top of page

Aynı nefeste tasarlanmış bir sergi ve kitap


20. yüzyıl mimarlığının önemli aktörlerinden, düşünür, sanatçı ve bir guru olarak tanımlanan Louis Isadore Kahn’ın önemli yapıları ve sanatsal çalışmalarına odaklanan Louis Kahn’a Yeni/den Bakış sergisi 4 Mart’a kadar Pera Müzesi’nde devam edecek. Mimar ve fotoğrafçı Cemal Emden’in son birkaç yıldır belli aralıklarla ziyaret ederek belgelediği Kahn’ın yapılarına farklı temalar çerçevesinde yeniden bakmayı deneyen sergi, Kahn’ın Türkçe’ye ilk kez çevrilen kült metinleri üzerinden düşüncelerine de bir bakış sunmayı amaçlıyor

Louis Kahn, Pensilvanya Üniversitesi Mimarlik Arşivleri, David Rothstein Koleksiyonu

Açılışlarda sergi gezmekten hiç hoşlanmıyorum. Öncelikle çevrede sergiye ait olmayan pek çok unsur olduğu için ve elbette süregiden, dikkat dağıtıcı insan trafiği nedeniyle. Ancak Louis Kahn’a Yeni/den Bakış sergisini gezip izlenimlerimi bir yazıyla paylaşacaksam buna ancak Pera Müzesi’nde 6 Aralık’ta yapılan açılışta fırsatım olacaktı. Ben de bir iş arkadaşım adına gelen davetiyeyi kendi adıma yanıtlayarak salonun yolunu tuttum.

Louis Kahn’a Yeni/den Bakış, Cemal Emden’in Fotoğrafları, Çizimler ve Resimler alt başlığını taşıyor. Müzenin tek katına yayılan sergide, salonun yapısına uygun olarak iç duvarda Kahn’ın elinden çıkma desen ve resimlerin baskılarına, dış duvarda ise Emden’in fotoğraflarına ve fotoğraflanan yapılara ait birer çizime yer verilmiş. Salonun girişinde iki duvara yayılan kapsayıcı ‘mekânsal video’ ve serginin bitimindeyse sözlü tarih kayıtlarının da izlenip dinlenebileceği bir ‘kitaplık’ yer alıyor.

Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü, Kaliforniya, 1959-65

Kimileri bir sergi alanına girdiklerinde başından başlayıp yolculuğu sindirerek, adım adım tamamlar. Ben, sergi elveriyorsa, önce bütünü görmeyi; ardından başa dönüp parçaların bütünün içindeki yerlerini de tartarak ilerlemeyi tercih ediyorum. İşte bu hevesle katı hızlıca turladığımda ilk duygumun “Peki gerisi nerede?” olduğunu itiraf etmeliyim. Serginin adının hakkını verebilmesi için dahası olması gerektiğine karar verdim.

Dahası -sergi kataloğu olarak anılması güç, sergiyle aynı adı taşıyan diyelim- bir kitap. Kendimi zorla davet ettirdiğim bu açılışı izleyen günlerde, yine cebren elde ettiğim kitaba da önce bir solukta baktığımı, sonra yavaş yavaş okuduğumu ekleyeyim. Bir yandan da basın dosyasının yanıtsız bıraktığı kimi sorular için serginin küratörü ve kitabın editörü N. Müge Cengizkan’a ulaşmanın peşine düştüm.

First Unitarian Kilisesi ve Okulu, Rochester, New York, 1959-62, 1965-69

Sergiyle ilgili ilk izlenimim ikinci turumda da değişmedi: Ketum bir sergi bu. Kahn’ın yapılarını, imzasını serginin adına taşıyan tek fotoğrafçının, Emden’in gözünden görüyoruz. Emden, bizi bu yapılarda gezdirmiyor; yapıları tek bir basılı fotoğrafla sergiye taşıyor. Bu siyah beyaz kareler -hafızam beni yanıltmıyorsa tamamen- yapıların dışına bakıyor. Siyah beyazın yabancılaştırıcı, belgelemeyi akla getiren etkisi, yapıların bizi içlerine almayışı, oradaki yaşayışa, yapıların işlevlerine ve mekânın insanlarla kurduğu ilişkiye dair bir bilginin eksikliği hissediliyor.

