USGD sanat galericiliğini dönüştürebilir mi?
- Unlimited
- 25 May
- 4 dakikada okunur
Türkiye çağdaş sanat sahnesinde galerilerin kolektif bir sesle hareket etme ihtiyacı, kurumsal bir yapıya kavuştu. Uluslararası Sanat Galerileri Derneği (USGD) etik, adil ve sürdürülebilir bir sanat ortamı kurma iddiasıyla yola çıkıyor. Peki, bu yeni oluşum Türkiye’de galericiliğin kaderini gerçekten değiştirebilir mi?

Türkiye çağdaş sanat dünyasında önemli bir adım atıldı. Pi Artworks, SANATORIUM, MERKUR, GALERIST, Versus Art Project, Martch Art Project, Öktem Aykut, Galeri Nev İstanbul, .artSümer, PİLOT ve Ambidexter gibi sahada aktif üretim yapan önde gelen galerilerin bir araya gelerek kurduğu Uluslararası Sanat Galerileri Derneği (USGD), 14 Mayıs Çarşamba günü Minoa Pera’da yapılan toplantıyla resmen duyuruldu. Kurucu galeri temsilcilerinin yanı sıra sanat profesyonelleri, basın mensupları ve galerici meslektaşların yoğun ilgi gösterdiği toplantı, yeni bir dönemin sinyallerini verdi.
USGD’nin amacı net: Galericiliği yalnızca bir sergileme mekânı olmaktan çıkararak, kültürel üretimin stratejik aktörlerinden biri hâline getirmek. Dernek Başkanı Yeşim Turanlı’nın ve kurucu üyeler Haldun Dostoğlu ile Bahar Kızgut’un yaptığı konuşmalarda, sanat piyasasında adil koşulların oluşumu, şeffaflık, etik ilişki biçimleri, uluslararası temsil kapasitesinin artırılması ve bilgi paylaşımının kurumsallaşması öncelikli hedefler olarak öne çıktı.
Bu hedeflerin hiçbirinin Türkiye sanat ortamı için yeni olmadığını belirtmek gerek. Daha önce de çeşitli zamanlarda galeri birliktelikleri ya da girişimleri gündeme gelmişti. Ancak kalıcı bir yapı kurulamamış ya da sürdürülebilir bir sistem tesis edilememişti. Zaman zaman inisiyatif grupları ya da fuar temelli geçici ittifaklar bu ihtiyacı karşılamaya çalıştıysa da, kurumsallaşmış bir örgütlenmenin yokluğu ciddi bir boşluk yaratıyordu. Türkiye’de galerilerin hem devlet nezdindeki temsili zayıf kalıyor hem de uluslararası sanat politikaları içindeki konumları kırılgan bir zemine oturuyordu.
USGD, tam da bu boşluğu doldurma iddiasıyla yola çıkıyor. Ancak bu iddianın hayata geçebilmesi için yalnızca iyi niyetli ilkeler ışığında yürümek yetmeyecek. Profesyonel, stratejik ve kapsayıcı bir eylem planı gerekiyor. Dernek, ilk faaliyetlerini bu doğrultuda yapılandırmış görünüyor:
2025 Ekim’inde düzenlenmesi planlanan İstanbul Sanat Haftası (Istanbul Artweek) ile şehir çapında bir kolektif görünürlük yaratılması
2026’nın ilkbaharında, uluslararası galerilerin İstanbul’daki galerilerle birlikte sergiler açtığı bir model olan CONDO İstanbul etkinliği
Geçtiğimiz yıl gerçekleşen ARTSHOW Galeriler Buluşması’nın yeni edisyonu
Bu konuda dünyadan örneklere baktığımızda hem Batı'da hem de Doğu'da iyi işleyen örneklerle karşılaşıyoruz. Örneğin, Almanya’daki Bundesverband Deutscher Galerien (BVDG), yalnızca galerilerin temsilciliğini üstlenmekle kalmıyor; aynı zamanda sanat hukuku, vergi düzenlemeleri, sanatçı sözleşmeleri ve uluslararası ihracat gibi alanlarda kapsamlı rehberlik hizmeti sunuyor. BVDG’nin girişimleriyle Almanya'da sanat eserlerinin ihracatı üzerindeki bürokratik yükler hafifletiliyor; galeri ve sanatçı haklarını koruyan sözleşme şablonları ulusal standart hâline getiriliyor. Bu sayede özellikle orta ölçekli galerilerin uluslararası pazarda görünürlüğü artıyor.
Fransa’da, Comité Professionnel des Galeries d’Art (CPGA) ise 1947'den bu yana faaliyet gösteren köklü bir yapı olarak galeriler için etik kodlar geliştirmiş ve kamu kurumlarıyla diyalog kurarak galeri temsiliyetini siyasal alana taşıyor. Fransa Kültür Bakanlığı ile yürütülen iş birlikleri sayesinde galeriler, pandemi döneminde özel fonlardan yararlanabilmiş; sektöre özel vergi indirimleri ve sigorta destekleri sağlıyorlar.
İngiltere’deki Contemporary Art Society, daha çok kâr amacı gütmeyen bir yapı olarak müzelerle galeriler arasında köprü kuruyor. 2012 Londra Olimpiyatları sırasında başlatılan Great Works adlı programla İngiltere’nin bölgesel müzelerine çağdaş sanat eserleri kazandırılmış, bu da galerilerin yerel koleksiyonlara satış yapabilme imkânını genişletmiş. Böylece hem sanatçılar hem de galeriler için yeni ekonomik alanlar yaratılmış.
