top of page
Canberk Akçal

Bilirkişi raporu

Canberk Akçal’ın documenta 15 süresince kaleme aldığı 79 gün başlıklı yazı dizisi belirli anlardan kavramlara, söyleşilerden kafasını kurcalayan sorulara uzanıyor. Serinin üçüncü yazısında documenta'ya birbirini merak eden sorular ve ihtimaller üzerinden yaklaşıyoruz


Yazı: Canberk Akçal


Uzun bir dosyaya adım atmadan önce kendi pozisyonumla ilgili açıklama yapmayı gerekli buluyorum. Normal şartlarda özellikle de yazı gibi birebir ilişki kuran bir medyumun içerisinde aslında bu tip bir yazının pek de önemi olmadığı kanısındayım. Fakat uzunca bir süredir documenta fifteen’in içinde yer aldığı birçok tartışmanın ortasında bulunan biri olarak, orada nasıl bir konum aldığıma, tartışmaların kaynağına burada yer vermek pek de mümkün gözükmüyor, öncelikle bunu açıklama ihtiyacı duyuyorum. Özellikle belirli tartışmaların uzağında bir yazı serisi olacağını düşünürsek, bir şeyi görmezden gelen bir figür olarak görünmekten ziyade, bunun kişisel bir tercih olduğunu ve documenta'yı ele alma biçimimin de “ben ve etrafım” olarak tanımlandığını belirtmem gerekiyor.


Böylesine birbirine giren, diplomasi barındıran cümlelerimden ötürü kusuruma bakmayın, belki de yazılarımda da yaratmayı planladığım birbirinin içine giren bir ritimle beraber derdimin ne olduğunu açıklamak daha mantıklı. Yıllar öncesinde Berlin’de bir gece, hiç de kolay olmayan bir gecede uzunca bir süredir devam ettirdiğim film izleme seansım kışın ortasında bir anda kaybolmuştu. Elimde bir kadeh şarap kendime böylesine dokunmuş bir filmin büyüsüyle ne yapacağını bilemeyen ben bir uykuya dalmış ve filmin karelerinin yarattığı hayli kişisel bir yolun üzerinde hiç beklemediğim bir yolculuğa çıkıvermiştim, Beyoğlu’ndaki anılarıma basarak yepyeni bir Beyoğlu keşfi bekliyordu beni bir rüya öncesi. Sonra sonra bu aşık olduğum film Cléo from 5 to 7 ile ilgili düşünürken, nereden bu hissiyat bana vardı diye anlamsız bir analiz karmaşasına girdiğimde o an gözümde canlandı. Ana karakter, parkta tanıştığı adamla birlikte bir sokağın gürültülü bir başkasına bağlandığı merdivenden aşağı iniyor, merdivenin tam ortasını ayıran bir demir ise onların ritminin arasından sert bir yokuş hissi veriyordu. Binlerce farklı açıklamayla gelsem de bu anla ilgili, ki eminim bu an beni götürdü o yolculuğa, hala bu sarhoşluğun tanımını tam olarak açıklayabilir miyim, bilmiyorum. Açıklamalı mıyım, ondan da kuşkuluyum. Zamanında bir kere İstanbul’a gelmiş ve hayli büyülenmiş Agnes Varda bunu çekerken böyle bir etkiyi planlamış mıydı, hayli kuşkuluyum. Bu filmin büyüsünü arttırır mı yoksa azaltır mı, bence arttırmalı fakat yine de tartışabiliriz.

Tartışmalıyız.

Tartışıyoruz.

Tartıştık.

Bir anda cümlelerim kaymaya başladı, öylesine önemli bir açıklama anını yazarken. Bu benim yazdığım dosyayı nasıl etkiler? Belirli bir kalıbın dışında başladığım bir cümleyi

Bir o kadar

Absürt bir dokunuşla bitirdiğimde

Bu artık bir dosya olmaktan çıkar mı?

Belki de buradan açıklamalı documenta’yı, hangi eserler kaydırdı benim cümlelerimi, beni beklemediğim bir düşünce akışına sürükleyiverdi? Hangileri bir anda bir objenin anlamını yeniden sorgulattı bana, bu sanat eseri miydi, spiritüel bir obje miydi, sadece bir obje miydi ve bir hikâyenin ortasında beni ready made duruşuyla mest mi etti? İşte tam burada aslında kaçmak istediğim tartışmaların nedenlerine varıyoruz belki de. Ben, speküle eden bir seyirci, spekülasyonumun tarihçesi birden fazla okuduğum/gördüğüm/duyduğum anlarda gizli, bir bilirkişi olarak tanımlamalar yapmaya başlıyorum? Ben ve tanımlamalar? Kendimi böyle mi görmeliyim? Örneğin yıllardır süregelen bir politik tartışmanın merkezinde hangi bilirkişi sıfatıyla yorum yapabilirim, ne tarafından ele almalıyım bir tür tartışmayı, nerededir bunun çizgisi? Bir politika konusunda yetkin bilirkişi arkadaşıma mı sormalı? Kendimce bu tarihçenin arasından bir taraf mı seçmeli? Haklı ile haksızı mı tartışmalı?