Philadelphia Kent Merkezi çalışması

Fotoğrafa eşlik eden çizim de yine tek başına ve incelenmesini çok da kolaylaştırmayacak şekilde fotoğrafın altına yerleşmiş. Ayrıntıları incelemek için duyulan kaçınılmaz arzu ile yanaştığımız bu çizimlerin baskılarının ölçekli olup olmadığı sorusu ise yanıtsız kalmış. Mimarlara bana anlattığından çok daha fazlasını ifade ettiğinden emin olduğum bu çizimlerin bir de desensi niteliği var. Adeta o yapının özü, grafik bir ifadesi bulunuyor kağıt üzerinde. Ancak yapıyla çizim arasındaki bu bağlantı her eşleşmede fotoğraf aracılığıyla doğrudan kurulamıyor, yapılara biraz daha aşina olan bir gözü gerektiriyor.

Birlikte akan fotoğraf çizim bandının karşı duvarında ise Kahn’ın farklı tekniklerde yaptığı resimleri buluyoruz. Çoğunun seyahatleri sırasında yerinde gerçekleştirilmiş olduğunu daha sonra kitapta okuyacağım bu renkli resimlerin başlıca konusu anıtsal antik mimari yapılar. Gözde bir geriye kaçış yanılsamasıyla izleyicide bir uzanma arzusu yaratan aydınlatma resimlerin küçük boyutlarının üstesinden geliyor. Resimlere yanaştığınızda onların da baskı olduklarını görüyorsunuz.

Piazza Del Campo No.2, Siena, İtalya, 1951, Kağıt üzerine pastel, Nathaniel Kahn Koleksiyonu

Serginin adında yer bulmasına karşın sergide orijinallerini göremediğimiz çizim ve resimleri küratör Müge Cengizkan’a sorduğumda, yalnızca özgün çizim ve resimlerin değil sergiye paralel etkinliklerde yer alacak konukların da Türkiye-ABD ilişkilerindeki çalkantılardan olumsuz etkilendiğini üzülerek öğrendim. Kitapta Jale N. Erzen’in anlatımıyla iyice heyecan verici hale gelen ve belki de başlı başına bir serginin konusu olmayı hak eden resimleri ya da Ahmet Gülgönen’in ballandırarak anlattığı ve Kahn’ın kağıdın özelliklerini ifadesinde kullandığını vurguladığı çizim ve eskizlerin kendileri salonda olsaydı sergi elbette başka bir düzeye ulaşacaktı. Bu da beni kitaba getiriyor. Bu sergide salonda sunulanla kitapta aktarılanın birbirini yinelemediği, tamamladığı bir yapı var. Her ne kadar Cengizkan, süreci anlatmaya “Cemal Emden, bir ‘Louis Kahn sergisi’ yapma fikri ile geldi,” diye başlasa da “Yapılara odaklı sergi, eğitimci yanını ve Türkiye’ye katkıları vurgulayan bölüm, eskiz ve çizimleri bölümü baştan beri hep vardı. Dolayısıyla sergi ve kitap içeriği yer yer birbirinden bağımsız biçimde bu çerçeveleri açabilmek üzerine kurgulandı,” diyerek sergi ve kitabın bütünlüğünü açık ediyor.

Exeter Kütüphanesi, Exeter, New Hampshire 1965-72

Kitabı, serginin de tasarımını üstlenen, Bülent Erkmen tasarlamış. Kapağını açmadan kendinizi konunun içinde buluyorsunuz. İki yapraklı kapağın ilk yaprağında Kahn’ın bir otoportresi var. Portrenin solundan kitabın sırtına doğru akan Louis Kahn adı ancak zorlarsanız, ne yazdığını biliyorsanız okunuyor. Kapağın ikinci yaprağından dört parmak kısa olan ilk yaprağın altından Kahn’ın bir portre fotoğrafı, tek gözüyle bir aralıktan size bakıyor ve güler gibi görünüyor. Kahn, “Beni, ancak benim gösterdiğim gibi ve ben seni gözlerken görebilirsin,” diyor olabilir mi? İlk yaprağı kaldırdığınızda solda serginin ve kitabın adıyla sağda ise artık tamamını görebildiğiniz ve ifadesi neredeyse tamamen değişmiş portre fotoğrafla karşı karşıyasınız: Bu kitap bir Louis Kahn kitabı ama aynı zamanda Louis Kahn’a Yeni/den Bakış sergisinin kataloğu. Kahn’la ilgili bir sürü şey göreceksiniz ama Kahn’ı gerçekten görebilecek misiniz?

