top of page
Evrim Altuğ

Altan Çelem'in yırtık günlükleri


Altan Çelem’in iki yıldır üzerinde çalıştığı işlerinden oluşan ve kente, burada varlığını sürdüren insan tiplemeleri ve ilişkilerine odaklandığı sergisi Günlük II, 31 Mart 2018’e dek Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde devam ediyor. Günlük II’yi Evrim Altuğ yorumladı

Altan Çelem, İsimsiz, Tuval üzerine yağlıboya, 130 x 150 cm, 2017

Ekran unutkanı, vefasız, uğultulu figürler ve kesintili yoldaşlıklar, Altan Çelem'in Mart ayı sonuna kadar İstanbul Teşvikiye'deki Millî Reasürans Sanat Galerisi'ne astığı Günlük'ünün ikinci nüshasını teşkil ediyor. Almanya doğumlu Çelem, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Bölümü'nün ardından, aynı kurumun Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans öğrenimini tamamladı.

Bir yerlerden aşina olduğumuz, ama hep ilk fırsatta 'sonra bak mutlaka aramaya çalışacağımız' büyük şehrin küçük insanları, bu imgesel günlüğün bir tuvalinden diğerine, hipnotize edilmiş canlılar misali koşturup, duruyor. Resimden öte, bir kelebek koleksiyonu bu. Hep gurbette bir çift gözün tedirginliğinin renk çapakları.

Telaş, 'küresel pozisyon sistemi' (GPS) yoksunu bu aylak, kendi kendinin tüketim nesnesi haline dönüşmüş topyekûn kişisel tanıklığın tutanağı halini almış resimlerdeki efkârın, belki en kalıcı makyajı.

Altan Çelem, İsimsiz, Tuval üzerine yağlıboya, 30 x 40 cm, 2016

Resimleri gönlünüzde ne kadar hızla pozlarsanız, yanlarından ne kadar hızla geçerseniz, birbirlerine aktardıkları sözde hakikat de, o düzeyde kalıcılaşıyor.

Yazık. Çoğu isimsiz. Hatta tamamlanmış bile denemez. Cisimsiz. Sayfası belli olmayan bir günlük bu. Resimlerdeki insanları da, yapıları da tuvalin ebat ve biçimi dışında tutacak bir şey kalmadığı, aşikâr.

Zaten Ali Gazi de, demli sergi metninde bu dönüşü olmayan sözde dönüşüme büyüteç tutma cüretini göstermiş. Bakın ne diyor: "...21. yüzyıl ile birlikte başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerin rant endeksli politikalarla 'kentsel dönüşüm' adı altında geri dönülmez bir biçimde değiştiğine şahit oluyoruz. Çok tartışmalı bir süreçle, yıllardır kesintisiz ve derinden yok edilense kente taşarak, kültürel miras, yaşama biçimleri, insan malzemesi ve hatta kişisel - toplumsal belleğimiz oluyor..."

Altan Çelem, İsimsiz, Tuval üzerine akrilik, 150 x 130 cm, 2016

Belli renk ve fırça jestlerinin otoritesiyle psikolojik şiddetini daha da artıran bu sorumluluk yoksunu, unutkan tuvaller geçidi, sanki ebedî istirahat ve ikametgâhı İstanbul'un ayırdığı kıtalar misali, geçiciliğin mi, yoksa kalıcılığın mı misafiri olacağını, hiç bilemiyor.

Bir tür görsel Alzheimer yaşayan, derdini kimseye duyuramam diye olanca jest ve rengiyle bize bas bas bağıran bu yırtık sesli tuvaller, aydınlık değiller. İçindekiler de orada huzurlu mu, vakitleri iyi mi geçiyor, o da tartışılır, onlar da sahte, gelip geçiciler. Çoğu dalgın, hikâyesi de sureti gibi yarım yamalak. Fâni. Dün ve yarın arasında, şimdinin çilesini dolduruyor gibiler.

Buradaki figürler, hiç öyle, fotoğraftan da, sinemadan da, cepten de titreşimle rol çalmıyorlar.

Ama sizden, benden önce, her birine biri veya birilerinin ayan beyan baktığı, sonra onları figüranlaştırıp salıverdiği de düşünülebilir.

Basbayağı, artık diyeceği ne varsa, gözlere küfür dobralığıyla konuşan, yüksek desibelli resimler bunlar.

Altan Çelem, İsimsiz, Tuval üzerine yağlıboya, 90 x 120 cm, 2017

Rüyaların sahiplenilemeyeceği kadar özgürce kendilerini ortaya çıkarıyor, akabinde, yok oluyorlar. Her biri, diğerine kendi hakikatini devrediyor da denebilir buna. Kendilerine bakanı ve temsil ettikleri her şeyi, pervasızca, ayrımsız, sınıyorlar.

İsteseler, her biri 'gayet güzel' resim de olabilir; aşırı gerçekçi de bulunabilir. Ama içlerinde yok bu. Kelebek ömürlü imgeler. Gündeme öyle siz istiyorsunuz diye, itaatle konmuyorlar.

Yakalanmaları zor. Bunu istemiyorlar. Bu yüzden, bakmadığımız müddetçe gözümüzün önünden de ayrılmıyorlar. 'Hadi şunu unutayım,' demenin saçmalığını, size tekrar tekrar yaşatıyorlar. 'Son dakika' hakikati, kişisel tarih yetmezliği, ölümsüzlük obezitesi, hepsinin ortak hastalık belirtisi.

Yoksa her biri, ötekini tuttuğu gibi, tüm kiniyle resmî arşivlerin ta dibine bağlar.

Comments


bottom of page