top of page

On soruluk sohbetler: Peter Lee


Bu söyleşi dizisinde gösteri sanatları editörümüz Ayşe Draz ve yazarımız Mehmet Kerem Özel evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafirle sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanıyorlar... Dizinin dördüncü konuğu Peter Lee

☕️ 8 dakikalık okuma

Festivale katılan en ilginç işlerden biri olan, Kore Goethe Institut ile Nolgong’un ortak yapımı ve Peter Lee’nin yönettiği oyun, tiyatro tanımının sınırlarını zorlayan (veya onu içinde yaşadığımız dijital çağa uyarlayan) Being Faust: Enter Mephisto,” (Faust Olmak, Mefisto’ya Gir) Goethe’nin en önemli yapıtlarından biri olan Faust'u temel alan ancak sanal unsurlarla geliştirilmiş fiziksel bir oyun. Bu oyun formatında, bir grup oyuncu belirli bir zamanda bir araya toplanıyorlar. Her oyuncu genç Faust rolünü üstleniyor ve elinde akıllı telefonuyla, değerlerin ve ideallerin satışa sunulduğu Mephisto&co’nun cezbedici dijital dünyasına giriyor. Mephisto&co’nun dünyasında elde etmek istediklerimiz için hangi bedelleri ödemeyi göze aldığımızı görmeyi beklerken...

1. Sizce tiyatronun özü/ruhu nedir? Çağdaş tiyatroyu bugün nasıl tanımlarsınız?

Geleneksel olarak tiyatro, bir merak alanını temsil eder. Başka bir deyişle, tiyatro, gündelik olmayanı deneyimleyebileceğiniz bir alandır. Sinemanın daha güçlü bir etkiye sahip olduğu bu dijital çağda bile, tiyatro dramatik ve tematik bir alan olarak kendine özgü özelliklerini koruyor. Bunun tiyatronun ruhu olduğuna inanıyorum. Onun kendi kimliği.

Çağdaş tiyatroya gelince, değeri özünde aynı. Bununla birlikte, tiyatro sınırlı erişilebilirliği ile karşı karşıya kal. Çeşitli medyalar, başkalarına ulaşma kapasiteleri sayesinde güç kazanıyorlar ancak tiyatronun fiziksel bir mekan olarak sahip olduğu kendine has özelliği onun gücünü sınırlıyor. Dramatik deneyim ve gösteri mekanının değeri değişmez.

2. Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

Evet. Sanat, bireyin kendini ifade eden doğasını biçimlendirir. Bu, bireylere kendilerini dönüştürmeleri için bir fırsat sağlamaya yardımcı olur. Öte yandan, sanat çok kişisel bir deneyimdir. Sanatsal bir bağlantı sağlandığında, sanat aktif olarak insanlarla etkileşime girer ve onları belirli bir yöne doğru iter.

3. Dünyanın mevcut durumunu her anlamda göz önünde bulundurduğunuzda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil sorun nedir?

Artan siyasi gerilimler, mülteciler, ABD-Meksika sınırı gibi ulusal ihtilaflar, Brexit meselesi, iklim değişiklikleri; tüm dünyada karşılaştığımız sayısız sorun var. Son zamanlarda, segye-in (Korece “dünya vatandaşı” anlamına gelir) yerine jigu-in (Korece “dünya insanı” anlamına gelir) kelimesini kullanma fikrinden ilham aldım. Bunun nedeni, “dünya vatandaşı” teriminin, birbirinden ayrıştırılmış ulusları ima etmesi, oysa karşılaştığımız sorunlar bizim uluslar-ötesi bir eyleme geçmemizi gerektiriyor.

Ancak aramızda çeşitli duvarlar var; bazıları nefret veya korkudan, bazıları da elde edilen kazançları korumak için oluşturulmuş. Kolektif bir uluslar-ötesi eylem için, kırılmış duyguların bu duvarlarını yıkmaya yönelik bir çalışmaya öncelik tanınmalı.

4. Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?

Her şey ilham verici. Genellikle bir projeye odaklanırken, ya o proje hakkında rüyalar görürüm ya da hiç uyumam. (Gülüyor)

5. Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?

