top of page

Beslediği yerden beslenmek


Sabancı Vakfı’na bağlı Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi,

10 Eylül'e dek Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar sergisine ev sahipliği yapıyor. Murat Germen ve Ahmet Elhan’ın yürütücülüğünde gerçekleşen atölye ve üretim sürecini tamamlayan 17 katılımcının işlerine yer veren sergi, aynı zamanda Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nin onuncu yılını doldurmasını da simgeliyor

1203 kelime

Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar sergi görüntüsü, Fotoğraf: Murat Germen

Kısa veya orta uzunluktaki atölyeler, hem o alanda yeni olan birini yüreklendirmek için iyi bir yoldur, hem de katılımcıların iyi bir danışmanlıkla kendi başına olacağından daha hızlı bir atılım yapmasına fırsat yaratır. Odaklı çalışmanın verdiği motivasyon ve birbirine destek olmanın sağladığı güç birliği, katılımcılara, ürettiği alanda daha ileri bir noktaya gelmesini sağlayacak bir ufuk açar. Genel olarak sonuç değil de katılımcıları besleyen ve geliştiren süreç önemlidir. Bu süreç, çoğu zaman atölyenin yürütücülerini de zenginleştirdiğinden tek yönlü de değildir.

Sabancı Vakfı’na bağlı Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, şu sıralar böyle bir atölye çalışmasının sonuçlarını gösteren Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar sergisine ev sahipliği yapıyor. Murat Germen ve Ahmet Elhan’ın yürütücülüğünde gerçekleşen atölye ve üretim sürecini tamamlayan 17 katılımcının işlerine yer veren ve 10 Eylül’e kadar sürecek olan sergi, aynı zamanda Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’nin onuncu yılını doldurmasını da simgeliyor.

Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar sergi görüntüsü, Fotoğraf: Murat Germen

Tehsin Baravi, Mardin’in "Türlü Halleri", Fotoğraf: Murat Germen

Sergi, Sabancı Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Murat Germen’in Fotoğrafın Türlü Halleri başlıklı retrospektif sergisi sırasında başlayan bir atölye sürecinin sonucu. Bu sergi sırasında Mardin’de fotoğraf üretenlerle ortak çalışmalar yürütülmesi düşünülmüş ve bir atölye yapılmasına karar verilmiş. Murat Germen farklı bir perspektif getirmesi amacıyla sanatçı Ahmet Elhan’ın da sürece dahil olmasını istemiş ve katılımcıların fotoğraf tarihi konusunda da bilgilerini artırmaları için fotoğraf tarihçisi ve küratör Engin Özendes de bu konuyla ilgili bir oturum gerçekleştirerek sürece katkıda bulunmuş.

Sergiden anlaşılabildiği kadarıyla atölye, katılımcılarını belli kalıplara sokmaya çalışmadan onları ilgi alanlarına ve meraklarına göre yapmayı düşündükleri işi geliştirmeye yönlendirmiş ve sunum aşamasında da işleri birbirinden çok farklı tarzlarda düzenleyerek bunu güçlendirmiş. Katılımcıların Mardin’den olmaları çoğu zaman doğrudan olmasa da konunun odağına Mardin’i almalarına yol açmış ama karşımızdakiler her zaman görmeye alışık olduğumuz, turistik diyebileceğimiz Mardin fotoğrafları değil. Bazı işlerde doğrudan veya dolaylı hikâyeler varken, bazılarında daha imge üretimine dair bir odaklanma gözlemleniyor.

 

Sevim Kaplan Akan’ın Belleğin Sancısı adlı işi, ilk bakışta Mardin mimarisine odaklanıyor gibi görünüyor. Mardin’deki görkemli yapıların ön cephelerini ve kapılarını görüyoruz büyük olan renkli fotoğraflarda. Bu fotoğrafların altındaki aynı büyüklükteki çerçevelerin içindeyse bizi o fotoğrafların neden orada olduğunu çağrıştıran metinler yer alıyor. En alttaysa her binanın içinden dokuz adet siyah beyaz detay fotoğraf, üsttekilerle aynı boyuttaki çerçevenin içine ızgara biçiminde yerleştirilmiş. Bu evler, sahiplerinin terk ettiği veya terk etmek zorunda kaldığı, hikâyesi olan evler. Çoğunluğu hâlâ o yaşanmışlıktan izler barındıran ama bir süre sonra kentin turizm alanındaki gelişmesine paralel olarak da dönüşecek olan evler. Fotoğraf ve metnin dengeli kullanımı, izleyicisini belleğin izine düşürüyor ve başlıkta gizli hüznü size aktarıyor.

