top of page

500K | Hera Büyüktaşcıyan


Sanatçıların kişisel tarihlerinde, sanat pratiklerini şekillendirirlerken öne çıktığını, diğerlerinden bir yerde ayrıştığını düşündükleri bir yapıtı kendi kelimeleriyle ifade ettikleri; kendi serüvenleriyle yapıtlarının kesiştiği seri 500K, Nazlı Yayla’ya anlatılan, 500 kelimeden oluşan ve her ayın ilk Çarşamba günü unlimitedrag.com üzerinde mekân bulacak metinler aracılığıyla geleceğe dönük bir arşiv oluşturmayı hedefliyor. 500K, bu hafta Hera Büyüktaşcıyan’ın Infinite Nectar başlıklı video çalışmasıyla devam ediyor


Dosya: Nazlı Yayla


Hera Büyüktaşcıyan, Infinite Nectar (detay), Lahore 2019, Sanatçı ve Green Art Gallery Dubai'nin izniyle


Hera Büyüktaşcıyan, Infinite Nectar başlıklı videosunda mübadele tarihlerine ve tarihin mimari üzerinden silinme ve geri sahiplenilme hallerine odaklanıyor. Hindistan–Pakistan bölünmesinden sonra görünmezlik politikaları içerisinde yaşamına devam eden, Lahor’un en kalabalık merkezlerinde bulunmalarına rağmen varlıklarından haberdar olunmayan mekânların izini, tarihe yazılmamış bir kadın karakter üzerinden sürüyor. Sanatçının Deconstructors başlıklı kolaj serisindeki dönüşen yapıların boşluklarından taşan, başka yerlere akıp bağlayan formlar, Infinite Nectar’da mekânların nefes alışverişine evriliyor.


Infinite Nectar’ın süreci 2016’da Hindistan’ın Punjab bölgesine, Sihler’in kutsal kenti Amritsar’a seyahatimle başladı. Amritsar, altın tapınağın yer aldığı kent olmakla beraber, Hindistan’ın Pakistan’la sınırı. Bu yolculuğa çıkana dek bölgenin tarihine dair az bilgim olmasına rağmen, vardığım andan itibaren tanıdık bir yerde olduğum hissine kapılmıştım. Kimi zaman kendimize dair olanın yankıları, bir başka coğrafyada karşılaştığımız izlerde kendini görünür kılıyor. Bu aşinalığı kentin birçok noktasında deneyimlerken, bunun bir iz sürümüne dönüşmesi esas olarak Jallianwala Bagh anıt parkına gitmemle başladı. 1919’da İngilizlerin halka ateş açarak gerçekleştirdiği katliamın yaşandığı bu yerde, tarihin izlerini tuğlalara işlenmiş göstergelerde görebiliyorsunuz. Kurşun izlerinin beyaz karelerle çerçevelendiği bu göstergeler, acı bir zaman dilimini çizgisel düzelmede yaşatan birer aracı gibilerdi. Tarihe çizgisel partiküller üzerinden bakmak, parçadan kayıp bir bütüne bağlanmayı sağlayan ve elimin, gözümün aşina olduğu görsel bir dili anımsattı. Bu formlar, kentteki mübadele sonrası yapılarında da karşıma çıktı. Yolculuk boyunca belgelediğim izler, dönüşümde, beklenmedik noktalardan sızarak, mekânların durağanlığını kıran, yapı-bozuma uğratan çizgisel akıntılardan oluşan kolajlara evrildiler.


Hera Büyüktaşcıyan, Infinite Nectar (detay), Lahore 2019, Sanatçı ve Green Art Gallery Dubai'nin izniyle


2018’de yersizleştirme politikalarının farklı katmanlarını gözlemlemek üzere Amritsar ile beraber Patiala ve Le Corbusier’in bir başkent olarak inşa ettiği Chandigarh’a gittim. Le Corbusier’in stüdyosunda, Chandigarh’ın mübadele sonrası geçirdiği kentsel dönüşüm sürecini incelerken karşılaştığım kimi fotoğraflarda, sürgüne uğramış olanların yok edilen yerleşkelerinin bıraktığı boşluk, yükselen yapılar ve dağların ardındaki Lahor görünüyordu. Öznesi olmadığım bu tarihe bakarken, güç ve mimari ilişkisinin acı ancak tanıdık gelen yanlarını, görünenin ardındaki tekinsizliği düşünerek irkildim. Tarihe geçmiş yapılar ve mimari dehaların ardı, şiddetten ve bir öncekinin izlerini silip üzerine kendi izini bırakmaktan geçiyor. Bu fotoğraflarla karşılaşmam o dönem yaptığım kolajları oldukça etkiledi sanırım. Akışkan olan çizgiler kimi yerlerde bağlamından kopmuş iki noktayı bağlayan, kimi yerlerde de bölücü durağan kesitlerden oluşuyorlardı. Bu kolaj serisi, Deconstructors, Infinite Nectar’ın etüt çalışmaları gibi, ona yol açan işler oldu.


Bu vesileyle Le Corbusier’nin fotoğraflarındaki dağların ardına, Lahor’a geçmeye karar verdim. Bu yolculuğa, benzer konular üzerinde çalışan ve düşünen bir arkadaşım olan küratör Hajra Haider Karrar’la çıktık. Lahor, ayağının altında sarsılan zemin meselesini tam olarak anladığım yer oldu. Hindistan–Pakistan bölünmesinden sonra ıssızlaşmış, tahrip edilmiş ve farklı işlevlerle melez alanlara dönüşmüş olan yapıları incelerken kentin karmaşası içinde eşit derecede görünmez iki kadın olarak, zamansal kırılmalarla farklı görünmezlik hallerini tecrübe etmiş mekân ve karakterlerin izinden gitmeye başladık. Bu süreçte benim için en belirleyici unsurlardan birisi, daha sonra videodaki anlatıcıya dönüşecek olan Maharani Jindan Kaur’un mermer el betimi oldu. Jindan Kaur, Lahor’un işgali sırasında, İngiliz hakimiyetine karşı gelen direnişçi bir kadın ve Sih İmparatorluğunun son kraliçesi. Kentin tarihten bugüne yaşadığı görünmezlik politikasının bir benzerini Jindan Kaur’un tarih yazımında yerini bulamamış bir kadın karakter olmasında ve karanlıkta kalmış mermer heykelinin bulunduğu müzenin atıllığında görmek mümkün.


Hera Büyüktaşcıyan, Infinite Nectar (detay), Lahore 2019, Sanatçı ve Green Art Gallery Dubai'nin izniyle


Bu noktada Infinite Nectar, farklı zamanlar arasında süzülen ve kendisi gibi bağlamından kopartılmış yapıları tarayan hayaletimsi bir elin dilinden, kenti ve geçirdiği tarihsel kırılmalara işaret ediyor. Akan ve durağan imgeler arasında ilerleyen el, farklı yokluk durumları yaşamış iki mekânı birbirine bağlayıp yeniden aktive ediyor. Bir nevi kolajlardaki durağan unsurlar, taşlar, tuğlalar, Infinite Nectar’da, stop-motionlara evrilerek, ağır aksak da olsa hareketlenmiş yaşayan yapılara dönüşüyor.”


bottom of page