Belki de bu örneklerin en popüler olanı, ABD’deki Art Dealers Association of America (ADAA) ise New York’ta düzenlediği yıllık The Art Show ile yalnızca önemli bir sanat fuarı düzenlemiyor aynı zamanda tüm gelirini sanat alanındaki kâr amacı gütmeyen kuruluşlara bağışlayarak galericiliğin sosyal sorumluluk boyutuna dikkat çekiyor. ADAA'nın yıllar içinde yürüttüğü lobi faaliyetleri sayesinde ABD'de sanat eseri bağışlarına yönelik vergi teşvikleri artırılmış, sanat galerileri kültürel kurumlar olarak daha güçlenmiş.
Korea Art Gallery Association (KAGA) ise 1979’dan beri Doğu Asya’da galericiliği profesyonelleştirme ve uluslararasılaştırma konusunda önemli başarılara imza atmış örneklerden biri. Dernek, hem büyük ölçekli ticari galerileri hem de daha küçük çağdaş sanat inisiyatiflerini kapsayan bir çatı gibi konumlanıyor. KAGA’nın en dikkat çekici başarısı, KIAF Seoul (Korea International Art Fair) gibi büyük uluslararası fuarları devlet destekli kültür politikalarıyla entegre etmesi ve Seul’ü bölgesel bir sanat merkezi hâline getirmesi. KAGA, aynı zamanda galeriler arası fiyat şeffaflığı, telif hakları koruması ve kamu koleksiyonlarına satış süreçlerinde etik kurallar belirlemiş ve bunu üyeleri arasında bağlayıcı hâle getiriyor. Kore Kültür, Spor ve Turizm Bakanlığı ile ortak projeler geliştirerek yeni kurulan galerilere mali danışmanlık, dijitalleşme desteği ve yurtdışı fuar katılım hibeleri sağlıyor. Bu kapsamlı destek mekanizması sayesinde, Koreli galeriler sadece Asya pazarında değil, Londra, Paris ve New York gibi merkezlerde de kalıcı temsil imkânı bulabiliyor. Doğu Asya’daki bu örnek, özellikle devlet politikalarının sektörle ortaklaşa yürütüldüğünde nasıl etkili sonuçlar doğurabildiğinin göstergesi. USGD’nin de Türkiye’de benzer bir başarıya ulaşabilmesi için, yalnızca sektör içi iş birliğinden ziyade kamu kurumlarıyla ilişkileri de akıllıca kurgulaması önemli kazanıyor.
1952’de kurulan Galleries Association of Japan (GAJ), Japon sanat dünyasında köklü ve belirleyici bir rol oynuyor. Tokyo merkezli bu birlik, özellikle galeriler arası mesleki standartları belirleme ve kamu kurumlarıyla sürdürülebilir ilişkiler kurma konusunda öncü olmuş durumda. GAJ’nin en önemli katkılarından biri, Japonya’da çağdaş sanatın kamusal algısını dönüştürmesi. Dernek; Tokyo Contemporary Art Award gibi prestijli ödül programlarının yürütücüsü olarak galerilerin sanatçılarla kurduğu ilişkiyi ekonomik, kültürel ve entelektüel bir bağa dönüştürmeyi başarmış. Ayrıca Japonya Kültür Ajansı ile yürüttüğü dijitalleşme ve arşiv projeleri, galerilerin uzun vadeli kurumsal hafızalarını oluşturmasına katkı sağlıyor. Bugün GAJ sayesinde Japon galerileri, Batı merkezli piyasalarda yalnızca "koleksiyoner için üretim yapan ticari alanlar" olarak değil, kültürel aktörler olarak tanımlanıyor.
Bir başka ilgi çekici örnek de 1992’de kurulan Taiwan Art Gallery Association (TAGA). Doğu Asya’da çağdaş galericiliğin gelişiminde dikkate değer bir örnek olarak görebileceğimiz TAGA özellikle Tayvan’ın uluslararası alanda görünürlüğünü artıran Art Taipei fuarını organize ediyor. Bu fuar, yalnızca bölgedeki galerileri bir araya getirmekle kalmıyor aynı zamanda TAGA’nın yürüttüğü koleksiyoncu eğitim programları, sanat piyasası raporları ve genç galeriler için mentorluk girişimleriyle entegre biçimde çalışıyor. TAGA, Tayvan Ekonomi Bakanlığı ile iş birliği yaparak galerilerin dijital altyapılarını ve uluslararası networklerini geliştirmelerine destek veriyor. Bu sayede Taipei, Asya’da Seul ve Hong Kong gibi merkezlerle yarışan bir çağdaş sanat üssüne dönüşmüş durumda.
Tüm bu örneklerin ortak noktası bize sanat galerilerinin artık kültürel politikaların şekillenmesinde rol alan yapılar olduğunu. Her biri, galericiliği bir meslek olarak tanımlamakla kalmayıp onu sistemli ve sürdürülebilir bir kültürel yapı içerisinde konumlandırıyor. Türkiye’de USGD’nin benzer bir etki yaratabilmesi için bu tür uzun vadeli yapısal dönüşümleri hedefleyen politikalar benimsemesi gerekiyor.
Elbette önünde zorluklar var. Türkiye’de sanat üretiminin hâlâ kırılgan bir yapıda olması, kamu desteğinin sınırlılığı, sansür ve ifade özgürlüğü konularındaki yapısal engeller, USGD’nin önüne çıkacak başlıca sınavlar. Ancak bu tür bir dernekleşme, tam da bu sorunları görünür kılmak ve kolektif çözümler üretmek için gerekliydi. USGD’nin kuruluşu mesleki bir örgütlenmenin ötesinde Türkiye çağdaş sanat ortamının kendi kendine verdiği bir güven tazelemesi olarak da okunabilir.
Comentarios