Bir imajın tekrar tekrar üretilmesini istemeyen ve içeriğinin Alman toplumunun geçmişindeki birçok farklı karanlık tarafı ortaya çıkaracağını düşünen bir taraf, özür mektupları ve tarihinde ilk kez bir sanat eserinin önce kapatılması, sonrasında ise Friedrichplatz’ın tam ortasından sökülmesi. Pozisyon olarak belki de en gözle görünür, bir tür documenta’nın pozisyonunu belirgin kılar bir yerde olan eserin yine hayli gözle görünür bir biçimde sökülmesi/çıkarılması/sansürlenmesi? Neresinden tutmalı bu tartışmayı, hangi kelime doğru açıklayabilir bu eylemi? Ya da sorular sorabiliriz hayli, bir imajın çoğaltılması korkusunu taşırken, “skandal” etiketi ile bu imajın herkesin gözüne gözüne gösterilmesi ve aslında daha büyük ilgi uyanması doğru muydu? Bu eserin pozisyonu doğru muydu? Bu eserin 2002’den beri var oluyor olması ve ilk kez bir Alman içeriği içerisinde gösteriliyor olması göz önünde bulundurulduğunda bu yanlış anlaşılmalar topluluğunun sorumlusu küratör müdür, sanatçı mıdır, documenta yönetimi midir? Bu eser öncesinde Filistinli bir grup sanatçının odasının açılıştan birkaç gün öncesinde 187 koduyla(Amerika’da ölüm tehdidi için kullanılan bir kod.) vandalize edilmiş olması bu tartışmaları nasıl bir noktaya taşır, bağlantılı mıdır, değil midir? O kadar fazla soru, yaklaşım ve ihtimaller bütününde oda ve obje ilişkisini anlamaya çalışan, buranın kolektif yapısı içerisinde hiç de bir anti-rasist, anti-semitist, anti- bir hal ve durum hissetmeyen ben nasıl kendimi bir seyirci pozisyonuna koyabilir ve buna açıklama getirebilirim? Elimdeki metotlar böylesine kompleks sorular topluluğu açıklamaya yeter mi? Daha da önemlisi bu böylesine rahat açıklanabilir mi? Hala documenta 14’ün finansal çöküşünün tartışmaları yapılıyor ve yeni açıklamalar getiriliyorken bu tartışmanın da böylesine bir zaman dilimine ihtiyaç duyduğu düşünülemez mi?

Böylesine

BÖylesine

BÖYlesinE

BÖYLESİNE

Kapsamlı bir tartışma devam ederken documenta’nın başından beri ele alınmak istenen konulara odaklanmak fikri bana daha doğru geliyor. Her medya kurumunun dışardan baktığı bir yapıda aylardır elinde birkaç soruyla gezinen bir küratör/sanatçı kimsenin kendi dünyasından bir kaç kırpıntıyı görüceğinizi söylemek daha doğru olur.

(kırpıntıyı nasıl kırpmalı, kırptı, kırp, kı, k.)

Heykel bölümünden birkaç arkadaş yolda yürürken bir çöpün etrafında durup, ya bu ne garip bir form? diye heyecanlanıvermiştik bir vakit. Yollar değişti, belki arkadaş çevremiz de dallandı budaklandı biraz biraz ama hâlâ aynı heyecan var üzerimde. Binlerce farklı kültürün ortasında girip çıkılan odalar, isimler, imajlar ve bunların ortasında kreatif coşkuyu hisseden ben. Herkese merhaba, Canberk ben ve bence bu da hayli harvest sayılabilicek bir yazı oldu, harvest açıklaması da sonrakine gelsin.


Selin’e notlar:

documenta’da kendi terimlerini yaratma, harvest açıklaması

Con Temporary, geçici bir anın büyüsüne dokunma, nasıl dokunmalı?

Souvenir mantığı, nedir?

Politik tartışmalar için birden fazla link içeren bir köşe, belki izleyiciden gelenlerle de revize edilebilir? (Presseclipping)

Bir gözlüğün yere düşmesi, jurnale eklemeli veya kitsch?

Belki dizayn yapısı ile ilgili kısa bir zoom documenta’nın

Haiti interview

Güneşli bir havada contemporary gölge.

Commenti


bottom of page