Sevim Kaplan Akan, Belleğin Sancısı

Nurullah Değer, Şehrin Hafızası adlı işinde Mardin Cumhuriyet Meydanı’ndaki hafıza mekânlarından Melek Kıraathanesi’ni belgelemiş. Yıkılmak üzere boşaltılmış olan binadan detaylar, oranın bir zamanlar ne kadar canlı olduğunu hayâl etmemizi sağlıyor. İşin ilginç tarafı, bu binanın atölye süreci sırasında yıkılması ve bu işin mekânın -tahminen- son dokümantasyonu olması.

Nurullah Değer, Şehrin Hafızası

Rojîn Aslan Vesek’in Kırık Ayna adlı işi sokak fotoğrafına yakın tarzda ama fotoğrafçısının belirgin müdahalesiyle daha kavramsal bir boyut kazanmış. Mardin’de belli noktalara yanında taşıdığı kırık aynayı yerleştirerek hem o yerleştirmenin çevresini hem de kırık aynadan tam aksi tarafını görüntüleyen Vesek’in fotoğraflarında insanlar fotoğrafın içine ayna aracılığıyla dahil oluyor. Aynanın kırık olması, fotoğrafçının o aynayı kendisinin yerleştirdiğinin bir kanıtı olarak dururken hayatların mükemmel olmamasının da bir simgesi oluyor. Sergideki yerleştirmesinde de fotoğrafların duvara adeta bir aynaymış gibi yerleştirilmesi ve aralarında aynalar olması, izleyicinin de bir şekilde işin içine girmesini mümkün kılıyor.

Rojîn Aslan Vesek, Kırık Ayna

Melahat Dönertaş, İstif Çalışmaları adlı işinde nesnelerin istifine yönelik bir belgeleme yapmış. Dönertaş pek çok şeyin istif edilmiş olduğu bir kentin sokaklarında gezerek dükkânların sokağa da taşan hallerini, ürünlerinin hepsini gösterme çabasıyla istiflercesine sergilemelerini görmemizi sağlıyor. Sergilemede de fotoğrafların üst üste binecek şekilde yerleştirilmesiyle de bu istif haline bir gönderme yapılmış.

Melahat Dönertaş, İstif Çalışmaları

Sergide salt portreye odaklanan tek çalışma, Selman Baki’nin Sıkışmışlık adını verdiği fotoğrafı. Mardin bölgesinden insanların oldukça düz portrelerini çeken ve bunları sütun gibi bir strüktürde sergileyen Baki, yaşamları çeşitlilik gösteren bu insanları ‘dead pan’e yakın bir yaklaşımla fotoğraflarken insanın özünü ortaya çıkarmaya çalışmış.

Selman Baki, Sıkışmışlık

Haydar Demirtaş’ın Yıkanmamış Bedenler adlı işi, özellikle geçtiğimiz yıllarda yaşanan çatışma dönemini hatırlatarak bir türlü mezara giremeyen ölü bedenleri çağrıştırıyor. Arka planında Mardin’in olduğu fotoğraflarda yer alan tabut, bir türlü defnedilemeyen bedenleri simgeliyor.

Haydar Demirtaş, Yıkanmamış Bedenler

Atölyenin en genç katılımcısı olan on iki yaşındaki Halil Kurt’un Mardin’in mimari dokusunu tek bir kolajda vermeye çalıştığı Fotoşop; Sidar Alışık’ın atölye kapsamında Dara Antik Şehri’ne yapılan gezide bir mezar odasında çektiği fotoğrafları bir program aracılığıyla üç boyutlu modellediği "Hatalı" Fotoğraflar Ceylan Amak’ın tipik bir Mardin kubbesini dijital olarak müdahaleyle çeşitleme niteliğinde farklı görüntülere dönüştürdüğü Obje Kaynaşması, Ayhan Arslan’ın Mardin’in topografik yapısından kaynaklanan en belirgin kentsel mimari öğesini tipolojik bir dille aktardığı Merdivenler, Tehsin Baravi’nin Mardin’in doğal hayatını belgelediği ve onları adeta bir doğa tarihi müzesindeymiş gibi sunduğu Mardin’in "Türlü Halleri", Beritan Çiftçi’nin Mardin sokaklarını bir pencere içinden gözlemlerken yansımalara ve belirsizliklere odaklandığı Yansıma-Yanılsama, Yusuf Baran Değer’in Mardin’in mimari dokusunu yaptığı müdahalelerle kurguladığı panoramik fotoğraflarından oluşan "O" Anlar, Seda Ertuğrul’un iş yapan elleri belgelediği Ellerimiz, Zeynep Yalçın’ın Mardin’in başarılı uçurtmacısı Zahit Mungan’ı elindeki kuş biçimli uçurtmasını uçururken fotoğrafladığı monokrom işi Kuş Misali, Mardin’e öğretmen olarak gelen Pınar Yıldız’ın şehrin çeşitli ıssız noktalarında kendisini fotoğrafladığı Otoportreler, Necdet Yiğit’in mülteci kamplarındaki çocukları fotoğrafladığı ve sanki bir çadırın içinden bakıyormuş gibi sergilenen Çadır işi sergide yer alan diğer çalışmalar.

