Pg Art Gallery 2016 yılının sonunda başlamış olan ve 2017 yılını karşılayan sergisini, Çukurcuma'daki yeni mekanında* izleyici ile buluşturuyor. Melis Buyruk'un ikinci kişisel sergisi Bir-Sürü porselenin pürüzsüz dokusu ile sineklerin vızıltılarını harmanlıyor.
Melis Buyruk, İstila Serisi, İsimsiz, 2016, Porselen, 90x60cm
Sıcak bir yaz akşamı Fındıklı’nın merdivenli sokaklarından birini Everest’e çıkan dağcılar gibi tırmanıyoruz. Sırtımızda her biri neredeyse on kilo gelen çantalarımızla, eve bir daha asla dönmeyi düşünmeyen maceraperest gezginlere benziyoruz. Dış cephesi yeşile boyalı bir apartmanın önünde durup en alt zile basıyoruz. Bize kapıyı açacak olan ses sokakta yankılanıyor “Aşağı inin, sofra hazır!”
Bu karşılamadan bir kaç saat sonra sofranın başında dört kişi, ellerinde iskambil kağıtlarıyla oturuyor. İçlerinden biri benim. Ertesi sabah Sirkeci’den Selanik’e kalkacak olan trene yetişebilmek için geceyi burada geçireceğiz. Ali yere bir sinek ası atıyor ve kendi kendine homurdanıyor. Mimarlık fakültesinin hemen girişinde düştüğü için kolunun kırılmasını bölüm başkanının onu lanetlemesine bağlıyor. Bacaklarımı delik deşik eden sineklere aldırış etmeden gençliğin verdiği o umursamaz tavırla Ali’nin haline gülüyorum. O gece siyasetten, mimariden, tiyatrodan, deniz aşırı ülkelerden ve geçmiş güzel günlerden bahsediyoruz. Sohbete sineklerin ince, derinden gelen vızıltıları eşlik ediyor. Bir sürü sinek, her yerdeler. Birkaç saat uyumak için içerideki “aynalı” odaya geçiyorum. Işığı kapatıp, gözlerimi yumuyorum. Bir, iki, üç... Sinekler...Vız, vızz, vızzz... Nefesimi tutup, durup, dinliyorum. Dayanılacak gibi değil, yerde bulduğum bir kitabı alarak duvara doğru gelişi güzel vuruyorum. Dan, dan, dan... Işığı açtığımda bir sürü küçük kırmızı nokta ile karşılaşıyorum. Kan emici bu varlıklar hakkında bir an düşünüyorum. Benim kanımı taşıdıkları için olacak kendimi bir akrabamı kaybetmişim gibi üzgün hissediyorum. Duvarda asılı olan, Ali’nin anneannesinden kalan altın varaklı çerçeve içindeki aynada kendimle karşılaşıyorum. Ben ne yaptım?
Melis Buyruk, İsimsiz, 2016, Porselen
Sineklerle başımdan geçen bu hikayeden yıllar sonra Melis Buyruk’un işleriyle karşılaşıyorum. Pg Sanat Galerisi’nde beyaz duvarların üstünde pırıl pırıl parlayan 15.000 tane sinek, sanatçı Melis Buyruk tarafından işçiliği madeninden değerli taşlar gibi ince ince işlenmiş. Sanatçı bu küçük sinekleri “sürüleşerek var olan küçük noktalar” olarak betimliyor. Melis Buyruk ile Bir-Sürü sergisi hakkında konuştuk.
-
Ege Işık: Pg’de 20 Aralık tarihinde açılacak serginizin adı Bir-Sürü. Sergi adını nereden alıyor; hikayesini öğrenebilir miyiz? “Ben tek siz hepiniz” anlamına geldiği gibi ayrıca bir bütünü ve çokluğu da anlatıyor. Bu iki anlam sergide nasıl buluşuyor?
Melis Buyruk: İsim üzerinde çok düşündüm. Çokluğu vurgulamak istiyordum ama diğer taraftan da izleyiciyi sınırlandırmak, tek bir anlama yönlendirmek istemiyordum. İzleyici de bu bütünden bir anlam çıkartsın istedik. Mesela size " ben tek , siz hepiniz" gibi bir çağrışım yapmış. Bu çok hoşuma gitti açıkçası. Aklımda böyle bir anlam yoktu. "Bir - sürü" bu teklik ve çokluk kavramlarını düşündürten, söylem olarak kolay ve esprili bir isim oldu. İsim teklifi galericim Pırıl Arıkonmaz aracılığı ile Hande Altaylı'dan geldi. Hemen heyecanlandık ve karar verdik. Çünkü istediğim tüm anlamları içerisinde bulunduruyordu. Sergide 15.000 adet porselen sinek var ve sergi bunun üzerine kurulu. Sineklerle söylemek istediğim sözler bir yana, bu çokluk 15.000 adet ufak heykeli ve bu binlerce parçanın bir sürüyü oluşturmasını ifade ediyor.
Ege Işık: Bir- Sürü Pg’de izleyici ile buluşan ikinci kişisel serginiz. İlk serginiz “Buradasın”da seramik işlerinizi izlemiştik. Dudaklar, çiçekler, altın renklerini görmüştük. “Bir-Sürü”de malzeme seçiminizde bir değişiklik olacak mı? İşlerinizde malzeme kullanımınız hakkında konuşalım mı?