Positano, İtalya, 1929, Kâğıt üzerine suluboya, Wendy Josephs Koleksiyonu

Küratör Müge Cengizkan’ın bağlamı kuran metniyle açılan ve Kahn’ın yaşam öyküsüyle süren kitapta Kahn’a ait daha önce Türkçe’de yayınlanmamış üç metin bir araya getirilmiş. Bu metinler, Emden’in nihayet yapıların içlerine de girdiği, yapıları daha çok dolaştığı renkli fotoğrafların arasına “eklenmiş” olarak yer alıyorlar. Kitabın tamamen açıldığı ve fotoğrafların rahatlıkla izlendiği cilt daha çok fotoğraf kitabına örnek olmalı. Kitabın sonunda sanat tarihçi Jale N. Erzen’in Kahn’ın mimarlığa yaklaşımını, tek tek sergiye konu olan yapılarını, bu yapıların Cemal Emden’in fotoğrafındaki yansımalarını ve Kahn’ın çizimlerini ayrı ayrı ele aldığı şaşırtıcı derecede okunaklı, uzun bir yazısı var. Ahmet Gülgönen’in Kahn’ın mimari eskizlerini incelediği daha kısa ama daha az aydınlatıcı olmayan yazısını sergi salonunda da yer alan sözlü tarih görüşme kayıtlarının dökümleri izliyor. Bu bölüm, sergi salonunda konuşan kafalar dinlemekten çok da hazzetmeyen benim gibi izleyiciler için değerli bir kayıt olmanın yanı sıra Kahn’ın Türkiye ile olan bağlantısını kurarak serginin çıkış noktasını belirginleştiriyor. Ama bu nokta biraz açıklanmalı.

Bangladeş Ulusal Parlamentosu, Dhaka, Bangladeş, 1962-83

Louis Kahn’a Yeni/den Bakış ‘projesinin’ kendi içinde gerekçelerini tartışmayan, izleyiciye açık etmeyen bir yapısı var. Sergiyi tamamlayıp, uzun uzadıya görüşmeleri dinleyip küratör Cengizkan’ın da ODTÜ’lü bir mimar olduğunu bilmiyorsanız noktaları birleştirmek o kadar da kolay değil. Ben de sergiyi gezdikten ve hatta kitaba da hatırı sayılır bir zaman ayırdıktan sonra hâlâ soruyordum: Serginin başlığındaki ‘yeni’ hangi yeni? Kahn’a yeni/den bakan kim? “Sergi (...) Kahn’a özel ve özgün bir Türkiye katkısı sunmuş oluyor,” diyen Cengizkan’ın bu soruya birden fazla yanıtı var. Onun anlattıklarından ben bunları çıkarttım: Tek bir fotoğrafçının gözünden Kahn’a bakmak, Cemal Emden’in bakışı yeni. Türkçe’de tam ve bir arada yayınlanan Kahn metinlerine yeniden bakıyoruz. Kahn’ın öğrencileri ve öğrencilerinin öğrencileri aracılığıyla Kahn’a yeniden bakıyoruz. Kahn okulunun Türkiye’deki mimarlığa etkisi ise yeni çalışılan bir konu.

İstanbul, Pera Müzesi’nde 4 Mart 2018’e kadar açık olan sergiyi, sırf Buşra Tunç’un yarım saati aşkın mekânsal videosunu baştan sona ve açılış telaşesinden uzak gerçek ortamında izleyebilmek için bir kez daha gezeceğim. Salona bir puf koyduklarını umuyorum.

bottom of page