 

Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar’ın en önemli özelliği, işlerden önemli bir kısmının süreli bir projenin ürünü gibi görünmemesi ve serginin bu yapıda kurgulanmış olması. Sergideki işler konu ve yaklaşım olarak birbirinden çok farklı ve sergilemelerde işin içeriğine göre farklı sunum tercihleri yapılmış olması da bu ayrışmayı artırmış. Bu noktada, Germen ve Elhan’ın tecrübelerinin yoğun etkisi hissediliyor. Atölyede çalışılan konuların çeşitliliği bir yandan sergiyi zenginleştiren bir özellik olarak sayılabilirse de, serginin bir bütün olarak değerlendirmesini de zorlaştırıyor. Muhtemelen atölyenin ilk başında sınırlayıcı bir bağlam yaratılmadan yola çıkıldığı için sergideki işler birbirinden ayrıksı duruyor ve kavramsal olarak bir bütünlüğü olmayan bir karma sergiyle karşı karşıya olduğumuzu düşündürüyor. Atölyenin başlangıcında bütün işler hikâyelere odaklanmamış olsa da, uzun sürede kalıcı olanların bu tip işler olacağını düşünüyorum. Bizim de başlangıcından itibaren içinde olduğumuz BAK projesinin eğitmen/danışmanlarından sevgili Can Candan’ın söylediği gibi “Bizim birbirimizin hikâyelerini duymaya ihtiyacımız var,” sözü sanırım bugünlerde daha da değerli. Özellikle de hikâyelerin bu kadar fazla olduğu Mardin gibi bir coğrafyada, belki bir sonraki atölye çalışmasında bu yöne ağırlık verilmesi de değerlendirilebilir diye düşünüyorum.

Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar, müzede gerçekleşen bir atölyenin sonuçlarının müzenin ana programına girmesinin de ender örneklerinden biri olsa gerek. Buna benzer sergiyle sonuçlanacak süreçler aslında çok heyecan vericidir; yeni iş üretilmesine destek olmak temeldir ama sergi o işlerin daha geniş kitleler tarafından görülmesinin de bir yoludur. Fakat bu tip sonucu belli olmayan süreçler her ne düzeyde olursa olsun bir risk barındırır, üretilecek işlerin sonucunun bilinememesi ve tahmin edilemiyor olmasından dolayı...

Belgeden Kurguya, Atölyeden Müzeye-Mardin'den Fotoğraflar sergi görüntüsü, Fotoğraf: Murat Germen

Rojîn Aslan Vesek, Kırık Ayna, Fotoğraf: Murat Germen

Bu sergi, Sabancı Mardin Kent Müzesi’nin bulunduğu kente değer katmasının da bir göstergesi. Özellikle merkez dışında yer alan bağımsız kültür kurumları, devletin tutarlı olmayan kültür politikasının dışında bir özgürlükle sanatın güncel halini bulundukları kente getirmek gibi bir misyona da sahipler. Bu yüzden de bu atölye çalışması ve sergi, müzenin beslediği kentten beslenmesinin bir göstergesi olarak özellikle değerli.

Mardin’de bu müzenin var olmasını sağlayan kararlı bir irade var. Bunda Mardin’deki bu müzeyi besleyen İstanbul’daki Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin müdürü Nazan Ölçer’in ve ekip sözcüğünün hakkını veren çalışanlarının, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi müdürü Necdet İnal’ın ve elbette projeye inanarak destekleyen Sabancı Vakfı’nın büyük payı bulunuyor. Umarım bu atölye ve sergisi bundan sonra farklı alanlarda gerçekleştirileceklerin de bir ön habercisi olur...

bottom of page