Melis Buyruk: Aslında bir süredir malzeme olarak porselen ile çalışıyorum. “Buradasın” adını taşıyan sergideki işlerim de porselendi. Ama sırsız, mat porselenlerdi. Bu sergideki sinekleri onlardan ayıran sırlı ve bazılarının da metal olması. Altın, bakır ve platin sinekler var. Bunların içerisinde gerçekten 18 ayar altın, platin ve bakır var. Bir kimyasal boya aslında. Daha düşük derecede fırınlanan metal boyalar.İlk defa platin ve bakırı bu sergide kullandım ve sonuçlardan oldukça memnun kaldım.
Bir-sürü'nün çıkış noktası "bir varlığı yüceltme" fikriydi. Sayı ile yüceltme, heykelleştirerek yüceltme ve değerli metallerle kaplayarak yüceltme. Bu metalleri kullanma ve gerçekten o renkleri verecek boyalar yerine içeriğinde gerçek altın olan boyaları kullanma amacım da bu anlamla bütünleştirmek içindi. Porselen ile çalışmayı çok seviyorum. Başka bir malzeme ile porseleni desteklemek ile ilgili geleceğe yönelik fikirlerim olsa da, ana malzeme olarak porselenden vazgeçmeyi pek düşünmüyorum.
Melis Buyruk, İstila Serisi, İsimsiz, 2016, Porselen, 80x80cm
Ege Işık: Bir- Sürü'deki sinekleriniz nereye doğru uçup, konuyorlar? Aralarında bir çatışma var mı?
Melis Buyruk: Ben sineklere uzaktan baktığım zaman, o kalabalığın vızıltısını / sesini duyabiliyorum. Tertemiz çizilmiş, sınırlarında hızlıca uçuşarak dışarı çıkmak istiyorlar. Bir çıkış bulmuşlar ve oraya yönelmişler belki de. Çatışmadan ziyade birlik var bence. Bir arada hareket eden bir topluluk var.
Ege Işık: Sinek mide bulandırıcı, hoşa gitmeyen bir görüntü oluşturan, tiksindirici bir hayvan olarak görülür. Oysa sizin sinekleriniz beyaz, naif ve masalsı bir hava içindeler. Güzellik kavramını yeniden yorumluyorsunuz. Çalışmalarınızdaki bu biçimden bahsedebilir misiniz?
Melis Buyruk: Porselen, hayatmızdaki en steril alanlarda görmeye alışık olduğumuz malzeme. Yemek tabaklarımız, fincanlarımız, banyomuz, lavabomuz. Sinekler de bunun tam aksine, kirli, çürümüş, hatta kokuşmuş olanla yakından ilişkili. Bu ortaya bir tezat çıkartıyor. alışkanlıklarımızla tanımladığımız hiç bir şey olması gerektiği şekilde değil. Ve bu durum izleyiciyi tedirgin ediyor..Sineklerle biraz bunu sorguluyorum. Veya sineklerin altın olmasıyla. Bir birey olarak, kendi "değerli" mi seçiyorum ve bunu yüceltiyorum. Bunun toplum tarafından kabul görmüş olmamasına aldırmadan.
Ege Işık: Sineklerinizin işaret ettiği nokta neresi? Metafor olarak sineği işlerinizde nerede konumlandırıyorsunuz?
Melis Buyruk: Sinek; küçük, çok ve güçsüz ve bu da onu değersiz yapıyor.Oysa ben onu ne kadar küçük, çok ve güçsüz (ince /porselen) üretirsem o kadar değerli ve kuvvetli oluyor. Ayrıca yaşam alanı ve yaşam şekline baktığımız zaman da iğreti ve istenmeyen.
Ege Işık: “Sürüleşerek var olan küçük noktalar” olarak tanımladığınız sineklerin toplumsal boyutu neye karşılık geliyor?
Melis Buyruk: Sürüleşerek var olan küçük noktalar; kalabalık ve güçlüler. Toplu ve bir arada olmanın avantajlarını ortaya koyuyorlar Bu halleri ile güzel, güçlü ve tedirgin ediciler. Yine bunu direkt bir anlam ile ilişkilendirmek istemiyorum. Herkesin bu hikayeyi ilişkşlendirebileceği bir toplumsal gerçeği olmalı. Mesela geçenlerde bir arkadaşım, sineklerimin onda beyaz yaka insanlarını çağrıştırdığından bahsetmişti. beyaz yakalıların sayıca çok,,şirketler için değersiz ama diğer yandan da kendilerini altına bulanmış mükemmellikte hissetmelerinden..Çünkü sistemin bir şekilde onları içeride tutmak için değerli hissettirdiğinden. Bu benim hiç bir zaman içselleştiremeyeceğim ve dolayısı ile işlerimde "karşılık" olarak tanımlayamayacağım bir anlam. Ama çokluk aracılığı ile değerlilik sorgulamamdan herkesin kendi hikayesine göre çıkartabileceği bir gerçek olabiliyor ve bunları duymayı seviyorum.
Ege Işık: Peki sırada ne var? Bizi ne bekliyor?
Melis Buyruk: Yakın gelecek için bir programım yok şimdilik. Biraz dinlenmek, kendime zaman ayırmak, okumak,izlemek ve biriktirmek istiyorum.bunun haricinde Porselen ile çalışmaya devam edeceğim.Bir süre daha altın/platin gibi metalleri porselen ile birleştirmeye devam edebilirim çünkü sonuçlarından oldukça memnun kaldım. Yeni projeler var aklımda. Onlar için nasıl yollar izlerim araştırmaya devam edeceğim.
Melis Buyruk, İsimsiz, 2016, Porselen
*Pg Art Gallery’nin yeni adresi: Firüzağa Mah. Çukurcuma Cad. No:40/1 Beyoğlu