Tarık Töre’nin Pilot Galeri’de görülebilecek ilk solo sergisi Whellkom, izleyiciyi sanatçıyla zihinsel bir paylaşıma girerek kendi tarihinden bellek kırıntılarını keşfetmeye davet ediyor. 23 Aralık 2017’ye dek devam eden sergiyi Derya Gürsel yorumladı
Tarık Töre, Discover, 2017, Yağlı boya, 190 x 255 cm, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Yıllardır gördüğüm imgeleri anlamlandırmaya çalışıyorum; gözler, yazlıktaki şimşirlerin sesi ve kırmızı... Dile geldiğinde anlamsız, kopuk ve komik olabilen bu görüntüleri kağıda dökmeye niyetlendiğimde ailem korkuya kapılıyor, bilinçaltımın bu denli karanlık olmasını psikolojik olarak çöküşte olmama bağlıyordu. Çünkü bana çok tanıdık, yaşanmış ya da bilindik gelenler onlar için hiç de alışılmış ya da sempatik değildi... Yapılması gerektiği gibi pozitif bilime başvurdum ve benim yerime bu imgelerin somut bir ifade biçimine dönüştürülmesini bekledim. Tüm bu sürecin sonunda hayati olmasa da ‘hastalık’ diye tanımlanan, ‘sıra dışı auralarım’ benim gerçekliğim olmuştu. Yine sağlık testleri arasında mekik dokuduğum bir günde, Tarık Töre’nin Pilot Galeri’de açılan ilk solo sergisi, Whellkom’u ziyaret ettim.
Tarık Töre, Whelkom sergi görseli, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Bir şekilde tanışık olduğum kişilerle karşılaşmış fakat oradaki varlıklarını anlamlandırmakta zorlanmıştım. Mekân ve zaman algım git gide bulanıklaşmış çünkü bu kimliklerin bir arada bulunma ihtimalinin azlığı, gerçekliğe olan inancımı bir anlığına da olsa sarsmıştı. Ya da tam tersi... Bir çeşit gerçeklikle yüz yüze geldim. Sanatçının kendi bilinç sıçramaları beni geçmişten ve gelecekten, tanıdık olanlala buluşturmuştu.
Tarık Töre, Wastelands, 2017, Yağlı boya, 130 x 190 cm, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Sergi boyunca eserlerde ‘gerçekleşmiş bir ana mı yoksa bir gelecek tasvirine mi’ baktığım konusunda şüpheye düştüm. Şayet Töre’nin mekân ve imge kullanımları, statükoya dair çağrışımlar yaptığından merakım Töre’nin ruh haliyle siyasi görüşü arasında gidip geliyordu.
Bu noktada avluya girmeden koridorda karşılaştığım ve ölümün önünden sıralı geçen askerlerin resmedildiği eserle avluda yer alan, serginin meşru metniyle birlikte kullanılan, tanıdık kentsel ögeler içeren eser, serginin siyasi söylemini bu yönde genişletmek istememe neden oluyordu. Balkonda beliren, belki de konuşma yapmaya hazırlanan biri, görüntüyü yutmaya gelen bir inşaat tozu ve onu arkasına alan bir grup... Kimlikleri zayıflatılan, tek tek anlam yüklerinden kurtulan ve bir grup haline getirilen karakterler, yeni bir anlam üreterek normalize edilebilmişti. Kendi imgelerimin anormalitesini sorgulamaya başladım... Bir şekilde her eserde sanatçıyla daha çok yakınlaşıyor, kendimi sanatçıyla ortak bir zemine, siyasi kimliğe ve gelecek inancına sahip olduğuma inandırma çalışıyordum. Sanatçının özgün imgelerini benim olanlarla karşılaştırıyordum.
Tarık Töre, Untitled, 2017, Yağlı boya, 140 x 180 cm, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Fakat bir anda mekân/zaman bağlamı kopan ve gerçeklikle ilişkisi zayıflayan eserler, ciddiyet arayışımı sonlandırdı ve Töre’nin nüktedan tarzıyla beni yeniden baş başa bıraktı. Bu karakterlerle tanışmak, varoluşlarına ilişkin anlamlı gerekçeler bulmak istiyordum. Örneğin bir olay yeri havası yaratan eserde, karakterin kaybolup gitmesine izin veremiyordum. Diğer yandan uzaylılardan, hayvanlara, meydanlardan ve kumdan kalelere; sanatçının gündelik hayatta maruz kaldığı tüm uyaranların yansıması olan işi ise hızlı giden yakınlaşma sürecimi ağırlaştırıyordu fakat ‘kişisel mitoloji’ vurgusunun altını dolduruyordu.
Tarık Töre, Mind Puzzle, 2017, Yağlı boya, 148 x 200 cm, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Tarihler, portreler ve tınılar, hatıra ve sözcükler bir başka dilde resme dökülmüş ve izleyicinin bilinçaltına itilen görseller ile ilişkiye sunulmuştu. Nietzsche’nin, sanatı bilinçaltı verilerin imgesel dışa vurumu olarak tanımlamasından yola çıkarak, sanatçının sahip olduğu; sınırları olmayan özgür zemini düşünmeye başladım. Rasyonel sorgulama ve tanımlama eylemimin, modern toplumsal sözlüklerle ne kadar yüceltildiğini ve hareket alanımın ne kadar kısıtlandığını fark ettim. ‘Sıra dışı auralarımın’ bir nevi görsel katarsis olduğunu düşünmeye başladım. Barışma gibiydi.
Tarık Töre, Whelkom sergi görseli, Fotoğraf: Rıdvan Bayrakoğlu
Bu zihinsel paylaşım sürecini özetlemem gerekirse; sizi sürekli bir bağlantı kurmaya zorlayan fakat bir noktadan sonra bu stereotip düşünme biçiminin anlamsızlığından kurtaran Whellkom, kendi bellek kırıntılarınıza ulaşabileceğiniz, anlara ilişkin görsel hafızanıza farklı bir bakış açısı kazandırabileceğiniz bir dil barındırıyor. Serginin meşru metninde de vurgu yapılan; kırılma anına yakınlık duygusu, sanatçı bu anlamda bir amaç gütmese de, eserler arası bir bütünlük oluştururken, izleyicinin kendi tarihini sanatçıdan bağımsız olarak soyutlaştırmasına ve yer yer sanatçıyla ortak bir deneyim arayışına girerek anlam arayışını tatmin etmesine yardımcı oluyor.
Comments