemen sonra anonim bir hesaptan sağa sola sallamanın cazibesine kapıldım, hiçbir şeyi beğenmeyen, herkese bir kulp takan sevimsiz bir tip düşündüm," diyor. Ancak o dönem çok fazla sanat hesabı olmadığı için kendine görev biçip birçok sanat haberini paylaşır olmuş. Gezi öncesi küçük bir çevreye seslenirken, Gezi'yle beraber Twitter kullanımının artmasıyla takipçi sayısının arttığını söylüyor. Zaman eksikliği nedeniyle ara sıra sıkıldığını, en başta eğlenmek için açtığı hesabın fazla ciddiye alınmasıyla çelişkiler içinde gidip geldiğini söylüyor Sanatberbat. 7 bine yakın takipçisi var, diğer hesaplara göre az, ancak etkisi büyük. Kim olduğu sanat dünyasında ara ara tartışılıyor, ancak çoğunlukla internet üzerindeki bilgileri aktarması ve "içeriden bilgi" vermemesi nedeniyle sanat dünyasının dışından biri olduğunu görmek zor değil. Gerçek kişiliğini bilmiyoruz, ancak sanat dünyasının alter egosu neden olmasın?

Sanat tarihi bölümünde okuduktan sonra işsiz kalan Sanat Tarihi hesabı sanatı sevdirmek ve iş bulana kadar öğrendiklerini unutmaktan korktuğu için hesabı açtığını söylüyor. Ciddi anlatım tarzından samimi anlatıma geçtiğinde takipçilerinin arttığını söylüyor. 20 bin takipçisi var.

Üniversite 1'inci sınıfta okuyan Magnum Opus'un da 6 bine yakın takipçisi var. Diğer sanat hesaplarının yaptığı gibi flood’larla takipçisini artırdığını belirtiyor.

Bir diğer ilginç örnekse ressam Taner Ceylan'ın Twitter hesabı. Twitter'i plastik sanatlar alanında en iyi kullanan sanatçının Ceylan olduğunu söylemek zor değil. Ceylan özellikle sanat tarihinde kendisini etkileyen işler üzerine tweetliyor. Bir dönem klasik eserlerdeki anatomik hataları paylaştığı ve düzelttiği flood’lar ilgi gördü ve tartışma da yarattı. Ceylan’ın hesabını, bir sanat yayını hesabındansa yıllar sonra sanat tarihçilerinin bir sanatçının güncesi gibi okuyacaklarını düşünebiliriz.

Diğer twitter hesapları

Serkan Hızlı’nın 8 bine yaklaşan takipçisi var, Sanat Cadısı'nın 50 bin civarı, Art&Soul'un da 43 bin takipçisi var. Genel olarak kültürün her alanında paylaşım yapan ve Medyascope TV'de programı olan Kültüristanbul 300 bini aşkın takipçisiyle birçok sanat kurumundan fazla etkileşim alıyor.

Twitter hesaplarının bir kısmının takipçi ve etkileşim bakımından web sitelerini aştığını belirtmiştim. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Balkanlar ve Ortadoğu coğrafyasında (baskı, sansür, yayıncılığın genel krizi vb. nedenlerle) formel olmayan sosyal medya hesaplarının kurumsal yayınları geçmesi bir süredir genel bir trend. Bunun sanat alanına yansıması da doğal. Her ne kadar çağdaş sanat alanına yansımasa da (sanırım hala korkulan ve paylaşım yapması zor bir alan) sanat içerikli twitter hesaplarının sanat yayıncılığı ihtiyacını karşıladığını görüyoruz. Ancak bu hesaplar serpilip profesyonelleşebilecek ve devamlılık sağlayabilecekler mi, şu an için belirsiz. Görüşlerini aldığım birçok hesap sahibinin böyle bir planı yok. Bu nedenle devamlılık için yine kurumsal yayınlara yüzümüzü dönmek zorundayız. Tabii ki amatör Twitter hesaplarının oluşturduğu stratejileri de göz ardı etmeden.

Sonuç yerine başlangıç

1. Online yayıncılık alanı bir sonuca varmak için henüz erken, hatta yolun başında olduğumuzu söylemek de zor değil. Bu nedenle kesin hükümler, yorumlar ve öneriler vermek yerine sorunları ortaya koyup bunlara yönelik çözüm önerileri üzerine düşünmek ilerisi için daha sağlıklı bir yol olabilir.

2. Online sanat yayıncılığının krizini, yayıncılık alanının tamamının krizinden ayırmak imkansız. Online yayıncılıkta yaşanan gelir ve içerik tartışmalarının aynısını sanat alanında yaşıyoruz. Ancak çağdaş sanat alanına bakarken ana akım yayınlar yerine niş yayıncılığın nasıl ayrıştırılabileceği bir başlangıç noktası olabilir. Milyonluk tıklanma oranlarına asla ulaşmayacak (ulaşması da gerekmeyen) niş yayınlar üzerine özgül metotlar üzerinde durmalıyız.

3. Profesyonelleşme online yayıncılığın en büyük meselesi olarak önümüzde duruyor. En büyük gelir kaynağı reklamlar olan Google’ın kendi browser’ine reklam engelleyici eklentisi koyması önümüzdeki yılların gelir trendlerini etkileyecek bir hamle. Yayıncıların da hazırda bekleyen krizle baş edebilmeleri için yeni çözüm önerilerini ortaya koymaları gerekiyor.

4. Çözüm önerileri olarak ise uluslararası basın kuruluşlarının ve araştırmacıların ortaya koyduğu birkaç metot çıkıyor karşımıza: Ücretli üyelik, kitlesel fonlama, vakıf ya da kurum destekleri ve alternatif reklamlar. Yurtdışında bu metotlardan tek biri üzerinden gelir yaratan yayınlar olduğu gibi, birkaçını aynı anda kullananlar da mevcut. Bizde ise tek tük örnekler dışında bu metotlar üzerine çok kafa yorulduğunu görmüyoruz. Bunun en başta bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz, ancak alanın halen “taze” olması önümüzü de açabilir.

5. Basılı yayıncılığın içerik stratejilerinin online’da tutmadığı artık kabul edildi. Ancak online’a dair yenilikçi içerik stratejilerinin takip edilmediği de bir gerçek. “Yazılar okunmuyor, listeler hazırlayalım”dan öte, ağır/hafif içerik dengesini nasıl tuttururuz, hafif içeriklerde yayının kalitesinden nasıl ödün vermeyiz ve ağır içerikleri de nasıl okuttururuz soruları üzerinden gidebiliriz. Okuyucuyu 360 derece saracak içerik stratejilerini ortaya koymalıyız.

6. Bir diğer önemli konu da online yayıncılığın aktörlerinin kimler olacağı. Yazıyı yazıp editöre gönderince gazetecinin işi artık bitmiyor. Yeni dönemin eleştirmenleri ve muhabirleri nasıl bir eğitimden geçecek, hangi araçları kullanacak ve devamlı güncellenen online stratejilere ayak uydurabilecekler mi? Çağdaş sanatın farklı disiplinlere açık yapısıyla online alanın dinamik yapısını buluşturabilecek yeni yazarlar, eleştirmenler nereden beslenecek?

KaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydetKaydet

bottom of page