Genelde bir projeye belli bir başlıkla başlarım. Bir projenin gerçekten tasarlanmış ve planlanmış, öngörülen bir vizyonu vardır ve bu vizyon başlığı ile birlikte ortaya çıkar. Tabii ki de başlıklar son ürünle birlikte değişirler, ancak bir işin her zaman bir başlığı vardır.

Being Faust, Peter Lee, İKSV'nin izniyle

6. Bu gösterideki favori repliğiniz veya anınız hangisi ve neden?

Verweile doch! du bist so schön! (Bir süre kal! Çok güzelsin!)

Bu replik, orijinal hikayenin ve aynı zamanda performansın en önemli kısmı. Hikâyede, bu, Faust'un tamamen tatmin olduğu ve şeytanla, yani Mefisto’yla olan sözleşmesini bitirmeye karar verdiği an. Aslında Faust sözleşmeyi sona erdirme kararını alan kişi, ve bu kararın öznesi. Performansta, bu öznellik anı iki kez ortaya çıkıyor; oyunu oynayan oyuncu en el üstünde tutulan değerleri seçtiğinde ve önemsediği arkadaşlarını satışa çıkardığında. Her iki durumunda özneleri, vazgeçtikleri şeylerin karşılığında ne alacaklarına karar veriyorlar. Seçimin ne anlama geldiğini ve onun ağırlığını fark edip kabul ediyorlar. Soyut duygularla fiziksel eylemlerin her ikisinin de öznel bir karar neticesinde kavrandığı an bu.

7. Being Faust: Enter Mephisto aynı zamanda interaktif bir mobil uygulaması olarak da tanımlanıyor, ancak hangi özelliği onu bir performans kılıyor?

Being Faust: Enter Mephisto, mobil cihazlarla gerçekleşen etkileşimleri kullanan bir performans. İnteraktif mobil deneyim sayesinde izleyiciler sahne üzerindeki oyunculara, seçimlerle hareketler de tematik sahnelerdeki ifadelere dönüşüyorlar. Mephisto&co'da insanlar değerleri arayıp, birbirleriyle etkileşime geçiyorlar. Bu eylemler, duyguların ifade edildiği bir performansa dönüşüyor. Bu performans nihayetinde sahneyi tamamlıyor, Mephisto&co’yu. Oyuncular yokken sahnede sadece bir monolog var. Ancak şimdi, Mefisto'nun (Mefistofeles) bir muadili olan seyirci konuşuyor ve Mefisto(feles) geri cevap veriyor.

8. Bu yapımda hangi sanal öğeler kullanılıyor?

Bu yapımda mobil teknoloji, dijital arayüz ve oyun/game deneyiminin hepsi bir arada kullanılıyor. Ancak bu karma yapım, temsili veya sanal değil; görünmez fakat yine de gerçek. Oyun boyunca ortaya çıkan ve ifade edilen, deneyimlenmemiş duygular da gerçek. Başka bir deyişle, oyun gerçek bir seçimler yapma anı sağlıyor; gerçekliğin temsil edilen anlarını değil.

9. Dijital çağda Mefisto kim?

Mefisto bir şeytan, ama yine de iyi ve kötü, onu tanımlamakta yetersiz. Mefisto sadece farklı yaşam biçimleri ve seçimlere dair bir sorgulama. Aslında, dijital çağda, her türlü dijital hizmet bizi sayısız seçimi yararak ilerletiyor. Ve bu seçimlerin de ayrıca iyiyle ve kötüyle ilgisi yok.

Diyelim ki dijital Mefistolarla çevriliyiz; arzularımızı yerine getirmek için ne kadar ileri gidebiliriz?

10. İnsanlara bu gösteriyi görmeden önce söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? İstanbul izleyicisine söylemek istediğiniz özel bir şey var mı?

Ne arzuluyorsunuz? Ne pahasına olursa olsun bedelini ödemeye hazır mısınız? Faust bize tüm arzuların bir bedeli olduğunu söyler. Biz de bu fikir üzerinde düşünmek için sizlere bir deneyim sunmayı umuyoruz.

bottom of page